Felix Guattari – Franz Kafka’nın Altmış Beş Düşü

Bir ve aynı yazarın yazı makinesinde pek çok bileşen bulmak olanaklı mıdır? Bir usta Pessoa 1 ki, yapıt ve bu yapıtla ilişkilendirilen biricik yazar gibisinden büyük bir düzmeceyi, sahte isimler altında bunları gerçeğe dönüştüren üsluplar gizleyerek ortadan kaldırır. Burada kabaca sorulan bu soru, Deleuze ile birlikte yazdığı Kafka dun 1 bir on beş yıl sonra, kendilerinin “minör” edebiyatının modeli olmuş kişinin yazılarım keşfetmeyi sürdürürken Felix Guattari’nin sorduğu bir sorudur. Burada düzene sokup yayınladığımız, seksenli yıllarda kaleme alınan metinlerin resmettiği çalışmadır. 1975’te, filozof & psikanalist Deleuze-Guattari şöyle yazar: “Biz ne yapı ne de düşlem olan bir ya da birçolc Kajka makinesine inanıyoruz yalnızca. Biz, yorumsuz ve anlamsız bir Kafka deneyim ‘ine inanıyoruz yalnızca”? Burada önerilen Kafka’nın metinlerine ilişkin oldukça tutkulu bir kavrayış; kitapların hala isimler tarafından imzalandığı ve yapıtın hala bir şeyler söylemek istediği bir dünyada, ancak böyle bir konumu ayakta tutma yeterliliğini sorgulayabilen bir yöntemdir. Guattari-Deleuze, gerçekten de, yazanın çokluk olduğunu ileri sürmeyi nasıl beceriyorlar? Yazan -Kafka- “makine insan, deneysel insan” 2 olarak koymak ve onun edebi makinesini, şu “Kajka’ntnyazıya da anlatım makinesı’ni, “içsel kıstaslar tarafından tanımlanan” s üç bileşen (mektuplar, öyküler ve romanlar) halinde sıralamayı önermek suretiyle yapıyorlar bunu. İki arkadaş için, söz konusu olan, bu bileşenleri bir yapının (eserin) ayrı ve katı parçalan olarak kavramsallaştırmak değil, aksine bunlar arasındaki -ya da daha ziyade bunların bağrındaki- “yanal/çapraz (transversal) iletişim”in varoluşu üzerinde ısrar etmektir, zaten böylesi bir iletişimin modeli “her şeyi kat eden günlüktür: bizzat kendisi köksap (sap-ağı/rhizome) olan günlük”, ki Felix Guattari için kendi günlüğünün ne denli önemli olduğu, bu günlüğün onun yaşamındaki köksapsal yeri, oto-analizin, kavram üretiminin, edebi deneyimlerin, bunun içinde taşıdığı kurumsal analizlerin karışımı bilinmektedir. Peki ama, D eleuze-Guattari parçalar/fragmanlar ile bunlar arasından bazılarının öykü ya da roman halinde sonlandırılışı arasında “her zaman değil, sadece bazı vakalarda geçerli [olan] bir tür yasa”nın 7 var olduğunu koymak zorunda kaldıklarında, Guattari’nin yanallık (transversalite) kavramının çağrılması yeterli midir? Yapıtın ve Yazar’ın savunucularının, gevşek (mou) diye niteledikleri bu göreceliğe kıs kıs güldüklerini hayal edebiliriz. “Kültürün biblolarını kırma oyunu oynarmış gibi yapan şu yaşlı Kantçılar”la 3 alay eden Badiou’nun sesi yeniden işitilir. Köksap düşüncesinin mucidi ve sözcüsü olan GuattariDeleuze yine de, kendi yönteminde, yasa, anlamlılık ve ağaç biçimi (arborescence) olduğunu koyar, “ama sadece bazı vakalarda”. Tanrıyı kapı dışarı etmek… Ama pragmatik olmaya devam etmek gerekir: bu iki arkadaş Köksap 9 kitabının “Gilles Deleuze ve Felix Guattari” diye imzalanmasından kaçınabildiler mi ve kendi karşılıklı Apolloncu bileşenlerini Dionysosçu bir çokluk içinde bütünüyle eritme yeterliliğine sahipler miydi? Hayır, tabii ki. Ebedi dönüşün eşiğinde, diye gösterdi Nietzsche, birey bir adım geri çekilmekten -ya da tamamen yitip gitmekten-başka bir şey yapamaz. Öyleyse pragmatik olarak kalalım ve onların karşılaşmasının, dostluklarının gücünün her birine kendi çokluklarım açmış olduğunu anlayalım -ama onlara, bireysel olarak, karşılıklı yazı makineleri için zorunlu olan kimliği kaybettirmeyelim. Toplumumuz, bir şizofren, Antonin Artaud nun Dr. Edouard Toulouse ile yakaladığına benzer bir “şansa ancak çok nadiren sahiptir.


.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir