Öner Ünalan – Darwin Ne Yaptı

Yıllar önce, Darwin’in genel okuru ilgilendiren yapıtlarını Türkçeye çevirdiğim anıldıktan sonra, “Darwin’in teorisini anlatan popüler bir kitap çevirmeyi de düşünür müsün?” diye sorulmuştu da “Öyle bir kitap çevirmektense yazarım” demiştim. Başka ülkelerde yazılmış bu tür kitapları yeterince başarılı bulmadığım sanılmaya. Ancak, o kitapların hepsi, belirli koşullarda yetişmiş okurlar için kaleme alınmıştır. Türkiye koşullarında yetişmiş kişiler için Darwin üstüne kitap yazmayı bundan ötürü düşündüm. Bu kitaba ad olan soruyla ilgilenen okur, sıradan okur olamaz. Böyle düşündüğüm içindir ki kitabımı Darwin’in yöntemini tanıtır biçimde yazdım. Bu gibi popüler kitaplarda göz önüne pek alınmayan kimi ayrıntılar üzerinde özellikle durdum. Ayrıca, kitabım öykü gibi okunabilsin istediğim için notlarda ek ve açıklayıcı bilgilere yer vermedim. Notlar yalnız doğrudan alıntı kaynaklarını bildiriyor. Darwin adı organik evrim teorisinde silinmez bir damgadır ve bu teori yeryüzünde yaşayan ve eskiden yaşayıp tükenmiş türlerin nasıl ortaya çıktıklarını aydınlatma çabasının ürünüdür. Peki, tür nedir? Darwin der ki; “… ‘tür’ (species) terimi için yapılmış farklı tanımları … tartışmayacağım. Bütün doğa bilginlerinin yeterli bulduğu bir tanım yoktur; şimdilik, bir türden söz eden her doğa bilgini ne demek istediğini belli belirsiz bilmektedir. Bu terim, genellikle, kendine özgü bir yaratma eyleminin bilinmeyen öğesini içermektedir. … Böylece tür terimi, bağımsız bir yaratma eylemini varsayan ve belirten yararsız bir soyutlama olmaktadır. (…) Bütün bu söylenenlerden, benim ‘tür’ terimini birbirine çok benzeyen bireylerden meydana gelen bir grubu anlatmada kolaylık olsun diye keyfi olarak kullanılan … bir terim saydığım anlaşılacaktır.


” 2 Darwin ünlü organik evrim teorisini kısaca Türlerin Kökeni diye anılan yapıtıyla kamuya duyurmuştur. Bu kitap dikkatle okunursa şu sonuca varılır: Darwin, yaşamı başlangıcından bugüne ve yarına ve bütünüyle bir süreç olarak, türleri de bu süreçteki geçici uğraklar olarak görür. Günümüzde benimsenen bilimsel görüş de budur. Türler büyük yaşam sürecinde geçici birer uğrak oldukları içindir ki, onları değişmez ve kalımlı sayarak kavramaya çalışmış her doğa bilgini, farklı bir tür kavramına, dolayısıyla farklı bir tür tanımına ulaşmıştır. Bu yüzden tür terimi Aristoteles’ten (İ.Ö. 384-322) beri değişik anlamlarda kullanılmıştır. Yukarıda anılan bilimsel tür kavramına varıldıktan sonra, bilimciler, birtakım nesnel ölçütlere göre belirlenmiş birimler olarak türlerden söz etmeyi pratik amaçlarla (kolaylık olsun diye) sürdürmüşlerdir. Çok kullanılan bir tür tanımı şöyledir: Tür, benzeşen ve yalnız kendi aralarında eşleşip üreyen hayvan veya bitki bireyleri topluluğudur. Şu tanım organik evrimi de göz önünde tutar: Tür, evrim geçirmiş veya geçiren, genetik bakımdan belirli, üreme bakımından yalıtılmış doğal bir canlı topluluğudur. Örneğin hayvanlarda karasinek, sazan, bayağı kara kurbağası, çıngıraklı yılan, kara karga, at, aslan, orangutan, şempanze, insan; bitkilerde atkuyruğu, ayrıkotu, gelincik, hanımeli, kara kavak, sarıçam, çınar, ayva ağacı… XV. yüzyılın sonundan başlayarak dünya coğrafyasının öğrenilmesi ve iletişimin gelişmesiyle birlikte bilinen tür sayısı hızla artar. Öyleyken, XVIII. yüzyılda, ünlü sınıflamacı Linneaus (1707- 1778) ancak 4326 hayvan türü sayabilmiştir. Aristoteles 160 kuş, 61 memeli türü tanımlamıştır.

Geçmişte gerilere gidildikçe bilinen tür sayısı öyle azdır ki, söylenceye göre Nuh, boyu 300, eni 50, yüksekliği 30 arşın olan gemisine bütün hayvan türlerinden, üremelerine ve üretilmelerine yetecek sayıda birey alabilmiş; kendisine, oğullarına, karısına, gelinlerine ve gemideki canlıların hepsine aylarca yetecek yiyeceklere de yer kalmıştır (Tevrat, Bap 6, ayet 15-21 ve Bap 7, ayet 17-24 ve Bap 8, ayet 3-4). Bugün, üçte ikisi hayvan ve üçte biri bitki olmak üzere, tanımlanmış tür sayısı 1.250.000’i aşmıştır. TÜRLER NASIL ORTAYA ÇIKTI? YARATILIŞ DOGMASI Darwin der ki: “… başarabildiğim en titiz çalışmadan ve en nesnel (objective) yargılamadan sonra, doğa bilginlerinin yakın zamana dek benimsedikleri ve eskiden benim de benimsediğim görüşün –yani, her türün başlı başına yaratılmış olduğu görüşünün– yanlışlığı konusunda hiç kuşkum yoktur. 3 Darwin’in burada görüş dediği, Tevrat’taki Yaratılış Dogması’dır. Tanrı’nın evrendeki bütün nesneleri altı günde yaratıp yedinci gün dinlenmeye çekildiğini söyleyen bu dogma şöyledir: “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu; ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah’ın ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. Ve Allah dedi: Işık olsun, ve ışık oldu. (…) Ve Allah ışığı karanlıktan ayırdı. Ve Allah ışığa Gündüz, ve karanlığa Gece dedi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, birinci gün. “Ve Allah dedi: Suların ortasında kubbe olsun, ve suları sulardan ayırsın. Ve Allah kubbeyi yaptı, ve kubbe altında olan suları, kubbe üzerinde olan sulardan ayırdı; ve öyle oldu. Ve Allah kubbeye Gök, dedi.

Ve akşam oldu ve sabah oldu, ikinci gün. “Ve Allah dedi: Gök altındaki sular bir yere biriksin, ve kuru toprak görünsün; ve öyle oldu. Ve Allah kuru toprağa Yer, dedi; ve suların birikintisine Denizler, dedi; ve Allah dedi: Yer ot, tohum veren sebze, ve yer üzerinde tohumu kendisinden olup cinslerine göre meyve veren ağaçlar hasıl etsin; ve böyle oldu. Ve yer ot, cinslerine göre tohum veren sebze, ve tohumu kendisinden olup cinslerine göre meyve veren ağaçlar çıkardı. (…) Ve akşam oldu ve sabah oldu, üçüncü gün. “Ve Allah dedi: Gündüzü geceden ayırmak için gök kubbede ışıklar olsun; ve alâmetler için, ve vakitler için, ve günler ve seneler için olsunlar; ve yer üzerine ışık vermek için gök kubbede ışık olarak bulunsunlar; ve böyle oldu. Ve Allah, daha büyük olan ışık gündüze hükmetmek için, ve küçüğünü geceye hükmetmek için, iki büyük ışık yaptı; yıldızları da yaptı. Ve yer üzerine ışık vermek, ve gündüze ve geceye hükmetmek, ve ışığı karanlıktan ayırmak için, Allah onları göklerin kubbesine koydu; … Ve akşam oldu ve sabah oldu, dördüncü gün. “Ve Allah dedi: Sular canlı mahlûkların sürüleriyle kaynaşsın ve yerin üstünde, gökler kubbesinin yüzünde kuşlar uçsun. Ve Allah büyük deniz canavarlarını ve suların kendileriyle kaynaştığı cinslerine göre hareket eden her canlı mahlûku ve cinslerine göre her kanatlı kuşu yarattı; ve akşam oldu ve sabah oldu, beşinci gün. “Ve Allah dedi: Yer, cinslerine göre canlı mahlûkları, sığırları ve sürünen şeyleri, ve cinslerine göre yerin hayvanlarını çıkarsın; ve böyle oldu. Ve Allah yerin hayvanlarını cinslerine göre, ve sığırları cinslerine göre, ve toprakta sürünen her şeyi cinsine göre yaptı; ve Allah iyi olduğunu gördü. Ve Allah dedi: Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım. (…) Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı… Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.” (Tevrat, “Tekvin”, Bap l, ayet 1-31).

Yaratılış Dogması’na göre insan şöyle yaratılmıştır: “Ve RAB Allah yerin toprağından adamı yaptı, ve onun burnuna hayat nefesini üfledi; ve adam yaşayan can oldu… Ve RAB Allah dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım… Ve RAB Allah adamın üzerine derin uyku getirdi, ve o uyudu, ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ve yerini etle kapadı; ve RAB Allah adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı.” (“Tekvin”, Bap 2, ayet 7 ve 18-22). Yaratılıştan sonra, Nuh zamanında, Tufan, yeryüzündeki bütün canlıları yok eder; yalnız Nuh, oğulları, karısı, gelinleri ve Tanrı’nın buyruğu üzerine “bütün yeryüzü üzerinde zürriyetlerinin sağ kalması için, kendisine her temiz hayvandan erkek ve onun dişisi olarak yedişer, ve temiz olmayan hayvanlardan, erkek ve onun dişisi olarak ikişer, göklerin kuşlarından da erkek ve dişi olarak yedişer yedişer” (“Tekvin”, Bap 7, ayet 2 ve 3) gemisine aldığı canlılar sağ kalır. Yaratılış Dogması Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamlık için ortaktır. Kur’an’da denir ki: “Elinizde bulunan Tevrat’ı doğrulayarak indirdiğim Kur’an’a inanın.” (Bakara Suresi, ayet 4) Bu dogma Kur’an’ın birkaç yerinde anılır: “And olsun ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık.” (Kaf Suresi 38. Şu surelere de bakınız: Araf 54, Yunus 3, Hûd 7, Furkan 59, Secde 4, Fussilet 9–12, Hadîd 4) Kur’an’da insanın yaratılışı için denir ki: “… insanı başlangıçta çamurdan yaratan… sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah’tır.” (Secde, 7-9). Nuh birçok surede anılır ve bir de Nuh Suresi vardır. YARATILIŞ DOGMASI VE DARWIN Yaratılış Dogması’nda türler üstüne söylenenler şöyle özetlenebilir: 1- Bütün türler üç gün sürmüş bir yaratmanın ürünüdür; 2- Her tür, öbürlerinden ayrı ve bugün nasılsa öyle yaratılmıştır; 3- İnsan bütün canlılardan apayrı (Tanrı’nın suretinde) yaratılmıştır; 4- Bugünkü türler, Nuh’la birlikte kurtulmuş belirli sayıdaki bireylerinin dölleridir. Görüldüğü gibi, Yaratılış Dogması’nda canlılar âlemi birbiriyle ilişkisiz, değişmez türler topluluğu sayılır; insan o âlemin dışında ve üstünde tutulur. Yaratılış Dogması “Yeryüzünde yaşam nasıl başladı?” sorusunu da yanıtlar: Yeryüzünde yaşam, Dogmada anlatıldığı gibi yaratılarak başlamıştır! Bütün bunların yanlışlığından hiç kuşkusu olmadığını söyleyen Darwin’in vardığı sonuçlar, yukarıdaki maddelerle sınırlı ve karşılıklı olarak şöyledir: 1- Türler pek uzun bir evrim sürecinin ürünüdür; 2- Hiçbiri değişmez ve kalımlı olmayan türlerin hepsi, ortak bir veya birkaç kökenden gelmektedir; 3- Yeryüzünde belirişi söz konusu olunca, insan canlılar âleminin dışında ve üstünde değil, bütün canlılarla birlikte düşünülmelidir; çünkü onlarla kökendeştir; 4- “Yaşayan canlı biçimlerinin hepsi Kambriyum Döneminden önce yaşamış olanların doğrudan doğruya dölü olduğu için, kuşakların o bilinen ardışımı asla kesilmemiştir ve Dünyayı tümüyle ıssız bırakmış hiçbir tufan olmamıştır.” 4

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir