Philip K. Dick – Şizofreni ve Değişimler Kitabı

Otçul hayvanlar gibi yaşam formlarının pek çok türü içinde, yeni doğmuş bir birey az çok koinos kosmos (ortak dünya) içine itilir. Bir kuzu ve ya tay için dünyanın ilk ışıkları gözüne değdiği anda idios kosmos (içsel dünya) sona erer; ama bir insan yavrusunun doğumundan itibaren önünde yıllarca sürecek yarı-gerçek bir varoluş vardır. On beş veya on altı yaşına gelene dek bir dereceye kadar tamamen doğmuş halde kalmayı başaramaz -yani tam anlamıyla kendinde değildir, anlamında yarıgerçektir; idios kosmos’a ait parçalar hala varlığını sürdürmektedir ve koinos kosmos’un tamamı bir yana büyük kısmı dahi üzerine henüz bindirilmemiştir. Hoşa giden bir dille “psikoseksüel olgunluk” diye adlandırılan ve o güzelim lise çağlarında sıranın önündeki sevimli kıza yapılan okuldan sonra birlikte gazoz içme teklifine kızın “HAYIR” cevabı vermesiyle özetlenen bu kavram gelip çatana kadar koinos kosmos’un bütün ağırlığı üzerine çökmez. İşte bu hayır cevabıyla koinos kosmos işe başlamıştır. Uzun bir kışa hazırlan genç adam, daha fazlası ve daha da kötüsü ile yüzleşeceksin. Şizofreni öncesi kişilik genellikle “şizoid etkili”[sic, muhtemelen “etkisel” kast edilmiştir] diye adlandırılır, bu ifade bir yetişkin olarak kişinin sıranın önündeki o hoş kızın (ya da oğlanın) çıkma teklifini kabul edeceği umudunu taşıdığı anlamına gelir. Kendi “şizoid etkili” tecrübelerime dayanarak konuşmam gerekirse, insan ona bir yıl boyunca baktığında bütün muhtemel sonuçlar zihinsel olarak detaylandırabilir, iyi olanlar “gündüz düşleri” ve kötü olanlar da “fobi” başlığı altında toplanır. Bu iki kutuplu içsel savaş sonsuza dek sürer; bu sırada esas kız sizin sağ olduğunuzu dahi bilmez (tahmin edin neden: Değilsiniz). Eğer fobiler galip gelirse (mesel kıza çıkma teklif ettiğimi ve onunda “seninle mi?” ya da benzeri bir cevap verdiğini düşünelim), bundan sonra “şizoid etkili” çocuk agorafobiyle birlikte fiziksel olarak sınıfın dışına itilir, bu itilme istikrarlı olarak bütün insani temaslardan gerçek anlamda şizofrenik bir kaçınma haline gelecek şekilde genişler, ya da hayal alemine, deyim yerindeyse çocuk kendi Abe Merritt (1920’li ve 1930’lu yılların ünlü BK yazarı) dünyasına, eğer işler daha da kötüye giderse kendi H.P. Lovecraft fantezilerine çekilir. Her halükarda, kız unutulur, psikoseksüel olgunluk hiçbir zaman gerçekleşmez, bu da kendi içinde çok kötü sayılmaz çünkü hayatta güzel kızlardan başka şeyler de vardır (en azından bana öyle söylüyorlar). Ancak asıl kaygı verici olan birbirine karıştırmadır.


Meydana gelen şey sürekli kendini tekrar eder, çocuk çılgınlar gibi nereye koşsa koinos kosmos’a çarpar. Bu yıllar (yani on beş ve yirmi iki yaş arası) çocuğun her olayda koinos kosmos’a toslamaktan artık kendini alamadığı bir dönemdir (“Dişçiyi ara Charley, dişinin dolgusu için randevu alman lazım,” vb.). İdios kosmos kaybolmakta, yavaş yavaş rahim sonrası rahme doğru itilmektedir. Biyolojik yaşlanmaya ortaya çıkar ve bunu durdurması mümkün değildir. Bunu durdurmak için harcadığı çabalar, eğer devam ederse, “yetişkin sorumluluğundan ve gerçekliğinden kaçma teşebbüsü” diye adlandırılacak, sonrasında şizofreni teşhisi konulursa da onun “gerçek dünyadan kaçıp hayal alemine girdiği” söylenecektir. Bu hemen hemen doğru olmasına rağmen tam anlamıyla doğru değildir. Çünkü gerçekliğin bunun üstünde bir özniteliği vardır ve eğer üzerinde dikkatle düşünürseniz, bu özniteliğin onu gerçeklik diye düzenlememize sebep olduğunu da görürüsünüz: Ondan kaçılamaz. Açıkçası şizofrenik hayat, yani şizoid etkili dönem sırasında o da bunu yapıyordu; ama artık yapamamaktadır. On dokuz yaş civarında, şizofreninin amansız belirişi gerçeklikten kaçış değil, bunun tam tersidir: çocuğun etrafındaki gerçeklikten kaçışıdır; ancak bu gerçekliğin varlığından kaçıştır yani gerçekliğin çocuğun yakın çevresinden yok olduğu anlamına gelmez. Bundan kaçınmak için ömür boyu verilen mücadele yenilgiyle sona ermiştir: Bu girdabın içine çekiliştir. İmdat! Şizofreni-k varoluşu bizim hayal etmekten hoşlandığımızı sandığımız şeyden ayıran zaman unsurdur. İstesin veya istemesin şizofren, her şeyi şimdiki zamanda algılar, film makarasının tama-mı üstüne yıkılmıştır, halbuki biz aynı olayın ilerleyişini kare kare görürüz. Bu yüzden onun için sebep sonuç ilişkisi yoktur. Aksine kuantum fizikçisi Wolfgang Pauli’nin Eşzamanlılık diye adlandırdığı nedensel olmayan bağlayıcı prensip tüm şartlarda işlemektedir, yani bizdeki gibi temelde çalışan tek faktör değildir. LSD etkisindeki bir insan gibi, şizofren, şimdiki zamanda sonsuzun girdabı içinde kaybolmaktadır.

Bu hiç de eğlenceli değildir. İşte bu noktada I Ching (Değişimler Kitabı) işin içine girer, çünkü kitap eşzamanlılık temeline dayalı işlemektedir ve aynı zamanda eşzamanlılığın üstesin-den gelebildiği bir araçtır. Belki Pauli’nin seçtiği kelime yerine “tesadüf” sözcüğünü tercih edersiniz. Her neyse, terimlerin ikisi de nedensel olmayan bağlayıcılardır ya da daha çok olaylar yan zamandan bağımsız meydana gelen olaylar bu anlamda birbiriyle bağlantılıdır. Dünden bugüne ve yarına bir zincirleme geçiş yoktur, her şey şimdiki zamanda yer alır. Her şey, tıpkı Leibniz’in önceden kurulmuş saatleri misali, silikleşerek yok olmaya başlar. Yine de hiç birinin diğeriyle nedensel bir bağlantısı yoktur. Bu olayların zamandan bağımsız olarak meydana gelebileceği beni kasvete sokan bir keşiftir. İlk tepkim şöyleydi: “Aman Tanrım, haklıydım; bir kez dişçiye gidersem sonsuza kadar devam eder.” Mistikler ebedi huzur benzeri daha moda ihtimallerle ayrıntıya girebilir. Neyse, LSD bu keşfi herkese açık hale getirmiştir, bu nedenle fikir birliğine dayalı bir doğrulamaya tabidir, bu yüzden ilginin erişim alanı içindedir, bu yüzden de bilimsel bir gerçektir (isterseniz sadece gerçek ifadesi de kullanabilirsiniz). Sadece şizofrenler değil, herkes bu ruh haline bürünebilir. Evet dostlarım, sizler de sadece 150 miligram LSD alıp sonsuza dek acı çekebilir ve keyfini çıkartabilirsiniz! Eğer tatmin etmezse bana yazın ama yeterli olacağından eminim. Çünkü LSD etkisinde geçen iki bin yıldan ve Kıyamet Günü’nü görmenin ardından insanın verdiği beş doları geri istemesi için biraz duyarsız olması gerekir. Ancak kişi en azından katatonik şizofreni halinde hayatın nasıl olduğunu öğrenmiştir ve koinos kosmos içinde hesaplandığı gibi kısa bir süre sonra (aşağı yukarı on saat) LSD’nin etki-sinden kurtulur ancak bu süre idios kosmos’ta daha uzundur (ya da ruh halini olduğundan daha hafif gösterir).

Katatonik şizofren için bu ruh hali, hep idios kosmos yollu değildir ama eğer şanslı değilse koinos kosmos yollu da olur. Zen terimleriyle ifade edecek olursak, LSD etkisi altındayken sonsuzluğu kısa bir süre tecrübe edersiniz ( ya da Planet Stories’in kullandığı gibi “”şöyle-böyle” diye fısıltıyla çığlık attı). Anlık bir zaman zarfında ayrıntılı ve tuhaf olayların her türlüsü meydana gelebilir, bütün öyküler, son günlerin ünlü filmi Ben Hur’un tarzındaki gibi ortaya dökülüverir (LSD tecrübesini bu maddeyi kullanmadan görmeyi tercih ederseniz Ben Hur filmini perde arası vermeden yirmi defa izlediğinizi hayal edin. Anladınız mı? Aklınızda tutun).

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir