G. Deleuze & F. Guattari – Felsefe Nedir

“Bu kitap çağdaş felsefenin en yararlı kitabı haline gelecektir, çünkü okuru sayaçlarını sıfırlamaya ve düşüncenin durmadan daha çok beslendiği kaos karşısında, kendi ‘zar atımını’ denemeye çağırıyor. Düşünceyi, direniş gücünün en güvenilir göstergesi olan şen ciddiyetiyle kendi sınırlarına doğru götüren, açık, yoğun ve zor; bizatihi açıklığı, çembersi mantığı, sarmal gelişimi yüzünden zor bir kitap.” Raymond Bellour (Magazine Littéraire) Bu kitap, üç temel düşünce formunun; sanatın, bilimin ve felsefenin, bilgiye ulaşma sürecindeki farklılıklarına, koşutluklarına ve kesişmelerine değinmekte; değinmek ne demek, bu alanda düpedüz yapılmadık, dolayısıyla alışılmadık, köktenci (hatta devrimci), yepyeni bir çözümleme getirmektedir. Felsefe, insanoğlunun “bilme istenci” olarak düşüncenin kaosla giriştiği kavgadan beri, bir yandan da kendi kendisini tanımlamaya uğraşmıştır. Bu yüzden, kitabın fazlasıyla alçakgönüllü (ve de iddialı) başlığı yanıltmamalıdır. Çünkü Deleuze-Guattari İkilisi, bilgilerimizin bugün ulaştığı şu noktada konumlanarak, kendi, meydan okuyucu tanımlarını getiriyorlar… Felsefenin niteliği ve niceliği üzerinde kafa yormuş bütün filozofların, kendi dönemlerinde, aynı konumlar içinde tanım ürettikleri doğrudur elbette. Ama, bilgilerimizin -sanatın duyumsadıkları ve bilimin işlevselleştirdikleriyle birlikte, topluca- bugün eriştiği soyutlama gücü ve yeteneği gözönüne alındıkta, şüphe yok ki Felsefe nedir sorusu, çözümsel olduğu kadar, ve daha da çok, bireşimsel bir tanıma gereksinmektedir. Bu kitabı, çağdaş felsefe metinlerinin en önemlilerinden, en başatlarından biri yapan da, böylesi bir gereksinimin karşılığı olmasıdır. Kitap; felsefeyi, kaosla girişilmiş kavga olan bilme serüveninde, insanı, “olmak” (être) fiilinin gücüyle donatmayı akıl ettiği için bir “Yunan işi” olarak kerterizlediği coğrafyadan alıp, “Doğu bilgeliği”nden çok farklı bir düzlemde ilerleyen açılımları içinde izlediği ölçüde, bir felsefe tarihi olarak da okunabilir. Ama, felsefe(ler)in Tarihi’ni okumak değil, tarih içindeki “haline-geliş”lerini anlamak bağlamında… Çünkü, Deleuze-Guattari İkilisinin felsefeye getirdikleri (devrimci) tanım, onu artık bir tür köken, veya dönüş, veya arayış, veya düşüncenin düşüncesi gibi, aşina tanımlarla tanımlamamıza bırakmayacak ölçüde net, muğlaklıktan uzak, açık seçiktir: felsefe bir edimdir, bir yaratma, kurma edimidir. Yarattığı, kurduğu şeylerse KAVRAMLARdır. Böylelikle, felsefe, temaşa (nesnel idealizm) ile de, düşünümleme (öznel idealizm) ile de, iletişim (öznellerarası idealizm) ile de karıştırılamaz, karıştırılmamalıdır. Ve felsefece düşünme edimi de “öznenin ve nesnenin kategorileri içinde değil, ama yurtluğun ve toprağın (yeryüzünün) değişken bir ilişkisi içinde” gerçekleşir. Bu yüzden de felsefe, halinegeliş olarak tarihin (zamanın) içinde olduğu ölçüde, düşüncenin yurtlandığı ve yurtsuzlaştığı mekânın (et/beden’den evrene) içindedir; bir geofelsefedir. “Felsefe nedir”; felsefenin ne tür bir düşünce formu olduğunu söylediği ölçüde, öteki iki düşünce formundan, sanattan ve bilimden neden ve nasıl ayrıldığını ortaya koymaktadır.


Ama bu üç form arasında, ittifaklar, çatallaşmalar, eklemlenmeler; karşılıklı atıflar da hiç eksik olmaz. “Üç düşünce biçimi, bireşim ve özdeşleşim olmaksızın kesişir, içiçe girer. Felsefe, kavramlarıyla olayları çıkartır, sanat, duyumlarıyla anıtlar diker, bilim de, fonksiyonlarıyla şeylerin durumlarını kurar.” Bir yandan, üç düşünce, üç temel bilme formunun özgünlüğünü ve özerkliğini kurarken, bir yandan da bu üçünü, yanlış anlamaların, çatışmaların veya kibirlerin, kostaklanmaların ötesinde, birbirini kollamaya, birbirine gereksinmeye ve birbirini anlamaya mahkûm eden şey nedir o halde? Bizatihi zihin olan ve Ben öznesini telaffuz eden bir Beyin… Bu kitabı türkçeleştirmek, keyifli ama çetin bir iş oldu. Felsefeyi ‘kavramlar yaratmak’ olarak tanımlayan, baştan sona kavramlarla iş gören ve bu arada bir takım yeni kavramlar da getiren bir metne, türkçenin -ne yazık ki- pek cılız felsefe sözlüğünden karşılıklar bulmak kolay olmadı. Örneğin, fransızcanın sıradan bir ‘anlamdaşlar’ sözlüğünde, kırk tane anlamdaşını bulabileceğiniz penser / düşünmek fiiline, “tefekküre” dalmadan kaç tane türkçe anlamdaş bulabilirsiniz? Oysa ki, “Felsefe nedir”de, réfléchir fiilinden türeme reflexion sözcüğü, başatlıkla hesaplaşılan bir kavramdı. Bir tür düşünme halini ifade eden bu iki sözcüğü, penser / düşünmek fiilinden ve pensée / düşünce adından ayırmak için, Tahsin Yücel’in getirmiş olduğu düşünümlemek fiilini ve düşünüm, düşünümleme adını kullandık. Kitapta hesaplaşılan bir başka önemli kavram, contempler fiilinden gelen contemplation adıydı. Seyir sözcüğü, bize contemplation’daki vurguyu tastamam verir görünmediği için, bu sözcüğü temaşa ile karşılamayı yeğledik. Felsefenin sıkça kullandığı ‘ben’ kavramının, fransızcadaki moi ve je olarak farklılaşmasına denk düşmek üzere, ‘Moi’ için ‘ben’, ‘Je’ içinse ‘Ben öznesi’ demeyi uygun gördük. Bunun dışında, bir çok sözcüğün fransızca asıllarını da, metinde görüleceği gibi, türkçeleştirildikleri ilk satırda, köşeli ayraç içinde verdik. Bu kitapta kimi yeni kavramlar var. Bunlardan bazılarını, türkçeleştirmeye kalkışmaksızın, yalnızca yazımını türkçeleştirerek bıraktık: Fonksiyon (işlev) öğesi anlamındaki fonktif (fonctif), önermenin öğeleri olarak prospekt(ler). Bu arada ‘fonction’ (işlev) sözcüğü, bilimsel bilime, özellikle de matematiğe ait bir nosyon olarak kullanıldığı her yerde, ‘fonksiyon’ olarak bırakıldı. Buna karşılık, Deleuze-Guattari’nin, algılama ve duygulanımlarımızın oluşturduğu duyum kitlelerini çözümlerken getirdikleri iki kavramı, percept ve af ect kavramlarını -belki haddimizi aşarak- türkçeleştirmeyi denedik.

Algılama ve duygulanım süreçleri içindeki bir anlığı saptayan bu iki kavrama karşılık, algılam ve duygulum sözcüklerini önerdik. Şüphe yok ki, bu kavramlarla iş görecek, bu kavramları eğip bükecek, türkçe özgün felsefe çalışmaları -eğer yapılırsa- sırasında, bulunabilecek daha iyi karşılıklar, bizim önerdiklerimizin yerini alabilir…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir