J. Eric Miller – Hayvan Hakları ve Pornografi

Medeniyetin bir ucundaki eski ve büyük aile çiftliğinde, kendini temizlik ve yemek rutinine kaptırmış olan anne, uzun zamandır babadan uzaklaşmıştı ve baba da tek kızını becermeye başlamıştı. Nihayet, en büyük oğlu bu durumun farkına vardı ve kısmen açlıktan, kısmen de kıza sahip olup, onu koruma isteğinden, o da kızı becermeye başladı. Bir tür sessiz iktidar mücadelesine giren baba, en büyük oğlunu da kıçından becermeye başladı. Bir süre böyle devam ettiler. Nihayet, kız ve en büyük oğlan babaya eskiden olduğu kadar çekici görünmedikleri bir yaşa geldiler. Başka kızı olmayan baba, artık on bir yaşma gelen ortanca oğlunu becermeye başladı. Bundan bir sene sonra, ortanca oğlan, dokuz yaşındaki en ufak kardeşini becermeye başladı. Bir sene daha geçti ve bu kez de en ufak oğlan, ortanca oğlanı becermeyi denedi ama anladı ki buna müsaade edilmeyecek. O da ahıra gidip en ufak dişi domuzu kıçından becermeye başladı. Annenin artık babanın açlığını gideremediği gerçeğinin ötesinde belki de babanın böyle herkesi becermeye başlamasının nedeni aynı şeyin çocukken kendisinin başına da gelmiş olmasıdır; ya da belki bunlar, on sene önce traktörden düşüp, günün yarısını baygın halde geçirmiş olduğu halde doktora gitmemiş olmasındandır; ya da belki de baba böyledir çünkü insan sadece birkaç kişiyle münzevi bir hayat sürdürmeye başladığında olan budur. Belki de sebep bunların hepsidir. Belki de hiç biri değildir. İşlerin neden bu durumda olduğuna aldırmaksızın kesintisiz devam eden düzüşme işi bu sabah kahvaltı masasının gündemindeydi. Ortanca oğlan artık babasının ilgisini çekmeyecek bir yaşa gelmişti ve baba bir önceki gece, en küçük oğlanın odasına girdiğinde onun odada olmadığını görmüştü. Bu sabah neden 1 diye sordu.


Bildiğimiz gibi en ufak oğlanı becermekte olan ortanca oğlan sessizdi. Ancak kızın yanında oturan en büyük oğlan babasına, ufaklığın bir süredir ahırda, dişi domuz ve onun yeni doğan yavrularıyla yattığını söyledi. Anlaşılan oydu ki oğlan yavru domuzların kendisinin olduğunu sanıyor ve onları korumak istiyordu. Babası başını salladı. Annenin, sessiz, oldukça yaşlı olan annesi de başını salladı. Baba, üç nesildir kendilerine hizmet veren çatlak, lekeli Çin porselenini üzerindeki yemeğe bakıyordu. Bir dakika sonra yerinden kalktı. Ufaklığın domuz yavrularının babası olamayacağından emindi ama yine de riski göze alamazdı. Dışarı çıktı, botlarını giydi, ^esilen tavukların kanıyla kararmış baltayı aldı ve samanlığa gitfj. Aile kahvaltıya devam etti. Kız, annesinden yağda yapılmış yumurtayı uzatmasını istedi. Yağda yumurta elden ele dolaşırken, bir ara hepsi durup, ufaklığın yalvarışlarını dinlediler, Hayır; Babacığım hayır; lütfen onlara zarar verme… Ardından anne domuzun tiz çığlıkları duyuldu, onu yavru domuzların daha da tiz olan çığlıkları takip etti. Baltanın sert bir şeyi parçalayıp ahşaba çarpma sesi, ardından boşa çıkması, aynı şekilde defalarca devam etti. Yağda yumurta da masada dolanmaya devam etti. Yaşlı kadın ağzının kenarından süzülen koyu renkli şurup damlasını sildi.

FENA DAĞILACAKSIN O kutuda ne var? diye sordu striptizci kız. Bir güvercin, dedi yalan söyleyerek. Yaralanmıştı, ben de belki bir yardımım olur diye düşündüm. İşin aslı, kutudaki bir güvercin değil bir fareydi. Fareyi bulduğunda hayvan, seks shopların ve striptiz barlarının olduğu bölgede, yolun kenarında sürünüyordu. Arka bacakları bir şekilde ezilmişti ve onları ardında sürüklüyordu. Gözlerinden biri patlamış gibiydi, suratındaki kıllar da kana bulanmış, keçeleşmişti. Hadi ama, demişti Brian. Yapabileceğin hiçbir şey yok. Ama o bir şeyler denemek istiyordu. Bulvardaki çöplüklerden birinde bu kutuyu bulmuştu. Dansçıya kutudakinin fare olduğunu söylemek istemiyordu. Güvercin kulağa daha iyi geliyor diye düşünmüştü. Kız kutuya bakıp, güvercinin yarası ağır mı? dedi. Sanırım oldukça kötü.

Belki de öldürmelisin dedi dansçı kız. Ayağınla kafasına bas. Öyle bir şey yapman lazım. Atlar sakatlandığında da öyle yapıyorlar, öldürüyorlar. Atları çok severim. Ben Montanalıyım dedi oğlan. Yılbaşı tatili için mi geldin? Evet. Arkadaşıma söyledim. Onun ağabeyi buraya taşındı. İsa aşkına, bu şehre neden gelmek isteyesin ki? Sanırım bir şeyler arıyordum. Bu şehir seni fena dağıtacak. Yaşadığın yer zaten güzel. Sanırım öyle. Montana. Bahse girerim orada bir sürü at vardır.

Evet. Oysa kolejli bir oğlandı, şehirde büyümüştü ve hayatı boyunca bir ata dokunmuş değildi. Bir sürü at var, neredeyse her yer at dolu dedi. Kız kutuya bakıyordu. Karşılarında, onlarınki gibi bir diğer kabinde arkadaşı Brian başka bir dansçı kızla oturuyordu. Önlerinde de dar, mini etekli bir garson kız duruyordu. Dansçı kıza baktı. Biraz gergin görünüyorsun dedi kız. Farkında değilim dedi. Oysa gergin olduğunun farkındaydı. Brian’a yola çıkmayı teklif ettiği ve Brian’m ona orada ne bulacağını sanıyorsun dediği andan itibaren gergindi. Garson kız yanlarma gelmişti. Ne alırsınız? Masaya iki tane kırmızı peçete koydu. Şehrin tuzaklarını iyideîı iyiye öğrenmiş olan Brian’m ağabeyinin San Francisco’nun striptiz barlarındaki içki fiyatları hakkında söyledikleri geldi akima ve bir şey istemem dedi. Bayan ne ister diye sormuştum.

Evet, sorabilir miyim? Evet, madam. Kız biraz durdu ve ardından bir Şampanya lütfen dedi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir