Jacques Derrida – Edebiyat Edimleri

Varlık deneyimi, ne az ne çok, metafiziğin kenarında, edebiyat belki de her şeyin kenarında durur, kendisi de dahil neredeyse her şeyin ötesinde. Dünyadaki en ilginç şeydir bu, belki de dünyadan daha ilginç ve bu yüzden bir tanımı yoksa, edebiyat adı altında ilan edilen ve reddedilen şey, başka herhangi bir söylemle tanımlanamaz. Jacques Derrida (S 50)1 Jacques Derrida’nın edebiyata doğrudan müdahalelerini bir araya getirmeyi amaçlayan bu seçkiye editör Derek Attridge’in uygun gördüğü başlık, “Edebiyat Edimleri”, Hillis Miller’ın ifadesiyle “aynı anda hem edebiyatın gerçekleştirdiği edimleri hem de edebiyatı yaratan ya da edebiyat üzerine yorumda bulunan edimleri isimlendirir”. 2 Derrida, farklı ilgi alanlarına başka pek çok katkısı yanında, yirminci yüzyıl edebiyat teorisi ve eleşti, risinin önemli figürlerinden biridir ve kendisini kuşatan tartışmalar tipik bir biçimde tam da edebiyat sorusuna ve bu sorunun onun yazılarındaki yerine dayanır. Yalnızca felsefi perspektiften edebi teoriye katkıda bulunmakla kalmamış, ayrıca Mallarme, Poe, Melville, Joyce, Celan, Baudelaire, Ponge, Genet, Blanchot, Kafka, Proust gibi “majör yazarlar”ın ya da Jos Joliet gibi “minör yazarlar”m orijinal ve ayrıntılı eleştirel okumalarını yapmıştır. Derrida’ya göre bu yazarlar, felsefi ve edebi sahnenin teorik altyapısını, geleneksel ortamını şorgulayan eleştirel bir edebiyat deneyimine kaydedilirler (S 44). Attridge’in de vurguladığı üzere, uylaşımsal ve kurumsal biçimde “edebi” olarak kategorize edilen, ayrıca bir şekilde edebiyatı “oynayan”, oyuna sokan, yasalarını kuran ve sorgulayan, aynı zamanda onayladıkları bu kurum ve kategoriden içsel bir uzaklıkta faaliyet gösteren eserleri, edebiyat edimleridir -faaliyetleridir ve kayıtlarıdır. Derrida’nın onlara yanıtları da bu anlamların çoğuyla “edebiyat edimleri” olarak düşünülebilir (Ö xlii). Derrida kendi okuma edimiyle bu yazarların sahnesine girer, onların oyununu kendi yazma ediminde sahneler. Kendisini ilkin daima bir filozof olarak düşünse ve şüphesiz aslında daima bu ş ekilde hatırlanacak olsa bile3 Derrida’nın yazılarında edebiyat her yerdedir ve ismiyle özdeşleşen “yapıbozum” başından itibaren edebiyatla bağlantılıdır. Yazılarıyla pek çok karş ıtlığın (aynı/öteki, söz/yazı, içerisi/dışarısı, yaşam/ölüm, saygı/ihanet vb.) yanı sıra “edebiyat dedikleri şu tuhaf kurum”a ve felsefe dedikleri normal varsayılan kuruma yerleşik yaklaşım tarzlarını değiştiren Derrida, kariyerinin daha başlarında felsefe ve edebiyat arasında karar verememiş, birini öteki için terk edememiş , bir tereddüt yaşamış görünür (S 36). Eserlerine genel olarak bakıldığında, “edebiyat nedir?” sorusuna en doğrudan yanıtları ve edebiyata ilişkin en açık tanımları, Sorbonne’ daki doktora tezi savunmasını içeren “Tez Zamanı”nda (“The Time of a Thesis: Punctuations”), Verili Zaman’ da (Given Time), “Çile” de (“Passions”), burada bir kısmı, derlenmiş olan Psike: Ötekinin İcadz’nda (Psyche: Invention of the Other) ve Derek Attridge’le “Edebiyat Dedikleri Şu Tuhaf Kurum” başlıklı şöyleşide yer alir. “Tez Zamanı”nda “benim en daimi ilgim, hatta diyebilirim ki, felsefi ilgimden önce gelen ilgim, edebiyata yöneliktir, edebi olarak adlandırılan o yazıma yöneliktir” (TTP 37), diyen Derrida, bunu doğrulamak için 1957′ de ilk doktora tezi konusunu “Edebi Nesnenin İdealliği” başlığıyla kaydettirdiğini belirtmiştir (TTP 36).4 Bu tezi asla yazmasa da edebiyat üzerine yazdığı her şeyin bu projeyi tamamlamaya yönelik olduğu5, hatta Rodolphe Gasche ‘nin ifadesiyle bu projenin, eserlerinin yalnızca felsefenin değil, ayrıca edebiyatın da kenarlarına yerleştirilmesi etkisine sahip olduğu söylenebilir.


6 Daha yakın zamanlı bir söyleşideki “yapıbozum . edebiyatla uzlaşmaktır” (DA 9) önesürümünün vurguladığı üzere, Derrida’nın düşüncesinde “edebiyat”ın konumu stratejik görünür ve yazılarının edebi olarak yorumlanmasından ya da yapıbozumun edebi metinlere uygulanmasına yönelik bir dikkatten fazla bir şeyi talep eder. Her şeyden önce edebiyat sorusu ya da kışkırtması Derridacı yapıbozumu meşgul eden bir dışsallık ya da başkalık örneğidir: Felsefi metinleri okumaktan ve felsefi sorular ortaya koymaktan oluşan çalışmalarımın alanının gereğince felsefi olduğundan emin değilim. Aslında, giderek daha sistematik biçimde, kendisinden hareketle felsefeyi sorgulayacağım bir olmayanalan veya felsefi-olmayan bir alan bulmaya çalıştım. Ancak felsefi-olmayan bir alan arayışı, felsefe karşıtı bir tutum talep etmez. Temel sorum şudur: Orijinal bir tarzda kendisini soruşturabilmesi ve kendi üzerine düşünümde bulunabilmesi için felsefe esasen kendisine kendisinin ötekisi olarak hangi alandan veya olmayan-alandan (non-lieu) görünebilir? (DO 140)

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir