Mehmet Ali Işım – Upanişadlar

Düşünce dünyamız iki asırdan beri dar ufaklara hapsedilmiş bulunmaktadır. Tarihî-islâmi kaynaklı fikirlere yabancılaştıktan sonra Batıya yönelen okur-yazarlarımız, geniş bir tercüme, adapte ve aktarma faaliyetine giriştiler. Tanzimat döneminde başlayan bu yöndeki faaliyetler özellikle Cumhuriyetten sonra hükümetlerin maarif siyasetleri meyanında sayılagelmiştir. Maarif Vekâletince 1940’larda seri halinde Latin, Yunan, İtalyan, Fransız, İngiliz, Alman, Amerikan, Rus vb. dillerinden yüzlerce eser tercüme ettirilip yayımlandı. Birinci derecede kültür eserleri olduğu ifade edilen bu kitapların bir kısmının gerçekte klasiklikle uzak yakın ilgisi yoktu. Tercüme klasikler serisinden muradın batılı bir millî kültür oluşturmak olduğu ifade edilmiştir. Bu seriyi okuyup özümleyerek yetişen nesillerin, Türkiye’yi «çağdaş uygarlık düzeyi» ne ulaştıracakları kanaati son yıllara kadar yaygınlığını korudu. İnsanlık tarihi boyunca insanlığın ortaya koyduğu tek medeniyet Batı medeniyeti olmadığı gibi, düşünce tarihi de Batıyla sınırlanamaz. Türkiye iki asırdır kendi öz düşüncesine yabancı kaldığı gibi, Batı sahası dışında kalmış medeniyetlerce oluşturulmuş fikrî eserlere de yabancı kaldı. Yayınevimiz, «Çağdaş Türk düşüncesi», «İslam düşüncesi», «Batı düşüncesi» yanında «Doğu düşüncesi» dizisini yayımlamakla, düşünce dünyamıza geniş boyutlu bir saha kazandırmak amacındadır. Doğu düşüncesi dizisinde, İslâm düşüncesi dışındaki Doğunun fikrî ürünleri yayımlanacaktır. Hindistan’ın en eski ve en değerli kutsal yazıtları, Veda adı verilen kitaplarda toplanmıştır. Ve bu yazıtlar bütün ortodoks Hintlilerin inanç kaynağını ve en büyük dinsel etkenini teşkil ederler. Veda’lar dört kitaptır: Rig Veda, Sama Veda, Yajur Veda ve Atharva Veda. Yine bu kitapların her biri iki kısımdan müteşekkildir; bilgi ve hareket. Rig Veda esas olarak, dinî törenlere ait bilgilerden ve bu törenlerde kullanılan ilahîlerden ve çalışma metodlarından bahseder. Sama Veda ise, dinî gerçeğin en büyük tarafı olan Tanrı bilgisini işler ve kitabın bu kısımlarına UPANİŞADLAR adı verilmiştir. Upanişadlar, kelime anlamı olarak «Dizinin dibinde, bir öğreticinin dizinin dibinde» anlamına gelen bir doktrin, bir hikmettir. Kelimenin başka bir anlamı da «Gizli öğreti»dir. Yine bu kelimenin bir diğer anlamı, yedinci yüzyıl tefsircisi Shankara tarafından şöyle ifade edilmiştir: «Kişiyi cehalet bağlarından koparan ve en yüksek amaç olan özgürlüğe ulaştıran Tanrı bilgisi.» Upanişadların kaç tane oldukları kesin olarak bilinmemektedir. Elde edilebilenler ancak yüz sekiz tanedir. Upanişadlar, bir kısmı nesir, bir kısmı nazım şeklinde olan ve birkaç yüz kelimeden birkaç bin kelimeye kadar uzanan yazıtlardır. Ve bu yazıtların her biri, kutsal Veda kitaplarının bir bölümüne aittir ve bazen o bölümün adını almıştır. Meselâ, Katha-Upanişad adlı bölüm Yajur-Veda’nın kathak Brahman bölümüne aittir. Ekseriyetle karşılıklı diyaloglar şeklinde basit ve gerçek bir hikâye veya bir tefsir olan bir yazıtların kimin tarafından ve ne zaman yazıldıkları bilinmemektedir. Halen mevcut yüz sekiz Upanid’tan onaltı tanesi, Shankara tarafından «Brahman Sutraları» adlı tefsir kitabından güvenilir şekilde tanıtılmıştır. Bu on altı Upanişad şunlardır: Katha, Isha, Kena, Prasna, Mundaka, Mandukya, Taittiriya, Aiteraya, Chandogya, Brihadaran- yaka, Kaivalya ve Svetasvatara. Hindu dinini tanımak isteyen bir kimse, bu yazıları incelemek zorunluluğundadır. Upanişadların en büyük özelliği, bu yazıtların ermişlere ve bilge kişilere ait olmasıdır. Yazarları, tefekkür yoluyla veya düşler vasıtasıyla buldukları içgörüşleri sadece sathi olarak ifade etmekle kalmayıp, derinlemesine açıklamışlardır. Bu yazarlar, bir yöntemin kurucusu olmaktan ziyade, kendi hayat tecrübelerinin nakledicileridir. Bundan dolayı, bu yazıtlarda birçok farklı anlayışlar vardır. Gerçekte, Upanişadların her biri, bir fikri veya belli bir görüşü ifade etmektedir. Okuyucu hiçbir yerde, bütün gerçeği bir araya toplanmış olarak bulacağını zannetmemelidir. Upanişadların yine bir diğer özelliği, şekilleriyle ilgilidir. Yazıtların hiçbir yerinde ne mantıkî bir başlangıç ne de mantıkî bir bitiş vardır. Ancak, çeşitli noktalar üzerindeki dikkatli müşahedeler bir araya geldikleri zaman, kısa ve müşterek bir anlayışı ortaya çıkarırlar. Geleneklere ve Vedaların kendilerine göre, Vedaların tetkiki için kişinin bir Guru, bir öğretici bulması gereklidir. Rig-Veda ve Upanişadlar da sık sık, «Tam bir teslimiyetle ve hizmet etme arzusuyla kendine bir öğretici bul» sözlerine rastlanır. Aynı yazıtlar içinde şu sözlerde vardır : «Atman’a ait bir şeyler işitmek çoğu insanın nasibi değildir, zaten işitseler de O’nu anlamazlar. O gerçekten, bahseden kişi üstün bir insandır, Onu tanımaya çalışan insan akıllı kişidir, iyi bir öğretici tarafından yetiştirilen ve o gerçeği anlayabilen insan da, kutsal bir kişidir.» Hinduizm anlayışına göre, iyi bir öğretici vazifesini iki şekilde gösterir: Birincisi, kutsal metinlerin hem kelime anlamını hem de özünü açıklamakla; ikincisi ve daha önemlisi de talebesini güncel davranışlarıyla, sözleriyle ve hatta sessizliği ve hareketsizliği ile örnek bir yaşam göstererek eğitmeyle. Kutsal metinleri tetkik etmenin amacı, sadece ve esasen aklı canlandırmak değil, ruhu arıtmak ve zenginleştirmektir. Şayet herhangi bir kimse bu yazıtları Tanrı’nın sözleri olarak kabul ederse, bu o sözlerdeki gerçeğin kişisel tecrübeyle tahkikin mümkün olmasındandır, öyle ki kişi yaptığı tecrübenin gerçeğe uymadığını görürse, onu reddetmek hakkına sahiptir. Upanişadlarda, gerçek bir eğitimin bu yazıtları tetkik etme şeklinde değil, sayesinde (kendisiyle) değişmeyeni idrak ettiğimiz eğitim şekli, olduğu yazılıdır. Başka bir deyimle, din de gerçek eğitim, doğrudan doğruya Tanrı’nın tecrübesidir. Ye bu yazıtlar bu tecrübenin yoludur.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir