Pierre Hadot – Ruhani Araştırmalar ve Antik Felsefe

Michel Foucault’nun bana ilk defa Pierre Hadot’dan bahsettiği anı çok iyi hatırlıyorum. O sırada ne kadar hevesli olduğunu görmüş olsam bile, kendisine hiç de antik felsefe uzmanı olmadığımı ve bu alanda macera aramadığımı söyledim. Pierre Hadot’yu okumaya oldukça geç, Michel Foucault’nun ölümünden sonra başladım. Anında altüst olmuştum, yalnızca ϐilolojik ve tarihsel açıdan kusursuz bir bilginin meyvesi olan metin yorumlarının kesinliği ve açıklığıyla değil, bilhassa denemelerinde ve kitaplarında satır aralarında rastladığım felsefe görüşü ile. Pierre Hadot’nun çağımızın en büyük antik düşünce tarihçilerinden biri olduğu kuşku götürmez; en azından büyük bir ϐilozof olduğu da. Buna ikna olmak için eserinin tümünü incelemek yeterlidir. Bu kitap, Exercices spirituels etphilosophie antique, daha şimdiden bir klasiktir ve diğer tüm hakiki klasikler gibi güncelliğini muhafaza etmektedir. P. Hadot’nun ruhani alıştırmalar nosyonunu, neden antik felsefe kavramının kılavuzu yaptığını daha iyi açıklamak için nosyonun birkaç açısını aydınlığa kavuşturmak isterim. P. Hadot her zaman, ruhani alıştırmalar nosyonu keşϐinin, harϐi harϐine edebi bir soruna bağlı olduğunu söylerdi: Bazı ϐilozoϐların görünürdeki tutarsızlıklarını nasıl açıklamalı? Odžrnek alınacak yeni bir ruhanilik çeşidi aramaktan öte, P. Hadot’nun meydan okumak istediği, antik ϐilozoϐların sözde tutarsızlığının tarihsel açıdan durağan temasıydı. Onu “Antikçağ felseϐi eserlerin, bir sistemi gözler önüne sermek için değil, lakin bir biçimleme [formation] etkisi yaratmak için meydana getirilmiş olduğu ϐikrine” sevk eden bu araştırmadır: Filozof, belli bir mizaca tabi olmaları için okuyucularının ve dinleyicilerinin zihinlerini çalıştırmalarını sağlar.” {1} Demek oluyor ki zihinleri bilgilendirmektense [informer] onları biçimlendirmek [former], üzerinde ruhani alıştırmaların temellendiği platformdur. O halde P.


Hadot’da, metin okumalarının, durmaksızın doğrulanan önemli bir yer tuttuğuna şaşırmayacağız: Okumak, ruhani bir alıştırmadır, ve okumayı öğrenmeliyiz, yani “dertlerimizi bırakmalı, onlardan kurtulmalı, tekrar kendimize gelmeli, ustalık ve özgünlük arayışlarımızı bir yana bırakmalı, sakin bir biçimde düşünmeli, kafamızda ince eleyip sık dokumalı, metinlerin bizimle konuşmasına izin vermeliyiz” (“Ruhani Alıştırmalar”). Bu bakımdan, Hadot’nun “Ruhani alıştırmalar” bölümünü sonuca bağlamak için seçtiği Goethe’nin olağanüstü alıntısı üzerine yoğunlaşacağız: “Inǚ sanlar okumayı öğrenmenin nasıl bir zamana ve çabaya mal olduğunu bilmez. Bunu yapmam kırk iki yılımı aldı, hâlâda başarıp başarmadığımı söylemeye muktedir değilim” (“Ruhani Alıştırmalar”). Okumak, kendinin bir dönüşümü ve biçimlenmesi faaliyetidir ve P. Hadot’yu takiben ruhani alıştırmaların, varlığımızın belli bir alanıyla sınırlı olmadığını, çok geniş bir kapsamı olduğunu ve günlük yaşamımıza nüfuz ettiğini unutmayacağız. “Ruhani alıştırmalar” ifadesinde hem “alıştırma” nosyonunu hem de “ruhani” teriminin anlamını göz önünde bulundurmak gerekir. Ruhani alıştırmalar sadece önermesel ve kavramsal düzeyde işlemez. Bize burada önerilen yeni bir metaϐizik teori değildir, zira ruhani alıştırmalar tam anlamıyla alıştırmalardır, yani bir pratik, bir faaliyet, kendi üzerine bir çalışma, başka bir tabirle bir kendilik çilesidir. {2} Ruhani alıştırmalar, deneyimimizin bir parçasıdır; “deneyimlenmiş”lerdir. Udžstelik, P. Hadot “ruhani” kelimesini “dini” ya da “teolojik” anlamda, ruhani alıştırmanın sadece çok ayrı bir tipi olan dini alıştırmalar için kullanmaz. Odžyleyse, neden “ruhani” kelimesi? Diğer sıfatları eledikten sonra P. Hadot nihayet bu alıştırmaları “ruhani” olarak nitelendirmeyi tercih etti; gerçekten de, “zihinsel alıştırmalar” veya “ahlaki alıştırmalar”, anlamın yoğunluğunu ancak kısmen karşılar – “zihinsel” sözcüğü bu alıştırmaların tüm açılarını kapsamaz ve “ahlaki” bir iyi davranış kuralı olduğuna dair yanlış izlenim verebilir.

  1. Hadot’nun da açıkça ifade ettiği üzere: “Ruhani” kelimesi bu alıştırmaların yalnızca düşüncenin değil, bireyin tüm ruhsallığının da eseri olduğunu anlamamıza olanak sağlar.” (“Ruhani alıştırmalar”).

    Ifǚ ade böylelikle, düşünceyi, imgelemi, duyumu tıpkı irade gibi kapsar. “Nihayetinde, ruhani alıştırmalar adlandırması en uygun olanıdır, çünkütüm ruhu işin içine katan alıştırmaların söz konusu olduğunun altını çizer.”

(“Antik Ruhani Alıştırmalar ve Hıristiyan Felsefe”). Antik felsefe “ruhani alıştırmadır, çünkü bir yaşam tarzı, bir yaşam biçimi, bir yaşam tercihidir” {3} ; yaşam şeklimizi, dünyada olma tarzımızı amaçlayan varoluşsal bir değere sahip olduklarından ötürübu alıştırmalar, aynı zamanda “varoluşsaldır” diyebilsek bile, dünyada yeni bir yönelimin, bir dönüşümün, kendi kendinin başkalaşımını gerektiren bir yönelimin ayrılmaz bir parçasıdırlar.

  1. Hadot kavramını, ruhani bir alıştırmanın “varlığın kökten bir başkalaşımı gerçekleştirmeye yönelik bir pratik” {4} olduğunu söyleyerek özetledi. P. Hadot’nun kuramında, ruhani alıştırmalar ϐikrinin köktenliliğini ve derinliğini anlamak için felseϐi söylem ve felsefenin aslı arasında yaptığı temel ayrımın farkına varmak gerekir.

Bu, aslında, ruhani alıştırmaların pratik ve varoluşsal boyutlarını ortaya çıkaran bir ayrımdır. Felsefeye göre söylem ve felsefenin aslı arasındaki stoacı ayrımdan yola çıkarak P. Hadot bu ayrımı, “Antikçağda ‘felsefe’ fenomenini daha genel bir biçimde tanımlamak” {5} için kullanabileceğimizi gösterir. Stoacılara göre, felseϐi söylem üç kısma ayrılır: mantık, ϐizik ve etik; felsefeyi öğretmek söz konusu olduğunda sunmamız gereken, bir mantık teorisi, bir ϐizik teorisi ve bir etik teorisidir. Lakin stoacılar için –ve, bir manada, diğer antikçağ ϐilozoϐları için–, bu felseϐi söylem felsefenin aslı değildi. {6} Felsefe hiç de üç kısma bölünmüş bir teori değildir; mantığı, ϐiziği ve etiği yaşamaktan ibaret tek bir eylemdir. Artık mantık, yani iyi konuşma ve iyi düşünme teorisi yapmıyor, ama iyi düşünüyor ve iyi konuşuyoruz; artık ϐiziksel dünya teorisi yapmıyor, ama kozmosu temaşa ediyoruz; artık ahlaki davranış teorisi yapmıyor, ama doğru ve adil davranıyoruz” (“Yaşam Tarzı Olarak Felsefe”). Başka bir tabirle, “felsefe, ϐiili, somut, yaşanmış alıştırma, mantık, etik ve fizik pratiği idi.


” {7} Ve P. Hadot bu fikri şöyle özetler: Felsefe üzerine söylemler felsefe değildir […]. Felsefe teorileri, felseϐi yaşamın hizmetindedir […]. Felsefe kendini, Helenistik ve Romen dönemde, bir yaşam tarzı, bir yaşama sanatı, bir var olma biçimi olarak takdim eder. İşin aslı, en azından Sokrates’ten beri antik felsefe bu karaktere sahip idi. Antik felsefe insana bir yaşam sanatı sunar. Bunun aksine modern felsefe kendini, uzmanlara tahsis edilmiş teknik bir dilin inşası olarak takdim eder (“Yaşam Tarzı Olarak Felsefe”).

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir