Sokratesin Savunması – Platon

Atina demokrasisi tarihinin en karanlık noktalarından biri, kuşkusuz MÖ 399’da Sokrates’in ölüme mahkûm edilmesidir. Kendisini suçlayanlar bile onun dürüst, özverili ve yasalara saygılı bir insan olduğunu bildikleri hâlde bu mahkûmiyet kararının verilmesi günümüze kadar konuşulup tartışılan bir konu olmuştur. Atinalılar özellikle dinî konularda çok hassastı. Daha önce de, başta Anaksagoras (MÖ 430), Protagoras (MÖ 420) ve Diagoras (MÖ 411) olmak üzere başka düşünürler de fikirleri için mahkûm edilmişti. Özellikle dönemin dünya savaşı olarak nitelenebilecek Peloponez Savaşı’ndan sonra görülen manevi değerlerden uzaklaşma, Atinalıları bu konularda daha savunmacı davranmaya itmiş olmalı. Ancak söz konusu diğer filozoflar Atina’dan sürgün edilmeyi yeğleyerek yaşamlarını kurtardıkları hâlde, Sokrates son ana kadar masumiyetini ispatlamaya çalışmış, bunu başaramayınca da kentinin yasalarına itaat ederek ölmeyi kabul etmiştir. Platon’dan başka; Ksenophon, Aeschines, Antisthenes ve birçok başka öğrencisi Sokrates’i savunan diyaloglar yazmışlardır. Hatta bunlar ayrı bir edebiyat türü oluşturacak kadar çoktur. Sokrates’i savunan diyalogların yazılmasını, İsokrates’in ağır biçimde eleştirdiği (Bousiris, 4) ve Sokrates’i suçlayan Polykrates’in Katigoria Sokratous (Sokrates’in Suçlanması) adlı eseri tetiklemişti. Sokrates’in suçlayıcıları üç kişiydi. Resmi iddianameyi sunan ve suçlamaların geçersiz olması durumundaki cezai sorumluluğu taşıyan Meletos genç ve silik bir şairdi. Şair olan babası gibi kendisi de sanatıyla sivrilememişti. Lykon bir hatipti ve hatipler adına suçlamada bulunduğunu iddia ediyordu. Komedya yazarı Eupolis onu yabancı bir soydan gelmekle suçlar, Kratinos da yoksulluğu ve kadınsılığıyla alay eder. Üç suçlayıcıdan en az etkili olanıydı.


Anthemion oğlu Anytos tanınmış ve zengin bir sepiciydi. Atina ordusunda komutan olarak hizmet etmiş, ağır bir suçlamayla mahkemeye verildiği hâlde yargıçları satın alarak beraat etmişti. Demokrasinin askıya alındığı Otuzlar döneminde sürgüne gitmişti konuşmasını şöyle bitirir: ” Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.” Kriton – ΚΡΙΤΩΝ Diyalog, Sokrates ile öğrencisi Kriton arasındadır. Sokrates’in ölümünden bir gün önce, Kriton hocasının ziyaretine gelerek onu firar etmesi için ikna etmeye çalışır. Ancak Sokrates, böyle davranmasının hayatı boyunca savunduğu ilkelere ters düşeceğinden bunu reddeder. Diyalog bu yüzden antik dönemde, περί του πρακτέου [peri tou prakteou=ödev üzerine] ve ηθικός [ethikos=etik, ahlaka dair] sıfatlarıyla tanımlanmıştı. Kriton, yaşıtı Sokrates gibi Alopeki demos’undandı. Ksenophon onun Sokrates’in en yakın arkadaşlarından biri olduğunu söyler. Dört oğlu; Kritovoulos, Ermogenes, Epigenes ve Ktesippos’la birlikte filozofun öğrencisiydi. “Sokrates’in Savunması”nda başka öğrencilerle birlikte 30 mnalık para cezasının ödeneceğine kefil olduğu belirtilir. Kriton, tanıklıklara göre, ciddi, saygın, zengin ve kentin ekonomik hayatında söz sahibi bir yurttaştı. Felsefeye ilgi duyduğu ve on bir diyalog yazdığına dair kayıtlar vardır. 15 Kökleri mitolojik Atina kralı Theseus’un Girit seyahatine kadar uzanan bir geleneğe göre, Atina’dan Delos adasına her yıl bir gemi gönderiliyordu.

Thargelion ayının 7’sinde (22 Mayıs’ta) hareket eden bu geminin, yolculuk için süslenmeye başladığı andan, bir ay sonra Pire’ye döndüğü ana kadar idam cezaları infaz edilmiyordu. Sokrates’in mahkûmiyeti bu süre içinde verildiğinden, infazı geminin döneceği günden sonrasına ertelenmişti. Bu bir aylık süre içinde öğrencileri her gün ziyaretine geliyor, ona yarenlik ediyordu. Konuşulan konulardan biri de hocanın bir şekilde hapishaneden kaçırılması idi. Geminin Atina yakınlarındaki Sunion açıklarında görülmesi, Sokrates’in bir gün sonra idam edileceği anlamına geliyordu. Kriton, son kez firar etmeye ikna etmek üzere hocası ve arkadaşı Sokrates’i ziyaret eder. Kriton’un savları dönemin genel ahlak anlayışına ışık tutarken Sokrates’in itirazları onun yüksek ahlak anlayışına tanıklık eder. Yaşamının son anlarına kadar inandığı ilkelere yürekten bağlı olduğunu kanıtlar. Firar etmenin özgür bir yurttaşa yakışmayacağını söyleyerek, böyle davranması durumunda kendisini suçlayanları haklı çıkaracağına dikkati çeker. Her konuda olduğu gibi adalet konusunda da uzmanlara başvurulması gerektiğini vurgular. Uzmanların gerçek bilgiye dayanarak vereceği ölüm kararını, cahil çoğunluğun hayatta kalmayı öneren kararına yeğleyeceğini belirtir. Diyalog, bir insanın verdiği sözlerden hangi şartlar altında cayabileceği konusuna geldiğinde Sokrates yasaların ve toplumun menfaatinin her şeyden önemli olduğunu söyleme fırsatını bulur. Yaşamı boyunca saygı duyduğu kurallar, hatalı bir yorumlamayla da olsa aleyhine döndüğü zaman bile saygı duyulmayı hak ederler. Öteki dünyada, ölümden sonraki yargılamanın sonucunun kendisini mahkûm eden mahkemenin kararından daha önemli olduğunun bilincindedir. Sokrates ilk bakışta “yasallığı” savunur görünmektedir, ancak davranışları aynı zamanda mutlak güzel ve doğruya itaat etiğini gösterir.

Birinci yaklaşıma göre, tercihleri çağdaşları ve daha sonraki nesiller için örnek alınacak bir ders niteliği taşıyabilir. Ancak ikinci yaklaşım, çoğunluk tarafından uygulanabilme şansı bulamayacak olan, bir filozofun mutlak özgürlük tanımıdır. Phaidon- ΦΑΙΔΩΝ Phaidon diyalogu geleneksel sınıflandırmaya göre περί ψυχής [peri psihis=ruh üzerine] ve ηθικός [ethikos=ahlaka dair] sıfatlarıyla tanımlanır. Platon’un olgunluk dönemine ait olduğuna ve Symposion’un yazıldığı tarihlerde yazıldığına inanılır. Bazı araştırmacılara göre Platon’un birinci Sicilya seyahatinden döndüğü ve Akademia’yı kurmuş olduğu dönemde, MÖ 385’ten birkaç yıl sonra yazılmış olmalı. Dolaylı diyaloglar kategorisine aittir. Phaidon’la Ekhekrates’in sohbetine, hayatının son gününde Sokrates’in öğrencileriyle konuşmaları da dâhil edilir. Platon bu tekniği bazı küçük diyaloglarında (örneğin Charmides ve Euthydemos) ve Symposion’da kullanmıştır. Bazı araştırmacılara göre Symposion filozofun nasıl yaşaması gerektiğini, Phaidon da nasıl ölmesi gerektiğini öğretirler. Anlatımın bir diyalog içindeki başka bir anlatımla gerçekleştirilmesi, üstadın son saatleri anlatılırken ona saygı duyulacak bir mesafeden yaklaşılmasını sağlamayı amaçlıyor olabilir. Sokrates’in son saatleri, başka kaynaklarda da filozofun en sevdiği öğrencilerinden olduğu belirtilen Phaidon’un ağzından anlatılır. Konuşulan konu ölüm ve ruhun ölümsüzlüğü olduğu için de Pythagorasçı Kebes ve Simmias öne çıkarlar. Diyalog içindeki diyalog, ruhların arınmışlıkları derecesinde ulaştıkları yerlerin coğrafyasının verildiği bir mitle sona erer. Bu bölüm felsefî düşünce, Orpheusçu, Pythagorasçı inanışlar ve antik Yunan halk geleneğinin ölümü kavrayış biçimlerini bağdaştırmaya çalışır. Phaidon’un Ekhekrates’le konuşması, Sokrates’in yaşamının son anlarının anlatımıyla sonlandırılır.

İnsanın hayata nasıl yaklaşması gerektiği ile ölümü nasıl karşılaması gerektiğini bilen Sokrates korkusuzca ve özgür bir biçimde hayata veda eder. Diyalog Phaidon’un şu sözleriyle biter: “İşte Ekhekrates, dostumuzun ve tanıdığımız insanlar içinde, çağdaşlarının en iyisi, en doğrusu ve en adili olduğunu söyleyebileceğimiz insanın sonu böyle oldu.” Phaidon diyaloğu, antik Yunan felsefesinde ruhun ölümsüzlüğünü irdeleyen en önemli eserdir. Ploutarchos, Genç Cato’nun intihar etmeden hemen önce iki kez arka arkaya Phaidon’u okuduğunu aktarır (Cato 68-70)

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

Yorum Ekle
  1. okuyom okuyom bisey anlamıyom sadece ben bu sekilde olamam bu ne ya bu adam delimi haklı oldu halde öldürülüyor valla hiç bisey anlamdım.

  2. Hoca performans ödevi verdi ve bu kitaptan insan üzerindeki etkisi araştır dedi of çok uzun

  3. İnsan kendini bulur

  4. hoca ödev olarak verdi

    1. Aynen ya biz özetini çıkarıp yansıtan düygüları yazıcakmışız.