Thich Nhat Hanh – Budanın Öğretisi

Günümüzde milyonlarca insan tarafından dinsel bir tapınç haline getirilen Budacılık, özünde İ.Ö. 500 yıllarında Buda Sakyamuni tarafından ortaya konulmuş bir yaşam felsefesi, bir yaşam yoludur. Bir tek amacı vardır öğretinin o da Buda’nın aydınlandıktan sonra öğretisini yaymaya başladığında tekrar tekrar söylediği şu sözlere, şu anlayışa dayanır: “Ben sadece acıyı ve onu nasıl yok edeceğinizi öğretiyorum.” Vietnamlı Budacı Keşiş Thich Nhat Hanh Buda’nın Öğretisi adlı bu kitapta başta Budacı öğretinin özü olmak üzere, Dört Yüce Gerçek, Sekiz Aşamalı Yüce Yol, Özgürleşmenin Üç Kapısı, Üç Dharma Mührü, Altı Paramita gibi Budacı öğretinin temel sacayaklarını şiirsel bir dille ve açık bir anlatımla en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Acının doğasındaki bilgeliği ve acının şefkat, sevgi ve neşenin yaratılmasındaki önemli rolünü gösteriyor. Budacı öğretiyi bütünüyle kuşatan ve öğretinin yüreğinden seslenen bu son derece etkileyici kitabı okuyucularımızın değerlendirmesine sunuyoruz. Thich Nhat Hanh bize kendi içimizde yaratacığımız içsel huzurla dünyada yaratacağımız barış, esneklik, huzur arasındaki paralelliğin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dalai Lama


1. Bölüm -Buda’nın Yüreğine Girmek Buda bir tanrı değildi. O da sizin ve benim gibi bir insandı ve tıpkı bizim gibi acı çekti. Yüreğimizi açarak Buda’ya gidersek, bize bakacak, gözleri şefkatle dolacak ve şöyle diyecektir, “Yüreğinizde acı olduğu için yüreğime girmeniz mümkün.” Rahip sınıfından olmayan Vimalakirti şöyle diyordu, “Dünya hasta olduğu için ben de hastayım. İnsanlar ıstırap çektiği için ben de ıstırap çekmeliyim.” Buda da bu ifadeyi kullanmıştı.


Mutsuz olduğunuz için, yüreğinizde acı olduğu için Buda’ya gidemeyeceğinizi düşünmeyin lütfen. Zaten yüreğinizde acı olduğu için iletişim kurabilirsiniz. Sizin ve benim ıstırabım Buda’nın yüreğine girmemiz ve Buda’nın bizim yüreğimize girmesi için temel şarttır. Buda kırkbeş yıl boyunca tekrar ve tekrar şunu söyledi, “Ben sadece acıyı ve onu nasıl yok edeceğinizi öğretiyorum.” Kendi ıstırabımızı, kendi acımızı anlayıp kabul ettiğimizde Buda -yani içimizdeki Buda- buna bakar, bunu neyin ortaya çıkardığını keşfeder ve bunu huzur, sevinç ve özgürlüğe dönüştürebilecek olan bir edim tarzı salık verir. Acı Buda’nın kendisini özgürleştirmek için kullandığı vasıtadır ve aynı zamanda bizi de özgür- lüğe götüren vasıtadır. Acı, ıstırap okyanusu engindir, fakat eğer etrafınıza bakarsanız karayı görebilirsiniz. İçinizdeki acı tohumu güçlü olabilir, fakat kendinizi mutlu olmaya bırakmak için hiç acının, hiç ıstırabın olmamasını beklemeyin. Bahçedeki bir ağaç hasta olunca ona bakmanız gerek. Fakat bütün sağlıklı ağaçları gözardı etmeyin. Yüreğinizde acı olduğu zaman bile yaşamın pek çok mucizesinden zevk alabilirsiniz – güneşin o harika batışından, bir çocuğun gülümsemesinden, çiçeklerden, ağaçlardan. Acı çekmek yeterli değildir. Lütfen acınızda hapsolmayın. Eğer açlık çektiyseniz, yiyeceğin olmasının bir mucize olduğunu bilirsiniz. Eğer soğukta donduysanız sıcağın değerini bilirsiniz.

Acı çektiğiniz zaman varolan cennetin tüm öğelerini takdir etmeyi bilirsiniz. Eğer sadece acının içinde kalırsanız cenneti kaçırırsınız. Acınızı görmezden gelmeyin, fakat kendi hatırınıza ve pek çok varlığın yararına yaşamın mucizelerinden zevk almayı da unutmayın. Ben gençken bir şiir yazdım. Buda’nın yüreğine derinden yaralanmış bir yürekle nüfuz ettim. Gençliğim olgunlaşmamış bir erik. Dişlerin onun üstünde iz bıraktı. Diş izleri hala titreşiyor. Hep hatırlıyorum, hep hatırlıyorum. Seni sevmeyi öğrendiğimden beri, ruhumun kapıları sonuna kadar açıldı dört yandan esen rüzgarlara. Gerçeklik değişim ister. Farkındalık meyvası çoktan olgunlaşmış, ve bu kapı bir daha asla kapanamaz. Ateş bu yüzyılı tüketiyor, ve dağlar ve ormanlar onun izini taşıyor. Rüzgar kulaklarımda uğulduyor, bütün gökyüzü kar fırtınasında şiddetle sarsılırken. Kışın yaraları kımıltısız yatıyor, donmuş bıçak sırtını özleyerek, huzursuz, dönüp durarak tüm gece keder içinde.

” Ben savaş zamanında büyüdüm. Her tarafta yıkım vardı, çocuklar, yetişkinler, değerler, tüm ülke yıkım içindeydi. Genç bir insan olarak çok acı çektim. Farkındalık kapısı açıldığı zaman kapatamazsınız. Savaşın içimde açtığı yaralar hala tümüyle iyileşmedi. Bazı geceler uyanık yatar ve her şeyi hatırlayan nefesimle insanlarımı, ülkemi ve tüm gezegeni kucaklarım. Acı çekmeden büyüyemezsiniz. Acı çekmeden layık olduğunuz huzur ve neşeye kavuşamazsınız. Acınızdan kaçmayın lütfen. Onu kucaklayıp bağrınıza basın. Buda’ya gidin, onunla oturun ve ona acınızı gösterin. Size sevgi dolu bir müşfiklikle, şefkatle ve düşünceyle bakacak, size ıstırabınızı kucaklayıp derinlerine bakmanızı sağlayacak yollar gösterecektir. Anlayış ve şefkatle yüreğinizdeki ve dünyadaki yaraları iyileştirebilirsiniz. Buda acıya, ıstıraba Yüce Gerçek diyordu, çünkü acımızın bize özgürleşme yolunu gösterme kapasitesi vardır. Acınızı kucaklayın ve bırakın size huzura giden yolu göstersin.

(1) Call Me By My True Names: The Collected Poems of Thich Nhat Hanh adlı kitaptan “Farkındalık Meyvası Olgunlaştı” (Berkeley: Parallax Press, 1993),s. 59. 2. Bölüm -İlk Dharma Konuşması Siddhartha Gautama kendisinin ve başkalarının ıstırabına,acısına son vermek için bir yol bulma arayışıyla ailesini terkettiğinde yirmidokuz yaşındaydı. Pek çok öğretmenle meditasyon çalıştı ve altı yıllık uygulamadan sonra bodhi ağacının altına oturup aydınlanana dek kalkmamaya yemin etti. Tüm gece oturdu ve sabah yıldızı yükseldiğinde cepheyi yarıp geçerek anlayış ve sevgiyle dolu bir Buda oldu. Buda sonraki kırkdokuz günü bu kavrayışının bu aşılmaz aydınlanmanın verdiği huzurdan zevk alarak, geçirdi. Bundan sonra vardığı aydınlanmayı daha önce birlikte çalışmış olduğu beş münzeviyle paylaşmak, onlara anlatmak için yavaşça Sarnath’daki Geyik Parkı’na doğru yürüdü. Beş adam onun geldiğini görünce rahatsız oldular. Siddhartha bizi terketmişti, diye düşündüler. Fakat o kadar pırıl pırıl görünüyordu ki onu buyur etmeye karşı koyamadılar. Ayaklarını yıkayıp ona içecek su verdiler. Buda şöyle dedi, “Sevgili arkadaşlarım,ben hiçbir şeyin tek başına olamayacağını, herşeyin başka herşeyle birlikte olması gerektiğini derinden anladım. Bütün varlıklara aydınlanma doğasının bahşedildiğini anladım.” Daha çok konuşmak istedi, fakat keşişler ona inanıp inanamayacaklarını bilemediler.

O zaman Buda, “Size hiç yalan söyledim mi?” diye sordu. Söylemediğini biliyorlardı ve öğretisini kabul etmeye karar verdiler. O zaman Buda acı’yı, acı’yı doğuran nedenleri, acıdan kurtulma yollarını anlatan Dört Yüce gerçeği öğretti. Aydınlanmaya içsel huzura götüren sekiz katlı yüce yolu gösterdi. Bunu duyunca beş münzeviden biri olan Kondanna’nın içinde kusursuz bir Dört Yüce Gerçek vizyonu yükseldi. Buda bunu gördü, ve “Kondanna anlıyor! Kondanna anlıyor!” diye bağırdı ve o günden sonra Kondanna’ya “Anlayan Kişi” denildi. Sonra Buda şöyle açıkladı, “Sevgili arkadaşlarım, insanlar, tanrılar, brahmanlar, keşişler ve maralar (1) tanığımdır ki, size söylediklerimi doğrudan deneyimlemiş olmasaydım, acıdan kurtulmuş, aydınlanmış biri olduğumu iddia etmezdim. Acıyı tanıdığım, acıyı anladığım, acının nedenlerini tanıdığım, acının nedenlerini kaldırdığım, kurtuluşun, aydınlanmanın varlığını onayladığım, aydınlanmaya kavuştuğum, aydınlanmaya giden yolu tanıdığım, bu yolun sonuna kadar gittiğim ve tam özgürleşmeyi kavradığım içindir ki size şimdi özgür bir insan olduğumu iddia ediyorum.” O anda yeryüzü sallandı ve evrendeki tanrıların, insanların ve diğer canlı varlıkların sesleri Dünya gezegeninde aydınlanmış bir insanın doğduğunu ve Dharma çarkını, Anlayış ve Sevgi Yolunu harekete geçirdiğini söylediler.Bu öğreti Dharma Çarkını Döndürme Üstüne Vaaz da (Dhamma Cakka Pavattana Sutta) (2) kayıtlıdır. O zamandan beri ikibin altıyüz yıl geçti ve Dharma çarkı dönmeye devam ediyor. Bu çarkın herkesin mutluluğu için dönmeyi sürdürmesini sağlamak bize, şimdiki kuşağa kalmıştır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir