Yves Michaud – Şiddet – Cep Üniversitesi

Şiddet; cinayet, işkence, darbe (vuruş) ve etkili eylem, savaş, baskı, suçluluk, terörizm vb. demektir. Birbirlerine uymayan tüm bu olgulardan, şiddetin yapısını açıklayan bir tanıma nasıl ulaşılacaktır? I. “Şiddet”in Anlamı ve Etimolojisi Konuya getirilebilecek güzel bir yaklaşım, günlük kullanım ve eLimoloji açısından araştırma yapmak olacaktır. i) Çağdaş Fransızca sözlükler (örneğin Robert, 1964), şiddeti; a) Bir kişiye, güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak; b) Şiddet uygulama eylemi; c) Duyguların kabaca ifade edilmesine doğal eğilim; d) Bir şeyin karşı konulamaz gücü; e) Bir eylemin boyrat yapısı olarak tanımlamaktadır. Böylesi değişik anlamlar iki ana doğrultuda toparlanabilir: “Şiddet” terimi bir yanda olgular ve eylemleri; diğer yanda da, gücün, duygunun veya bir doğa unsurunun varoluş üslfıbunu belirlemektedir – doğanın veya bir tutkunun şiddeti. tık anlamıyla şiddet, huzur karşıtıdır. Onu bozar veya tartışmaya açar. tkinci anlamda sözkonusu olan ise ölçüleri aşan ve kuralları çiğneyen kaba ya da çılgın bir güçtür. 2) Terimin kökenine baktığımız zaman ise şunları görürüz: Şiddet, Latince violentia’dan gelmektedir. Violentia, şiddet, sert ya da acımasız kişilik, güç demektir. Violare fiili ise şiddet kullanarak davranmak, değer bilmemek, (kurallara) karşı gelmek anlamını taşır. Bu sözcükler vis ile bağlantılıdırlar. Vis ise, güç, erk, yetke, şiddet, bedensel güç kullanımı demek olduğu gibi, nitelik, bolluk, öz ya da bir şeyin asıl yapısı anlamlarına da gelir. Daha derine inecek olursak, vis sözcüğünün, etken güç, bir cismin gücünü kullanma olanağı yani etkinlik, de- ğer, yaşam gücü anlamlannı da kapsarlığını görürüz.


Latince’den Yunanca’ya geçersek, yukarıda verdiğimiz anlam kökenierini güçlendircbiliriz. Latince’deki vise karşılık Homeros’un dilinde is kullanılır ki o da kas veya bedensel güç demektir ve bia ile ilintilidir. Bia; yaşamsal güç, bedensel güç, esenlik ve aynı zamanda güç kullanımı, şiddet kullanımı, yaptırım uygulayan, şiddet kullanan anlamlarına gelir. Uzmanlar bu terimleri Sanskritçe’de üstünlük, güç, üstün egemenlik anlamlarına gelen j'(i)ya ile özdcşleştiriyorlar. 3) Demek ki, ne yana dönersek dönelim, şiddet kavramının özünde, bir şeye karşı kullanıldığında şiddet olgusunu yaratan doğal gücü görüyoruz. Bu anlamın çekirdeğine doğru gittikçe de değer yargıları kaybolmakta ve yerlerini vasıfsız güce terketmcktedirler. Zaten bu güç, bir caniıda da olsa, bir eşyada da olsa değerin ne olduğunu bilmez. Belirli ölçüleri aştığı veya bir düzeni bozduğu zaman da “şiddet” olarak algılanır. 4) Sözcüğün günlük kullanımını incelersek, anlam çeşitliliğinin nerelere varahilecc ini de anlayabiliriz. Çekirdek kavram “güç”tür. Bu yi.Jzden şiddet dendiği zaman öncelikle anlaşılan bir ‘bedensel davranışitır ve eylemler’ dizisi olmaktadır. Şiddet her şeyden önce vurma ve kötü davranma eylemidir. Bu yüzden her zaman iz bırakır. Halbuki gücün şiddet olarak tanımlanabilmesi için belirlenmiş olan normlar çok çeşitlidir.

Bu yüzden neredeyse norm sayısı kadar şiddet biçimin bulunduğu kabul edilebilir. II. Hukuksal Tanımlamalar Günlük kullanımdaki anlamların sayıca çeşitliliğine karşın hukukça önerilen tanımlar çok kesindir. Ceza hukukunda, insana karşı gerçekleştirilen bütün vurmalar (darbeler) şiddet olarak nitelenmez. Tasarianarak işlenen cinayetler ile ırza yapılan tecavüzler ayrı olgular olarak ele alınır. Gerçek anlamıyla şiddet, ceza kanununun 309, 310 ve 311’inci maddelerinde, “Darbe, Şiddet ve Etkili Eylemler (müessir fiil)” başlığı altında toplanmıştır. Hukukçular bu tür eylemler için “Insanın, benzerlerine karşı giriştiği, onlarda önemli ya da önemsiz hasarlar veya yaralar oluşturan, saldırganlık ve hoyrathk ifade eden hareketlerdir”l açıklamasında bulunmaktadırlar. Bu tanım; şiddet ile kalıcı bedensel hasar yaratan güç kullanımı arasındaki bağı vurgulamaktadır. Fakat hukukun gelişmesi ile bu tanım suçlamalann 6 artmasına olanak verecek anlamları da içenneye başlamıştır. “Sadece dış (harici) bir unsur ile şiddetli bir temas sonucu oluşan hasarlardan oluşan gerçek (doğrudan) darbelere iç (dahili) olgular da eklendi (hastalıklara sebebiyet verilmesi, bedensel sakatlıklar)”.2 Bu yüzden bugüne kadar kullanılan “Şiddet, Darbe ve Yaralama” kavramının yerini artık, daha özdcksiz (maddesiz/maddi olmayan/immateriel) bir kavram olan “Şiddet ve Etkili Eylem” aldı. Şiddet ve etkili eylemin kapsadığı davranışlar, kurbanın bedenini hedef almakla beraber darbe kadar güçlü olmayabilirler. Birini yere atmak, ona tükürmek, saçını yolmak şiddet ve etkili eylem kapsamına girer. Birini tehdit ederek veya malına kötü davranarak ruhsal durumunun bozulmasına neden. olmak da bu kavramın içinde algılanır.

Bir de, dördüncü sınıf suç oluşturan hafif şiddet eylemleri vardır. Bu kavramın kapsamı içinde, gerçek anlamda darbe içermeyen hareketler, itip kakma, isabet ettierneden tükürme, üzerine çöp atma gibi eylemler bulunur. Ote yandan kanunların somut koşullar altında belirli şiddet eylemlerine izin verdiğini de gözardı etmemek gerekir: Spor, cerrahi veya düzenin sağlanması gibi. Medeni hukukta, şiddet eylemi, bir insanın istemi üzerinde, onu geri adım atmaya zorlayacak baskı uygulaması olarak geçer. Roma Hukuku böylesi bir şiddet eyleminin oluşması için Metus Atrox -Dehşete düşürücü korku- içermesi koşulunu getirmişti. Fransız Medeni Hukuku (Yurttaşlık Yasası’nın 1112. maddesi), “Sağduyu sahibi bir insanı etkileyebilirliği” yeterli bulmakta ve bunun “Kişilerin yaşına, cinsiyetine ve koşullarına göre” farklılıklar taşıyabileceğini kabul etmektedir. Şiddet eylemi kişinin kendine, malına, yakınlarına karşı önemli bir zararın korkusunu yaşatmalıdır. Saygının yarattığı korku duygusu ise şiddet olarak algılanmaz ve akitlerin geçersiz sayılmasına neden olmaz.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir