Bu toplantının düzenleneceği daha önce bana anlatamadığından, bu gece sunacağım planlanmış bir konuşmamın olmadığım söylemeliyim. Öğren-cüerimle bir sohbet yapabileceğimi düşünmüştüm. Fakat bu gece tam anlamıyla bir toplantı sözko-nusu ve benim de bir konuşma yapmam bekleniyor. Dediğim gibi, sunacağım hazırlıklı bir konuşmam yok; yine de dün akşamki tezimin düşünce sonrası olan bir konu hakkında konuşacağım. O, genç neslin zihnini kurcalayan bir dizi zorluklarla ümitvar şekilde bizi aşina kılacak bir soruna özel yaklaşımın analizi olacaktır. Bu yaklaşım, ayrıca, gençlerin toplum ve dinle ilgili sorunlarını anlamada bize yardımcı olacaktır; o, entellektüelin toplumdaki rolünü anlamamıza yardımcı olacaktır; o, karşı karşıya olduğumuz fakat kendi kendimizi bu münasebetle açıklamamız gereken Doğu-Batı ilişkilerinde meydana gelen bir çok sorun hakkında bize bazı şeyler anlatacaktır. Bu geceki konuşmamın dün akşamkinin aksine bir tez olmadığım hatırlatmama izin verin. O, tarihin ardışık dönemlerindeki çeşitli entellektüel ve kültürel konulan ve değişimleri onun vasıtasıyla açıklamaya çabalayacağı bir yöntemden başka bir şey değildir. Yöntem kişisel olabilir fakat onu, herhangi bir öğretmenin deneyim yoluyla kendi yöntemini keşfetmesi gibi, öğretim deneyimi aracılığıyla geliştirdim. Kültürel sosyolojinin, tarih ve uygarlığın, ve dinler tarihinin bir öğretmeni olarak, tarihin çeşitli dönemlerindeki entellektüel ve tarihsel değimleri açıklamada ve analiz etmede çok faydalı olduğunu gördüm. Ve ümit ediyorum ki, bu yöntem tarihi ve onun temel değişimlerini başka bir perspektiften görmenizi sağlayacaktır. Uygarlık tarihini veya kültürler tarihini ve bir devirden başka bir devire uygarlık ve kültür gelişimini, bir sosyal dönemin diğerine geçişini irdeleyelim Kanaatimce, bir tarih dönemi, halkın belirgin ve yaygın zihinsel, dinsel, bilimsel, kültürel, toplumsal ve varoluşçu özellikler yüklendiği andaki belirgin dönemdir. Çok sık olarak bu özellikler, bu belirgin zaman sürecinde kendilerini o zaman kanıtlayacak olan belirli kişiliklerde billurlaşırlar. Fakat, bir kültürel dönemin özelliğini ve farklı yapışım simgeleyen bu özellikler; savaş, dış tesirler, temaslar ve diğer böylesi biribirini etkileyen türdeki toplumsal, ekonomik, siyasal, tarihsel etkenler ve koşullar tarafından etkilenmek suretiyle aşama aşama değişirler. Sonuçta bu belirgin dönemin insanının özel karakteri de değişmektedir. Onun önceki özellikleri sönecek, unutu-tulacak; ardından yenilerince etkilenmek suretiyle onun tarafından terkedileceklerdir. Yıllar ve yüzyıllar sonra, önceki dönemde var olmayan yeni düşüncelere, duygulara, görüşlere ve özelliklere sahip yeni bir insan tezahür edecektir. Bu yüzden, toplum eski devirlerden yenilerine hareket eden, daima değişen bir akış durumunda görülür. Dünyanın bu kesiminin gençleri, entelektüelleri, aydın sınıfı olan bizler toplumlunuzda ciddi bir çelişki ile yüzyüze olduğumuzu anlamalıyız. Eğer bu çelişki hissedilmezse, algılanmazsa, ortaya çıkarılmazsa, analiz edilmezse, değerlendirmeye tabi tutulup üzerinde karar kılınmazsa ve daha sonra cesaretle göğüslenmezse, gelecek bir başka tarih dönemince etken olacak şartların oyuncakları olacağız. Fakat, çelişkinin tabiatını ve onun varoluşumuza olan etkilerini algılayabilirsek ondan vazgeçmeye veya onu seçmeye karar verebilmemiz için onu ayırıma tabi tutma ve analiz etme gücüne sahipsek, o zaman tarihimizin kaderini oluşturmada ve belirlemede gerçek entellü-ektüel rolümüzü oynayacağız. Yoksa, kaderin kör ve bilinçsiz kuklalarından başka şeyler olmayız. Veya, kaderi, onun inşam ve hayatını nasıl belirlediğini konuşan ve hala servet ve iktidar toplamaya devam eden yazarlar gibi oluruz.
Ali Şeriati – Kültür ve İdeoloji
PDF Kitap İndir |