Agop Arslanyan – Adım Agop Memleketim Tokat

Tokat’a doğru ; Tokat’tan ayrıldığım zaman henüz on iki yaşında, başında kavak yelleri esen bir çocuktum. Benim için her şey tozpembeydi. Şimdi, yıllar sonra, her gün belki onlarca kez sözünü ettiğim, dilimden düşürmediğim memleketimi, doğup büyüdüğüm yeri, Tokat’ımı, sevgili eşim Ağavni’ye gösterebilecektim. Gönlümdeki şehir ne İstanbul, ne Paris, ne Londra’ydı… Yokluğun olmadığı, bolluğun kilerlerimize dolduğu, kahkahalarımızın bağlarda bahçelerde çınladığı, özlemini her an ensemizde hissettiğimiz, bizi yakıp kavuran Tokat’a gidiyordum. Hayal miydi, gerçek mi? Gerçekti. Arabam Samsun yönüne dönmüştü. Yeşilırmak boyunca on kilometrelik yolum kalmıştı Tokat’a. Arabamın penceresini açtım, eşime: “Bu havayı iyice içine çek, kokuyu alıyor musun?” diye sordum. “Genzimi yakacak kadar elma kokusu alıyorum.” “Biraz sonra elma bahçeleri biter, bağlar başlar; envai çeşit üzümün, nehir boyunca uzanan bostanların, tarlaların, Tokat’a has tomatesin, biberin kokusunu alacaksın birazdan.” İşte canım Tokat’a giriyoruz. Koca Sivas ilinin meyve ve sebze ambarı yemyeşil Tokat. Elinizle salkımına dokunduğunuzda parmaklarınızı birbirine yapıştıran altı çeşit üzümüyle, birbirinden güzel Diren, Kaşıkçıoğlu, Malkaya, Sepetçioğlu, Bey bağlarıyla meşhur Tokat. Hele hele küçük Gesi bağları… Malum, Gesi bağları Kayseri’nin en ünlü üzüm bağlarıdır. Tokat’ta Gesi bağlarını, Kayseri’nin Garmir + köyünden göçmüş olan Çopur Ohannes ağa memleketinden getirdiği üzüm devekleriyle kurmuştu.


“Gesi bağları, Kayseri’nin üzüm deposuydu. Öyle üzümlerimiz vardı ki, ağzına aldığında kabuğunun eridiğini zannederdin. Sonra o bağları kaybettik, elimizden uçup gitti. Tokat’a sürgün olduk ama ben ‘Avşar dudağı’ üzümünün altı tane kökünü bin bir zorlukla alıp buraya getirdim, yeniden bağımı yaptım.” diye anlatırdı Ohannes ağa.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir