Kategori: Dini

Kāânî-i Şîrâzî – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 24

Mîrzâ Habîbullāh b. Mîrzâ Muhammed Alî-yi Gülşen (ö. 1270/1854) İran’da Kaçar hânedanı döneminin en ünlü şairi. 2 Şâban 1223’te (23 Eylül 1808) Şîraz’da doğdu. Gülşen mahlasını kullanan şair Mirza Muhammed Ali’nin oğludur. Babasını on bir yaşında iken kaybetti. Şîraz’da başladığı öğrenimini İsfahan’da tamamladı. Erken yaşta şiir denemesi yapan ve Habîb mahlasını alan Kāânî, Horasan Valisi […]

İslâm – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 23

Sözlükte “kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak; teslim etmek, vermek; barış yapmak” anlamlarındaki silm (selm) kökünden türemiş olan İslâm’ın etimolojisini yapan ilk âlimlerden İbn Kuteybe kelimeyi “boyun eğmek ve iradî olarak uymak suretiyle barış ortamına girmek”, İbn Manzûr da “boyun eğmek (inkıyâd) ve itaat etmek” şeklinde açıklamıştır. Sonraki kaynaklarda genellikle bu açıklamalar tekrar edilmiş, “sulh […]

İhvân-ı Safâ – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 22

Ansiklopedik risâleleriyle tanınan felsefe topluluğu. IV. (X.) yüzyılda Basra’da ortaya çıkmış, dinî, felsefî, siyasî ve ilmî amaçları olan, faaliyetlerini gizli olarak sürdürmüş organize bir topluluğun adıdır. Abbâsî Devleti’nin son zamanlarına rastlayan, dinî, felsefî ve siyasî çekişmelerin yaygın olduğu bir dönemde felsefî ve ilmî çalışmaları, dinî ve ahlâkî gayretleriyle birlik ve beraberlik, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışmayı […]

İbnü’l Cezzâr – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 21

Ebû Ca‘fer Ahmed b. İbrâhîm b. Ebî Hâlid el-Cezzâr el-Kayrevânî (ö. 369/979) Hekim, eczacı ve tarihçi. Bir hekim ailesinin çocuğu olarak Kayrevan’da dünyaya geldi; bazı modern kaynaklar onun 285’te (898) doğduğunu söylemektedir (Abdülvehhâb b. Mansûr, II, 321). Batı literatüründe adına Aburafar, Ybnezizar ve Abincali gibi farklı şekillerde rastlanır. İlk tıp eğitimini göz hekimi (kehhâl) olan […]

İbn Haldûn – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 20

Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Muhammed b. Muhammed b. Haldûn et-Tûnisî (ö. 780/1378-79) Meşhur tarihçi İbn Haldûn’un kardeşi, devlet adamı, tarihçi, edip ve şair. 734 (1333) yılında Hafsîler’in başşehri Tunus’ta doğdu. Yemen-Hadramut asıllı bir Arap kabilesine mensup olup fetihten sonra Endülüs’te İşbîliye (Sevilla) şehrine yerleşen bir aileden gelmektedir. Devlet yönetiminde etkili şahsiyetlerin yetiştiği aile, İşbîliye’nin hıristiyanların […]

Leyla Coşan – Tanrım Bizi Türklerden Koru

Avrupa Birliği tartışmalarının hiç gündemden düşmediği bu yıllarda Türk imgesi[1] konusunun irdelenmesi yeniden güncellik kazanmıştır. Bu konuda gerek Almanya, gerek Türkiye’de çok sayıda önemli çalışmalar yayınlanmıştır. Bu çalışmalar tarihî bir süreç içerisinde Avrupalıların Türklere bakışını ortaya koyarak yüzyıllardır aktarılan önyargıları farklı açılardan ele almışlardır. 16 yüzyılda Türk imgesi konusuna gelince çalışmaların sayısının hem Almanya, hem […]

Hüseyin Mirza – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 19

Safevî hükümdarı (1694-1722). Safevî Hükümdarı Şah Süleyman’ın büyük oğludur. Tahta geçtiğinde yirmi beş-yirmi altı yaşlarında bulunduğuna göre 1668 veya 1669’da doğmuş olmalıdır. Dinî (Şiî) akîdelere önem vermesinden ve aza kanaat etmesinden dolayı Molla Hüseyin adıyla da anılır. Çocukluk ve gençlik yıllarını sarayda geçirdiği için kaynaklarda gerek fizik gerek zihnî bakımdan hükümdarlığa uygun bir kişi olmadığı […]

Hilâl – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 18

Sözlükte “yüksek sesle haykırmak; ortaya çıkmak, parlamak; sevinmek” anlamlarına gelen hell kökünden türeyen hilâl (çoğulu ehille), ayın kavuşum öncesi ve sonrasında yeryüzünden uçları sivri ince bir yay gibi görünen şeklinin adıdır. Kelime Kur’ân-ı Kerîm’de bir yerde çoğul şekliyle geçer (el-Bakara 2/189). Sözlük anlamına bağlı olarak özellikle kavuşum durumundan sonra ayı ilk defa görenlerin onu haber […]

Hayal – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 17

İslâm düşüncesinde insanî nefsin idrak güçlerinden biri; âlemdeki bir varlık mertebesinin adı. Arapça’da “zannetmek ve benzetmek” anlamlarına gelen hayl (hayelân) kökünden gelen bir isimdir. Hayâl ve hayâlet, uyku yahut uyanıklık halinde insana gerçekmiş gibi görünen sûrettir. Burada söz konusu olan gerçek değil gerçeğin gölgesi, aynadaki yansıması veya rüyadaki timsalidir. Dolayısıyla hayal sözlükte “bir şeyin gerçeği […]

Hanefî Mezhebi – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 16

Dört büyük Sünnî fıkıh mezhebinden biri. I. KURULUŞU ve YAYILMASI II. DOKTRİNİN GELİŞİMİ III. USULÜ IV. GENEL KARAKTERİSTİĞİ V. LİTERATÜR Fıkhî ve itikadî mezheplerin çoğunluğu kurucusu sayılan kişilerin isimlerine nisbetle adlandırıldığı ve öylece meşhur olduğu gibi, hicrî ilk iki yüzyılda Kûfe merkezli olarak Irak bölgesinde başlayan ve daha sonraki yüzyıllarda giderek gelişip yaygınlaşan Irak fıkhı, […]

Hades – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 15

Namaz gibi bazı ibadetleri ifa etmeye engel olan hükmî kirlilik anlamında fıkıh terimi. Sözlükte “yakın zamanda meydana gelen, sonradan ortaya çıkan şey” anlamında olup fıkıh ilminde abdestsizlik veya cünüplük dolayısıyla insanda meydana geldiği var sayılan mânevî (hükmî) kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Bu durumda bulunan kimseye muhdis denir. Hadesin karşıtı “maddî kirlilik, pislik” […]

Gelibolu – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 14

Çanakkale iline bağlı ilçe merkezi. Aynı adı taşıyan yarımadanın kuzeydoğu kesiminde Çanakkale Boğazı’nın kuzey giriş kısmında, denize doğru uzanan bir yüksekliğin üzerinde kurulmuştur. Şehrin ve yarımadanın adının “gemi şehri, güzel şehir” yahut “Galyalılar’ın şehri” anlamındaki Kallipolis veya Gallipolis’ten geldiği belirtilir. Ancak bu adın menşei hakkında kesin bilgi yoktur. Şehir, XIV. yüzyılın başlarından itibaren bu bölgeye […]

Fıkıh – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 13

İslâm ibadet ve hukuk ilmi. Sözlükte “bir şeyi bilmek, iyi ve tam anlamak, derinlemesine kavramak” mânasına gelen fıkıh kelimesi ilim, fehim gibi yakın anlamlı diğer kavramlara göre daha özel bir anlam taşır. Fakīh de (çoğulu fukahâ) “bir konuyu derinden kavrayan, ince anlayış sahibi kimse” demektir. Kur’an’da, hadiste ve İslâm’ın ilk dönemlerinde fıkıh kelimesinin kullanımı bu […]

Eys – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 12

Bazı ilk devir İslâm filozofları ve kelâmcıları tarafından varlık veya var olan nesneler için kullanılan terim. “Yokluk” ve “yok olan şey” anlamındaki leys kelimesinin karşıtıdır. Arap dilinde çok az bir kullanım alanı bulunan ve ilk defa filozof Kindî’nin felsefî risâlelerinde görülen eys terimi Allah’ın varlığı, sıfatları ve âlemin yaratılmışlığı söz konusu edilirken kullanılmıştır. Kindî’ye göre […]

Elbistan – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 11

Kahramanmaraş iline bağlı ilçe merkezi. Denizden 1150 m. yükseklikte, eski yerleşim yeri olan Kara Elbistan’a 5 km. kadar uzaklıkta kurulmuş olup etrafı yüksek dağlarla çevrili geniş bir ovada yer almaktadır. Tarih boyunca çeşitli olaylara sahne olan ve önemli bir yerleşme merkezi özelliği kazanan Elbistan Ermeni, Süryânî ve Arap kaynaklarında birbirine benzer isimlerle zikredilmiştir. Merkezi Arabissos […]

Dûmetülcendel – Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi – 10

Kuzey Arabistan’da Hicaz-Suriye kervan yolu üzerinde bulunan eski bir ticaret merkezi. Bugün Cevf adlı idarî bölgenin belli başlı yerleşim merkezlerinden biri olan Dûmetülcendel’in adını Hz. İsmâil’in oğlu Dûme’den (Dûm, Dûmân) aldığı rivayet edilir. Tihâme’de Hz. İsmâil’in çocukları çoğalınca Dûme Vâdissirhân yöresine gelmiş, burada bir kale inşa ettirmiştir ve taştan (cendel) yapılan kale “Dûmetü’lcendel” adıyla anılagelmiştir. […]