“Hiçbir hikâye, gerçek hayat kadar heyecanlı ve ilginç değildir” sözü, çoğumuza pek inandırıcı gelmeyebilir. Oysa tamamen gerçeğin ifadesi bu. Bildiğimiz tüm hikâyeler hayatın içinden alınmıyor mu? Sabahın erken saatinde Moral FM’de yaptığım “Güne Merhaba” programlarında bir hikâye okumayı alışkanlık hâline getirmiştim. Okuyacağım hikâyeleri birçok bakımdan titizlikle seçiyordum. Hikâyenin duygusallığı, üslûbu, edebî yönü, verdiği ders, etkileyiciliği […]
Kategori: Genel
Cengiz Özakıncı – Hitler’in İmamları
Kudüs Müftüsü olarak anılan Muhammed Emin el Hüseyni (1895 -1974) Kahire‟de El-Ezher üniversitesinde bir yıl kadar İslam Hukuku okumuş; 1913‟te 18 yaşlarında Mekke‟ye gidip hacı olmuş, İstanbul‟da öğrenimini sürdürürken I. Dünya Savaşı patlak verince topçu subayı olarak İzmir‟de görev yapmıştı. Kasım 1916‟da, savaş sürerken “hastalık” bahanesiyle Osmanlı ordusundaki görevini bırakıp Kudüs‟e yerleşen Hüseyni, birden bire […]
Cengiz Erşahin – Stres Kendine Güven Mücadele Ruhu
Cengiz Erdem – Fantezi Makinesinde Hakikat Siz
Her şey dünyada artık televizyon diye bir şey olmadığıyla ilgili, daha doğrusu dünyadaki tüm televizyon ekranlarının bilinmeyen bir sebepten ötürü beyaza büründüğünü duyuran o garip ve bir o kadar da talihsiz haberin gazetelerde yayımlanmasıyla başladı. Söz konusu haberi hemen hemen tüm gazeteler manşetten vermiş ve okuyucularını tedirginliğe maruz bırakmıştı. Habere göre yazın gelişiyle birlikte dünyadaki […]
Cengiz Dağcı – Ölüm ve Korku Günleri
Anamı sevmiyorum. Oysa kalbinde yakınına karşı sevgi ve bağışlayıcı duygular besleyen bir hıristiyan kızıyım. Ömrümün her pazarı kilisede diz çökerek kalbimi kin, garaz ve cimriliklerden antması için Aziz Meryem Ana’ya dua ederim, yalvarıp yakarırım. Kiliseden çıkınca da hayata ve dünyaya hemen başka gözle bakmakta, daha doğrusu dünya üstünde ömür süren ve insan adıyla adlanan yaratıkları […]
Cengiz Çandar – Mezopotamya Ekspresi
jose Sararnago’ya takıldı gözürn. Nobel edebiyat ödülünü 1 998’de kazanmış olan Portekizli ünlü rornancı. Washington’dan Dulles Havaalanı’na giderken elirne geçirdigirn Washington Post gazetesinde jose Sararnago’nun öldügünü ögreniyor ve yaşarn öyküsünü okuyorurn. 19 Haziran 2010. Gazete “Began writing novels in his 50s; blended history, fact, fiction” (Roman yazmaya 50’li yaşlannda başladı; tarih, gerçekler ve kurguyu birbirine […]
Cengiz Aytmatov – Gun Olur Asra Bedel
Kurumuş sel yataklarında, çırılçıplak kalmış vadi yamaçlarında av aramak, büyük bir sabır işiydi. Yeraltı yuvalarında yaşayan kazıcı hayvanların bıraktığı karmakarışık izler, ava çıkmış aç tilkinin başını döndürüyordu. Bazen gücünü toplayıp bir tarla faresinin yuvasını eşeliyor, bazen de, yağmurların iyice meydana çıkardığı bir taşın kovuğundan küçük bir araptavşanının sıçrayıp çıkmasını umutla, sabırla, uzun uzun bekliyordu. Böyle […]
Cemil Meriç – Saint – Simon, İlk Sosyolog İlk Sosyalist
Cemil Meric – Umrandan Uygarliga
Avrupalının Yunan-ı Kadim muhabbeti bir kendi kendine perestiş, histeriye varan bir perestiş. Sumner Maine, “tabiatın kör kuvvetleri bir yana, kainatta hareket eden ne varsa kaynağı Yunan” diyor. Asya’nın bu haramzade mirasçısına “tek yaratıcı” payesi ihsan eden Sumner Maine, altı yıl Hint kanunlarıyla uğraşmıştı. Biliyordu ki, beşer düşüncesi en muhteşem meyvalannı Ganj kıyılarında vermiş ve şiir […]
Cemil Kavukçu – Üstü Kalsın
Otel odasının penceresinden boş caddeye, bankanın saçağı altında tezgah açmış, çakmak, tespih, tırnak çakısı gibi şeyler satan adama bakıyordum. Bir film karesinde donup kalmış gibiydi. Pencere pervazından yağmur damlaları sızıyor, nemle kabaran toz kokusu burnumu sızlatıyordu. İki yana çektiğim tül perde belki de aylardır yıkanmamıştı. Bir sigara yaktım. “Bu işler böyle,” dedim. “Ne dedin ahi,” […]
Cemil Kavukçu – Tasmalı Güvercin
“Teferiç ne oğlum?” dedi öğretmen. Başparmaklarını kemerinin ardından pantolonunun içine doğru sokmuş, hafifçe kamburunu çıkarmış, dikkatlice Sami’ye bakıyordu. Sınıfın karşısında konuşmaktan çekinen, konuşmak zorunda kaldığında kekeleyen ve kalın kaşlı, kel kafalı öğretmeninden ödü kopan Sami, bu soru karşısında iyice afallamıştı. Bir süre önüne bakarak sustu. Öğretmen teferiç’in ne olduğunu bilmiyorsa bunu ona nasıl anlatacaktı! Bir […]
Cemil Kavukçu – Suda Bulanık Oyunlar
Atlaslarda, coğrafya kitaplarında, haritalarda adı ne olursa olsun, ‘Kırat’ diyor ona Tarık; çünkü adının tersten okunuşu. Bütün akarsularda olduğu gibi, yatağı genişledikçe durulup yavaşlıyor, yavaşladıkça ölümü hızlanıyor ve öyküsü büyüyor. Doğduğu yer, Sulak Dağı’nın kuzeydoğusunda bir yer; enlemi boylamı belli bir nokta. Ama, o noktadan ilk ne zaman çıkıp kendine bir yol bularak aşağılara doğru […]
Cemil Kavukçu – O Vakit Son Mimoza
“O vakit, değildir bu vakit,” dedi bankacı Sabri Bey. Sekiz numara yakın gözlüklerinin ardından tuhaf bir malılukmuş gibi bira bardağına bahyordu. Her zamanki yerini alıp bar taburesine tünemişti. Hiçbir kuşa benzemeyen bir kuştu ve herkesin kabullendiği, artık kimsenin dikkate almadığı bir biçimde kendi kendine ötüyordu. ilk zamanlar yadırganmıştı, “Al bi manyak daha,” denilip arkasından konuşulmuş […]
Cemil Kavukçu – Gemiler de Ağlarmış
Makine dairesindeki zil, “benden bu kadar” dercesine çaldı; ardından da ana makinenin sesi kesildi. Günlerdir düzenli bir hırıltıyla inleyen hayvan susmuştu. Zincir şakırtıyla boşaldı. Baş taraftaki çana üç kez vuruldu, üç kilit zinciri denize bırakmışlardı. Yeniden boşalan zincirin sesi; çanın sesi iki kez daha duyuldu. Ranzamda doğrulup lombozdan dışarı baktım. Bu kış gecesinde, ışıkları donuk […]
Cemil Kavukçu – Dört Duvar Beş Pencere
O çocuk saatlerce, hiç bıkmadan denize neden bakar? Açıkta demirlemiş gemilere mi, balıkçı teknelerine mi, denize düşecekmişçesine bir taş gibi inen, sonra suyun yüzeyini yalayıp yükselen bet sesli martılara mı, ayaklarının dibine kadar usulca sokulan, ardından da oyun oynamak istiyormuş gibi geri kaçan beyaz köpüklü sulara mı; yoksa rüyalarına mı, kimselere söylemediği hayallerine mi? Belki […]
Cemil Kavukcu – Uzak Noktalara Dogru
Aylardan nisan ve biz Burt Lancaster’i görmek için bir dağ köyüne gidiyoruz. Kararsız, oynak bir nisan; havanın ne yapacağı hiç belli değil. Ansızın gözü dönmüş bir yağmur indiriverir; ya da asık yüzlü bulutlar selam bile vermeden, peşleri sıra, ne işe yaradığı pek anlaşılmayan gök gürültüleri ve şimşekleri de sürükleyerek, yere tek bir damla bile düşürmeden […]