Şarkılar Adası Uta-Jima, aşağı yukarı bin dört yüz nüfuslu, dört kilometre kadar kıyısı olan küçük bir ada. Adada, manzarası özellikle güzel olan iki yer var. Bunlardan biri, adanın zirvesine yakın bir yere inşa edilmiş, kuzeybatıya bakan Yaşiro Tapınağı. Buradan İse Körfezi bütün genişliğiyle görünür. Ada, körfezi Pasifik Okyanusu’yla birleştiren boğazın tam ortasında yer alır. Kuzeyden […]
Kategori: Genel
Yucez Erey – The Profesyonel
Bu sabah hayatında en sık rastlanan şey yine oldu ve sen yine zerre kadar şaşırmadın. İstisnasız her gün yaşanan, alışageldiğin bir olay bu. Sarı bir nokta, görebildiğin en uzak mesafeden kendini gösterdi ve uçsuz bucaksız alana rengini vermeye başladı. Bu dünyada yaşayan herkesin gördüğü tek ortak manzara: güneş doğuyor. Güneş, sayamadığın kadar uzun zamandır doğuyor […]
Yorgo Seferis – Kapadokya Kaya Kiliselerinde Üç Gün
Bir haziran günü çıktık yola. Karım ve ben. E limizde Seferis’in 1953 baskısı, bulunmaz olmuş kitabının fotokopyaları. Geçtiği yollardan geçip izini süreceğiz; üç günlük simgesel bir gezide adım adım peşinden gideceğiz, kayalara, kovuklara tırmanacağız, fotoğraf çekeceğiz. Bir gün sonra da Enis ve F.T. gelecekler Ürgüp’e. Üç gün de onlar kalacaklar. En azından akşamları birlikte olacağız, […]
Yolande Mukagasana – Olum Beni Istemiyor
”Günlerini dışarıda geçirse de, Tanrı her geçe Ruanda’ya geri döner.” Benim ülkemde bu, misyonerlerin kuşatmasından daha eski bir atasözüdür. Evet, Imǚ ana’nın her akşam uyumak için Ruanda’ya döndüğü söylenirdi. Rahipler, ona Mungu dememiz gerektiğini öğretmişlerdi bize; Svahili dilinde Tanrı demekti bu. Ancak kısa süre içinde, önceleri gizlice, sonradan açık açık, yeniden Imǚ ana demeye başladık […]
Yoko Ogawa – Profesor ve Hizmetci
Biz ona Profesör diyorduk. Profesör ise oğluma “Kök” ismini takmıştı, çünkü oğlumun yassı kafasını karekök işaretine benzetirdi. Profesör, oğlumun saçlarını okşarken, “İşte zekâyla dolu bir kafa,” dedi. Arkadaşlarının kendisiyle dalga geçmemesi için şapka takan Kök ise umarsamaz bir şekilde omuz silkti. Profesör, “Bu küçücük işaretle sonsuz miktarda sayıyı, hatta görünmeyen sayıları dahi bilebiliriz,” diyerek tozlu […]
Yirmisekiz Celebi Mehmet – Paris Sefaretnamesi
Günümüzden tam iki buçuk yüzyıl önce kaleme alınan Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Paris Sefâretnâmesi’nin, ülkemiz batılılaşma tarihinin ilk günleri için oldukça önemli bir yeri vardır. Sefâretnâme bir yanıyla, o günlerin batılılaşma çabasındaki Osmanlı devlet adamları için bir program niteliği taşımaktadır. Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin XVIII. yüzyıl Fransa’sında seyahati sırasında gördüğü yerleri anlatırken çevresine bakışındaki dikkati […]
Yilmaz Özdil – İsim Şehir Artist
Ali Şamil. 1 metre 10 santimdi. Bildiğin cüce. Enver paşaya hediye edilmişti. Köle gibi. Zoraki “soytan” yaptılar onu… Garip garip kıyafetler giydirdiler. Kadınlan çocuklan falan güldürdü. Birinci dünya savaşında çarşı karışınca, Enver paşa apar topar İstanbul’dan aynldı, biraz da onlan eğlendirsin diye Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan’m sarayına verdi Ali Şamil’i… Sultan’m eşi İsmail Hakkı bey […]
Yilmaz Oztuna – Yavuz Sultan Selim
Yavuz Sultân Selîm (1470-1520; 1512-1520), Dünyâ târîhinin mîmarlarından biridir. 8 yıllık kısa saltanatında Orta Doğu’ya gelecek asırlar için yön vermiştir. Bugünki Türkiye’nin Anadolu sınırlarını çizmiştir. Orta Anadolu’ya kadar uzanacak bir Şîî Türkmen İran devletinin oluşmasını önlemiştir. Gerçi Arab ülkelerine ilk ayak basan Osmanoğlu’dur, fakat bu hususta Selçuklular’ın bıraktığı yerden devâm etmiştir. Arab ülkelerini bir çatı […]
Yilmaz Oztuna – Kanuni Sultan Suleyman
Kanûnî Sultân Süleyman, 1495’te Trabzon’da doğdu. 1520’de İstanbul’da tahta çıktı. 1566’da Macaristan’da Avusturya sınırında Sigetvar’da, savaşan ordusunun içindeki otağında öldü. İç organları oraya gömüldü. Cenazesi İstanbul’a getirilip, yaptırdığı camiin içindeki türbesine gömüldü. Yetmiş bir buçuk yaşında idi ve 46 yıldan beri tahtta bulunuyordu. Biyografisinin bir paragraflık özeti budur. Türkiye, Türk ve dünya tarihindeki yeri nedir? […]
Yilmaz Oztuna – II. Sultan Mahmud
İkinci Sultan Mahmud’un dedesi, Üçüncü Sultan Ahmed’dir (saltanatı 1703-1730, hayatı 1673- 1736). Üçüncü Ahmed’den sonra tahta, ağabeyi İkinci Mustafa’nın (saltanatı 1695-1703) 2 oğlu, Birinci Mahmud (saltanatı 1730-1754) ve kardeşi Üçüncü Osmân (saltanatı 1754-1757) geçti. İkisinin de çocuğu olmadı ve bu sûretle İkinci Mustafa’nın nesli 1757’de erkek tarafından kesildi. 1757’de tahta Üçüncü Ahmed’in oğullarından Üçüncü Mustafa […]
Yilmaz Oztuna – Cumhuriyet Donemi Oncesinde Turkler
Türk kavimlerinden Göktürkler’i konu alan Ergenekon Destânı, Büyük Türk Destânı’nın bir parçasıdır. VI. yüzyıl ortalarında Türkler’i yeniden birleştiren Göktürkler’in menşeini açıklamak isteyen bu destânın özeti şöyledir: Türk illerinde Göktürkler’e baş eğmeyen bir yer yoktu. Bunu kıskanan yabancı kavimler, birleşerek Göktürkler’in üzerine yürüdüler. Maksatları öç almaktı. Göktürkler, çadırlarını ve sürülerini bir yere topladılar. Çevresine hendek kazıp […]
Yilmaz Oztuna – Bir Darbenin Anatomisi
1876 Türkiyesi 11.827.170 kilometrekare üzerinde 64.343.000 nüfusu barındırıyordu. Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bu ihtiyar devlete Avrupalılar “Türkiye” veya “Osmanlı İmparatorluğu” diyorlardı. Türklere göre ise adı sadece “Devlet-i Aliyye”, yani “Yüce Devlet” idi. Kendilerininkinden başkasını devlet yerine koymayan bir zamanların Türkler’in zihniyetlerini yansıtan bir isimlendirme idi. Hâlbuki o zamanlar mazi olmuştu… 1074’te kurulan Türkiye […]
Yilmaz Ozdil – Mustafa Kemal
Selanik’te dünyaya geldi. Pembe boyalı ev… İkinci kattaki ocaklı odada doğdu. Zübeyde sadece mevsimi hatırlıyordu. “Erbain soğukları devam ederken doğurdum” diyordu. Aklında kaldığına göre “23 Kanunuevvel”di. Erbain kelimesi, Arapça “kırk” anlamına geliyordu. 21 Aralık’la 31 Ocak arasını kapsıyordu. Kırk günlük karakışı tarif etmek için kullanılırdı. 23 Kanunuevvel, bugünkü takvimle 4 Ocak’tı. 4 Ocak 1881, salı’ydı. […]
Yilmaz Ozdil – Isim, Sehir, Hayvan
Söz büyüğün… Boks efsanesi Muhammed Ali, başarılarını anlatırken “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım” derdi. Yılmaz Özdil”in yazıları da öyle… Sözcükler kelebek estetiğiyle uçuşuyor, mesaj, hedefini arı gibi sokuyor. Bu nedenle Yılmaz Özdil, benim gibi düşünenler için artık sadece köşe yazarı değil, “köşe efsanesi”dir. Hayranları, sevenleri, eleştirenleri, gücün önünde eğilip bükülmemesine, yandaşlık ve yalakalık yapmamasına […]
Yilmaz Ozdil – Beraber Yuruduk Biz Bu Yillarda
3 Kasım 2002. Sandıklar açıldı. Ampul çıktı. AKP iktidarı başlamıştı. Muhalefette CHP vardı. Teee 1946’dan sonra ilk defa mecliste sadece iki parti temsil ediliyordu, gerisi yüzde 10 barajının altında kalmıştı. Recep Tayyip Erdoğan seçime katılamamıştı. “Halkı ırk, din, dil farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçundan hüküm giymişti; siyasi yasaklıydı. Abdullah Gül Başbakan oldu. […]
Yilmaz Ozdil – Adam
İzmir’in dağları… Düşmanın tepelendiği yerdir. Cumhuriyet, hukuk, yurttaşlık ve laiklik’in kapısı önce Sakarya, sonra Dumlupınar, sonra o dağlardan açıldı. Bizler hayatta olduğumuz sürece, düşmanın tepelendiği o dağlarda nöbetteyiz. Düşman tepelediğimiz o dağlarda hâlâ Anadolu kadar büyük cephanemiz var. O cephane, hukuktur, cumhuriyettir, yurttaşlıktır, laikliktir. Düşman hâlâ o bu cephanelerle geri tepiyoruz. Bu ülkeyi hâlâ, İzmir’in […]