Electronic Musical Enterprise binasındaki ofis içi memo, Nat Flieger’ı neden olduğunu çözemediği şekilde korkuttu. Memo, California Jenner’deki yazlık evinde yaşayan, Brahms ve Schumann’ı tuşlara dokunmadan çalabilen ünlü Sovyet piyanist, psikokinetik Richard Kongrosian ile ilgiliydi. Büyük bir şans eseri Kongrosian EME’de bir dizi kayda girecekti. Ve henüz… Flieger’ın aklına gelen düşünce, Kongrosian’ı California’nın en kuzeyindeki kıyıya […]
Kategori: Genel
Philip K. Dick – Palmer Eldritch’in 3 Stigmatası
Uyandığında başı anormal derecede ağrıyan Barney Mayerson kendini tanımadığı elektronik bir binanın tanımadığı yatak odasında buldu. Yanında yatak örtüsünü çıplak, pürüzsüz omuzlarına kadar çekmiş, tanımadığı bir kız yatıyordu. Hafifçe nefes alıp veren kızın birbirine karışmış saçlan, pamuk beyazıydı. Kendi kendine “bahse girerim, işe geç kaldım,” dedi, yataktan çıktı ve gözleri kapalı halde sendeleyerek ayakta durmaya […]
Philip K. Dick – Gizli Goz
Geniş bir şekilde ele alındığında, ilk dedektif hikâyesi olan Edgar Allan Poe’nun “The Murders in the Rue Morgue” (Morgue Sokağı Cinayeti) cinayet öykülerinden bu yana, cinayet ve kurgu yıllardan beri el ele gitmektedir. Aslında, bir şey bu klasik hikâyenin ilk spekülatif cinayet kurgu romanı örneği olmasını sağlamış olabilir: Kilitli oda katillerini araştırırken, okuyucu, iki kadını […]
Philip K. Dick – Bay Uzay Gemisi
Önce bilimkurguyu onun ne olmadığını söyleyerek tanımlayacağım. Gelecekte geçen bir hikâye (ya da roman ya da oyun) olarak tanımlanamaz, çünkü gelecekte geçen ve bilimkurgu olmayan uzay macerası diye bir şey vardır: Bu da tam adı gibi bir şeydir. Gelecekte uzayda geçen süper ileri teknolojinin olduğu maceralar, savaşlar ve mücadeleler. O halde bu neden bilimkurgu sayılmaz? […]
Philip G. Kreyenbroek – Ezidilik- Arka Planı, Dinî Âdetleri ve Metinsel Geleneği
Tarih disiplinini anlamlı kılan önemli özelliklerin başında, kabul görmüş belli sıradanlıkların dahi ardında sarsıcı ve farklı bir gerçekliğin yattığını gösterebilmesi gelmektedir. Bu gücü elinde tutan bizatihi tarihçinin kendisi olması sebebiyle tarihçiye verilen önem ve bu önemin kamuoyu nezdinde oluşturduğu güven, anlatılanı/yazılanı -hiçbir gerçekliği olmasa dahi- çoğu zaman tartışılmaz kılar. Bu sebeple tarihçi trajedilerden muhtelif bir […]
Phil Mollon – Freud ve Sahte Anı Sendromu
1990’ların başlarında, psikoterapi görmüş veya danışma seanslarına katılmış kişilerde, kendini çocuklukta hiç yaşanmamış bir tacizin “hatırlanması” şeklinde belli eden yeni bir zihinsel hastalık (sahte anı sendromu) ortaya çıktığı bildirildi. Bu hastalığın iyatrojenik bir durum olduğu (yani, yanlış teşhis ya da tedaviden kaynaklandığı) ileri sürülüyordu. Bu durumdan, yetişkinlerdeki rahatsızlıkların ve psikolojik sıkıntıların çoğunun, çocukluk döneminde yaşanmış […]
Peyami Safa – Selma Ve Golgesi
Vapur kalabalık değildi. İki arkadaş tenha bir köşeye oturdular. Halim tabakasını Nevzat’a uzatarak: — Anlat! dedi, mektupların beni çok meraka düşürdü. Hem büyük bir aşktan bahsediyorsun, hem de ne olduğunu yazmıyorsun. Kim bu kadın? Nerede ve ne zaman seviştiniz? Ne oldu? Biraz da bunu merak ettiğim için atlayıp trene geldim. Neden mektuplarında vakayı anlatmıyordun? — […]
Peyami Safa – Matmazel Noraliya’nin Koltugu
Ferit, Ferid, it, id, t, d, t değil, d, fotenik, fonetik ve babasının kahkahaları; sonra annesi, bir ormanın karanlığında hangi ağacın arkasına saklandığını belli etmeden, maymuna benzer bir gölgenin üfürdüğü borazan biçiminde bir sazın geniş ağzından çıkan yeşil, turuncu, daha sonra kıpkırmızı alevden bir sesle acı acı haykırıyordu. Borazan ve maymun kayboldu. Sonra ormanla beraber […]
Peyami Safa – Harbiye
Büyük eserler, büyük ruhların enginliğinde yoğrulur ve doğar. Bu itibarla “Fatih-Harbiye” gibi kudretli eser veren Peyami Safa’nın kişiliği üzerinde söz söylemeyi lüzumsuz buluyoruz. Yazarlar pek çok eserler verirler. Fakat bunların ancak birkaçı sanatın zirvelerine doğru tırmanır. “Fatih-Harbiye”de, Peyami’ nin san’at dünyasının zirvesine tırmanan eserlerinden biridir. Çünkü Peyami Safa’nın olgunluk çağının meyvesidir. Yazarların pek çoğu eserlerinde […]
Peyami Safa – Cingoz Recai, Mison’un Definesi
Cingöz Recai, Rumelihisarı’ndaki pembe köşkünde, bir akşam, gazeteleri okuyordu. Son zamanlarda ince zekâsı, cesaret ve kıvraklığı ile meşhur hırsızın sevgisini kazanan yardımcısı Feridun: — Usta, dedi. işsizlikten canım sıkılıyor. Cingöz hafifçe başını salladı: — Hakkın var, bir aydır boş oturuyoruz. Ben de gazeteleri alıcı gözüyle okuyorum. Belki bir iş çıkar. Şu İngi liz milyonerini soyduğumuz […]
Peyami Safa – Canan
EDİA gözlerini açınca, karyolasının karşısındaki duvar saatine baktı: Onikiyi on geçiyor. Ne uyku, böyle geç vakitlere kadar uyumak hiç âdeti değil, hemen kalkmak istedi. Fakat başını yastıktan ayıramıyor. Terli, sıcak, uyuşuk vücudu, yatağın çukuruna yapışmış, kımıldayamıyor bile. Büyük bir eziyetle yataktan inebildi. Ayak üstü dururken dizleri kırılıyor. Örtündü, balkona çıktı. Bütün Boğaziçi’nde, havada ve denizde, […]
Peyami Safa – Bir Akşamdı
1 TJ ATIRLIYOR… Bir akşamdı… Oda loş… Kafes delik-Xileri mavi… Gündüzün son ışıklariyle beraber, sanki, odadan eşya da çekiliyordu: Levhalar, duvarların kararan zeminine batıyorlar, minderler sönüyor, iskemleler dağılıyor, ve hepsi, buğulanarak şekilsiz bir uçuşla kayboluyorlar. Minderin köşesinde oturan babası, bir öksürükten sonra ileri fırlayan başını hâlâ doğrultamamış, iki büklüm, yüzü gittikçe kararıyor ve siyah ceketinin […]
Peter Nadas – Olumle Bas Basa
Zor açılıp kapanan koskoca demir bahçe kapısının her hareketinde, yılların pasıyla ek yerleri eriyip gevşemiş süs güllerinin, cicili bicili akantus yapraklarının, sarkan süslemelerin birbirine çarpmasından çıkan ses curcunası uzun uzun sakin bahçede yankılanır, tek katlı villanın kabartma alçı süslemeli duvarlarına çarpar geri dönerdi. Villa, gösterişli görünümünün gururuyla sere serpe bahçeye uzanmıştı ama mimarı, eseriyle böbürlenmeyi […]
Peter McPhee – Robespierre
Maximilien Robespierre’in en iyi dostu, onun gibi bir avukat fakat ondan en az yirmi yaş büyük olan Antoine-Joseph Buissart’tı. O çok önemli 1 789 yılının Kasım ayının başında Robespierre, ikisinin de memleketi Arras’taki Buissart’a gönderdiği üçüncü uzun mektubunda, üyesi olduğu Kurucu Meclis’in bulunduğu Paris’teki ve Versailles’daki gelişmeleri bildiriyordu. Buissart’ın, “en büyük dostuyla” mektuplaşmalarının seyrekliğine gücenmekte […]
Peter Le Page Renouf – Mısır’ın Ölüler Kitabı
Ölümsüz Mısır! Bilinen en eski uygarlıklardan biridir. Geçmişteki büyük uygarlıkların büyük bir kısmı bize teknik sanatları hakkında çok az belge bırakmışken, arkeologlar Mezopotamya ve Orta Amerika’daki kumların, çürümüş bitki ve sarmaşıkların altında saklanmış eski şehir kalıntılarını araştırıp birkaç iz bulmaya uğraşırken, Mısır’da eşi görülmemiş bir uygarlığın varlığını tanımak, ölülerin bir hediyesi gibi onu almak çok […]
Peter Hopkirk – Istanbul’un Dogusunda Bitmeyen Oyun
Alman Kayzeri Wilhelm, 1914 yazında çok yanlış bir hesap yaptığını ve İngiltere ile kanlı bir çatışmanın kaçınılmaz oldu ğunu anladığında, İngiltere’ye kar şı, onun Do ğu’daki gücünü sonsuza kadar yok edecek bir cihad ba şlatmaya yemin etti. “Konsoloslarımız ve temsilcilerimiz tüm İslam dünyasını bu yalancı ve vicdansız millete kar şı ayaklandırmalıdır,” emrini verdi. E ğer […]