Kategori: Genel
Necati Tuncer – Ordaki Köyün Adı Var Trafalgar
Ben o Ģehre, sezonun yaklaĢması dolayısıyla okul kırtasiyecilerine pazarlama yapmaya gidiyordum ve birkaç saat içinde iĢimi bitirip bir baĢka Ģehre geçmem gerekiyordu. Yanımda oturan ve otobüse bindiği andan itibaren uyuyan delikanlının oralı olduğunu bildiğimden, ki bana daha yolculuğumuzun baĢında hangi mahalleden olduğumu sormuĢtu; sağa sola dönerken uyandırdım onu. – Levhada Trafalgar köyü yazıyordu, adı biraz […]
Necati Tuncer – Ihtilali Onleme Dernegi
Olmasın annem olmasın! Bir daha ihtilal olmasın. Baksana Ģu halime annem. Kırılmadık kemiğim kalmadı. Aman istemem! Daha ihtilal olmadan böyle yaparlarsa bizi, ihtilal günü külümüzü savururlar annem! Yediğim dayaklara bakıp da annem, döve döve vazgeçirdiler ihtilali istemekten deme be annem. Ben ihtilali hiç istemedim ki. Neden isteyeyim be annem? OlmuĢlarından ne gördük ki, olacağından ne […]
Necati Tuncer – Degmesin Yagli Boya
Ġstanbul’un YeĢilköy’ünden tayyareye bindim kurban. Bindim dediysem yanlıĢ anlama, bizim birader bindirdi yani. Bileti neyi o aldı. Parası var, havası var adamın. Havasını parasından mı alıyor bilmem ama, parayı bankalardan alıyor kurban. Bütün Ġstanbul tanıyor O’nu. Bankalar ney, önünde ikiĢerli koldan sıra oluyormuĢ. Kredi virek diye. OkumuĢluğu yok ama, kafası çok çalıĢır kurban. Günahı boynuna, […]
Necati Tosuner – Ozgurluk Masali
Bırakacaktım bu kentin sokaklarını. Bulvarda aylaklarca dolaştığım günler… Kızılay Durağı’nda üç kızın çocuksu gülüşüne kurban giden yıllarım… Annemin öğütleri, yalvarışları hatta: “Aman şu yılı bir atlatsan…” Kapı çarpıp çıkmalarım benim… Ağlamalar belki arkamdan… Bile bile, körü körüne bir gidiş… Çift çifttir herkes. Bir yalnız ben varımdır. Dayanılmaz yalnızlıkta bir yirmi beş kuruşluk sakız ya da […]
Necati Tosuner – Kambur
Sıkıntı gelmiş, şurama dayanmıştı. Değişik bir şey mi vardı? Yok, değişik bir şeyin olmayışıydı sıkıntı: Belki buydu. Her günkü gibi oluşuydu. Hani, nerdeyse patlayacaktım. Ve üstelik patlayamazdım bile. Belki korkağın biriydim. Benim “patlamak” diye adlandırdığım, bir küçük “Tısss!” sesinden başka şey olmayacaktı belki. Hepsi bu: “Tıss!” Oysa neler geçmez aklımdan… Bir kudurgun sele kapılmışçasına yıkmak, […]
Necati Tosuner – Cikmazda
“Evet, Yargıç Bey. Bütün insanların yüzüne tükürmek isteyen benim. Ve onlar bencillikleriyle bunu çoktan hak ettiler. Neymiş, bana yaptıklarından sonra, insanların yüzüne tükürmek istemişim… Ben suçlu değilim. Suçlu onlar. Ve Tan-rı’ysa insanlara bencilliği veren, suçlu Tanrı’dır. İstemem ki bunca umut bağladığımız Yaradan, bu denli küçük olabilsin. Issız gecelerde ağlamalarımın nedeni o Tanrısal güçse, insanları bağışlayabilir […]
Necati Cumalı – Yağmurlarla Topraklar (Tütün Zamanı 2)
Adliye tatilinin sona erdiği 5 Eylül 1951 günü, Avukat Nihat Arda, her duruşma sabahı olduğu gibi, saat sekiz olmadan yazıhanesine geldi, içeriye girince, kendini karşılamak için ayağa kalkmaya davranan kâtibini bir el işaretiyle yerine oturttu, dip tarafta kalan kendi masasına doğru yürüyüp yerini aldı. Masasının kıyısında duran dosya yığınını önüne çekti. En üstteki dosyayı aldı, […]
Necati Cumalı – Zeliş (Tütün Zamanı 1)
İzmir Körfezi ‘nin görünüşü, haritada, üç yanını saran karalar arasına sokulmuş bir çizmeyi hatırlatır, insan sayısı on bini yeni aşan Urla ilçesi, bu çizmenin topuğu ile tabam arasında kalan oyuk içine düşer. Beşparmak Dağları ‘nın İzmir ‘in gerisine inen kolu, doğusunda, sınırları dışında, Urla ‘nın çok uzaklarında kalır; batısında da hemen bir bu kadar uzaklardan […]
Neal Stephenson – Mongoliad 3
Kalkan-Biraderleri, Finn’i kamplarını kurmuş oldukları tepeye gömdüler. “Gördüğümüz o höyükler, yani kurganlar kadar gösterişli değil,” diye Feronantus’a belirtti Raphael, “ama geldiğimiz yere doğru bakıyor ve güneş toprağı daima ısıtacak.” Seçme şansı sunulduğunda Finn her zaman açık havada, güneşin sabahları kendisini bulup kemiklerini ısıtabileceği yerlerde uyumayı tercih ederdi. Kalkan-Biraderleri’nin yeminli bir üyesi olmayabilirdi ama pek çoğu […]
Neal Stephenson – Mongoliad 2
Mabet ile zaviyenin diğer iki binası, La Verna’nın zirvesinin yakınındaki alacalı, kayalık bir sırt boyunca inşa edilmişti. Pürüzsüz, bazalt yükselti iki yatakhaneden birinin arka duvarını teşkil etmekteydi. Taşların düzensizce üst üste yığılmasıyla oluşturulmuş bir çit küçük bir bahçenin sınırlarını belirliyor, esasen kaprisli rüzgârın gübreyi çalmasını önleyen eğreti bir engel vazifesi görüyordu. Birçok keçi ve tavuk […]
Neal Stephenson – Mongoliad 1
Cnân taş manastırı çevreleyen açıklığın hemen dışında durarak çömeldi. Kadın kuzeyin gür ormanlarında nasıl sessizce ilerleyeceğini biliyordu ve ıssız harabelere dallardaki bir esintiden ya da geçen yılın yaprakları altında gezinen böceklerden daha usulca yaklaşmıştı. Cnân dalgalı sabah sisinin arasından kuzeyindeki manastır harabesini seçebiliyordu. Ek binaların yıkık ve çatısız duvarları, kırık bir eğri şeklinde ana harabelerin […]
Neal Stephenson – Elmas Çağı
Kabilesiz, sibernetik dükkana gelir; modern silahların önemli özellikleri… Bud kafatası silahını değiştirmek için patenle sibernetik dükkana geldiğinde, St. Mark’ın çanları dağda yön değiştirerek çalıyordu. Bud’ın, kask giyip giymemenize ve ne kadar kilolu olduğunuza bağlı olarak, 100 kilometreden 150 kilometreye kadar herhangi bir yerde en yüksek hıza ulaşabilen yeni, iyi bir çift pateni vardı. Bud kaslarını […]
Neal Curtis – İdiotizm- Kapitalizm ve Hayatın Özelleştirilmesi
Bu kitap, ilk kez 2008’de kamuoyunun ilgisine mazhar olan, fakat Şubat 20ll’de, yani benim yazmaya başladığım sırada hala hayat karartan “Büyük Finansal Kriz”in ardından ortaya çıktı (Bellamy ve Magdoff, 2009). Krizin en büyük sorumlulan örtmece tabirle “tazminat” denilen multi-milyon dolarlık ikramiyelerine süratle kavuşurken bile, krizin uzun yıllar hayat karartmaya devam edeceğine şüphe yok. Ekonominin kriz […]
Nazan Aksoy – Kurgulanmış Benlikler
Oto-biyo-grafi, bir kimsenin kendi hayatını yazması demektir. Kendi hayatını yazan kişi yaşadıklanm kağıt üzerinde var etme kararını vermiş; bir başka deyişle, hayatını bir metne dönüştürmüştür. Bir kimseyi kendi hayatını kağıda geçirmeye yönelten çeşitli güdüler olabilir, ama bu güdüler ne olursa olsun, bir benlik meselesi vardır ortada. Kişiliğini topluma tanıtmaya değer bulur hayatını yazan insan. Kişiliğini […]