Bir yokmuş, iki yokmuş, üç yokmuş… Eski günlerde yeryüzünün bir ülkesinde hiç bir şey yokmuş. Hiç bir şeyi olmayan bir ülkenin bir padişahı varmış. Bu padişahın da bir hazinesi varmış. Bu hazinede o ulusun en değerli bir emaneti korunurmuş. Atalardan kalan bu emanetle o ulus övünürmüş. “Hiçbir şeyimiz yoksa da, atalarımızdan bize böyle bir emanet […]
Kategori: Hikaye-Öykü
Aziz Nesin – Damda Deli Var
Bütün mahalle ayağa kalktı: — Damda deli var! Sokak, bir baştan bir başa, deliyi seyre gelenlerle dolmuştu. Önce karakoldan, sonra Müdüriyetten araba ile polisler geldi. Arkadan itfaiye yetişti. Delinin annesi, — Yavrum, oğlum, in aşağı!… Hadi çocuğum!… diye yalvarıyordu. Deli, — Muhtar yapmazsanız, kendimi aşağı atarım! diyordu. itfaiye erleri, deli aşağı atlarsa tutabilmek için branda […]
Aziz Nesin – Borçlu Olduklarımız
Canım çocuklarım! Bu kitapta sizlere, yakın geçmişimizden sekiz olayı anlatıyorum. Burda anlattıklarım bitakım kurgusal olaylar değildir. Hepsi de yaşanmıştır, gerçektir. Bu sekiz olayı, yerleriyle, zamanlarıyla, yaşayan kişileriyle, adlı adınca yazdım. Üstelik, bu olaylardaki kişilerin salt olumlu yanlarını göstermekle yetinmedim, olumsuz yanlarını da belirtmeye çalıştım. Çünkü, çocuksunuz diye, aldatılmanızı, herşeyin yalnız iyi yanlarını görmenizi istemiyorum. Daha […]
Aziz Nesin – Bay Düdük
Sürte sürte bir oldum. Kısmetim bağlanmış demek. Kimse bana is vermiyor, hiçbir yerde iş bulamıyorum. insan darda kaldı mı, en olmayacak şeyleri bile düşünüyor. Maçka’dan Dolmabahçe’ye doğru, iste böyle en olmayacak şeyleri düşüne düşüne gidiyordum. Stadyumun önüne geldim, bir ana baba günü. öyle kalabalık, caddeden geçmenin imkânı yok. Bu adamlar stadyuma nasıl giriyorlar? insan anaforunun […]
Albert Camus – Sürgün ve Krallık
Camların kapatılmış olmasına karşın, otobüste bir süredir cılız bir sinek dolaşıyordu. Tuhaf mı tuhaf, bitkin bir uçuşla gidip gelmekteydi. Janine onu gözden kaybetti, sonra kocasının kımıltısız eline iniş yaptığını gördü. Hava soğuktu. Camlara çarpıp vızıldayan kumlu yelin her yükselişinde sinek titriyordu. Kış sabahının zayıf ışığında, zorlu bir sac ve dingil gürültüsü içinde araç gidiyor, sallanıyor, […]
Anton Pavloviç Çehov – Seçme Öyküler
Çehov’un ele aldığı, yansıtmaya çalıştığı sorunlar ve bunları bir edebiyatçı olarak işleyişi, edebiyat okuma düzleminden bakıldığında, hem genç okurları hem de yetişkinleri eğitimsel düzlemde “Rus edebiyatının klasiklerine” hazırlayıcı bir nitelik taşıyor. Metinleri ders programı içinde önerecek eğitimci arkadaşlar, elbette kendi seçme kriterlerini kullanacaklardır. Okuma alışkanlığından romana, oradan edebiyata ve hayata uzanan sürecin işletilmesi, hiçbir zaman […]
Anton Pavloviç Çehov & Nail Simon – Sevgili Doktor
ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV (1860-1904). RUS OYUN YAZARI VE MODERN ÖYKÜNÜN ÖNDE GELEN USTALARINDAN. MOSKOVA’DA TIP ÖĞRENİMİ GÖRDÜ. ALACAKARANLIKTA ADLI KİTABIYLA RUS AKADEMİSİ’NİN PUŞKİN ÖDÜLÜ’NÜ KAZANDI (1887). MİZAHİ KISA ÖYKÜ TÜRÜNÜ BAŞLIBAŞINA BİR SANAT DURUMUNA GETİREN BİR YAZAR OLARAK ÜNLENDİ. ÖYKÜLERİNDE YOKSULLUĞU VE UMUTSUZLUĞU ELE ALAN TEMALAR BELİRGİN BİR ŞEKİLDE ÖNE ÇIKTIYSA DA YAPITLARINDA MİZAH HER […]
Anton Pavloviç Çehov – Vişne Bahçesi
Sorin ‘in çiftliğinde bahçenin bir bölümü, iki yanı ağaçlı geniş bir yol gerideki göle doğru uzanır. Bir amatör tiyatro gösterisi için yapıldığı bel i derme çatma bir sahne gölün görünmesine engel olmaktadır. Sahnenin sağında, solunda fundalıklar. Bir kaç iskemle ve küçük masa. Güneş az önce batmıştır. Amatör tiyatro gösterisi için hazırlanmış sahnenin inik perdesinin arkasında […]
Anton Pavloviç Çehov – Tek Perdelik 9 Oyun
Olay, Rusya’nın güney yöresinde geçer. Tikhon’un hanında büyük bir oda. Meyhane de denebilir. Sağda tezgâh. Üzerinde, arkadaki raflarda şişeler. Fonda yola açılan bir kapı; dışarda üzerinde kirli, kırmızı, küçük bir fener asılı. Yerde, duvarlara bitişik sıralarda hacılarla yolcular. Bazıları, yere çökmüş, dizlerine kapanmış, uyuklamakta. Vakit gece yarısı… Perde gök gü-rültüsüyle açılır. Çakan şimşeğin ışığı görülür […]
Erol Çelik – Satranç ve Şövalye
Bilinci yavaşça yerine geliyordu, bunu kulağına gelen bebek ağlamasının içine doğurduğu huzurdan dolayı anladı. Bebek, çaresiz ama o kadar tatlı ağlıyordu ki, bir an önce uyanıp, onu bağrına basmak istedi. Kalbini saran bu sızı belli ki, ilk anaç duygusuydu. Gözleri hafifçe aralanmaya başladığında, ilk önce duvardaki sıvaların yer yer dökük olduğunu görmeye başladı. Hiçbir anlam […]
Erol Çelik – Heyula
Mert Külüç, evinin giriş kapısındaki küçük tabelaya bakınca, içindeki derinliklerde alışkın olduğu bir mutluluğu tekrar yaşadı. Normalinde isminin yazması gereken ve bir el büyüklüğündeki metalin üzerinde, hayatında attığına inandığı en mükemmel imza duruyordu. Bu körü körüne bir inanç değil, aksine her gün tazelenen bir gelenek gibiydi. Yelkenliyi andıran imza, pirinç üzerine ustalıkla kazınmış, her kıvrımı […]
Anton Pavloviç Çehov – Martı & Vişne Bahçesi
Sorin’in çiftliğinde bahçenin bir bölümü. İki yanı ağaçlı geniş bir yol gerideki göle doğru uzanır. Bir amatör tiyatro gösterisi için yapıldığı belli derme çatma bir sahne gölün görünmesine engel olmaktadır. Sahnenin sağında, solunda fundalıklar. Bir kaç iskemle ve küçük masa. Güneş az önce batmıştır. Amatör tiyatro gösterisi için hazırlanmış sahnenin inik perdesinin arkasında Yakov ve […]
Ernest Hemingway – Yenilmeyen Adam
Manuel Garcia, Don Miguel Retana’nın bürosuna giden merdivenleri tırmandı. Bavulunu yere bırakıp kapıyı çaldı. Ses seda yoktu. Manuel, koridorda beklerken içerde birinin olduğunu biliyordu. Kapının dışından bile hissediyordu bunu. «Retana!» dedi. İçeriye kulak kabarttı. Yanıt yoktu. «Orada, içerde,» diye düşündü Manuel. Yeniden kapıyı çaldı ve: «Retana!» dedi. Bürodan biri: «Kim o?» diye sordu. «Benim,» dedi […]
Ernest Hemingway – Kilimanjaro’nun Karları
Kilimanjaro 6500 metre yükseklikte, karlı bir dağdır; Afrika’nın en yüksek dağıdır, derler. Batı doruğuna yerliler “Ngace Ngay”, yani Allah’ın evi adını vermişler. Tepeye yakın bir yerde, kurumuş ve donmuş bir pars iskeleti vardır. Bu kadar yüksek yerde pars ne arıyormuş, kimse akıl erdiremiyor. Adam: “İşin tuhaf tarafı, hiçbir acı duymuyorum.” dedi. “Zaten böyle başlarmış.” “Sahi, […]
Ernest Hemingway – İhtiyar Balıkçı – Yaşlı Adam ve Deniz
Gulf Stream’de sandalıyla tek başına avlanan bir ihtiyarcıktı; seksen dört gün olmuştu oltasına tek bir balık takılmayalı. Önceleri ona yardım eden bir de çocuk vardı. Ne var ki, balıksız geçen ilk kırk günün sonunda, çocuğun anne ve babası, bu ihtiyarın talihsiz biri -tam bir salao- olduğuna kanaat getirerek çocuğu bu ihtiyarın yanından almış, başka bir […]
Mithat Bahari Beytur & Recep Kibar – Mesnevi – Mevlana
Daha önce değişik formatlarda bastığımız Tahirü’l-Mevlevî’nin Mesnevî çevirisinin yeni baskısını yepyeni bir yüzle Mesnevî dostları ile buluşturduğumuz için büyük bir mutluluk içindeyiz. Yenikapı Mevlevîhanesi’nin son Mesnevîhanı Tahirü’l-Mevlevî’nin hayatının büyük bir bölümünü adadığı Mesnevî derslerinden meydana gelen, daha önce Mesnevî Şerhi olarak yayınlanan kıymetli eserinden imbikle süzerek hazırladığımız elinizdeki Mesnevî tercümesini yayınlarken tek gayemiz okuyucuyu Mesnevî […]