Kategori: Hikaye-Öykü

Emrah Serbes – Erken Kaybedenler

Ellerindeki damarları ve yüzündeki kırışıklıkları görseniz yüz elli yaşında zannedersiniz oysaki sadece seksen dört yaşında. Anneannem. Yakın-uzak gözlükleri, bozuk para çantası. keyifli akşamüstlerinde tellendirdiği Ballıca sigarası ve her şeyden önemlisi bitmek tükenmek bilmeyen yalnızlıklara katlanabilme gücüyle gönlüme taht kurmuş bir tiplemedir. Velâkin ondaki bu yalnızlığa katlanabilme gücü bir yandan da hep ürpertmiştir beni. Çünkü sadece […]

Emmanuele Bernheim – Cuma Akşamı

İşte. Hiçbir şey kalmamıştı. Her şey paketlenmişti. Çıplak duvarlar ve üst üste yığılı koliler, iki odayı olduğundan daha küçük, tavanı da daha alçak gösteriyordu. Bu kadar uzun zaman boyunca, bu denli küçük bir alanda nasıl yaşayabilmişti? Laure kendini yatağına attı. Somya ‘dong’ etti. Kız gülümsedi. Yarın akşam, ses çıkarmayan bir yatakta yatacaktı. François’nın yatağında. Bozuk […]

Emmanuel Carrère – Kar Tatili

Daha sonra, uzun bir süre Nicolas babasının ona söylediği son sözleri hatırlamaya çalıştı. Dağ evinin kapısında ona veda etmiş, dikkatli olması yolundaki öğütlerini tekrarlamıştı, ama Nicolas onun varlığından öyle rahatsızdı ve onun bir an önce gitmesi için öyle acele ediyordu ki bu sözleri pek dinlememişti. Orada bulunduğu, alay dolu olduğunu sezinlediği bakışları üzerine çektiği için […]

Elisabeth M. Dodge – Gümüş Patenler

Çok zaman önce Hollanda’da soğuk bir eylül sabahı, yoksul giyimli iki çocuk donmuş bir kanalın kıyısına çömelmişlerdi. Güneş henüz doğmamıştı. Ama ufuktaki kurşuni duman yavaş yavaş aralanıyor, doğan günün aleviyle giderek aydınlanıyordu. Çalışkan Hollandalılar sevinçle yeni doğan güne kendilerini hazırlıyorlardı. Dolu sepetlerini başlarının üzerinde taşıyan köylü kadınları kanalın ayna gibi parıldayan yüzeyinden hafif adımlarla, kayarcasına […]

Elias Lönnrot – Kalevala (Fin Destanı) Cilt 2

Kalevala, Fin Halkı’nın Destanıdır. Yüz yıldan daha önceki zaman içinde — Destanın ilk yayınlanma tarihi 1835 dir — bir köy terzisinin oğlu ve mesleği doktorluk olan Elias Lönnrot, tesbit ettiği notlarına dayanarak, büyük değer taşıyan bir yurt hizmetini yerine getirdi. Asıl görevi doktorluğunu bir kenara bırakıp, yıllarca bir köyden bir başka köye faşındı ve oralarda, […]

Elias Lönnrot – Kalevala (Fin Destanı) Cilt 1

Elinizdeki Kalevala, Finlandiya Edebiyat Cemiyeti’nin 1940 tarihinde, yirminci baskı olarak, yayınladığı ve Elias Lönnrot’un bir önsözünü ihtiva eden Fince aslından çevrilmiştir. Kalevala, bir Destan olduğuna göre, tercemesinde, mümkün olduğu kadar, metne sadakat gerektiği göz önünde tutulmuştur. Kalevala’nın yabancı dillere çevrilmesinde, çoğunlukla (nesir) yolu tercih edilmekte ve özetlemeye gidilmektedir; Finlandiya okullarında yapılan olağan öğretimde de bu […]

Eleanor H. Porter – Pollyanna

O HAZİRAN sabahında, Bayan Polly Harrington telaşla mutfağına girdi. Bayan Polly, genellikle telaşlı davranmazdı. Sakin olmaktan özel bir gurur duyardı. Fakat o gün gerçekten çok acele ediyordu. Nancy bulaşıkları yıkıyordu. Hayretle başım kaldırdı. Nancy, Bayan Polly’nin yanında sadece iki aydan beri çalışıyordu. Fakat hanımının genellikle telaşlı olmadığım biliyordu. “Nancy!” “Buyrun efendim!” Nancy güler yüzle cevap […]

Edmond Harnilton – Mazisiz Adam

İnsanın bir şahsiyeti vardır. Değil mi ya? Her insan, hakikî bir dünyada, hakikî bir muhit içinde, malûm şahsiyetiyle hakikî bir hayat yaşar. İnsan kendi muhiti içinde müspet ve müşahhas bir varlıktır. Fakat günün birinde, daha doğrusu bir günün birkaç saati içinde insanın, etrafındaki bu muhit, hakikî olarak bildiği bu dekor, bu müspet dünya kumdan yapılmış […]

Edgar Allan Poe – Tüm Hikayeler

Edgar Allan Poe, 19 Ocak 1809’da Boston, Massachusetts’de, her ikisi de profesyonel oyuncu olan, üç çocuklu David ve Elizabeth (Arnold) Poe’nun ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Londra ve Richmond’daki özel okullarda okudu. Öğrenciliği sırasında tanıştığı alkol ve kumar, yaşamını altüst etti. Kendisinden daha ünlü olan eşinin gölgesinde kaldı. Önceleri başarısız fanzin denemeleriyle başladığı edebiyat yaşamı, […]

Edgar Allan Poe – Morgue Sokağı Cinayeti

Çözümleme diye adlandırdığımız düşünce gücünün kendisi çözümlenmeye pek elverişli değildir. Onu, sadece, vardığı sonuçlarla değerlendirebiliriz. Bildiğimiz bir şey de şu: çözümleme gücüne aşırı derecede sahip olmak, insanoğlu için her zaman gerçek bir tat kaynağıdır. Güçlü bir adam nasıl vücudu ile övünür, adalelerini çalıştıran hareketlerden hoşlanırsa, çözümleyici de karmakarışık şeylerin içinden çıkmaya çalışarak kafa yormaktan hoşlanır. […]

Mıgırdiç Margosyan – Tespih Taneleri

Tepesindeki yuvarlak, küçük sac tabelada zeytuni zemin üzerine beyaz harflerle ‘Karagözyan Ermeni Yetimhanesi’ yaz ılı demir kapıdan ürkek, çekingen adımlarla içeri girdiğimizde, adımlarımızın bizleri nereye, hangi istikbale doğru götürdüğünü bilemediğimiz gibi, hayal etmemiz de mümkün değildi. De merakla izleyen, güçbela taşıdığımız ve kazara açılmasın diye kınnap, sicim ya da çamaşır ipleriyle fırdolayı düğüm düğüm sağlamlaştırdığımız […]

E. T. A. Hoffmann – Uğursuz Miras

On sekizinci yüzyıl sonu ve on dokuzuncu yüzyıl başlarının dünya olayları Almanya’ya yeni bir atılım için büyük olanaklar vermişti. Ulusların tarihinde bu gibi toplumsal ve felsefi coşku anlarında büyük şairler yetiştiği her zaman gözlemlenen bir olaydır. İçinde bulundukları olağanüstü durum, yetenekli kimseleri kamçılar ve onları deha düzeyine kadar ulaştırabilir. Bunun bir sonucu olarak Büyük Devrim’in […]

Mevlana Celaleddin-i Rumi – Mesnevi’den Seçme Hikayeler

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 30 Eylül 1207’de, günümüzde Afganistan sınırları içinde yer alan Horasan bölgesindeki Belh kentinde doğdu. Asıl adı Muhammed Celâleddin’dir. “Efendimiz” anlamına gelen “Mevlânâ” sözcüğü, İslam dünyasında saygı belirtmek için önemli kişilerin adlarının önünde kullanılan bir sandır. Bu san kendisine, daha pek gençken, Konya’da ders vermeye başladığı sırada verilmiştir. “Rûmî” ise, “Anadolulu” demektir; Mevlânâ’nın, […]

Nikolay Haytov – Dünya Poturunu Çıkarıyor

Kimi savaştan zarar görmüş, kimi de karıdan dert çekmiştir. Beni de «Bakiş»* yedi. Hem öyle birdenbire değil; lokma lokma yiyip, canımı çıkardı. Ta başından anlatayım. *Bakiş: Bulgaristan’da bir pabuç fabrikasının ismi. Kunduracıydım. Kunduracı dediysem siz onu pabuççu anlamayın. Pabuççular sonra öyle çoğaldılar ki elimizden ekmeğimizi aldılar. Ama onlardan önce çarşıya biz hükmediyorduk. Dükkânlarımız, şehrin göbeğinde […]

Menekşe Toprak – Valizdeki Mektup

Daracık merdivenlerden inerken, bir zamanlar kulakları sağır eden siren sesleriyle kendilerini bu yarı karanlık dar koridora atan insanların korkularını hissediyorum bir an. Ama sadece bir an. Merdiven duvarına asılı altmış yıl öncesine ait “Pss, düşman aramızda!” propaganda afişiyle aklım karışıyor, duygularım taraf değiştiriyor. Boy boy, renk renk gaz maskeleri, çıplak ve sıska bedenleri savunmasız bırakan […]