Kategori: Aşk

Leyla Erbil – Gecede

Benimle yatmalıydın, çoktan yatmalıydık, ilk tanıştığımızda o gece, Nil’de tanışmıştık hani/yatmak ne sağlardı, mutluluk mu? Rasim’e baktım orada oturuyor masanın başında, duymuyor konuştuklarımı. Dışarıya karışabilseydik, istiyor muyum gerçekten bunu? Yooo! Aralarına dönebilsem, yeniden başlayarak kendimizi değiştirmekten. Dün sabah baktım aynaya çırılçıplak, ilk katı vermiş göbeğim, geceleri bacaklarım şişiyor, gözkapaklarımda alkol memecikleri, başında ta başında, kafamıza […]

Leopold von Sacher-Masoch – Kürklü Venüs

Lütufkâr birisi ile beraberdim. Karşımda, rönesans usülü şöminenin yanında Venüs oturuyordu. Lâkin, Matmazel Kleopatra benzeri, düşman cinse karşı bu isim altında savaşan bir yeraltı dünyası kadını değil, gerçek bir aşk tanrıçasıydı. Koltukta oturuyordu. Kızıl alevlere bürünmüş yansımasının ak gözlü solgun çehresini ve, zaman zaman ısıtmak için uzattığı, ayaklarını yalayan, çıtırdayarak yanan ateşi körüklemişti. Odžlü taş […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #4 – Clea

O yıl portakallar her zamankinden daha boldu. Parlak, yeşil yapraklı kameriyelerin içinde fener gibi parlıyor, yukarıdaki güneşli korunun arasından göz kırpıyorlardı. Sanki bu küçük adadan ayrılışımızı kutlamak istemişlerdi – çünkü çoktandır Nessim’den beklenen haber sonunda geldi. Yeraltı dünyasına bir çağrı gibi. Benim için, sürekli olarak, düşle gerçeklik arasında gidip gelmiş, salt adının uyandırdığı şiirsel imgeler […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #3 – Mountolive

Geleceği son derece parlak küçük bir görevli olarak Arapça’sını ilerletmek üzere bir yıllığına Mısır’a gönderilmişti; orada ilk diplomatik görevine atanmayı beklerken kendisini bir tür yazıcı sıfatıyla Yüksek Komisyon’da çalışırken buldu; ama ilerideki görevinin tam anlamıyla ayırdında, sanki elçiliğin genç bir sekreteriymiş gibi davranıyordu. Ancak şu sıralar sakıngan durmak her zamankinden daha zordu, çünkü balık avı […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #2 – Balthazar

Doğa görünümü renkleri: Kahverengiden tunç rengine, inişli çıkışlı kent silueti, alçak bulutlar, bulanık istiridye, menekşe rengi yansımalı inci rengi toprak. Çölün aslan rengi tozu: Eski zaman gölünün üstündeki gün batınımda çinko ve bakır rengine dönüşen peygamber mezarları. Denizin karada bıraktığı izler gibi, havanın bıraktığı izlere benzeyen kocaman kum fayları; top-madeni renginde, ıslak, titrek, erik-karası bir […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #1 – Justine

Deniz bugün yine kabardı; coşturucu bir rüzgâr. Kış ortasında ilkbahar belirtileri görülüyor. Öğleye değin sıcak, soyulmuş inci benzeri bir gökyüzü, köşe bucak gizlenmiş cırcırböcekleri, şimdi de büyük düzlüklerin içini deşen, yağmalayan bir rüzgâr… Yanımda birkaç kitap ve çocukla bu adaya sığındım — Melissa’nın çocuğu. «Sığınmak» sözcüğünü neden kullandım bilmiyorum. Buralılar, yarı şaka yarı ciddi, böylesine […]

Dino Buzzati – Öylesine Bir Aşk

O uzun kış mevsiminin bir şubat gününde kırk dokuz yaşındaki mimar Antonio Dorigo, Milano kentinde Sinyora Ermelina’ya telefon açtı: “Ben Tonino,” dedi. “Günaydın, sinyo—” “Oo! Uzun süredir ne sesini duyduk, ne soluğunu. Nerelerdeydin? Nasılsın?” “Iyǚ iyim, sağ ol. Çok işim vardı. Bu nedenle… Dinle, bu öğleden sonra senin oraya gelebilir miyim?” “Bu öğleden sonra mı? […]