Polisler tarafından hastaneye getirilen cinayet zanlısı yaralı bir kadın. Dr. Luke Findley’in tüm hayatını değiştirir. Çünkü bu kadının kimsede olmayan tuhaf çekiciliğinin yanı sıra akıllara durgunluk veren gizemli bir hikâyesi vardır. Ve bu hikâyesine Dr. Luke’u da katarak, sıra dışı serüvenine kaldığı yerden devam edecektir… Lanet olasıca hava çok soğuktu. Luke Findley’in nefesi havada donuyor, […]
Kategori: Aşk
Sevgi Soysal – Yenişehirde Bir Öğle Vakti
Yenilik ve değişiklik yaparak hayatlarını renklendirdiklerini sanan ve belki de hayatlarında sadece bu alanda ilerleyen aileleri, yeni kuracakları yuvayı döşemekten anlaşılmaz bir tat çıkaran nişanlıları, kafeslerine delice meraklı, kafesleri için durmadan para ve emek tüketen tutsak kuşları, hem alışveriş edip hem de bundan şikâyetçi olanları ayırt etmiyordu mağaza müdürü. işi değildi bu çünkü. Müşterileri ayırt […]
Alexandre Dumas Fills – Kamelyalı Kadın
KAMELYALI KADIN, ilkin 1848 yılında basıldı. O zamanın Paris’i en çılgın devirlerini yaşıyordu. Eserin yazarı Dumas Fils (Oğul Dumas) konusunu gerçek hayattan aldı. Ama, gerçek hayatı olduğu gibi yazmadı da az çok değişiklik yaptı. İşte burada, kitabın ve kişilerin gerçeğini, konuda değiştirilmiş kısımları kısaca açıklıyacağız. ROMANIN İÇYÜZÜ; Romanın baş kadın kahramanı Marguerite Gautier adındadır. Bu, […]
Selçuk Altun – Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir
Dünyanın en iyi yazarı kim? Çela ne-re-de-sin? Aramaya başlıyorum. Galib(a). Dünyanın en iyi yazarının adı ve yapıtları eski ev sahibim müteveffa O. Y.’nin, dostu emekli dansöz K.Ant’a emanet ettiği Edimekari sandıkta saklı. Çela (Raşel Kanetti), yaşamımdan çıkarmayı becerdikten sonra aklımdan çıkaramadığım eski sevgilim, kimbilir hangi önemli müzenin kuytu bir köşesinde Horowitz dinleyip, Louise Glück’ten şiirler […]
Jean-Paul Sartre – İş İşten Geçti
Sarı kapalı panjurların arasından ancak bir ışık çizgisi sızan bir oda. Bir ışık demeti, büzülmüş parmaklarıyla, kürkten bir yorganı tırmalayan bir kadın elini meydana çıkarıyor. Işık bir nişan halkasının altınını parıldatıyor ve kolun yukarısına doğru kayarak Eve Charlier’nin yüzünü aydınlatıyor. Gözleri kapalı, burun delikleri küçülmüş, acı çekiyor olmalı, durmadan kımıldıyor ve inliyor. Bir kapı açıldı, […]
Alphonse Daudet – Sapho
“Bana baksanıza biraz… Gözlerinizin rengi hoşuma gitti… Adınız ne sizin?” “Jean.” “Yalnız Jean mı?” “Jean G Sonra ne zamandır Paris’te bulunduğunu, hazırlandığı sınavın çok güç olup olmadığını, çok insan tanıyıp tanımadığını, Quartier Latin’inden böylesine uzak olan Roma sokağına, Déchelette’in şenliğine nasıl geldiğini bilmek istiyordu. Kendisini getiren üniversitelinin adını söyleyince (La Gournerie… yazarın bir akrabası… onu […]
Samantha Grace – Aşka Karşı Koyma
Leydi Vivian Worth, mektubu katladı ve iç geçirdi. Ağabeyi Ash’in dramatik senaryolar yazma konusunda üstüne yoktu. Ortada tehlike yokken felaketi sezerdi. Bir asilin Brighthurst Malikânesi’ni ziyaretini dert etmek için de bir nedeni olmamalıydı. Hem Vivi bir leydi nasıl davranır çok iyi biliyordu. Sonuçta on dokuz yıllık tecrübesi vardı. Yine de, etrafta etkileyecek seyirci yoksa kurallara […]
Alexandra Cavelius – Leyla
Neden seni bir çiğ damlası gibi Böylesine titrek, böylesine hassas görmeliyim? Oysa yorgun kalbim üşürken. Şimdi donuk gözlerim acıyı taşıyor. Sen, hayran olduğum düşsel kadın. Bir buz dağı gibi olan kalbin Bütün insanlara acı çektirmek için mi böyle. Yoksa sadece senin için yaşayanlara mı? E s ki d e n ya ş a ma yı […]
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin – Yüzbaşının Kızı
Puşkin anlatı alanında başyapıtı olan ”Yüzbaşının Kızı”nı da 1836 yılında tamamlayıp yayınladı. Gogol bu romanla ilgili olarak şöyle demektedir: ”Yüzbaşının Kızı ile karşılaştırılınca bütün romanlarımız ve büyük hikâyelerimiz yavan kalıyor. Saflık, yumuşaklık öyle bir yüksekliğe ulaşıyor ki bu yapıtta, gerçek bile yapmacık ve karikatürize edilmiş gibi görünüyor. Ortaya gerçekten de ilk olarak Rus karakterleri çıkıyor. […]
Ian McEwan – Sahilde
Gençtiler, eğitimliydiler ve o geceye, düğün gecelerine kadar ikisi de kimseyle yatmamıştı; cinsel sorunlar üzerinde konuşmanın neredeyse olanaksız olduğu bir çağda yaşıyorlardı. Zaten ne zaman kolaydır ki. Az önce, Kral George, döneminden kalma küçük bir otelin birinci katındaki dairenin ufak salonunda akşam yemeğine oturmuşlardı. Açık duran kapıdan bakınca yandaki odada, dört kolonlu, oldukça dar bir […]
Safvet Nezihi – Zavallı Necdet
Haydarpaşa İskelesi’nde on bir numaralı varupdan iniyordum. Akşam, pek yaklaşmıştı. Hava kararıyordu. Güneş hemen hemen batmak üzereydi. Biraz sonra battı. Şimdi güzün alabildiği her yer, siyah bir örtüye bürünmeye başlamıştı. Kalabalık içinden kendimi kurtarıp da iskele üzerinden geçerken; sevdiğim bir çehre gözüme takıldı. Kendi kendime, “Ferudun Necdet” dedim. Sevgili Necdet’in kim bilir, hikâye edecek ne […]
Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali’nin talihsizliklerle örülü yaşamı, gizemli yönleri hala tam aydınlatılamamış trajik ölümü, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge, kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamaları şeklinde kendini gösteren iç derinliği, onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri […]
Romain Gary – YıldızYiyiciler
Uçuş hoş bir biçimde, kazasız belasız sona erdi. Dr. Horwat hayatında ilk kez Amerikan olmayan bir hattın uçağını deniyordu ve gördükleri yardımın son derece az olmasına karşın, bu insanların her şeyi son derece hızlı öğrendiklerini kabul etmek zorunda kaldı. Miami’den yola çıkarken, insanın bir Boe-ing’in kumandasından çok, bir Aztek piramidinin tepesine yakıştıracağı pilotu gördüğü zaman, […]
Romain Gary – Şafakta Verilmis Sözüm Vardı
Herşey bitti. Big Sur plajı bomboş ve ben, kumun üs-tüne uzanmışım; tam düştüğüm yere. Denizin üzerinde yoğun bir sis var; çevremdeki bütün çizgileri yumuşatıyor. Ufukta tek bir gemi direği görünmüyor. Önümde koca j bir kaya ve üzerinde binlerce kuş… Bir başka kayada da kalabalık bir fok ailesi: Baba fok, ağzında bir balık, pırıl pırıl ve […]
Romain Gary – Polonya’da Bir Kuş Var
Sığınağın yapılması tanyerinin ilk ışıklarıyla bitmişti. Yağmurdan ıpıslak, kötü bir Eylül gündoğumuydu; çamlar sisler arasında dalgalanıyor, gökyüzü görülmüyordu. Bir aydır geceleri gizlice çalışıyorlardı: Almanlar günbatımından sonra yollann dışında maceraya atılmıyor ama gündüzleri, devri-yeler açlık ya da umutsuzluk yüzünden şimdilik mücadeleyi bırakmak zorunda kalmayan çok az sayıdaki partizanları aramak için ormanı sık sık tarıyorlardı. Sığınağın derinliği […]
Romain Gary – Kral Salomon’un Bunalımı – Emile Ajar
Haussmann Bulvarında binmişti benim taksiye. Çok yaşlı bir beyefendiydi, güzel bir bıyığı, ak bir sakalı vardı. Sonra birbirimizi daha iyi tanıdığımız bir dönemde kazıttı hepsini. Berberi yaşlı gösterdiğini söylemişti, o da seksen dört küsur yaşında bulunduğuna göre ne diye daha fazlasını ekleyecekti? Ama tanıştığımızda bıyığı tümüyle yerindeydi. İspanyol sakalı dedikleri, kısa sakalı da öyle. Bu […]