Kategori: Gerilim-Gizem

Hâkan Nesser – Karambol

Karambol, hayatı dümdüz hatta sıkıcı olan bir adamın, istemeden bir gencin ölümüne yol açtığı andan itibaren, yavaş yavaş içine yuvarlandığı bir karabasanın hikâyesi. Bir hata diğerini doğurur ve sıradan hayat bir korku filmine dönüşür. Romanın kahramanlarının diline dolanmış olan şu bilardo kuramı doğru olabilir mi? Her birimiz, düzgün, yeşil bir çuha üzerinde yuvarlanan toplardan biri […]

H. P. Lovecraft – Uyku Duvarının Ötesinde

HPL, birçok kişiye yazdığı sayısız mektuba rağmen, zaman içinde hakkında tuhaf söylentiler yayılacak kadar – belki de – şanssız bir kişiydi. Bu durum, karanlık öyküler yazarak yaşamanın beklenilen sonuçlarından biri olmalı. İşte size onun hakkında, soğuk kış gecesi sohbetlerinde sık konuşulan birkaç yaygın söylenti. Bu arada, bu bilgileri internet üzerinden aldığımızı da eklesek “politik doğruluk” […]

Guillermo Del Toro, Chuck Hogan – Ölümcül Tür Üçlemesi #1 – Ölümcül Tür

“Bir varmış, bir yokmuş,” dedi Abraham Setrakian’ın ninesi, “bir dev varmış.” Küçük Abraham’ın gözleri parladı ve tahta çanaktaki lahanalı borş çorbası o anda tatlandı, ya da en azından sarımsak tadı unutuldu. Solgun, zayıf, hastalıklı bir çocuktu. O çorbasını içerken, onu şişmanlatmaya kararlı olan ninesi karşısına oturur, masallarla onu eğlendirirdi. Bir bubbe meyze, bir ‘nine hikâyesi’. […]

Gregory David Roberts – Shantaram

Aşk, kader ve yaptığımız seçimler hakkında bildiklerimi öğrenmem çok uzun sürdü, dünyanın pek çok yerini dolaşmam gerekti ama hepsinin özünü bir anda, bir duvara zincirlenmiş halde işkence görürken kavradım. Beynimde yankılanan çığlıklar arasında, elim kolum bağlı ve tamamen çaresizken aniden farkettim, hala özgürdüm. Bana işkence eden adamlardan nefret etmekte ya da onlan bağışlamakta özgürdüm. Kulağa […]

Glenn Meade – Son Tanık

Sevdiğini işte böyle bulursun. Adın David ve alelade bir çocuksun -21’inde pek çocuk denemez ama hâlâ masum- karşı cins karşısında mahcup ve sakarsın, erkekliğe giden yolu el yordamıyla buluyorsun. Frankfurt yakınındaki Amerikan üssünde yaşayan fırlama asker çocuklarından birisin, kızlardan, sinemadan ve beyzboldan hoşlanıyorsun. Bütün gençler gibi, annen ve babanla pek anlaşamıyorsun. Bu, babanla yumruklaşmaya varan […]

Glenn Meade – Sakkara’nın Kumları

Nisan ayıydı ve hamsin esiyordu, sokakları kumdan kırbaçlarla döven uğultulu bir çöl rüzgârı. Taksi morgun önünde durduğunda indim; elimde yaşlı bir adamın Nil kıyısına sürüklenen cesedi dışında delil yokken bu kadar aşağılık bir gecede beni buraya çeken şeyi hâlâ merak ediyordum. – Beklememi ister misiniz, efendim? Taksi şoförü sakallı ve bir ağız dolusu sararmış dişli […]

Glen Duncan – Son Kurtadam

“Bu resmi bir bilgi,” dedi Harley. “Berlinliyi iki gece önce öldürmüşler. Sen sonuncusun.” Kısa bir duraksamanın ardından ekledi: “Üzgünüm.” Bu konuşma dün akşam yaşandı. Earl’s Court mahallesindeki evinin üst katındaki kütüphanedeydik. Harley taş şömineyle koyu kırmızı kanepenin arasında, gergin bir şekilde dikiliyordu. Bense bir elimde bir bardak kırk beş yıllık Macallan viski, diğerindeyse filtreli Camel […]

Georges Perec – Yaşam Kullanma Klavuzu

Yapboz sanatı ilk bakışta küçük, öyle pek fazla önemli olmayan bir sanat, Gestalt kuramının basit bir öğretisi gibidir: bakışlarımızı yönelttiğimiz ya da ilgilendiğimiz şey – algısal bir edim, öğrenme, bir psikoloji sistemi ya da ilgi alanımızdaki ağaçtan bir yapbozönce ayrıştınlıp sonra incelenecek bir parçalar toplamı değildir, bir bütündür, yani bir biçim, bir yapıdır: Parça bütünden […]

Georges Perec – Kayboluş

Üç kardinal, bir haham, bir farmason amiral, Anglosakson bir holdingin oyuncağı olmuş sıradan üç politikacı, açlıktan ölüm riskinin ortaya çıkmış olduğunu radyo konuşmalarıyla, ardından da duvar ilanlarıyla halka duyurdular. Başlangıçta onlara kulak asan olmadı. Güya bütün iddialar yalan dolan, saptırmaydı. Ama kamuoyunun kulağına kar suyu kaçmıştı artık. Bir cop ya da bir sopayla silahlanmayan kalmadı. […]

Alma Katsu – The Taker #1 – Sonsuz Arzuya Uyanış

Polisler tarafından hastaneye getirilen cinayet zanlısı yaralı bir kadın. Dr. Luke Findley’in tüm hayatını değiştirir. Çünkü bu kadının kimsede olmayan tuhaf çekiciliğinin yanı sıra akıllara durgunluk veren gizemli bir hikâyesi vardır. Ve bu hikâyesine Dr. Luke’u da katarak, sıra dışı serüvenine kaldığı yerden devam edecektir… Lanet olasıca hava çok soğuktu. Luke Findley’in nefesi havada donuyor, […]

Simon Beckett – Ölümün Kimyası

İnsan bedeni ölümünden dört dakika sonra ayrışmaya başlar. Bir zamanlar yaşamı barındırırken, şimdi son başkalaşımlarını geçirmektedir. Kendi kendini parçalama sürecinde, hücreler içten dışa doğru çözülür. Doku önce sıvıya, sonra gaza dönüşür. Canlılığını yitiren vücut başka organizmalar için hareketsiz bir ziyafettir artık. Önce bakteriler, sonra böcekler gelir. Ve sinekler… Yumurtalarını bırakırlar, ardından yumurtalardan larvalar çıkar. Bunlar […]

Simon Beckett – Mezarların Çağrısı

Bir. İki. Sekiz. Çürümenin sayıları. Büyük küçük bütün organizmalar bu orana göre bozulur. Havada, suda, toprakta. Hava şartlarının aynı olması kaydıyla, su altındaki bir cesedin dağılması yüzeyde bırakılan bir cesedinkinin iki katı zaman alır. Toprak altında ise sekiz kat daha fazla. Bir, iki, sekiz. Basit bir formül ve kaçınılmaz bir gerçektir bu. Bir şey ne […]

Serhat Poyraz – Şehristan Rivayetleri

“Neden uyanıksın? Birinin uyumaması gerekiyor. Birinin nöbette beklemesi gerekiyor.” Franz Kafka, Geceleyin. Derler ki, ölümün bakışlarına müsadif olan ve hâlâ hayatlarını sürdürebilecek kadar talihli âdemoğulları, dünyevî olmayan o soğuk bakışların sahibi varlığın, fani ya da ruhani gözlerinde çoğu zaman merhametten iz bulunmadığına şahit olmuşlardır. Merhamet, ancak ihsan sahiplerine bahşedilmiş bir lütuftur. Bu haşiyede kendimle cebelleştiğim […]

Sabahattin Ali – Kuyucaklı Yusuf

Her yazınsal metin, kendini kuşatan daha önceki metinlerin ortamına doğuyor. O metinlerle sürdürdüğü diyalojik ilişkilerle biçimleniyor, güdüm kurgusu da (text strategy) içerik, biçim ve biçem düzeylerinde sürüp giden bu gerilimli ilişkiler çerçevesinde netlik kazanıyor. Öteki metin, neredeyse ontolojik bir zorunluluk. Yazar, sürekli biçimde öteki metinlerle hesaplaşıyor, yaklaşıyor ve kaçıyor onlardan. Yazınsal kanon son kertede kabul, […]

Roberto Bolano – Tılsım

“Çok önemli bir sırrı keşfetmiştim, evrensel gerçeklik denilen şeyin anlamını çözmeye yaklaşmıştım. Ve bu yüzden beni yakalayıp ölüme mahkûm ettiler. ” Remedios Varo (İspanyol/ Meksikalı sürrealist ressam, anarşist) 2 Ekim 1968’de on bine yakın üniversite ve lise öğrencisi hükümeƟ protesto etmek için başkent Meksiko’nun Tlatelolco Mahallesindeki Plaza de las Tres Culturas’ta toplandı. “Olimpiyat değil, devrim […]

Robert Ludlum – Hades Dehşeti

Mario Dublin, elindeki bir doları titreyen parmaklarıyla sımsıkı tutarak şehir merkezindeki işlek caddelerden birinde sarsak adımlarla ilerliyordu. Bir o yana bir bu yana sallanarak ve boş eliyle devamlı alnına vurarak, bir süre yürümeye devam etti. Sonunda ön camı, indirim ilanlarıyla dolu döküntü bir eczaneden içeriye girdi. Titreyerek elindeki doları tezgâhın diğer tarafındaki satıcıya doğru savurdu, […]