Kategori: Macera

Ian Fleming – Ahtapot – 007 James BOND

Binbaşı Dexter Smythe ahtapota bakarak: —Biliyor musun, dedi, becerebilirsem bugün sana nefis bir ziyafet var! Konuşurken nefesi başındaki deniz maskesini buğulandırmıştı. Ayaklarını “zencikafası” denilen bir mercan kümesinin yanında kumlara bastı, doğruldu. Su göğsüne geliyordu. Maskeyi yüzünden çıkardı, buğuyu gidermek için içine tükürdü, tükürüğü parmak uçlarıyla maskenin içine yaydı. Sonra onu deniz suyuyla çalkalayıp suyu dökerek […]

Howard Pyle – Robin Hood

Eski günlerden birinde, mutlu İngiltere’de, Kral II. Henry ülkeyi yönetirken Nottingham City’nin yakınlarındaki Sherwood Ormanı’ndaki açıklık alanda ismi Robin Hood olan ünlü mü ünlü bir haydut yaşardı. Onun kadar hünerli ve isabetli ok atabilen başka bir okçu ne görülmüş ne duyulmuştu. Yeşil ormanın ağaçları altında onunla birlikte mesken tutan yüz kırk kaygısız adam da eşsiz […]

Hermann Hesse – Doğu’ya yolculuk

“Yolculuğun öyküsünü kaleme almamı zorlaştıran bir başka şey, yalnızca değişik mekanlarda değil, değişik zamanlar içinde de onu sürdürmemizdi. Doğuya gidiyor ama bir yandan da Ortaçağa ya da Altınçağa uzanıyorduk; İtalya ya da İsviçre içinde yol alıyor, ama bazen onuncu yüzyılda geceliyor, kilise babalarına ya da perilere konuk oluyorduk. (…) Öyle zamanlar oldu ki okuduğum kitaplardaki […]

Hermann Hesse – Çarklar Arasında

Aracılık işiyle uğraşmanın yanı sıra bir firmanın temsilciliğini de yapan Bay Joseph Giebenrath’m, kendisini hemşerilerinden farklı kılan üstün bir meziyeti ya da özelliği yoktu. O da diğerleri gibi irikıyım, sağlıklı bir adamdı. Ticaret işinde hayli becerikli, ayrıca para canlısıydı; ufak bir bahçenin içinde küçük bir eve, mezarlıkta bir aile kabristanına sahipti; batıl inançlarından biraz arınmış, […]

Hermann Hesse – Bozkırkurdu

“Harry kendi içinde bir ‘insan’ bulur, düşüncelerden, duygulardan, uygarlıktan, dizginlenmiş ve yüceltilmiş doğadan kurulup çatılmış bir dünyadır bu; ayrıca, bir ‘kurt’ bulur içinde, içgüdülerden, vahşilikten, acımasızlıktan, yüceltilmemiş, yontulmamış doğadan bir dünya bulur. Varlığının böyle açık seçik ikiye ayrılmasına, birbirine düşman iki yarıma bölünmesine karşın, yine de kurt ile insanın bazı mutlu anlarda birbiriyle kardeş kardeş […]

Hermann Hesse – Bir Büyücünün Çocukluğu

Yaşlı Nuh, ışıl ışıl gözlerini kaldırıp kendisine soruyu yöneltenlere baktı babacan bir bakışla. “Çocuklar!” dedi iyilikseverlik dolu alçak bir sesle. Yüzündeki ifade bir anda iyice aydınlandı. “Sevgili çocuklar! Söylediklerinizde hem haklısınız, hem haksız. Ama siz daha sormadan, Tanrı sorunuzun yanıtını vermiş bulunuyor. Sizi haksız görmem elde değil, savaş ülkesinden gelen bu adam pek hoş bir […]

Hermann Broch – Vergilius’un Ölümü

ADRİYATİK DENİZİNİN tersten esen, hafif, neredeyse fark edilmeyen bir rüzgarla kabarmış çelik mavisi rengindeki yumuşak dalgaları, İmparatorluk filosu Kalabriya kıyılarının ağırdan yaklaşan alçak tepelerini solunda bırakarak Brundisium limanına dümen kırdığında, gemilerden yana köpüklenmişƟ; ve şimdi, denizin güneşli, ama yine de onca ölümün sezgisiyle dolu yalnızlığı, insandan kaynaklanma çabaların huzurlu sevincine dönüşmüştü; insanların ve evlerin yakınlığı […]

Hermann Broch – Büyülenme

Dışarıda çam ormanı karla kaplı, bahçem de öyle. Kar, Kuppron kayalıklarındaki çatlaklara dolmuş; pencereden dışarı bakınca bahçe ve ormanı görüyorum. Evim yamaçta bulunmasına rağmen, Kuppronn kayalıklarını görmem olanaksız; orman tarafından tamamen perdelenmiş çünkü. Arka tarafın pencerelerinden de görünmüyor ama varlığı her an hissediliyor. Deniz kıyısında yaşayanların aklından, denizin dahil olmadığı tek bir düşünce geçmez, yüksek […]

Herman Melville – Veranda Öyküleri

“Yaz boyunca, çiçeklerin en hoşuyla yaşadım bu yerde, Fidele.” Köye taşındığımda, verandasız eski bir çiftlik evine yerleştim. Bu üzüntü veren bir eksiklikti. Sadece iç mekânın sıcaklığını dış mekânın özgürlüğüyle birleştiren verandaları sevdiğim için değil; köyü çerçeveleyen muhteşem görüntü ve oradaki keyifli serinlik yüzünden de… Görüntü o kadar güzeldi ki dut zamanı çocuklar, her köşede bir […]

Herman Melville – Moby Dick (Cem)

Hermán Melville’in gençlik yılları, Moby Dick’in nasıl meydana geldiğini anlamak bakımından bir hayli ilginçtir. 1819‘da New-York’da doğan Melville, hali vakti yerinde, İyi bir ailenin oğluydu. Kültürlü bir adam olan babası, çok para sıkıntısı çektikten, tamamiyle iflâs ettikten sonra delirerek öldü. Metville’in annesi, yedi sekiz çocukla ve bir yığın borçla dımdızlak kalmıştı ortada. Babasını yitirdiği sırada, […]

Herman Melville – Benito Cereno

Massachusetts’den Duxburyli Kaptan Amasa Delano’nun yönetimindeki fok avcılığında kullanılan büyük ticaret gemisi, 1799 yılında, değerli kargosuyla Şili kıyılarının güney ucu yakınlarındaki küçük, ıssız, hiç kimsenin yaşamadığı St. Maria adasındaki koyda demir atmıştı. Kaptan, buraya su almak üzere kısa bir süre için uğramıştı. İkinci gün, gün ışımaya başladıktan sonra, o daha yataktayken ikinci kaptanı aşağıya gelip, […]

Henri Charriere – Kelebek

1967 Temmuzunda, servetini sıfıra indiren büyük yer sarsıntısından bir yıl sonra, altmış yaşlarında bir genç adam Albertine Sarrazin’den söz edildiğini duymasa bu kitap yazılmayacaktı. Sarrazin, tepeden tırnağa ışıltı, gülümseme ve yüreklilik dolu bir kara elmastı. Bir yıl içinde, ikisi cezaevi günleriyle kaçışlarını anlatan üç kitap yazmış; bütün dünyaya ün salmıştı. Altmış yaşlarındaki genç adamın adı […]

Stephen King – Yeşil Yol

Olay 1932’de, eyalet cezaevi hâlâ Cold Mountain’dayken oldu. Elektrikli sandalye de oradaydı tabii. Mahkûmlar sandalye konusunda şakalaşırlardı. Inǚ sanların korktukları ama kaçamadıkları her şeyi şakaya vurdukları gibi. Ona Big Sparky, yani Koca Elektrikli derlerdi. Elektrik faturası konusunda şaka yaparlar, Müdür Moores’ın karısı Melinda Şükran Günüyemek pişiremeyecek kadar hasta olduğunda gardiyanın yemeğini nasıl pişireceğiyle dalga geçerlerdi. […]

Stephen King – Tom Gordon’a Aşık Olan Kız

DUNYANIN dişleri vardı ve canı ne zaman isterse ısırabilirdi seni. Trisha McFarland, bunu dokuz yaşındayken keşfetti. Haziran başlarında, bir sabah saat onda, annesinin Dodge karavanında oturmuş, üstüne Red Sox topa vuruş antrenman kazağını giymiş (sırtında 36 GORDON yazılı olan), bebeği Mona ile oynuyordu. Saat on buçukta ormanda kaybolmuştu. On birde artık korkmamaya, “Bu tehlikeli, bu […]

Angela Nanetti – Dedem Bir Kiraz Ağacı

Ben dört yaşındayken, iki dedem ve iki ninem vardı. Babamın anne babası olanlar şehirde, annemin anne babası olanlarsa köyde yaşıyorlardı. Şehirde yaşayanların adları Antonietta ve Luigi’ydi ve bütün öteki şehirliler gibiydiler. Köydekilerin adları da, Teodolinda ve Ottaviano’ydu ve onlar hiç kimseye, komşularına bile benzemiyorlardı. Şehirdeki ninemle dedem, bizim binada oturuyorlardı; bu yüzden, onları günde en […]

Andy Marrifield – Eşeklerin Bilgeliği

Schubert’i düşünmekten kendimi alamıyorum. 20 numaralı piyano sonatını. Ben gökyüzüne doğru pedal çevirirken, hüzünlü melodisi zihnimde dönüp duruyor. Schubert’in yavaş, net, aralıklı akorları, benim aheste pedal çevirişimle, derin derin nefes alıp verişimle uyum içinde. Yeşilin müziğini dinliyorum, radyoya ne hacet. Öğle sonrasının güneşi altında, bu kasvetli melodiler öyle sevinç veriyor ki şaşırıyor insan. Fransa’nın Auvergne […]