Kategori: Siyasi

İvan Sergeyeviç Turgenyev – Rudin

Büyük Rus yazarlarından İvan Sergeyeviç Turgenyev, 28 Ekim 1818’de Orel ilinde doğmuş ve 1883’te Fransa’da, Paris yakınlarındaki Bougival’de ölmüştür. Soylu bir ailenin çocuğu olan Turgenyev, Almanya’da öğrenim görmüş, zamanının felsefe akımlarını benimsemişti. Aydın bir Rus yazarı olarak, ülkesinin durumunu görmezlik edemezdi. Rusya’yı, içinde bulunduğu yoksulluktan, bilisizlikten ve karanlıktan kurtaracak biricik yolun, insanlık kültürünü benimsemek olduğuna […]

Irvin D. Yalom – Spinoza Problemi Nazi Subayının Paradoksu

Spinoza uzun zamandır ilgimi çekiyordu ve bu cesur 17. yüzyıl yazarı üzerine yıllardır yazmak isƟyordum. Dünyada yapayalnızdı, ailesi, cemaaƟ yoktu ve dünyayı değişƟren kitaplar yazmışƨ. Laikleşmeyi, liberal demokraƟk devleƟ ve doğa bilimlerinin yükselişini öngörmüş ve Aydınlanma’ya uzanan yolu döşemişƟ. Yirmi dört yaşındayken Yahudiler taraķndan aforoz edilmiş ve HırisƟyanlar taraķndan da hayaƨ boyunca yasaklanmış olması, muhtemelen […]

İlya Ehrenburg – Paris Düşerken

André’nin atölyesi ‘Cherche-Midi’ Sokağı’ndaydı. Eski bir sokaktı burası. Sokağı çepeçevre saran binalar bir kömür yığını gibi simsiyah ve kirliydiler. Evlerin panjurları bile bu karanlığa boyun eğmişlerdi. Sokak sağlı sollu antikacı dükkânlarıyla doluydu. Bu dükkânlarda ölçülü ve sıkıcı, yaşlı madamlar, tüysüz sakalsız ihtiyarlar bir yığın eski püsküyü satmaya uğraşırlardı: Messidor stili yazı masaları, tahtadan oyulmuş tombul […]

İlya Ehrenburg – Fırtına II

Christine Staube, savaştan önce değerli eşya satan bir dükkâna iş işliyor, emekli memur ve felçli olan babasına bakıyordu. Otuz altı yaşındaydı; çirkin olmadığı halde evlenmeyi düşünmüyordu artık. On yıl önce Muhasebeci Zimmer kendisine kur yapmıştı; Christine’i sinemaya, pastanelere götürüyordu. Babası damat adayının kimliğini öğrenince, bağıra çağıra Christine’in görevini unuttuğunu tekrarlamaya koyuldu; genç bir kız en […]

İlya Ehrenburg – Fırtına I

—Sergey Petroviç, demişti Şvestov, Vlakhov’a, pek sizin işiniz değil ama Roche Ainé müessesesiyle hemen ilgilenmenizi istiyorum. Lancier ile enine boyuna konuşmak gerek. İşin içinde iş var: Önceleri bizi sıkıştırıyordu, şimdi ağırdan alıyor. Vlakhov yeni gelmişti: Paris’e ayak basalı daha dört ay oluyordu ama, mükemmel bir Fransızcası vardı. Arkadaşları, bu kadar güzel konuşmasına şaştıklarında güler, “Ne […]

İlya Ehrenburg – Dipten Gelen Dalga II

Albay Colling, Smiddle’i eski bir dostunu karşılar gibi karşıladı. Şaka mı bu, bin bir tehlikeyle dolu kuşatma aylarını birlikte yaşamışlardı! — Albay Roberts nasıl? diye sordu Colling. — Çok iyi. Buraya gelmezden hemen önce gördüm albayı, hatta biraz gençleşmişti bile… — Senatör Low’un ağır hasta olduğunu söylediler, inme gibi bir şeymiş galiba. Bu yüzden gecikebileceğinizden […]

İlya Ehrenburg – Dipten Gelen Dalga I

Bakın açık konuşuyorum, artık birbirimizi tanıyoruz, ama Mary İsviçre’de bir Fransız şairi bulduğunu yazdığında tam anlamıyla apışıp kalmıştım. İki hafta bir şeycikler geçmedi boğazımdan. Gücenmeyin ama, bütün şairler avaredir. Bir Fransız güzel bir fikirden para yapamaz, bir Fransız hatta paradan bile para yapamaz. Fransız yalnızca kadından para yapabilir. Benim için Mary ideal bir kadındır, biliyorum, […]

Saint Thomas More – Ütopya (Kültür Yayınları)

Eşine az rastlanır üstün zekâsıyla tanınmış, yenilmez İngiltere Kralı Sekizinci Henry ile değerli Kastilya Prensi birkaç yıl önce ciddi şekilde bozuşmuşlardı. Bu işi görüşmek ve düzeltmek üzere o tarihte sözcü olarak Felemenk’e gitmiştim. Yanımda iş ve yol arkadaşı olarak eşsiz insan Cuthbert Tunstall vardı. Kral o sırada kendisine, herkesin alkışları arasında, Canterbury başpiskoposluğunu vermişti. Burada […]

Terry Eagleton – Azizler ve Alimler

12 Mayıs 1916 sabahı saat altıya on kala, Dublin’deki Kil-mainham Hapishanesi’nde kapı birdenbire açılıp küçük bir grup hücreye dizildiğinde, James Connoly içeride uzanmış yatıyordu. Birini kurşuna dizmek için bu kadar çok görevlinin gerekmesi hayret vericiydi. Açılan kapıdan içeri şu sırayla girdiler: Gardiyanlar Sean McGrath ve Damian Walsh, başgardiyan Francis Xavier Mather, Kilmainham Hapishanesi Müdürü William […]

İvan Sergeyeviç Turgenyev – Babalar ve Oğullar

Toz içinde kısa bir palto ve kareli pantolon giymiş kırk yaşlarındaki beyefendi, 20 Mayıs 1859 günü … şosesindeki hanın alçak sundurmasına şapkasını giymeden çıkarak, çenesinde beyazımsı tüyleri ve küçücük donuk gözleri olan genç ve tombul yanaklı uşağına, “Hâlâ görünmedi mi Pyotr?” diye soruyordu. Kulağında firuze taşlı küpesi, pudralanmış, renk renk boyalı saçları, saygılı hareketleriyle, kısacası […]

Hugo Claus – Utanç

Toledo Barı’nın terasında denize karşı oturan dört kişiydiler; gövdeleri kara katranlanmış altı, sekiz, dokuz yelkenlinin, yerli yelkenlilerinin geçtiği denize karşı. Dört kişi: Servaes, Hofman, O (Roland) ve güvercin grisi şantung takımı içinde, azıcık yan tarafta kalmış, en yaşlıları, uzaktan en yaşlıları olan Jacques, Jacques Kindt (bir başka deyimle Jock Malthus). Dört hafta önce, Ada’nın üzerinden […]

Honoré de Balzac – Nucingen Bankası

Okuyucularımıza Balzac’ın bir eserini daha sunuyoruz. Yazarın kitabını ithaf ederken söylediği gibi Nucingen Bankası, Cesar Birotteau’ya bir ek olarak ve onunla birlikte yazılmış, her iki eser 1837 yılında, aralık ayının yirmisinde tamamlanmıştır. Cesar Birotteau’yu okuyanlar unutmamışlardır ki, gayesi cemiyeti olduğu gibi aksettirmek olan, bunu sağlamak üzere de bize her eserinde ölmez tipler sunan Balzac, o […]

Harper Lee – Bülbülü Öldürmek

On üçüne az kala, ağabeyim Jem’in kolu dirsekten kırıldı. İyileşip, futbol oynayamayacağına ilişkin korkuları yatıştığında, sakatlığına pek aldırmaz oldu. Sol kolu sağı’ndan az buçuk kısa kalmıştı. Yürürken ve ayakta elinin tersi gövdesine dik, başparmağı kalçasına ters dururdu. Pas verip, çalım atabiliyordu ya, gerisi ona vız geliyordu. Geçmişi tartabilecek, tartmayı isteyecek yaşa geldiğimizde, kaza ile son […]

Harper Lee – Bülbülü Öldürmek (Altın Kitaplar)

Bülbülü Öldürmek’te giriş bölümü yok çok şükür. Bir okur olarak giriş bölümlerinden nefret ederim. Bana göre, önsözler ancak, yazarın ölümünden ve eserin yayımlanmasından çok uzun yıllar sonra yeniden basılan romanlara yakışır. Her ne kadar Bülbülü Öldürmek yazılalı çok zaman geçmiş olsa da, 51 yıldır baskısı hiç tükenmedi ve geçen yıllar içinde çok sessiz kalmış olsam […]

Glenn Meade – Sakkara’nın Kumları

Nisan ayıydı ve hamsin esiyordu, sokakları kumdan kırbaçlarla döven uğultulu bir çöl rüzgârı. Taksi morgun önünde durduğunda indim; elimde yaşlı bir adamın Nil kıyısına sürüklenen cesedi dışında delil yokken bu kadar aşağılık bir gecede beni buraya çeken şeyi hâlâ merak ediyordum. – Beklememi ister misiniz, efendim? Taksi şoförü sakallı ve bir ağız dolusu sararmış dişli […]

Georges Perec – Uyuyan Adam

GÖZLERİNİ KAPAR KAPAMAZ, uykunun serüveni başlıyor. Belleğinin, bir yansıma sayesinde lavaboya, bir kitabın biraz daha açık gölgesi sayesinde etajere yeniden hayat vererek, asılı giysilerin daha koyu kütlesini belirginleştirerek, pencerenin ışık geçirmez karesi sayesinde binlerce kez katettiğin yolları yeniden çizerek onları zahmetsizce tanımladığı odada, ayrıntıların parçalara böldüğü o karanlık hacimdeki bildik alacakaranlığın yerini, bir süre sonra, […]