En eski anım, kırmızıya bulanmıştır. Bir hizmetçinin kollarında bir kapıdan çıkıyorum, önümdeki döşeme ^kırmızı; solda, aşağı inen merdiven var, o da kırmızı. Karşımızda, aynı yükseklikte, bir kapı açılıyor ve gülümseyen bir adam çıkıyor, dostça bir tavır içinde bana doğru yürüyor. Doğru yanıma geliyor, duruyor ve diyor ki: “Dilini göster bakayım.” Dilimi çıkarıyorum. Cebine uzanıyor, bir […]
Kategori: Tarihi
Elias Canetti – Kulaktaki Meşale
Daha önceki yaşamımın değişen mekânlarını direnç göstermeksizin kabullendim. Bir çocuk olarak çok güçlü ve karşıtlıklarla dolu etkilerle karşı karşıya bırakıldığıma hiçbir zaman hayıϐlanmadım. Başlangıçta ne kadar garip görünürse görünsün, her yeni mekân, üzerimde bıraktığı kendine özgü etkilerle, önceden kestirilmesi olanaksız pürüzleriyle beni fethetti, kendisini kabul ettirdi. Yalnızca tek bir şey içime oturdu: Zürih’ten ayrılma üzüntümü […]
Elias Canetti – Körleşme
— BURADA ne yapıyorsun çocuğum? — Hiç. — Öyleyse burda neden duruyorsun? — Hiç öyle duruyorum. — Okuma yazma biliyor musun? — Elbette. — Kaç yaşındasın bakayım? — Dokuzumu geçtim. — Çikolata mı, yoksa bir kitap mı, hangisini istersin? — Kitap. — Sahi mi? Aferin oğlum. Demek kitap sevdiğin için burada duruyorsun! — Evet. — […]
Elias Canetti – Gözlerin Oyunu
O sıralardaki başlığıyla Kant Yan ıyor, beni perişan etmişti. Kitapları yaktığım için kendimi bağışlayamıyordum. Sanıyorum (daha sonra Kien olan) Kant’a da artık acımıyordum. Kitabı yazarken ona öylesine acımasızca davranmıştım ki, ona karşı duyduğum acımayı bastırmak, Kant’ın yaşamına son verme düşüncesinin bende uyandırdığı rahatlamayı, kurtulma duygusunu gizlemek için çok büyük bir çaba harcamak durumunda kaldım. Ama […]
Mihail Solohov – Ve Durgun Akardı Don 4
Yukarı Don Kazaklarının ayaklanması hatırı sayılır Kızıl Kuvvetlerinin Güney Cephesinden çekilmesine yol açarak; Don Ordusuna, Novoçerkask’ı koruyan kuvvetlerini yeniden toparlayıp en güvenilir ve en denenmiş alaylarından (özellikle aşağı Don Kazaklarıyla Kalmuklardan) kurulu yaman bir vurucu kuvveti Kamenskaya ve Ust-Belokalitvenskaya bölgelerinde yığma fırsatını verdi. Vurucu kuvvetin görevi, gün ki, Anikuşka onunla aynı sığınakta yatmaya dünyada razı […]
Mihail Solohov – Ve Durgun Akardı Don 3
1918 Nisanında Don ilinde büyük bir yarılma görüldü. Kuzey nahiyelerinin cepheden dönen Kazakları –Koper, Ust-Medveditskaya, yukarı Don ırmaklarının suladığı kıyıların Kazakları– geri çekilen Kızıl Partizan birliklerine katıldılar, aşağı nahiyelerin Kazakları ardlarından bastırıp onları il hudutlarına doğru sürdü Miron kızıl sakalına doğru gülümseyerek, kiraz dalından kamçısıyla oynamaya daldı. Kuşkuları yatışmış olacaktı. Konuyu değiştirdi: “Ne diyorsun, nasıl […]
Mihail Solohov – Ve Durgun Akardı Don 2
Ekim. Gece. Yağmur ve rüzgâr. Ormanlık arazi. Akçaağaçlarla kaplı bir bataklığın kıyısında siperler. İlerde dikenli tel örgüler. Siperlerin içinde dondurucu sulu kar. Bir gözetleme noktasının sacı ıslak, hafiften parlıyor. Sığınaklarda tek tük ışıklar. Subay sığınaklarından birinin girişinde tıknaz bir subay, ıslak parmakları kaput bağları üstünde kaya kaya bir saniye durdu. Alelacele bağları çözdü, yakasından suları […]
Mihail Solohov – Ve Durgun Akardı Don 1
Melekof çiftliği Tatarsk köyünün ta sonundaydı. Ağılın kapısı kuzeyde Don’a açılırdı. Yosun kaplı kireçli yamaçlar arasında yirmi metre kadar aşağıya uzanan sarp bayırı indin mi kıyıya varırdın. İnci gibi ışıldayan midye kabukları, kurşunî çakıltaşlarıyla kırık kırpık kıyı derken, bir de bakardın, Don’un çelik mavisi kıpırtılı yüzey “Ne gördü o karıda bilmem ki, dostlar! Kadın demeye […]
Eleanor H. Porter – Pollyanna
O HAZİRAN sabahında, Bayan Polly Harrington telaşla mutfağına girdi. Bayan Polly, genellikle telaşlı davranmazdı. Sakin olmaktan özel bir gurur duyardı. Fakat o gün gerçekten çok acele ediyordu. Nancy bulaşıkları yıkıyordu. Hayretle başım kaldırdı. Nancy, Bayan Polly’nin yanında sadece iki aydan beri çalışıyordu. Fakat hanımının genellikle telaşlı olmadığım biliyordu. “Nancy!” “Buyrun efendim!” Nancy güler yüzle cevap […]
Ece Temelkuran – Devir
“Acaba ölsem beni daha mı çok severler belki?” İçimden öyle dedim ben. Babam beni balkondan yan apartmandaki Samim Abilerin balkonuna geçirirken tam. Önce mahallenin bütün ışıkları gözümden karnıma doldu. Sonra alt kattaki Jale’anım Teyzelerden, “Olmaz böyle şey, yoksa rüya mı!” diye şarkı geldi. Patates kızartması kokusu sarıydı. Sokaktaki abiler karanlıkta koştu, yakalamaca oynuyorlar. Karakolun önündeki […]
Michel Zevaco – Pardayanlar
İhtiyar Mösyö de Piennes, adliye memurunun okuduğu kararı büyük bir acı ve ıstırapla dinledi. Altında Kralın imzası bulunan bu kararda, kendisinin malı bulunan Margency malikânesi elinden alınarak Kont Anne de Montmorency’nin arazisine ilave ediliyordu. İhtiyar de Piennes, bu haksız kararı sonuna kadar sükûnetle dinledi. Sonra yumruklarını uzaktan görünen Montmorency Şatosu’na doğru salladı: “Sana lanet ediyorum,” […]
Michael Crichton – 13. Savaşçı
İbn-i Fadlan’ın M.S. 922’de Kuzeylilerle yaşadığı deneyimleri içeren elyazması. “Eaters of the Dead” “Gündüzü akşam olmadan, bir kadını yakılmadan, bir kılıcı kullanmadan, bir kızı evlenmeden,buzu aşmadan, birayı içmeden önce asla övme.” —VİKİNG ATASÖZÜ “Kötülük her zaman vardır.” —ARAP ATASÖZÜ İBN-İ FADLAN ELYAZMASI, TANIK OLUNMUŞ EN ESKİ Viking yaşamı ve toplumunu gözler önüne serer. Bu, bin […]
E. M. Forster – Hindistan’a Bir Geçit
Marabar Mağaraları da olmasa — onlar da otuz kilometre ötededir — Çandapur kentinin olağanüstü bir yanı yoktur. Ganj Irmağı kentin içinden değil de, sanki yanından geçer. Kent, ırmak yatağı boyunca birkaç kilometre uzar gider, suyun bol bol biriktirdiği süprüntü ve pislikten farksız gibidir. Suya girmek için basamaklar yoktur, Ganj burada kutsal sayılmaz; ırmak önü denilebilecek […]
Mehmed Niyazi – Yemen Ah! Yemen
Mayısın ortaları olmasına rağmen gündüz yolculuk yapmak imkansızdı; güneş ikindiye kadar çöle mızrak gibi saplanır, kilometrelerce uzanan Tehame Çölü’nün soluduğu alevler nefesi tıkardı. Bunun için askerî mühimmat, buğday, şehriye, makarna, su dolu kırbalarla yüklü iki yüz civarında deve, at, katırla akşam üstü yola çıktılar. Tabura ve kervana kılavuzluk etmek amacıyla San’a’dan gelen birlikten bir hecin […]
Mehmed Niyazi – Çanakkale Mahşeri
Nöbetçinin haberi üzerine gözetleme yerine gelen Tabur Kumandanı Binbaşı Talât, boynunda asılı dürbününü gözlerine yaklaştırdı. Kurşun renkli gökle maviliğin kesiştiği yerde, önde gambotlar, arkada zırhlılar dumanlarını savurup, hafif dalgalı denizi yararak geliyorlardı. Başını çevirdi, karaağacın yanında dikilen Ahmed Çavuş’a bağırdı: – Batarya Kumandanı’na haber ver, düşman göründü. Tekrar gözetlemeye devam etti. Biraz sonra subaylar ve […]
Doris Lessing – Alfred ile Emily
Annemle babam, tamamen farklı tarzlarıyla, dikkate değer insanlardı. Ortak noktaları, enerjileriydi. Birinci Dünya Savaşı, her ikisinin de canına okudu. Şarapnel babamın bacağını parçaladı, ömrünün sonuna kadar tahta bacakla gezmek zorunda kaldı. Siperleri unutmayı, atlatmayı bir türlü başaramadı. Altmış iki yaşında, ihtiyar biri olarak öldü. Defin ruhsatına, ölüm nedeni olarak “Büyük Savaş” yazmaları gerekirdi. Annemin büyük […]