Kategori: Tarihi

Jaroslav Hašek – Aslan Asker Şvayk

Neresinden baksam kırk yıla yakın bir zamandır çeviriyle uğraşıyorum. Bugüne değin gazetecilik yaptım, dergi yönettim, yayınevi yönetmeni oldum, ama çevirmenliği hep ana uğraşım olarak gördüm. 1960’ların sonlarında Memet Fuat’ın benzersiz Yeni Dergi ’sindeki çevirilerle başlayıp bugüne dek süren bu uğraş beni hiç bırakmadı. Beni hiç bırakmadı diyorum ama, yıllardır bu uğraşı bazen bir gazete, bazen […]

Jack London – Âdem’den Önce

Resimler! Resimler! Resimler! İşin aslını öğrenmezden önce hep merak ederdim düşlerimi altüst eden o binlerce resmin nereden geldiğini. Gündüzki gerçek yaşantım içinde bu resimlere benzeyen hiçbir şey görmemiştim çünkü. Çocukluğumun bitmez tükenmez bir işkence, düşlerimin bir kâbuslar dizisi olmasına yol açan bu imgeler, bir süre sonra öbür insanlardan ayrı, doğadışı ve lanetlenmiş bir kişi olduğuma […]

Jack Higgins – Vuruş

Land Rover sokağın köşesinde belirdiğinde, Kelly Kutsal Ad Kilisesinin önünden geçmekteydi. Hemen kapı boşluğuna atıldı, ağır kapıyı açarak içeriye süzüldü ve dışarıyı gözetleyecek şekilde kapıyı aralık bıraktı. Land Rover’in tentesi açıktı, bu nedenle sürücüsü ve arkada oturan iki polis kolayca görülüyordu. Üzerlerinde Kraliyet Ulster {1} Polisinin koyu yeşil üniformaları vardı, Sterling marka hafif makineli tüfekleri […]

Jack Higgins – Şeytanın Oğlu

Paul Rashid İngiltere’nin en zengin adamlarından biriydi. Aynı zamanda yarı Araptı ve kanının hangi kısmının onu en fazla etkilediğini çok az insan bilirdi. Paul’un babası, İran Körfezi’nde bulunan Hazar bölgesindeki Rashid Bedouin’in lideriydi. Hem doğuştan, hem de gelenekler gereği bir askerdi. Genç bir adamken Sandhurst’deki Kraliyet Askeri Akademisi’ne gönderilmiş, oradaki resmi bir baloda Dhu Gölü […]

Jack Higgins – Rampa

Sarı Telecom haberleşme kamyoneti köşeyi dönerken Grosvenor Meydanı yağmurlu bir sessizlik içindeydi. Görünürlerde tek bir araba olmaması şaşırtıcı değildi aslında; hava berbattı ve saat sabahın üçüydü. Harvey Jackson ayağını gazdan çekip hız keserken direksiyon terli avuçları arasında kayıyordu. Üzerinde sarı bir yağmurluk vardı. Jackson, otuz beş kırk yaşlarında, uzun kara saçlı, çıkık elmacık kemikli, yüzü […]

Jack Higgins – Parola

Ölüler Gününde, çocuklar, dünyadan ayrılan kişilerin mezarlarına yiyecekler, hediyeler götürüp bırakırlar Bolivya’da. Hıristiyan ve putperest geleneklerinin ilginç bir karışımı, olayların gelişmesine de bakılırsa oldukça yerinde. Ama Bolivyalı köylülerin batıl inançlara en çok saplanmış olanları bile ölünün kalkıp da bu fırsattan yararlanmak isteyeceğine inanmaz. Oysa ben buna inanıyordum. La Huerta, yüksek And dağlarının tepelen arasında gözden […]

Jack Higgins – Korkunun Kanatları

Yağmur geceyarısından hemen sonra başlamıştı. Portekizli polis nöbetçi kulübesinden bir pelerin alıp hiç bir şey söylemeden genç kadının omuzlarını örttü. Hava da epey soğumuştu. Kadın ısınmak için ileri geri yürümeye başladı, arada bir durup uzaktan Lizbon ışıklarının parıldadığı Tagus nehri ağzına bakıyordu. Epey uzaktaydı; Berlin, Paris ya da Madrid kadar değil ama yine de uzaktaydı. […]

Jack Higgins – Kartal Süzülürken

Köşede, gösterişli bir mozolenin üzerinde kollarını açmış bir Ölüm Meleği vardı. Bunu çok iyi anımsıyorum, çünkü birisi org çalıyor ve renkli camdan içeri gün ışığı süzülüyordu. Çevresindeki binalar gibi Viktorya tarzında inşa edilmiş olan bu kilise fazla eski değildi. St. Martin Meydanı. Bir zamanlar iyi bir semtmiş. Şimdi ise fazla gelişmemiş, bakımsız, ama yine de […]

Jack Higgins – İnfaz Günü

Iç avluda birini öldürmek için hazırlık yapıyorlardı. Bu da günlerden pazartesi olduğu anlamına gelirdi, çünkü pazartesileri infaz günüydü. Hücrem binanın diğer tarafında olmasına karşın tüm olaya tanık olacak tutukluların bulunduğu hücrelerden gelen tedirgin seslerin artık ne anlama geldiğini biliyordum. Az sonra davullar çalacaktı ve bu da komutanın hoşuna gidiyordu. Derin bir sessizlikten sonra biri ateş […]

Jack Higgins – Fırtınadan Önce

DEUTSCHLAND yelkenlisi, 26 Ağustos 1944. Rio de Janeiro’dan ayrılalı on bir gün oldu. Belem’de demirledik. Hava sıcak. Alışveriş küçük çapta. Son kömürler de boşaltıldı. Alabileceğimiz yük yok. Safra yerine Rio’dan kum doldurduk. Ambar kapaklarını çivileyip kapattık, yolculuğa hazırız. Akşama doğru yağmur bekleniyor. Prager köşeyi dönerken, uzaklarda, deniz yönünden gök gürültüleri duyuldu, göğü bir baştan bir […]

Jack Higgins – Atmaca

Harry Carter’ı taşıyan jip Cezayir dışında Dar El Quad adındaki büyük villanın kemerli, oymalı kapısının önünde durduğu zaman güneş batmak üzereydi. «Bekle beni,» dedi Carter şoföre ve nöbetçilerin arasından geçip merdivenleri tırmandı. Loş, serin holde genç bir yüzbaşı yazlık üniformasıyla masanın başında oturmuş çalışıyordu. Önündeki levhada Yüzbaşı George Cusak yazılıydı. Başını kaldırıp Carter’a baktı ve […]

J. M. Coetzee – Barbarları Beklerken

Böylesini hiç görmemiştim: Telden ilmiklerle gözlerinin önünde duran iki ufak cam yuvarlak. Kör mü yoksa? Görmeyen gözlerini saklamak için olsa neyse. Ama kör olmadığı kesin. Cam yuvarlaklar kopkoyu, dıştan bakıldığında saydam değil ama o görmesine görüyor. Bana bunun yeni bir buluş olduğunu söylüyor. Güneşin parıltısına karşı gözleri koruyor diyor. «Burada çölde çok işe yarar. Boyuna […]

İskender Pala – Şah & Sultan

Ilık yaz akşamlarında, meşe dallarının yaprakları arasından göz kırpan yıldızlara doğru uçup gittiğimi düşünmek, tekdüze ömrümün en heyecanlı eğlencesi haline gelmişti. Bahardan bu yana gözlerimi karanlıkta yıldız aramaya alıştırmıştım. Babaydar’ın son günlerde iyiden iyiye artan dalgınlık hallerine ve “Ey yolcu, sevgiye yürü, ta ki hakikate eresin!” diye bana duyurmak ister gibi kendi kendine mırıldanmasına aldırmadan […]

İskender Pala – Od

Her bilenden ziyade bilen bulunur. Bunu tecrübeyle öğrendim. Her şeyi bildiğimi zannettiğim zamanlar da artık geride kaldı. Ne var ki, eski bilgiçliğim ağır bir bedel ödememe sebep oldu ve bu yüzden tarih benim adımı “her şeye karışan çokbilmiş bir ukala” olarak kaydetti. Oysa size anlatacağım o günün hikâyesinden sonra hayata ve eşyaya bakışım değişmişti. O […]

İskender Pala – Kitab-ı Aşk

Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defe kendimi ve ilk defe okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanıştır.*’Şim-di aym, şın ve leaf lan çıkardılar elifbelerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi eliflerle Ke’lerden. Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe […]

İskender Pala – İki Dirhem Bir Çekirdek

Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kılmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler, vb… Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimlerdir. İki ya da daha fazla kelimeden meydana gelen ve kelimelerin öz anlamları dışında bir anlam […]