Johann Peter Eckermann – Yaşamının Son Yıllarında Goethe ile Konuşmalar

Kurduğu Dostluk Hakkında Bilgiler Veriyor Doksanlı yılların başında [2] , Lüneburg ve Hamburg arasındaki Luhe Nehri kıyısında bulunan küçük Winsen kasabasında, verimli sulak ovaların ve fundalıkların arasında bir yerde doğdum. Isıtılan tek bir odası olan, düzayak, giriş kapısının hemen yanında duran iskele ile doğruca samanlığa çıkılan, kulübe denebilecek kadar küçük bir evde dünyaya geldim. İkinci evliliğin son çocuğu olarak, anne-babamı sadece ilerlemiş yaşlarındaki halleriyle tanıdım, ikisinin arasında adeta yalnız büyüdüğüm söylenebilir. Babamın ilk evliliğinden iki oğlu vardı, onlardan biri denizci olarak çıktığı birçok seferden sonra, dünyanın uzak yerlerinde hapse düşmüş, sonra da kaybolmuştu, diğeri ise fok ve balina avı için birçok kez Grönland’da bulunduktan sonra Hamburg’a dönmüş, yaşamını orada mütevazı şartlar altında sürdürüyordu. Babamın ikinci evliliğinden iki de ablam vardı; onlar ben on iki yaşındayken evden ayrılmış, bazen yaşadığımız yerde, bazen de Hamburg’da hizmetçi olarak çalışıyorlardı. Küçük ailemizin başlıca geçim kaynağı bir inekti. İneğimiz hem süt ihtiyacımızı karşılar, hem de her yıl bir buzağı doğururdu, onun sayesinde belirli zamanlarda bir miktar para karşılığında süt satma olanağına sahip olurduk. Yıllık sebze ihtiyacımızı karşılayan bir de tarlamız vardı. Yine de ekmek yapmak için buğday, yemek yapmak için un almamız gerekirdi. Annemin yün eğirme konusunda özel bir becerisi vardı; ayrıca durumu daha iyi olan kadınlara başlıklar biçip dikmekten özel bir zevk duyardı, bu iki iş ona bazı eksikleri tamamlamak için gelir sağlardı. Babam ise, mallarının mevsimlere göre değiştiği küçük esnaflık işiyle meşguldü, bunun için sık sık evden uzak kalır, çevrede yaya olarak dolaşırdı. Yaz aylarında sırtındaki hafif ve küçük bir ahşap dolapla kırsal kesimde köy köy dolaşır, kurdele, iplik, ipek satardı. O arada gittiği yerlerden yün çorap ve kumaş (Lüneburg kırlarında yetiştirilen koyun türünün kahverengi yünü ve keten ipliği ile dokunmuş kumaş) satın alır, bu malları Elbe Nehri’nin karşı kıyısındaki Vierlande’de seyyar satıcılık yaparak elden çıkarırdı. Kış aylarında ise yazı yazmak için işlenmemiş kaz tüyü ve ham keten ticareti yapardı, bunları sulak alanlardaki ve kırsal kesimdeki yerleşimlerde toptan satın alır, gemiyle Hamburg’a getirirdi. Yine de kazancının çok kısıtlı olduğu ortadaydı, çünkü hep yoksul bir yaşantımız vardı.


Çocukluğumda yaptığım şeylerden söz etmem gerekirse, onlar da aynı şekilde babamın işi gibi mevsimlere göre farklılık gösterirdi. Bahar geldikten sonra, Elbe Nehri’nin her zamanki taşkın suları çekildiğinde, her gün ya su bendinde ya da başka tümseklerde kıyıya vurmuş sazları toplamaya, ineklerimizin üzerinde yatmaya bayıldığı samanları istiflemeye giderdim. Sonra uçsuz bucaksız çayırlıklar yeşermeye başlayınca, diğer çocuklarla beraber günlerce inek otlatırdık. Yaz boyunca tarlamızda çalışırdım, ayrıca yıl boyunca en fazla bir saat uzaklıktaki ormandan, ocakta yakmak için kuru odun taşırdım. Ekin biçme zamanı tarlalarda haftalarca başak toplamakla uğraşırdım, sonra sonbahar rüzgarları ağaçları sallamaya başlayınca meşe palamudu toplar, bunları kazlara yem olsun diye, daha varlıklı ailelere varil varil satardım. İyice büyüdüğümde, babam köy köy dolaşırken ona arkadaşlık edip, çuvalını taşımasına yardım ederdim. Gençliğimin en tatlı anıları bu döneme aittir. Bu şartlar altında, iş güç arasında zaman zaman okula giderdim, okuma yazmayı bin bir güçlükle öğrendiğimde on dört yaşıma gelmiştim, bu durumumdan Goethe ile kurduğum yakın dostluk ilişkisine kadar uzanan yolda atacağım büyük adımlarla ilgili olarak, etrafta en ufak bir işaret bile olmadığı söylenebilir. Zaten yeryüzünde edebiyat, güzel sanatlar gibi şeylerin olduğundan haberim bile yoktu, yani içimde böyle şeylere karşı gizli bir istek veya heves duyacak bir ortamda değildim. Hayvanların organlarıyla öğrendiği söylenir. İnsan da genellikle içinde uyuyan değerli bir şeyi, tamamen rastlantı sonucu yaptığı şeyler sayesinde öğreniyor. Benim de başıma böyle bir şey geldi, aslında önemsiz görünse de, tüm yaşamımın yönünü değiştirdiği için bende unutulmaz bir olay olarak derin bir iz bıraktı. Bir akşam lambamızı yakmış anne-babamla masada oturuyorduk. Babam Hamburg’dan gelmişti, işlerinin gidişi ve durumu hakkında konuşuyordu. Sigara içmeyi sevdiği için bir paket tütün getirmişti, paket önümde duruyordu ve üzerinde arma olarak bir at resmi vardı.

Bu at resmini çok beğenmiştim, küçük bir kağıdım, tüy kalemim ve mürekkebim olduğunu hatırlayınca, atın resmini yapmak için önüne geçilmez bir istek duydum. Ben, anne-babam farkına bile varmadan resmi çizme işine dalmışken, babam Hamburg’la ilgili şeyler anlatmaya devam ediyordu. Resmi bitirdiğimde, aslına ne kadar benzediğini düşündüm ve o ana kadar hiç bilmediğim bir mutluluk duygusuna kapıldım. Resmi anne-babama gösterdiğimde, bana aferin demek ve resmi beğendiklerini belirtmek için bir şeyler söylemek durumunda kaldılar. Geceyi heyecan içinde yarı uykusuz geçirdim, durmadan resmini yaptığım atı düşünüyor, yeniden ona bakıp kendimi mutlu hissetmek için sabırsızlıkla sabahı bekliyordum. O andan itibaren içimde aniden uyanan, gördüğüm resimlerin aynısını yapma arzusu bir daha yakamı bırakmadı. Bulunduğumuz yerde böyle şeylere yol gösterebilecek hiçbir şey olmadığından, çömlekçi komşumuz kendi yaptığı tabak ve çanakları boyarken örnek diye kullandığı, içinde çizimler olan birkaç defteri bana verince çok sevindim. Bu şekilleri tüy kalemim ve mürekkebimle özen göstererek aynen çizdim, böylelikle iki defter oluştu ve kısa bir süre sonra bu defterler elden ele dolaşarak bulunduğumuz yerin en önemli adamı Kaymakam Meyer’e ulaştı. Bay Meyer haber gönderip beni çağırdı, armağanlar verip sevgi dolu iltifatlara boğdu. Ressam olmayı isteyip istemediğimi sordu; eğer istersem, konfirmasyonum yapıldıktan sonra, beni Hamburg’a deneyim sahibi bir ustanın yanına gönderecekti. Böyle bir şeye çok istekli olduğumu, ama önce anne-babamla konuşmam gerektiğini söyledim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir