Melissa Panarello – Yatmadan Önce 1OO Fırça Darbesi

Kitabımın gerek italya’da gerekse çevrildiği ülkelerde bu kadar çok satmasının birçok nedeni var ama elbette ki cin sellik boyutunun çok önemli bir rolü oldu. Tabii tek neden bu değil Seks üzerine çok sayıda kitap var. Kitapçıya girdıgınızde raflardayüzlerce cinsel içerikli kitap bulabilirsiniz ama adları anılmıyor ve kimlerinyazdığı bilinmiyor. Bence bu kitabın başarısı bedeni onu içeren ruhtan ayırmaksızın, bir bütün içinde ele almasından kaynaklanıyor. Bu kişinin kendisini kaybetmesinin, yitirmesinin öyküsü. Yaşamdayol almanın, ilerlemenin ve o yol alışta kendisini kaybetmenin öyküsü. Bu aşağıjukarı hepimizin, yaşamlarımızın biryerinde başından geçen bir kaybolma öyküsü. Bunu deneyimlerimizden çok ruhumuzun biryerlerinde kesinlikle yaşamışızdır. Melissa P. ‘Göz alıcı bir şekilde kendinden emin olan bu lise öğrencisinin itiraflarının yarattığı şok dalgaları hâlâ gündemde.” The Times “Çaresizliği açığa vuran, aslında acı dolu bir kitap bu; Melissa’nın neden kendisini böylesine bıraktığını anlamak, derinliğini çözmek benim için kolay olmadı ancak beni yüreğimden yakaladı.” Nuovo “Çok büyük etkisi olan küçük bir kitap.” New York Times Soru: Kitabın İtalya’da, Suzanna Tamaro’nun kitabı kadar sattı. Gelişmekte olan, erişkinlik eşiğindeki kahramanlar ve onların sorunları neden böylesine tutuluyor ve satıyor? Melissa P.: italyan toplumu açılan bu kapıdan “Yaşamımı tüketiyor bu olup bitenler, lütfen bunu bil” mesajını veriyor.


Gelişmekte olan gençlerin öylesine çok sorunu var ki. Bu nedenle birileri bu durumu dile getirip konu tttiginde erişkinler hemen ilgi gösteriyorlar, bunları duyduklarına ve uyarıldıklarından mutlu oluyorlar. Benim kitabım ve onun içindeki duygusal iniş çıkışlar, bu nedenle yalnızca okurlar için değil. Bu konularla başkaları da ilgilenmeli. Bu konular herkesi ilgilendirmeli. Yatmadan Önce IOO Fırça Darbesi, İtalya’da I.OOO.OOO adet satıldı. İtalya, İspanya, Fransa, Almanya, Amerika, Kanada, Rusya, Yunanistan, ingiltere’nin de aralarında bulunduğu 26 ülkede satış rekorları kırdı. Film hakları Francesca Neri tarafından alındı. Günlük, Bu satırları duvarları Gustav Klimt’in tıpkıbasımları ve Marlene Dietrich’in posterleri ile kaplı loş odamda yazıyorum. Kapalı panjurlar arasından süzülen ışık huzmelerinin düştüğü beyaz kâğıda bir şeyler çiziktirirken o bana yukarıdan baygın ve kibirli gözleri ile bakıyor. Hava çok sıcak, boğucu ve kuru. İçeriden televizyonun ve çizgi film kahramanını taklit eden ablamın detone sesi geliyor. Dışarıdan cırcır böceğinin umutsuz çığlığı duyuluyor.

Onun dışında ev dingin ve durgun. Sanki her şey camdan ince bir fanusun içine kapatılıp koruma altına alınmış, sıcak da bütün devinimleri yavaşlatmış gibi. Oysa ben kendimi o kadar da dingin hissetmiyorum. Sanki farenin biri hissettirmeden tatlı tatlı ruhumu kemiriyor gibi. Kötü değilim ama iyi de değilim. Aslında işin garibi hiçbir şey değilim. Ama kendimi, dönüp arayıp yeniden bulabiliyorum. Başımı kaldırıp aynaya bakmam ve aynadaki yansımamı görmem tüm benliğimin dingin ve huzurlu bir mutlulukla dolmasına yetiyor. Aynaya yansıyan görüntümü beğenerek izliyorum. Çizgileri belirginleşen bedenime, gittikçe biçimlenen ve kendilerinden eminlermiş gibi duran kaslarıma ve tişörtümün altından uçları gözüken ve her hareketimde hafifçe devinen göğüslerime baktıkça hayran kalıyorum. Küçüklüğümden beri, evde annemin hiç sakınmadan çıplak dolaşması nedeniyle, erişkin bir kadın bedeni benim için bilinmeyen bir şey değil. Ancak tüyler kuytu bir orman gibi “Gizem”i koruyor ve gözlerden uzak tutuyor. Sıkça aynaya yansıyan görüntümden gözümü ayırmaksızın parmaklarımdan birini usulca sokuyorum ve aynada beğeni ile bakan sevecen bakışlarımı yakalıyorum. Kendimi gözleme eylemi o denli güçlü ve o denli hoş ki aniden fiziksel bir hazza dönüşüyor ve ardından bir dürtü ile tetiklenen anlık bir sıcaklık ve titreme hissediyorum. Sonra bir sıkılma, utanma geliyor.

Arkadaşım Alessandra’nın aksine, kendime dokunduğumda fanteziler kurmuyorum. Kısa bir süre önce bana zaman zaman kendine dokunduğunu ve o anlarda kendine zorla ve şiddet uygulayarak sahip olmaya çalışan, canını yakan bir erkeği düşlediğini, sır olarak söyledi. Heyecanlanmam için aynaya bakmam yettiğinden söylediklerine çok şaşırdım. Bana kendime dokunup dokunmadığımı sordu, hayır dedim. Kendi kendime oluşturduğum bu dünyayı yıkmak istemedim. Bedenim ve aynadan oluşan bana ait bir dünya bu ve arkadaşımın sorusunu evet diye yanıtlamak bu dünyayı aldatmak anlamına gelecekti. Gerçekten iyi hissetmeme yol açan şey hayranlıkla baktığım ve sevdiğim aynadaki o yansıma, gerisi yalan. Rastlantılarla doğan ve sıradanlıkla devam edip giden arkadaşlıklar öylesine yüzeysel ve yapaylar ki. Hepsi yalan… Zaman zaman okuldaki birkaç oğlana armağan olarak sunduğum kaçamak öpücükler de yalan. Dudaklarımı dudaklarına değdirdiğimde ani bir tepki ile geri çekiliyorum ve dillerini acemice ağzıma soktuklarında uzaklara kaçma isteği duyuyorum. İçinde bulunduğum ruh halini yansıtmayan ve ona çok aykırı düşen bu ev de yalan aslında. Aniden, duvardaki bütün tabloların çivilerinden kurtulup yerlere düşmelerini, paramparça olmalarını, pencerelerden dondurucu kesif bir soğuğun içeriye dolmasını ve dışarıda cırcır böceklerinin şarkıları yerine köpeklerin uzun uzun ulumalarını dilerdim. Günlük, ben aşk istiyorum. İçimdeki buzların erimesini, buzdan sarkıtlarımın çatlayıp kırılmasını, kalbimin eriyip akmasını, güzellik ve tutku nehirlerinde boğulmayı istiyorum.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir