Bir kitap yazar, bir daha da sesleri solukları çıkmaz bunların diye düşündünüz; bilmiyor değiliz. Çocukluğun en güzel yaşandığı son demlermiş ülkede. Geriye dönüp bakıyorum da ne çok şey biriktirmişiz. Sosyal medya çıktı son zamanlarda. “Paylaşım siteleri” denince, en küçük çocuk biliyor artık. Bizim sokağımız sosyal, bazılarımızın oturduğu apartmanlar siteydi. Tıklamaktan fazlasına ihtiyaç duyardık derdimizi anlatabilmek için. Kafa dengi arkadaşlarımız, şimdiki favori grupların yerine geçerdi. Kılıçlar tahtadandı, tüfekler plastik ama üç boyutluydu. Kimseye zarar vermeyen yaylarımız, oklarımız vardı. Kahramanlar henüz çizgi romanlarda, güzel sesler radyolardayken uzun ağaç dallarından yaptığımız atlarımıza biner, dörtnala keyfini sürerdik hayatın. Attan düştüğümüz olmadı mı hiç? Olmaz mı! Yiğit olur da zaman zaman yorulmaz mı! Düşüp, üstümüz başımız toz toprak, dizimiz yara bere içinde, bazen ağlayarak, bazen de “acımadı ki” pişkinliğinde kalkardık. Hani derler ya, “Düşe kalka büyür çocuk”. Çok daha dolu yaşamışız çocukluğumuzu. Şimdilerde ne kızım Oya ne de Şerif’imin kızları Nisan ve Simin, bilgisayar ve televizyonlara sığdırılmış çoğu çocuktan farklı yaşamıyorlar hayatı.
Çoğu ana baba ayrıca birer seyis oldu çocuk yetiştirirken. Hayat da eskisi kadar sahici değil ki. Bu kadar seyislik niçin, kime, ne zaman gerekecek! Kafalar karışıyor günden güne. Sanal hayatlar ekildi yıllardır, sanal çocukların hasat zamanlarını yaşıyoruz. Akıl vermesini sever insanoğlu. Bir sürü fikrim de hazırda beklerken üstelik, içimden geçen şu: Herkes bugüne kadar hangi tohumu, hangi fidanı biriktirdiyse eksin bir yerlere. Daha çok güzellik, keyif, tebessüm dallarda sallansın, gölgesi olsun insanların. Çocuklar ayağını basacak bir karış toprak, çimen bulsunlar, çiçekleri koklasınlar, dalında erik, kiraz görsünler; varsın dalından düşsünler bir ayva ağacının. Hiç değilse daha sahici, daha elle tutulur olur hayatları. Artık Bursa’dayız Şerif’imle. Bir sürü yeni arkadaş, yeni site, yeni paylaşım gruplarımız var; yeni oyunlar içinde yeni kahramanlarız. Bugünlerden farkımız; elle tutulur, gözle görülür, tadı, tuzu, rengi, kokusu olan şeylerdi yaşadıklarımız. Kendinizi bulacağınız satırlarda, kendi satır aralarınızı yazacaksınız okurken. Gülümseyeceksiniz; sahici, sesli ve içten…
.