Malcolm Gladwell – Blink

Gianfranco Becchina adında bir sanat simsarı 1983 yılının Eylül ayında Kaliforniya’daki J. Paul Getty Müzesi’ne gider ve elinde MÖ 6. yüzyıla ait mermer bir heykel olduğunu söyler. Kouros *1olarak bilinen bu heykelin –sol bacağı önde ve kolları yanda duran, çıplak, genç bir erkek vücudu– dünya üzerinde ya ardından Evelyn Harrison da benzer bir yorumda bulundu. Yunan heykelleri üzerine dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Harrison, Getty Becchina ile satış işlemlerini sonuçlandırmadan hemen önce Los Angeles’taydı. Harrison, olaya ilişkin anımsadıklarını şöyle ifade ediyor: “O zamanlar küratör olan Arthur Houghton bizi heykelin bulunduğu aşağı kata götürdü. Heykelin üzerindeki örtüyü hızlı bir şekilde çekip, ‘Henüz bizim değil ama birkaç haftaya kadar bizim olacak’ dedi. Ben de ‘Bunu duyduğuma üzüldüm,’ dedim.” Harrison ne görmüştü? Aslında kendisi de bilmiyordu. Houghton ilk örtüyü çektiğinde Harrison’ın hissettiği sadece bir önseziydi, bir şeylerin ters gittiğini söyleyen içgüdüsel bir his. Birkaç ay sonra Houghton bu sefer New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nin eski yöneticisi Thomas Hoving’e gösterdi heykeli. Hoving, yeni bir şey gördüğünde aklından geçen ilk kelimeyi not ederdi ve kouros için kullandığı o ilk kelimeyi hiçbir zaman unutmayacaktı. “‘Taze’ydi – ‘taze’” dediğini hatırlıyor Hoving. Ve “taze”, iki bin yıllık heykele verilecek doğru bir tepki değildi. Geri dönüp baktığında, neden öyle bir tepki verdiğini anlıyor Hoving: “Daha önce, bu heykellerden kimi parçalar bulduğumuz Sicilya’da kazı yaptım.


Hiçbir heykel toprağın altından, sanki Starbucks’tan alınmış lezzetli bir caffè latte’ye batırılmış gibi çıkmadı.” Hoving, Houghton’a dönüp “Parasını ödediniz mi” diye sordu. Houghton’ın yüzündeki şaşkın ifadeyi bugün bile hatırlıyor Hoving. “Eğer ödediyseniz paranızı geri almaya çalışın, ödemediyseniz heykeli iade edin,” diye ekledi Hoving. Getty endişelenmeye başladı ve Yunanistan’da kouros ile ilgili bir sempozyum düzenlemeye karar verdi. Heykeli paketlediler. Atina’ya gönderdiler ve ülkenin önde gelen heykel uzmanlarını sempozyuma davet ettiler. Bu sefer heykelle ilgili eleştirilerin şiddeti daha da arttı. Harrison sempozyumda bir ara Atina Acropolis Müzesi yöneticisi George Despinis’in yanında duruyordu. Kourosa yalnızca bir kere baktı ve Despinis’in beti benzi attı: “Yerin altından çıkmış heykel gören herhangi biri, bu heykelin hiçbir zaman toprağın altında bulunmadığını söyleyebilir.” Atina Arkeolojik Topluluk yönetim kurulu başkanı Georgias Dontas, heykeli görür görmez donup kaldı: “Kourosu ilk gördüğümde benimle onun arasında bir cam varmış gibi hissettim.” Dontas’ı sempozyumdaki açıklamasıyla Atina Benaki Müzesi müdürü Angelos Delivorrias takip etti. Heykelin stili ve yapımda kullanılan mermerin Thasos’tan gelmesi arasındaki tezatlık üzerine uzun uzun konuştu. Daha sonra sıra asıl konuya geldi: Neden heykelin sahte olduğunu düşünüyordu? Çünkü heykeli ilk gördüğü anda, diyordu Delivorrias, bir “ani tiksinme” dalgası ile alabora olmuştu. Sempozyum bittiğinde katılanların büyük çoğunluğunun ortak görüşü kourosun olması gerekenle uzaktan yakından alakasının olmamasıydı.

Getty’nin tüm avukatları, bilimadamları ile birlikte ve aylarca süren titiz araştırmanın sonunda ulaştığı sonuç ile dünyanın önde gelen birçok Yunan heykeli uzmanının –heykele şöyle bir bakıp hissettikleri “ani tiksinme” şeklinde ortaya çıkan– vardıkları sonuç birbirine tamamen zıttı. Peki haklı olan kimdi? Uzun bir süre boyunca kimin haklı olduğu sorusuna bir yanıt bulunamadı. Kouros artık sanat uzmanlarının konferanslarda tartıştığı bir konu haline gelmişti. Ama sonra Getty yavaş yavaş davayı kaybedeceğine dair sinyaller vermeye başladı. Örneğin Getty avukatlarının İsveçli fizikçi Lauffenberger’e kadar itina ile takip ettiği mektuplar sahte çıktı. 1952 tarihli bir mektupta kullanılan posta kodu, ancak 20 yıl sonra yürürlüğe girmişti. 1955 yılına ait başka bir mektupta belirtilen banka hesap numarası, 1963’e kadar açılmamıştı bile. Aslında aylar boyunca süren araştırmanın sonunda varılan sonuç, Getty kourosunun Anavyssos kourosu tarzında olduğu idi. Fakat bu sonuca da artık kuşkuyla bakılmaya başlandı: Yunan heykeli uzmanları heykeli ne kadar yakından inceledilerse o kadar farklı yere ve zamana ait, farklı stillerden oluşan, içinden çıkılmaz bir potporiyle karşı karşıya olduklarını gördüler. Genç adamın ince uzun ölçüleri, Münih’teki bir müzede bulunan Tenea kourosuna çok benziyordu; özel olarak şekil verilmiş, boncuklarla bezenmiş saçları da New York’taki Metropolitan Müzesi’nde sergilenen kourosu andırıyordu. Bu arada ayakları da, tabiri caizse, “modern” görünüyordu. Sonuçta anlaşıldı ki kouros, 1990 yılında bir İngiliz sanat tarihçisi tarafından İsviçre’de daha küçük boyutta ve parçalar halinde çıkarılmış bir heykele çok benziyor. Her iki heykel de benzer mermerden kesilmiş ve ikisine de neredeyse aynı tarzda şekil verilmişti. Ancak İsviçreli kouros antik Yunan’a ait olmak şöyle dursun, 1980’lerin başında Roma’daki bir taklitçinin atölyesinden çıkmaydı. Peki, Getty kourosunun yüzeyinin sadece yüzlerce veya binlerce yılda o hale gelebileceğini söyleyen bilimsel analizlere ne oldu? Aslında her şeyin gün gibi aşikâr olmadığı ortaya çıktı.

Başka bir jeolog tarafından daha derinlemesine yapılan bir incelemede görüldü ki, patates kalıp ile sadece birkaç ayda dolomit mermer heykelin yüzeyini “yıllandırmak” mümkündü. Sonuç olarak, Getty’nin kataloğunda kourosun fotoğrafının altında “MÖ 530’lu yıllar veya günümüzde yapılmış taklit” ibaresi ile yer alıyor. Federico Zeri, Evelyn Harrison, Thomas Hoving ve Georgias Dontas –ve diğerleri– kourosa bakıp “ani tiksinme” hissettiklerinde haklıydılar. Sadece iki saniye, şöyle bir bakmakla bile heykelin niteliğiyle ilgili Getty’nin on dört ayda anlayamadığı kadar çok şey gördüler. Blink, işte bu iki saniye ile ilgili bir kitaptır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir