Nüvit Osmay – İnsan Mühendisliği Hayat Karşısında İnsanın Kendisi Ve Çevresi

İNSAN MÜHENDİSLİĞİ, Türkiye’nin bir kişisel gelişim ve yönetim kılavuzu klasiğidir. Kitap, Nüvit Osmay’ın telif ve tercüme makalelerinden oluşmaktadır. Zengin içeriği ile Türkçe’nin en çok alıntı yapılan eserlerinden biri olmuştur. İnsan Mühendisliği’nin bir özelliği de modern yönetim, eğitim ve kişisel gelişim öğreti ve uygulamalarını Türkçe’ye kazandıran ilk eserlerden biri olmasıdır. Kapsamının genişliğini ve içeriğinin zenginliğini anlamak için ‘içindekiler’ kısmına bakılması yeterlidir. “Uzanıp rasgele bir sayfa açmak ve okumak, insana öyle keyif veriyor; hem öyle şeyler kazandırıyor ki… Bu kitabı anlattım size uzun uzun. Alıntılar yaparak tanıttım… Yatağınızın başucunda bu kitap yoksa eğer, inanın çok şey kaybediyorsunuz. Çidin bir alın, karıştırın sayfalarını, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu kitap her evde olmalı…” Otuz küsur yıllık meslek hayatımda bir mühendis olarak makinelerden çok insanlarla, onların eğitimi, yetişmesi, yönetimi ile uğraştım. Şu kanıya vardım ki, en ileri otomasyon, elektronik beyinler ve şu anda daha adlarını bile bilmediğimiz, fakat laboratuvarlarda şekillenmekte olan binlerce fikir, makine ve metodlar bile insanın değerinden en ufak bir parçasını azaltamayacaktır. Filozof Spinoza’nın asırlarca önce söylediği gibi “insan için en kıymetli olan şey gene insandır.” Bu, dünyanın sonuna kadar böyle kalacaktır. Masasının başında, tezgâhının arkasında veya deney tüpünün yanındaki insanın, mesleği, kabiliyeti, karakteri ne olursa olsun, tatmin edilmesini istediği arzu ve ihtirasları, kınlabilecek gururu, bozulabilecek sinirleri ve gerçekleşebilecek ümitleri vardır. O kendi yarattığı makinenin, aletin veya tesisin bir cıvata veya transistor gibi bir parçası değildir. Bütün insani ilişkiler işte bu anlayışın bir sonucudur. Yalnız bu anlayışa varmak için insanları anlamak gerekir. Onun için de onları sevmek lazımdır. Çünkü, Goethe’nin dediği gibi “insan bir şeyi sevmeden anlayamaz”. İşçinin, memurun, amirin, şef ve liderin beraberce bir takım, bir ekip halinde çalışmaları ve belirli bir amaca yönelmeleri ancak devamlı bir anlayış ve insani problemlere psikolojik, sosyolojik, kısacası bilimsel açıdan yaklaşmakla olur. Bugünün mühendisi ast ve üst olarak beraber çalıştığı kişilerin her şeyden önce bir insan olduğunu bilmemezlikten gelemez, işte “insan ve Mühendis” ona bu konuda bazı şeyleri hatırlatacaktır. Bir eleştirmen tarihçi, Hendrik Van Loon ve kitapları için, “o bize klasik tarih öğretmez, belki pek bilmediğimiz yeni bir şey de öğretmez, fakat o bizi düşündürür ve bize tarihi sevdirir,” der. Eğer türlü makale serilerinden teşekkül eden “insan ve Mühendis” de aynı yolda ufak bir katkıda bulunursa görevini yapmış demektir. Birinci baskıdan 15 yıl geçti. Bu süre içinde garip bir şey oldu. “İnsan ve Mühendis” yalnız mühendislerin değil bütün meslektaşların, düşünmesini seven büyük bir kitlenin kitabı oldu. Onu bulmak için hâkimler, savcılar, fabrika müdürleri, tezgâhtarlar, öğretmenler, Milli Eğitim Müfettişleri, ev hanımları bile bana telefon ettiler. Artık o herkesin kitabıydı ve bunu düşünerek adını “İnsan Mühendisligi”ne çevirdik. Böylece kitap “içindekiler”e daha uygun bir ad kazanmış oldu. Bazı ufak değişiklikler dışında, onda fazla bir değişiklik yapmadık. Zaten “zaman” onu çoktan işlemiş ve süzmüştü. Ünlü yazar Steinbeck son kitaplanndan biri için şöyle der: “Bu kitap, içinde bütün bilgi ve yeteneklerimi saklamış olduğum bir sandığa benzer, o benim her şeyimdir.” Büyük bir tevazu ile ve okuyucunun hoşgörüsüne güvenerek ben de “İnsan Mühendisliği” için aynı şeyi söylemek isterim. Onda elinde hamlaç tutan kaynakçının ne kadar hakkı varsa, demiryollarında geçirdiğim ayn ayn her görevin, her âmir ve memurun, her yabancı uzmanın, okuduğum bütün yeni ve eski kitapların payı vardır. Bütün bunların yanında 20 yıldan beri öğretmenliğini yaptığım DKD (Düşün, Konuş, Dinle) kurslarının o pınl pırıl genç erkek ve kızların, “Bilim ve Teknik” dergisinin editörlüğünü yaptığım zamanda, beraber çalıştığım bütün yazar ve okuyucuların da haklan vardır. Bir ömür böyle geçti, yatağımın yanındaki küçük masanın üstünde duran bu kitap, her ümitsizlik anında bana kuvvet verdi. Onun her parçasını yeniden okudukça kendime olan inancım arttı. Bir taraftan da kusurlarımı ve toplumca kusurlarımızı daha yakından görmek olanağını buldum. Bu kadar kısa bir zamanda üçüncü baskıyı yapabileceğimizi pek tahmin etmemiştik. Bunda zamanla memlekette böyle bir kitaba ihtiyaç duyan ve onu takdir etmesini bilen bir çevrenin büyümüş olmasının çok büyük bir rolü olmuştur. Bilindiği gibi eskiler “Marifet iltifata tabidir.” derlerdi. Belki ikinci bir neden de, 21 yıldır bütün güçlüklere rağmen devam edebilen ve 3.000’e yakın mezun veren DKD kurslarının büyük katkıları olmuştur. Biz, gerek DKD kurslarında ve gerek bu kitabımızda gençlerin düşünebilmelerini ve kendi kendilerine hakikati araştırmalarını teşvik etmişizdir. Hani garip bir söz vardır: “Düşünmek günah işlemeye benzer, insan onun zevkini bir kere tattı mı, artık ondan bir daha vazgeçemez.”

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir