A. Meutes, J. Bossert – Gündelik Yaşamda Zen

Zen’i deneyimlediğim ilk haftasonunda öğretmenimin bana söylediği işte buydu. Üniversitede Çin dili öğrenimi görürken Çin kültür ve dinleriyle ilgilendiğim sırada Ch’an (Japoncada Zen) ile de karşılaşmıştım elbette. Uygulamaya ise o haftasonu eve döndüğümde başladım: Otururken otur. Oturma çalışması yaptım, bir çocuk gibi doğalca oturma. Yıllar boyunca içime işlemiş olan acılar dağılıp gitti bedenimden. Yürürken yürü. Bedenim adım adım yürümeyi öğrendi ve adımdan adıma yeniden dikleşti. Zazen oturuşuyla, yürüme meditasyonu olan kinhin’deki bilinçli yürüyüşle bedenin kendiliğinden iyileşmesi, aynı anda zihnin de adımdan adıma, bir soluktan diğerine yavaşça sükunet bulması benim için bir mucizeye tanık olmak gibiydi. Eski Çin ve Japon Zen ustalarının, hiçbir- şey öğrenmemize gerek yok, dediklerini öğrendim. Bilgelik yazıtlarını okumaya gerek yok, birşeyi başarma ya gerek yok, başarı kazanmaya gerek yok. Farkındalık- la çalışmak ve davranmak yeterli. Zen ruhu, sabahtan akşama, akşamdan sabaha, saatten saate, andan ana hergünkü yaşamın ruhudur. Zen zihni, bir nefesten diğerine başlangıç zihnidir, başkaca da hiçbirşey değildir. İşte bunun için: Otururken otur, Yürürken yürü, Çalışırken çalış. Hepsi bu – bu, Zen.


Bu kitap, Zen’i, başlangıç zihnini hergün nasıl uygulayabileceğinizi göstermeyi amaçlıyor. Adelheid Meutes-Wilsing GÜNDELİK YAŞAMDA ZEN Zen Nedir? Günün birinde bir keşiş, Zen ustası Joshu’ya sormuş: “Zen nedir? Lütfen öğret bana” demiş. “Kahvaltı ettin mi?” diye sormuş Joshu. “Evet, Usta ettim”, demiş keşiş. “Öyleyse,” demiş Joshu, “git, çanağını yıka.” Zen özel birşey değildir. Zen sizin dininizdir, benim dinimdir. Japonların dinidir Zen. Kızılderililerin, İslam’ın dinidir. Bir felsefedir Zen. Eflatun’un ve Schopenhauer’in felsefesidir. Zen, Japon Samurayların, Karl Marx’ın felsefesidir. Bedenimizdir Zen. Bedenimizin duruşu, bedenimizin çalışmasıdır, bilgisayarın tuşlarında gezinen par- maklarımızdır. Zen, bisiklete binerkenki ben’dir.

Gülüşü- müzdür Zen, ağlayışımız, nefretimiz, sevgimiz, yası- mızdır. Zen davranışımız ve davranışımızın gözlemidir. Aydır Zen, ağaç ve güneş batışıdır, ilkbahar, yaz, güz ve kıştır. Zen, çiçekleri vazoya yerleştiren kadındır. Ustanın çay içişi, Koan’ına çalışan öğrencidir Zen. O halde Zen’in özü hiç de olağandışı birşey değildir. Zen, hergünkü yaşamın ta kendisidir, hergünkü yaşam ise bir yöntem değildir. Zen, herbirimizin kendince gerçekleştirdiği farkındalık eylemidir. Yine de, otururken, yürürken, yatarken ve ayakta dururken bedenimizin aldığı biçim, farkındalığın, zihin ve ruh huzurunun “giriş kapısıdır”. İlerideki bölümlerde evinizde ya da bir grup içinde uygulamanız için geleneksel oturma ve yürüme çalışmalarını ayrıntılarıyla göstereceğiz. “Hedef Yolun Kendisidir” Her insanın Zen ile ilgilenme, Zen’i uygulama nedeni farklıdır. Kimi yaşamın anlamını arar. Bir başkası, toplumumuzun koşuşturması içinde huzuru bulmak ister, işyerinin, aile hayatının gerekleriyle başederken daha rahat olmanın yollarını araştırır. Daha sağlıklı bir yaşam ve hayatın karmaşıklığı içindeki yalınlığın ardındadır kimi ya da artık çevresindeki insanların yaşam anlayışına aykırı düşmüştür, destek arar. Bazısı, çevre kirliliği ve bunun yaşama yönelttiği tehdit ile öylesine korkuya kapılmıştır ki, bir çıkar yol bulmak amacıyla dünyanın bu durumunu daha derinden anlamak ister.

Kimi de kendinde ve çevresinde barışı arar. Yaşama o an yönelttiğiniz soru ne olursa olsun, bu sizin Zen yoluna giriş kapınızdır. Yanıtını aradığınız soruyla başlayabilir ve gündelik yaşamda yolunuzu bilinçle, etkin ve farkındalıkla yürümenin alıştırmasını yapabilirsiniz. Zen yolunun sizi eşsiz, yinelenmez yaşam yolunuza götürdüğünü deneyimleyeceksiniz. Sizin yolunu zun olağanüstülüğünü yaşamınızın her anında duyumsayacaksınız. Zamanla her soluk alışta gülümser olacak yüzünüz. Çünkü Zen yolu sizi bedensel ve ruhsal sağlığa, yaşam amacınız ile uyum içinde oluşa, hoşgörüye, yaşamınıza ve tüm evrene saygıya, her durum ve anın tüm gerekleri karşısında dinginliğe ve uyanıklığa götürür. Herşey karşısında iyiliksever ve yumuşak, etkin ve anlıksal, yalın ve minnet dolu kılan sakinlik ve huzuru kendi içinizde bulacaksınız. Yüce olan herşey yalındır, der Goethe. Zen yolu da yürümesi kolay, ama gün be gün, adım adım bir başımıza yürümek zorunda olduğumuz için yine de öylesine zor bir yoldur. Kimse bizim için yürüyemez, yürüyüşümüzde bize yardım da edemez. Bunu biz yapmak zo- rundayızdır, andan ana, hergün. Bir Japon Zen tapınağında güz zamanı genç keşiş adayına Zen bahçesine düşen yaprakları temizleme görevi verilmiş. Yaşlı bir keşiş duvara dayanıp onu izlemeye koyulmuş. Tefekkür halinde geçen bir saatlik çalışmanın sonunda genç keşiş görevini tamamlamış.

Artık tapınağın kapıları açılabilir ve konuklar Zen bahçesini hayranlıkla gezebilirlermiş. Yaşlı keşiş genç keşişe, işini, çok güzel yerine getirdin, övgüler üstüne olsun, demiş. Sonra yavaşça akçaağaca doğru gitmiş ve dallarda kalan yapraklar da dökülüp çakılları yeniden örtene dek bütün gücüyle sarsmış ağacı. Kıssadan çıkacak hisse şu: Zen’in hedefi yoktur, gündelik yaşam yoludur hedef. Zen’in Anlamı Nedir? Farkındalık Çalışması Adamın biri Ikkyu Usta’ya sormuş; “Usta, bana en yüce bilgeliğin temel kurallarından birkaçını yazar mısınız?” Ikkyu fırça ve kağıda sarıldığı gibi yazıvermiş: “Dikkat”. “Hepsi bu mu?”, diye sormuş adam, “eklemek istediğiniz başka birşey yok mu?” Bunun üzerine Ikkyu “Dikkat, Dikkat”, yazmış. “Ama”, demiş adam oldukça sinirli, “eklediğin şeyde gerçekten çok derin, anlamlı birşey görmüyorum”. Bunun üzerine Ikkyu fırçayı alıp “Dikkat, dikkat, dikkat”, yazmış. Öfkeyle sormuş adam: “Ne anlama geliyor ki bu “Dikkat” sözcüğü Tanrı aşkına?” Usulca yanıtlamış Ikkyu: “Dikkat, dikkat demektir.” Zen, andan ana atlamamak, an’da yaşamak, aynı zamanda an’ı yargılamamak demektir. İyi mi, kötü mü, hoşuma gidiyor mu, gitmiyor mu? Sadece an’ı algılamak, onu yaşamaktır sözkonusu olan. Olan, olduğu gibidir. Bir örnek: Sabah evden aceleyle çıkarken, Tanrım, çok geç kaldım, diye düşünmemle birlikte yeni iş günü gözümün önünden geçiverir, dünkü gün yinelenir, gelecek haftasonu belirir. Birden ışık yanar; kırmızı! İşte o an içimde olup bitenin ayırdına varırım. Bilirim ki bu sabah birçok anı şimdiden kaçırmış, gerçekten yaşama- mışımdır.

Telaşla evden çıkarken kapıyı gürültüyle çarptığımı bile farketmemişimdir. Zen’in farkındalık çalışması, kapıyı gürültüyle çarptığımda bunu bilmemdir. Sözkonusu olan, bunun iyi ya da kötü olması değildir. Başka bir zaman sinirli değilimdir, sakin ve bilinçli bir şekilde çıkarım. Soluğuma ve adımlarıma dikkat ederim. Kapıya dikkat ederim. Ahşabını görür, soğuk tokmağını henüz sıcak olan elimde hissederim, kapıyı açar ve sağ elimde çanta olduğu için bunu sol elimle yaptığımı bilirim. Dışarı çıkar, kapının ardımdan yavaşça kapandığını farkederim. Soğuk sonbahar sisini hisseder, üşürüm. Bir başka farkındalık alıştırması, arabaya biniş ve araba kullanış sırasında alışkanlıkla yerine getirilen her bir hareketi bilincine vararak algılamak, nefesimin devinimlerimi nasıl izlediğini gözlemlemek olabilir. Soluk verirken kontakt anahtarını yerine sokarım ya da kemerimi bağlarken soluk alırım. Yahut sözgelimi yağmur yağarken sileceklerin ritmine uygun soluk alıp veririm. Gündelik yaşamda, farkındalık alıştırması olarak oyun oynarcasına yararlanabileceğimiz sayısız hareket vardır. Siz de günlük yaşamınızın içinden alıştırma fırsatları yaratabilirsiniz. Alışkanlık ve dikkatsizliği aşmak için kısa bir süre önce yeni bir alıştırma buldum.

Kapıyı her kilitleyişimden sonra araba anahtarını ceketimin sağ cebine farkına vararak koymaya çalışıyorum. Bu belli anı ne kadar sık kaçırdığımı tahmin edebilirsiniz. Yine de bu anlara yoğunlaşmak iyi bir Zen çalışmasıdır. Gündelik yaşamın tüm bu binlerce küçük alışkanlığını bilinçle deneyimlemek, bilinçle yapmak, bilinçle yaşamak, insanın her bir davranışta, her harekette beden, zihin ve ruhu ile bir bütün olması – işte budur Zen. Zihni Sakinleştirmek Bankei çok ünlü bir Japon Zeri ustasıymış. Günün birinde, Samuray olmuş bir Zen öğrencisi gelip yakınmış ona; “Efendim, iç dünyam öylesine denetimsiz ki. Zihnimi nasıl sakinleştirebilirim?” “Çok tuhaf birşeyin varmış”, diye yanıtlamış Bankei, “göster bana yatışmak bilmez zihnini. Denetimsiz özünü getir bana. Çok ciddi bir sorunun var! Olağandışı birşey!” “Bunu size şimdi gösteremem” demiş Samuray. “Peki şimdi gösteremezsen ne zaman gösterebilirsin?” diye yeniden sormuş Bankei. “Bilmiyorum. Hiç beklemediğim zamanlarda öyle oluyor”, diye yanıtlamış Samuray. “O halde bu senin kendi gerçek doğan değil”, sonucuna varmış Bankei, “eğer olsaydı, huzursuz, denetimsiz zihnini bana her an gösterebilirdin. Ama bu böylece senin gerçek doğan olamaz. Doğduğunda ona sahip değildin, onu sana veren anan baban da değil.

Git ve bunun üzerine düşün”. Birkaç yıl önce Kaliforniya’da bir Sesshin’i (yoğun çalışma oturumu) ziyaret ettim. Çalışmadan sonra Palm Springs’de müzeye gittik. Kafalarında teyp olan iki insan yontusu vardı. Hiç durmadan birbirlerine kafa sallıyorlardı ve kafalarındaki teypler durmadan çalışıyordu. Birden farkına vardım, evet, bizim kafamızda da işte böyle hiç durmadan dönen bir teyp var. Karşınızdakine bakıyoruz, komşumuza, yakınlarımıza ya da evde yatağa uzanıp dinleniyoruz, ama kafamızda bu teyp sürekli çalışıyor. Zihnimiz huzursuz. Ama huzursuzluğunun nedeni dış sesler ya da gürültü değil. Zihnimizi huzursuz eden biziz. Zihin dışardan tedirgin edilmez, bir uçağın ya da otoyolun gürültüsüyle, iş yerindeki sesler ya da dışar- da oynayan çocuklarla huzuru kaçmaz. Hayır. Biziz akıp giden konuşmalar, beklentiler, düşünceler, çatışan duygular, yargılamalar ve tavır alışlar ile teybi kafamızda döndüren. Kendimizi içsel olarak “boş” hissettiğimizde ise gider televizyonu açarız ya da gazeteyi alırız elimize. Gece olur, bu kez düşler gelir… Zihni sakinleştirecek bir Zen alıştırması, hemen şimdi deneyebileceğiniz gibi nefes alıp verişin gözlemidir.

Havanın bedeninize girişini, sonra yeniden dışa akışını gözlemleyin. Geleneksel Zen oturuşu olan Zazen’de nefes verişin sadece 10’a kadar sayılması bile işe yarar: hm-l, hm-2, hm-3,…, hm-10. Sonra bir kez daha başlayın. Ya da her bir soluk alıp verişte sayın: l-l, 2-2,3-3,…, 10-10; bitirdikten sonra yeniden l’den 10’a kadar ya da 10’dan geriye doğru sayın. Daha 4’e bile gelemeden yapacağınız tatilin düşüncesine dalacaksınız belki. Farkına varınca, dikkatinizin kaymasını yargılamaksan l’den başlayarak nefesinizi saymaya geri dönün. Yargılamayın, çünkü düşünceler, geçip giden beyaz bulutlar gibidir. Bu alıştırmanın bir hedefi olduğunu düşünmeyin. Zihin, bu alıştırma yardımıyla davranış, yaşanan an ve bu anda yapmakta olduğumuz şey üzerinde yoğunlaşmayı öğrenir. Soluk alır, ayağımızı yere basarız. Zihin yatışır. Artık geçmişe kaymaz, geleceğe doğru bir gezintiye çıkmaz. An’ı kaçırmaz, yargılamaz. Bu da zihni sakinleştirmektir. Nefesin sayılışı ile gözlemlenmesi bize burada yardımcı olur.

Davranış ve nefes üzerine yoğunlaşmak, zihni yatıştırır. Harekete Odaklanmak Bir Vinaya öğretmeni Zen ustasına sormuş; “Gündelik yaşamında Zen’i nasıl uygularsın?” Yanıtlamış usta; “Acıktığımda yerim. Doyduğumda çanağımı yıkarım. Yorgunsam uyurum.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir