Abdülbaki Gölpınarlı – Hacı Bektaş Veli Vilayetname

Hacı Bektâş-ı V elî Vilâyet – Nâmesi’ne göre de Hacı Bektâş, Seyyid Gazi’yi ziyaret etmiş, hattâ metan o vaktedek şüpheliyken emmi ziyaretiyle gerçekleşmiş, bu mezar hakkında Mmmf e gönlünde bir şüphe tajmamıgto (metin, 163. a ve devamı). Seyyid Gazi’ye, «Esselâmü aleyküm suyum başı» diye selâm veren Hacı Bektâş, ondan, «Aleykümüsselâni iMim şehrüm» diye cevap almıştır (165. a). Gene bir ziyaretinde Seyyid Gazi’nln bâtını, yâni maneviyeti, Hacı Bektâs-ı sığın şeklinde karşılamıştır (194. a). Vilâyet – Nâtne’de Hacı Bektaş’m Kutbüddin Haydariı tutsaklıktan knrtanşı, Bedahşan İlini zaptedişi kahramanlık nnsnrHnım da ihmal edilmediğini gösterir. Hâsılı Hacı Bektaş Vilâyet – Nâmesi, Hamza – Nâme, Müslim – Nâme, Battal Gazi, Dânişaaend Gazi destanlan ve Şallak-N âm e gibi epik edebiyatmuzda din tesiri atomda meydana gelmiş eserlerden biridir. Ba hükme vardıktan sonra bn eserlerdeki müşterek esâsları tesbit edebiliriz % 1) Bh kitaplar, Otman Baba Vilâyet – Nâmesi müstesna, dilden dile düşen, ağızdan kulağa ve hâfızaya giren, çoğu olağanüstü olayların, kahramanın ölümünden bir hayli zaman sonra birisi tarafından kaleme almmasiyle meydana gelmiştir. 2) Otnmn Baba V ilâyet-N âm esi de dahil, ba. kitaplardaki dil, devirlerinin halk dilidir. Arapça, Farsça kelimeler, hele terkipler, pek azdır; bunlar da ancak klişeleşmiş, halk diline girmiş kelime ve terkiplerdir. 3) Tahkiye tarzı tamamiyle halk hikâyecilerinin, halk masalcılarının tahkiye tarzıdır, 4) Olaylarda masal unsuru hâkinıdir.^Kahramaıım bir bağınşıyle yüzlerce, binlerce kişi ölebilir. Eren, denize seccadesini, yahut postunu serip üstüne oturur, karşıya geçer.


Geçince de seccadesini, postunu, bir ucundan tutup silker, omuzuna atar, yürür gider. Sırası gelince doğan, şahin, güvercin donuna girer, icap edince silkinir, insan olur. Bir anda, birçok yerlerde görünür. Vakit namazını Kâ’be’de kılar, göz yumnp açıncayadek bulunduğu ile, döner. Ateşe girer, yanmaz. Suda kaynar, ölmez. Taşa basar, ayakları gömülür, iz olur. Gerekirse taşı hıyar gibi.keser, dağı saman çöpü gibi nefesiyle uçurur.’ Kayayı hamur gibi yoğurur, oturduğu yerde başını hırkasının içine çeker, denizdeki gemiyi kurtarır; yenlerini silker, diri balıklar düşer, şüphe edenler donakalırlar. Taşlar kera-‘ metine teaıkhk eder, hayvanlar keremiyle dile gelir, kayalar yürür. Yırtıcı hayvanlar, onun bir bafcışıyle ya râmolur, ya taş kesilir. İradesi, tabiat kanunlarının üstündedir. Dileğiyle olmayacak şeyler olur. Zaman içinde zaman, mekân içinde mekân yaratır.

Ona göre yok, yoktur, olmaz, olmaz. Onun doğuşu bile bir kerametin sonucudur, ölümüyse âdete uymaktan ibarettir^ 5) ı(Biitiiii bu olağanüstü olaylar, müsbet düşünemeyen insanın dileyip yapamadığı şeylerdir. Bu bakımdan bir erene âtfedüen keramet, bir başkasına, düğer bir erene, bir başka velîye de atfedilebilir. Olay, ya aynıdır, yahut pek az V değişir. Yalnız yer ve şahsiyetler ayın değildir; aradaki fark ba kadardır. Bu ayniyette ntezhel in, hattâ dinin hiçbir ilgisi yoktur. Hristiyan azizi de ejderha öMürtir,^fflisIniî:an azizi de, Budist azizi de. Hristiyan azizi de şa veya ba hayvanın donun; s_ girer. Müslüman azizi de, Budist azizi de. Hepsi denizden geçer, havada uçar. Ba olağanüstü daylan ören, din, mezhep değildir. İptidaî düşüncedir, met; ıfizik inançtır, refah ve huzur dileğidir, çocukça istektir. Bn hususlarda da k şioğtu, kim olursa olsun, nerede ve hangi dinden bulunum bulunsun, iptidaî devirlerde aynı düşünceye sahiptir, aynı inanca bağhdir, aynı şeyleri ister^ 6) Otman !Saba Vilâyet – Nâmesi müstesna,^biitün ba kitaplarda zaman ve mekân kayd ı yoktur. Çeşitli zamanlarda yaşayan, birbirlerini görmelerine imkân bulanmayan kişiler, aynı zamanda, aynı mekânda haşir neşir olurlar. Bu, bizim erenlerde böyle olduğu gibi Hristiyan, yahut Budist azizlerinde de beyledir.

Çünkü deliğim iz gibi düşünce miisbet değildir, İnanç fizik üstüdür, dilek çocukçadır; elbette sonuç aynı olacaktır^ A ltı maddeyle hulâsa ettiğimiz iç ve dış örgü, adlarını sıraladığımız kitapların hepsinde aynıdır; ancak işaret ettiğimiz gibi Otman Baba V ilâyet-N âmesi, kendi d erişi Küçük Abdal tarafından yazıldığı için bn kitapta gene olağanüstü olaylar bulunmakla beraber tarihî bakımdan o derece aşırı hatalar, ayrı yerlerde vej ayn yüzyıllarda yaşayan erenlerin aynı yerde ve aynı zamanda haşir neşir oluşu gibi akla sığmaz şeyler yoktur. Bütün Jbo iözlerden sonra şu soruyu sorabiliriz: Bu kitaplarda doğru bir şey yok mu? Tarih bakımından bu kitaplardan faydalanamaz mıyız? Bu soruya şöyle -cevap verebiliriz ; Bu kitaplardaki olayların bir çoğu, olmayacak şeylerdir.’ Çocukça, safça düşüncenin mahsulüdür. Meselâ, Batiâl – Nâme’de, Muhâmmed Peygamberin alemdarı AbâiUvehhah Gazi,^birgün Peygamberin tükürüğünü yutuyor. Fakat tükürük boğazında âdeta bezleşiyor, yatamıyor, orada kalıyor. Aynı zamanda Peygamber, ona bir de mektup yeriyor. Benim soyumdan Seyyid Battâl’a bu emanetleri teslim et diyor. Abdülvehhab, Hamza’nın atim, gürzünü, İsbak Peygamberin çukalmı, Davud’un zırhını da alıyor (Battal Gazi Destanı, Üniv. nüs, 2. a – 4. b). Uzun yıllardan sonra bunları ve Peygamberin ağzıyârini, yâni tükürüğünü Seyyid Bsttâl’a feslim ediyo#^(aynı, 19. a – b). Aynı menkabe, gûya gene esbaptan olan i Iralan Baha’yla Ahmed Yesev! arasında geçer. Peygamber, cennetten gelen hurmalardan birini Arslan Baha’nın ağzına verir, ağzının yârini de sunar; banlan Hâee Ahmed-i Yesevî’ye ulaştırmasını tenbih eder, onu nasıl bulacağım da bildirir.

Vakti gelince Arslan Baba, bu emanetleri Hâee Ahmed-i Yesevî’ye ulaştım* (M. Fuat Köprülü: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 32,-33).

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir