Adam Zeman – Bilinc Kullanim Kilavuzu

Bu kitabı deneyimi, beyni veya bu ikisi arasındaki ilişkiyi merak eden herkes için yazdım. Bu ilgiler birçok şekilde ortaya çıkabilir: Kitabı, eğitimi ne olursa olsun, herkesin anlayabileceği şekilde yazmaya çalıştım. Deneyim ve beyin hakkında bilimin ne söylediğini merak eden genel okur için bilimsel terim ve fikirleri ilk ortaya çıktıkları yerlerde açıklamaya özen gösterdim. Özellikle 2. Bölüm sinirbilim konusunda kısa, tanıtıcı bir bölüm; konuyu yakından bilenler bu bölümü atlayabilir. Bilinç biliminin veya felsefesinin bilinmeyen yönleri hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen tıp, psikoloji veya felsefe öğrencileri ile bu alanlarda çalışanlara kitabı daha yararlı kılmak için konuyla İlgili yeterince zengin açıklamaya yer vermeye çalıştım. Gerekli yerlerde okura aşina olmadığı sözcüklerin anlamlarım hatırlatmak amacıyla hazırlanmış, ama bilim insanlarının pek aşina olduğunu bile bile konmuş sözcüklerin de bulunduğu bîr Sözlükçe de var. Notlarda olgusal iddialara dair ayrıntılı referanslar veriliyor, ara sıra da ana metinde daha ayrıntılı tartışmanın yersiz kaçacağı noktalara açıklama getiriliyor. Her bölümün son kısmında bölümle ilgili bir özet yer alıyor. Bu özet bölümleri ekledim, çünkü okurken elimin altında bir sürü kılavuz olmasından hoşlanırım ben şahsen. Sadece bu bölümlere bakan aceleci bir okur kitabm neyle ilgili olduğu hakkında fikir sahibi olacak (daha da fazla okuyup okumayacağına karar verebilecek), ama ne yazık ki bütün eğlenceyi kaçıracaktır. Kitabın ana fikirleri konusunda kısa bir tarif istiyorsanız, Giriş bölümünün son kısmına veya Sonsöz’e bakın. Teşekkür Aktif volkan sıraları yer kabuğu içindeki fay hatlarının yerini belli eder. Bilinç konusundaki sürekli artan ilgi patlaması ise insani düşüncenin fay hattında gerçekleşir. Kabaca söylemek gerekirse, insani düşüncedeki bu çatlak bilim dalları ile sanat dallan, beden konusundaki çalışmalar ile zihin konusundaki çalışmalar arasında uzanır.


Beynimizin içinde olup bitenlerin zihnimizden geçen şeylerle bağlantılı olduğu açık da, bu ikisi tam olarak birbiriyle nasıl bir ilişki içinde? Yüz yıla yakın bir süredir gelişmekte olan beyin bilimi bu çatlağı daha da görünür bir biçimde ortaya çıkarmış ve bu İki yakayı birleştirecek bir köprü kurmamızı sağlayabilecek bazı yolların olabileceğini ima etmiştir. “Bilinç sorunu”, modern deyimle “zihinbeden” sorunu bu fay hattındadır. Bu kitap bu fay hattının derinliklerinin haritasını çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu sorun yirmi yıldan fazla bir zamandır ilgimi çekiyor. Bu sorunun sürekli karşıma çıktığını söylesem yeridir. Okuldayken İngilizlerin doğa bilimleriyle edebiyatı ayrı tutma eğilimlerinden uzak durdum, ama deyim yerindeyse, sabah Shakespeare, öğleden sonra da Newton okumak, o genç zihinde bazı sorulann ortaya çıkmasma neden olmuştu: Yani, mekanikçilerin tarif ettiği dünya Shakespeare’ in “kendine ait bir mesken ve bir isim” verdiği düşünce ve deneyim alanıyla nasıl bir ilişki içindeydi? Gençliğimden beri bu konu zihnimi hep meşgul eder. Kafamı kurcalayan bu muamma beni felsefeye, psikolojiye, nihayet tıbba yöneltti, ama muamma daha da derin bir hal aldı. Nörolog olarak çalışırken ayak karıncalanmalarından zekâ geriliğine kadar, hastaların meleke ve davranış! armdaki çeşitli düzensizliklerle karşılaşıp da bunların sinir sistemi içindeki kaynağını belirlemeye çalışırken, aynı sorunla her gün karşı karşıya kalırım: Beyinlerimizde meydana gelen olaylar zihinlerimizdeki 18 BİLİNÇ, KULLANIM KILAVUZU olayları nasıl meydana getiriyor? 100 trilyon sinir hücresi bilinci nasıl meydana getiriyor? Kısacası, neden bilinçliyiz? Bu kitabı kısmen bilinçle ilgili kişisel merakımı tatmin etmek, kısmen de hem bilinç bilimine hem de bilinç felsefesine, hem “mekaniğe” hem de deneyime hakkını verecek, bilince giriş niteliğinde bir çalışmanın gerekli olduğunu hissettiğim için yazdım. Yakın zamanlarda bilinçle ilgili çıkan yazılar, ki bazıları muhteşem yazılardır, polemik amaçlı yazılmış, konuyu parçalı ele alan yazılardı: Çatışan görüşler arasında mümkün olduğunca hakkaniyetli bir denge kurmaya, bilinç sahasınm ana hatlarını ortaya çıkarıp güvenilir bir haritasını çizmeye çalıştım. Kitabı yazarken, farklı konularda yazılmış, mükemmel bir bütünlüğe ve anlaşılırlığa sahip birçok kitabı model aldım. Onların anlaşıIırlık derecesini bir nebze olsun yakalayabİldiysem ne mutlu bana. Yararlandığım kitaplar şunlardı: Richard Gregory, Eye andBrain; Ernst Gombrich, Art and Iîlusion; Jeffrey Gray, Pschoîogy ofFear and Stress ve Dick Passingham, The Human Primate. Kitapta, benimkine yakın konularda çok iyi şeyler yazmış olan Oliver Sacks, Stephen Gould ve Danİel Dennett’e sık sık göndermede bulunuyorum. Bu kitap kaçınılmaz bir biçimde eklektik. Hatasız olması için elimden gelen gayreti gösterdim, ama her şeyi kapsayamayacağının da farkındayım.

Bölümleri bazen birkaç kez gözden geçiren dostlarımın, Öğretmenlerin ve meslektaşlarımın yardımını gördüm: Rebecca Ayl ward, Peter Brown, Janet Carsten, Anthony Grayling, Andrew Glenerster, Sally Laird, Andy Lawrence, Andrew Lydiard, David Parkes, Dick Passingham, Matt Ridley, lan Robertson, Timothy Sprigge, James Tickell, Alain Townsend, Sophie ve Anthea Zeman. Dünya genelinde bilinç konusunda oluşmuş olan sozdağanyla ilgili özgül öneriler Charles Jedrej, Sally Laird ile Judit Osman-Sagi’den ve Susan Whitfield’in aracılığıyla Yi-Bin Ni’den geldi. Profesör Gareth Jones anestezinin etkisi altındaki kişilerin bilincinin değerlendirmesi konusunda, Dr. Colin Mumford da havacılık tıbbı konusunda beni eğittiler. Fikirlerine başvurduğum, bu kitabı ortaya çıkaran ilgi ve meraklarımı kamçılayan kişileri de anmak isterim: Jim Cogan, John Field, Collin Harris, Jonathan Glover, Alan Cowey, John Oxbury, Ed Thompson, Anita Harding, John Hodges ve Charles TEŞEKKÜR 19 Warlow. Oliver Davies, Daniel Johnson, Oliver Letwin, David Mitchell, Charles Target, Crispin Tickell, Alex ve Zbynek Zeman’Ia yıllardır yaptığım sohbetler bilinç konusundaki heyecanımı katmerlendirdi. Norfolk ve Norwich Hastanesi ile Edinburgh Western General Hospital’deki kütüphanecilerin sonsuz yardmılarım gördüm. Four Corners’teki kameriyeyle Acharonich’İn sağlam duvarları güzel bir sığmak sundular bana. Yale University Press’in editörü Robert Badlock gibi sempatik ve geniş bir hayalgücüne sahip birini bulduğum için şanslı addediyorum kendimi. Yaie Üniversitesinden Kevİn Brown, Canİdida Brazil, Diana Yeh ve Hazel Hachinson ile Edinburgh Üniversitesi’nden Elaine Lord hiçbir yardımı esirgemediler benden. Uzun oluşum süreci boyunca bu kitabın ortaya çıkmasına sabırla katkıda bulunan Anthony Gayling’e ve kocasının kargacık burgacık el yazısına katlanıp yazdığı her şeyi yılmadan okuyan Rebecca’ya mahsus teşekkürlerimi sunarım. Söylememe bile gerek yok, müteakip sayfalardaki hatalar tümüyle bana aittir. Giriş Dünya… salt varoluşuyla tezahür etmez. Tezahürü bu dünyanın çok özel bölümlerinde meydana gelen çok Özel şeylere bağlıdır, yani bir beyinde gerçekleşen belirli olaylara. Son derece acayip bir imadır bu… Erwİn Schrödinger1 Yağmurlu bir güne dair iki eskiz Bu satırları yazarken yağmur damlalarının çimenlik üzerinde çıkardığı pıtırtıları seçebiliyorum.

Pencereden içeri gri bir ışık süzülüyor. Şöminedeki ateş hani hani yanıyor, havaya odun dumanı kokusu yayıyor. Koltuğum sert, dikkatimi işimden ayırdığımda koltuğun kollanmn dirseklerime yaptığı baskıyı, hasır oturma yerinin beni tarttığını, ayaklarımın taş zemin üzerinde karşılaştığı direnci hissediyorum. Kahveden bir yudum alıyorum, ılık, kekre, ama sütün de etkisiyle tatlı. Yanan ateşe rağmen İngiltere’nin bu yaz günü soğuk, tenim soğuktan hafifçe diken diken oluyor. Kızımız ateşin önünde uyuyor: Kımıldandığını, uykusunda inlediğini duyabiliyorum. Dışarıda, deniz havasında tuz, dağılan bulutlarda bir gökkuşağı vaadi var. Görme, duyma, tad alma, koku ve dokunmaya dair bu tür niteliklerden daha gerçek ne olabilir bizim için? Bu tür duyumlar bildiğimiz en gündelik, en inkâr edilemez şeylerdir. Dünyamız onlarla doludur, bizim dünyamız onlardır. Şimdi de aynı şeylerin farklı bir tasvirine bakalım. Tasvir noksan, ama tasvir olma özelliği açıkça hissettiriyor kendini: 22 BİLİNÇ, KULLANIM KILAVUZU Çeşitli enerji biçimleri bir organizmayı etkiliyor. Görünmez parçacıklar havada titreşiyor, kulak içindeki, deniz kabuğu gibi kıvrımlı bir zarda rezonans oluşturuyor. Bu organizmanın gözü içindeki başka bir duyarlı zar, gözün korneasıyla merceğinden geçen çok miktarda ışınımı massediyor. Yanan odundan salınan ve havada uçuşan moleküller organizmanın burnundaki tamamlayıcı moleküllere sürükleniyor, onlarla tam anlamıyla kenetleniyor. Organizmanın derisinin yüzeyine uygulanan kuvvetler, derinin hemen altındaki mikroskobik yapıları deforme ediyor.

Bütün bu karşılaşmalar tek bir ortak sonuca neden oluyor. Organizmanın kulaklarından, gözlerinden, burnundan ve derisinden beyne giden sinirlerdeki elektriksel faaliyeti değişime uğratıyor. Bu durum bu sinirlerin birbirleriyle iletişime girdiği sinir uçlarındaki kimyasalların salıverilme biçimlerini değiştiriyor. Organizmanın beynine giden sinirler muazzam sayıdadır ve bunlar baş döndürücü bir karmaşıklıktaki örüntüler içinde dallanıp budaklanır, iç içe geçerler. Bazı yollar tekrar ayrılarak hareket veya salgı (burun yollarına ulaşan bazı kahve moleküllerinden sonra oluşan salya salgısı örneğin) oluşturmak üzere kaslara veya salgı bezlerine giden sinirlere yönlenir. Ama bu organizmanın sinir sistemi boyunca hızlı bir biçimde gerçekleşen bu yolculuklar istisnaidir: Dönüp dolaşıp tekrar aynı yere çıkan döngüsel yollara çok daha sık rastlanır. Bu yollar, moleküllerle kuantumların etkisi sayesinde beyinde gerçekleşen faaliyetin karmaşık bir akıbete sahip olmasmı sağlar. Bazı faaliyetler bir süre yankılandıktan sonra hiç İz bırakmadan yok olur gider. Bazıları sonunda harekete neden olur: İlk paragrafta okuduğunuz sözcüklere dönüşen olaylar dizisinde çok küçük bir rol oynamıştır bu. Bazılarıysa geçtikleri yollarda cılız da olsa kalıcı izler bırakır ki daha sonra aynı uyanm bundan biraz farklı yolları tekrar uyarabilsin. Bir bilim insanı aynı olayı bu şekilde, yani birinci paragrafta tasvir edilen “içeriden görüş”tekinden daha açıklayıcı olduğu söylenebilecek bir şekilde böyle izah ederdi. Ama bütün o keskin görüsüne rağmen bu izah şekli tam da birinci izahta bize son derece gerçek gelen deneyim niteliklerini dışlar. “Beyinde gerçekleşen belli olaylar” dan yola çıkarak o zengin deneyim çeşitliliğini, odun dumanını, gökkuşağını meydana getirmek için ne tür bir simya gerektiği konusunda bize bir şey söylemez. GİRİŞ 23 Bu İki eskizin neden olduğu ikilem hareket noktamızı oluşturuyor. Biri zihnimizin içinden neler geçtiğini tarif ediyor, diğeri beynimizin içinde neler olup bittiğini.

İkisi de hayatımızla ilgili hakikatin hayati yönlerini yakalıyor gibidir, ama bu İki olay zinciri arasındaki ilişki son derece akıl karıştırıcıdır. Çok fazla kayba uğramadan bu tasvirlerden birinden vazgeçebilir miyiz? Derdimizi daha iyi anlatmak için her ikisine de ihtiyacımız olduğunu görürsek, onları uzlaştırmamız mümkün müdür?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir