Adem Güneş – Bırak Ve Rahatla

Ankara’da doğdum, Ankara’da büyüdüm … Orta düzeyde geliri olan bir ailenin çocuğu idim … Babam, kendi halinde, dürüst, mütevazi bir taksi şoförü, annem sevgi dolu bir Anadolu kadını. Çocukluk anılarım sokakta oynadığım oyunlarla dolu … Yola koyduğumuz iki taşın arasındaki kale direklerinin önünde, aşağı mahallenin çocukları ile top koşturmak … uçurtma uçurmak … misket biriktirmek … Babam ben henüz 14 yaşında iken vefat etmişti … Çocuktum … Ölümcül bir hastalığını bizden gizlediğini biliniyordum … Sürekli hastaneye gidip geliyordu … Bense babamın hastane işleri bitince bana alacağı bisikleti bekliyordum … Aslında hala bekliyorum … Sanki babam bana bir gün bisiklet alacak gibi hayal ediyorum … Gerçekçi olmasa da beklentim bu, kaybetmek istemıyorum … 11 12 Hayal kırıklığına düşmek yerine bu ‘çocuksu duygumu’1 yaşatmak istiyorum … Babamın vefatı yaşamımda işittiğim ilk ‘gonk’ sesi oldu … Birkaç akşam fark etmedim gerçekten vefat ettiğinı. Onun ölümünü değil, bisikletimin ne olacağını düşünüyordum … Babam sanki, birkaç gün sonra zaten gelecek gibiydi. Ancak gerçeğin soğuk yüzü çok geçmeden göründü … Arabası evin önünde bu kadar uzun süre hiç kalmamıştı. ve evin bu sessizliği çok can sıkıcıydı … Babamın ısrarla gelmemesi sinirlerimi bozmuştu … Vefatında şaşkın gözlerle etrafımda ağlayan insanları seyreden ben (ve aslında geçirdiğim bu travma2 sırasında “Aferin, ne kadar da akıllı çocuk, hiç ağlamıyor … ” diye başı okşanan ben) üçüncü günün akşamı artık dayanamayıp sağa sola saldırmaya, ağlamaya başladım … İçimde tuhaf bir daralma vardı.


1) insanın bir dönem yaşadığı ve fakat yıllar içinde geride kalan ‘pozitif’ duyguları, o bireyin onarımına katkı sağlar. Bu duygulara ‘referans duyguları’ diyoruz. Referans duygularının onarım sürecine nasıl katkı sağlayacağı kitabın ilerleyen bölümlerinde detaylıca ele alınacak. 2) Yıllar sonra öğrendim ki, bir çocuğun babasının ölümü, sadece bir bireyin ölümü değildi … umutların ölümü … duyguların bir kısmının ölümüydü … Kabul etmek zor geldi babamın yokluğunu … Kalbim şişiyordu sanki … Bağırıp çağırdığımı, ne dediği belli olmayan cümleler kurduğumu haurlıyorum o akşam … Arada bir babama kızıyordum, güvenimi kırmıştı; “Bana bisiklet alacağını söylemiştin, yalancı. ” diye bağırıyordum3 ••• Sanki kızgınlığımı duyacak, kendisini savunmak için bir yerden çıkıp gelecek, tebessüm eden siması ile “Alacağım, alacağım bağırma öyle … ” diyecek gibi bir his vardı içimde … Ama olmadı … Son çırpınışlarım boşa çıku … Ne yapacağını bilmez bir vaziyette pencerenın önüne oturdum … Ölümün soğuk yüzünü seyrettim, camın kenarında … “Acıyı duymamak için” yoldan geçen beyaz arabaları saydım saatlerce … Babamın ölümüyle “duygularımı bastırmayı” öğrendim … ArUk hayatta daha güçlü olabilecek bir araca sahip olmuştum4 ••• Duyarsızlaşmayı öğreniyordum adım adım … 3) Yaşadığım bu duygusal boşalmanın Travma Sonrası Stres Bozukluğu olduğunu öğrendiğimde, çocukluk resimlerime bakıp o anlaşılmayan halime epeyce hüzünlendim. Yaşadığım duygularla nasıl baş edeceğimi el yordamıyla öğreniyordum … Halbuki, o an duygularımı nasıl yöneteceğimi bilmeye ne kadar da çok ihtiyacım varmış. 4) O gün, duygularımı -nasıl yöneteceğimi bilemediğim için- bastırdığımı, kendimi duyarsızlaştırdığımı yıllar sonra öğrendim. O zaman, bastırılmış 13 14 İlk Uçak Yolculuğum İlk uçak yolculuğumu 23 yaşında yaptım … Benim için heyecan verici bir deneyimdi … Gökyüzünde olmak, bembeyaz bulutların üzerinde gezinmek, çocuk gibi sevindirmişti beni … Keyifle geçen bu yolculuktan sonra iki yıl hiç uçağa binmedim … İki yıl sonra yeni bir yolculuğa çıkmam daha gerekiyordu … Ancak bu sefer içimde garip bir ‘direnç’5 hissettim … ‘İçimde bir ses’6 bu yolculuğa çıkmamam gerektiğini, çıkarsam uçağın düşeceğini söylüyordu … Yolculuğa birlikte çıkacağım herkes mutluydu, tatil planları yapıyordu … Bense onların bu yolculukta başlarına neler geleceğini zihnimde yaşıyor, onları seyrederken garip bir duyguya kapılıyordum … (Yıllar sonra bu direncin bilinçaltımın beni koruma çabasından kaynaklandığını ‘fark ettiğimde,’ kendi onarım sürecim başlayacaktı … ) Günler geçiyor, uçuş tarihi yaklaşıyor, kalbimdeki tuhaf çarpıntı gün geçtikçe artıyor, içim daraldıkça daralıyordu … Sonunda içimdeki bu daralnyı yakın bir arkadaşımla paylaştım… Güldü, “Ölümden mi korkuyorduyguların yıllar sonra daha kuwetli biçimde ortaya çıkacağına dair tabii ki hiçbir bilgim yoktu. 5) Direnç; içsel reddediş. Bilinçaltının, bireyin bir davranışı yapmasına engel olmak için içsel huzursuzluk hissettirmesidir. 6) İç sesler, ‘direnci kuwetlendirmek için’ akla gelen kaygılı düşüncelerdir. ‘Psikolojik problemler ‘iman zayıflığı’ diyerek basite alınmamalıdır … sun … ” dedi. “İnsan kaderinde ne varsa onu yaşar, korkma,” diye nasihat etti … Beni anlamamıştı … yaşadığım şey korku değildi … Anlam veremediğim bir bunaltı yaşıyordum … Arkadaşımla aramda geçen bu konuşma beni rahatlatmaya yetmedi … Birkaç gün sonra düşüncelerine önem verdiğim, benden yaşça büyük bir kişiye daha açtım konuyu … O da; “iman zayıflığı” diye kestirip attı … Gençliğimin en zayıf zamanında işittiğim bu söz beni güçlendirmek7 yerine, daha da huzursuz etti … Yolculuğa çıkacağımız günün gecesi sabaha kadar defalarca sıçrayarak uyandım … uykumun en derin yerinde bir ‘boşluğa düşüyor gibi hissediyor’8 ve çırpınarak uyanıyordum … Sabah havaalanına gitmek üzere erkenden yola çıktım … 7) Psikolojik zorluk yaşayan birinin ihtiyacı olan şey, yaşadığı zorlukla baş edebilecek güce erişebilmesi için gerekli düşünsel ve/veya duygusal destektir. 8) Bireyin rüyada bir boşluğa düşer gibi hissetmesi, yaşadığı zorluk karşısında genellikle, kendini (duygusal olarak) ‘yalnız ve güçsüz’ hissetmesinin dışavurumudur. 15 16 Havaalanına vardığımda kalbimin daralmaya başladığını hatırlıyorum … İçeri girdim … Anonslar arasında, kalabalığın içinde, uçağın kalkacağı perona doğru gönülsüzce ilerledim durdum … Sanki o an orada değildim, her şeyi ‘hayal dünyasında’9 yaşıyor gibiydim … Kalbimdeki daralma arttıkça artıyor, perona doğru ilerleyen insanları seyrederken, içimde “herkes ölüme gidecek” diye sesler işitiyordum … Sanki kader onları bir uçağın içinde buluşturup ölüme götürecekti … O an biri elimden tutsa ve “Hayır, binme!” diye beni çekip götürse rahatlayacaktım … Ama olmadı … Önümdeki sıra ile birlikte ilerleyerek uçağa bindim … Birkaç yıl önce sevinçle bindiğim bu araç şu an benim katilim gibi duruyordu … Valizlerini yerleştiren insanlar … Ağlayan bebekler … Emniyet kemerini takıp hemen uykuya geçmek için başını cama yaslayanlar … Sanki onların bilmediği bir şeyi biliyormuşum gibi, garip bir duygu ile insanları seyrederek koltuğuma oturdum … 9) Kaygı, belli düzeyin üzerine çıktığında birey ‘farklı bir bilinç hali’ yaşar. Bu hal, gerçek yaşamın dışında, hayal ile rüya arasında bir algıdır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir