Andy Blackford – Ejderha Öyküleri

Gün ortasıydı. Pazar yerinin, satıcıların sesleriyle çınlıyor olması gerekirdi. Sohbet eden kadınların gürültüsü etrafa yayılmalıydı. Fakat bunun yerine her yer sessiz ve terk edilmiş gibiydi. Güneş, meyve yığınlarının, tabak-çanakların ve parlak renkli ipeklerin üzerinde pırıldayıp duruyordu. İnsanlar, evlerinin panjurlarından tedirgin bir şekilde sokağa gözetliyordu. Derken bu sessizlik, vahşi bir kükremeyle son buldu. Havayı bir yanık kokusu kapladı. Bir ejderha, pazar yerine doğru ilerliyordu. Vücudu mavi-yeşil pullarla kaplıydı. Kan kırmızı gözleri, kömür gibi parlıyordu. Pençeleri tıpkı hançer gibi uzun ve keskindi, yaratığın pırıltısı, kaldırım taşlarından etrafa yansıyordu. Burun deliklerinden simsiyah dumanlar çıkıyordu. 4 “Merhaba mil-leeett!” diye kükredi. “Saat on iki, bekar bir kız vakti geldi.


Ama durun, ben burada hiç kız görmüyorum! Korkarım bu işe yaramayacak. Hiçbir işe yaramayacak!” Çenelerinin arasından bir alev topu çıktı ve mavi gökyüzüne doğru bir balon gibi yükseldi. “Birini alıp eve gitmeyi umuyordum ama sanırım siz birini benim evime getirseniz de olur. Bugünden itibaren yedi gün içinde, öğlene kadar mağarama bir kız getirin. Yoksa burayı yerle bir ederim ve herkes patates gibi kızarır!” Canavar arkasını dönüp kocaman ve simsiyah kuyruğunu kaldırım taşlarına sürte sürte mağarasına geri döndü. 5 İnsanlar yavaş yavaş evlerinden çıkıp alanda toplanmaya başladılar. “Ejderhayı duydunuz,” dedi başkan. “Ona bir genç kız götürsek iyi olur, yoksa hepimiz ölürüz!” “İyi, hoş da,” dedi ayakkabı tamircisi, “elimizde hiç kız kalmadı ki.” Başkan homurdandı. “Ah, haydi ama! Bir yerlerde bir-iki tane kalmıştır değil mi? İyice düşünün!” Bir kayalığın tam tepesinde, Sultanın kalesi vardı. Kızı, Prenses Sabra pencerenin önüne oturmuş kalabalığı dinliyordu. Yanağından bir damla yaş süzüldü. Sonra ayağa kalkıp annesinin odasına gitti. “Kendimi ejderhaya sunmalıyım yoksa kasabayı yerle bir edecek ve herkesi de öldürecek!” “Saçmalama tatlım,” dedi annesi. “Sen bir prensessin.

Köylü kızlardan birinin gitmesi gerek.” 7 “Hiç kalmamış ki,” dedi Sabra. “Ejderha hepsini yemiş. Ayrıca bir prenses olarak benim görevim, cesur olup halkıma iyi bir örnek oluşturmaktı.” Annesi başını salladı. “Baban buna asla razı olmaz.” Sultan, çok sevdiği kızını kaybetme fikrini duyunca inanılmaz derecede öfkelendi. Eğer bir mucize olmazsa Sabra’nın öleceğini çok iyi biliyordu. “Yine de,” dedi, “bir haber uçuracağım. Belki de bir şeyler çıkabilir, hiç bilemeyiz.” Bir mesaj yazıp en iyi şahinin ayağına bağladı. “Rüzgâr gibi uç ey kuş!” diye emretti.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir