Anonim – Kalevala (Fin Destanı)

Finlandiya, Kuzey Avrupada, 337.009 Km2• bir alanı işgal eder, 305.396 Km2• sini toprak parçaları, 31.613 Km2• sini akar sular ve göller kaplar . Bu alanın % 71 i ormanlarla örtülüdür. 30.000 ada, 60.000 göl vardır. Nüfusu: 4.448.500 dir. Finlandiya’yı görenler, burada, ufukların enginliğini, gökyüzünün sonsuzluğa ulaşan masmavi derinliğini, hiçbir zaman unutamazlar. Tamamen orman, göl ve adalarla kaplı düzlüklerde, görüş daima u zaklardadır. Dağlara, sivri kayalara rastlanmaz; yerlerine sapasağlam oturmuş, yaşlı yuvarlak tepecikler, ağırbaşlı bir rahatlık manzarası hazırlamıştır gözlere .


Finlandiya’da dört mevsim 1’iribirinden ayrılmaz; tabiatın değiştirdiği renklerle yaşanır: Dört ay kış, göller bile, bembeyaz kar kaplanmıştır; ilkbahar ve yaz, yeşillikler ve mavi hakimdir; sonba· harda ise, en açığından en koyusuna kadar, bütün renkler sarmaş dolaştır. Bilh assa, kuzeye çıkıldıkça bu renk kucaklaşmalarındaki harikul’adelik ins ana, bir hayal aleminde yaşanıyormuş h issini verir. Tabiat, Fin Topraklarını şiirle süslemiştir; Fin Halkı da bu tabiatın etkisindedir. Finlandiya’da güneşin doğması ile batması; çoğunlukla, yekdiğerine karışır. Bu anı tesbit etmek vırı hemen de mümkün değildir. Yaz günleri karanlık yaşanmaz; kuzeyde, Laponya’da 24. saat güneş vardır; biraz daha aşağılarda, örneğin, kutup hattının tam üstüne rastlayan Rovaniemi şehrinde ve dolaylarında, yazın yirmi günü pırıl pırıl güneşli geçer; daha kuzeyde Utzjoki’de, 70 gün, güneş hiç batmaz. Eylül’den marta kadar, kış günleri çok kısadır: güneyde ortalama 6 saat, kuzeyde ortalama :1 saattir. Tam kuzeyde, Laponya’da ise, kışın güneş yüzü görülmez; karın beyazlığı ile ufkun ardında kalan güneşin ışıklarının aksi, karanlığı bir miktar kırar. Finlandiya’da kışlar soğuktur; en soğuk ay da Şubattır. Fin Halkı, bu soğuğa alışıktır. Finlilerin meşhur sıcak hamamlarından – Sauna – çırılçıplak çıkmış, karlar üzerinde oynayan çocuklara rastlamak çoğu zaman, mümkündür. Finlandiya’da kış gtinleri fırtına olmaz, gecelerin karanlığı içinde (Şimal Fecri) sessiz, pırıldar durur. Her mevsim, güneşin ufuktan devrildiği anda, kıpkızıl bir renk, bulutları aydınlatarak, onları bir dantel gibi süsler. Finlilerin hayatında Sauna – buharlı ha· marn – pek mühim bir yer işgal eder; Finli, evini yapmadan önce Sauna’sını yapar; her evin mutlaka bir Sauna’sı vardır; Finliler, Sauna’da gözlerini açarlar. Fin hamamı Sauna, sobanın yerini tutan, taştan yapılmış bir ocak ile veya bir nevi gömme tan· dırla ısıtılır; taşların üstüne dökülen sudan çıkan IX buharla terleme sağlanır.

Sıcaklık, 120 santigrad’a kadar yükselebilir. Buharın kuru olması şarttır; Sauna’dan çıkınca soğuk bir duş yapmak ya da göle, kara, buza girmek zorunludur. Sauna’da buhar alınırken, huş ağacı yapraklı dallarından yapılmış demetlerle, vücuda masaj yapılır; demetler güzel koku çıkarmakta ve kan hareketini kamçılamaktadır. Alışmayanlar için Sauna’­ da, hele uzun boylu durmak kolay değildir; hastalanmak tehlikesi de görülmez. Finlandiya’da köyler ve kasabalar, ormanların içine yayılmıştır. Çiftlikler ve evler, göl kenarlarında ya da yamaçlarda ve mesafeli mahallerde bulunur. Kuzeyde toplu köy hayatı pek yoktur. Laponlarla Finlileri, yabancılar, aynı sanırlar. Halbuki, Laponlar ayrı bir ırktır. Finlandiya’:µın kuzey kutup hattından itibaren kuzeyinde, Buz Denizine kadar uzanan sahalarında Laponla”t oturur, yarı göçebe hayatı yaşarlar ve İsveç ve Norveç’in kuzeyine de sirayet ederler. Toplu oldukları yer, 20.000 nufuslu, Rovaniemi şehridir; modern şartlarla yeniden inşa halindedir. Fin Halkı çok çalışkan, ciddi, konuksever insanlardır. Tevazuları, nezaketleri, diğer Avrupalılara kıyaslanamıyacak kadar, aşırı ve kendilerine çok yakışan birer hususiyettir. Hayat şartları yüksektir.

Okuma yazma bilmiyen yoktur. ı!io 90 Fince konuşur. Fin Dili, bağlı – agglutinante – bir dildir; sesler azdır; ahenklidir. Fin yazı dili, ilk defa, Pro· testan Papazı Agrikola tarafından, kutsal konulardaki yayınlarda kullanılmıştır. x Finlandiya’nm tarihine gelince: Finliler, Estonlar’la birlikte, Fin-Ugr’Iarın Baltık Kolu’nu teşkil ederler. Diğer kollar, bilindiği üzere, İdil Kolu, Perm-Ural Kolu, Macar Kolu’dur. Finliler, Antropoloji yönünden, Moğol sayılmaktadırlar. Böylece, Finlilerin, Orta Asyadan, göçle geldik.leri bir gerçek kabul edilmektedir. Ancak, Türklerle olan akrabalık ilişkileri kesin değildir. Ziya Gökalp «Türklerin Moğol, Tonguz, Samoyed ve Finuvalılar ve Macarlarla olan bazı müşareketleri, siyasi ve medeni iştiraklerin neticesidir; ırk beraberliği yoktum sonucuna varmıştır. Orta çağlardan önceki tarihlerde, Fin Halkı üç sınıfa ayrılmaktadır: Aristokrat’lar, Hür Vatandaşlar ve Köle’ler. Aristokratlar, daha ziyade, yabancılardır ve çoğunluğunu İsveç’liler teşkil etmektedir; zengin ve memleketin umumi idaresinde söz sahibi kişilerdir. Hür vatandaş’lar ise, asıl Fin Halkını teşkil eder, çoğu çiftçi ve küçük mülk sahibidir. Köle’ler, hiç bir medeni hakka sahip kabul edilmeyen kişilerdir.

Eski Finlandiya’da aileler, biribirlerinden uzak ve bağlantısız bölgelerde yaşamaktadır; bunların, bazı ilişkili iş konularında, birleştikleri ve akraba, lıklar kurdukları olağandır. Ailenin reisi erkek’tir; avcılıkla, balıkçılıkla, tarla işleriyle meşguldur. Ka, dm eve ve ev işlerine sıkı sıkıya bağlıdır. (Dağınık aileler) hayatı yaşanırken, menfaatler çarpışmakta, kavgalar eksik olmamaktadır. Kıyı XI yerlerde, dolayların yabancısı tüccarların oralardan uzaklaştırılması zorunluğu, kavgalı insanları toplamaya ve birlikte yaşatmaya sebep olmuştur. Hükümetsiz, merkezi idaresiz, idare eden bir başı olmaksızın, yalnız aynı dili konuşan ve aynı adet ve an’anelere bağlı yaşayan, Hırıstiyanlığın ya_ yılması üzerine bu dinin tesirinde kendilerini bir­ . birlerine daha da bağlı hissetmeye başlayan, Fin Halkı 14. üncü yüzyıl ortalarında İsveç Krallığının eğemenliği altındadır. Hiristiyanlık, 1 2. nci yüzyıl başlarında Turku Şehri’nde yayılmaya başlanmıştır. Turku, aynı zamanda, kara ve deniz yollarının birleştiği bir ticaret yeridir ve Orta Çağlar’da 1 500 – 2000 nüfusu ile Fin1andiya’nın, yabancı 1ülkelere bağlantısını sağ· la yan ilk pazar yeridir. 13 ve 14 üncü yüzyıllarda, başta Alman’lar o.1- mak üzere, yabancı tüccarlar Turku Şehri’ni doldurmaya başladılar. Finlandiya’nın ilk dış bağlantısı, Kuzey Almanya Memleketleri iledir. Sonraları Holandalı, Fransız ve İngiliz tüccarlar Finlandiyamn iş hayatına girdiler.

Fin Gençlerinin, bu çağlarda Paris, Leipzig, Köln ve Upsala Üniversitelerinde öğrenime başladıkları görülmektedir. Turku, orta çağda, büyük felaketlere uğramıştır; bir kere yanmış, bir kere yakılmış ve bir kere de Danimarkalılar tarafından yağma edilmiştir. 16 ncı yüzyılın ortalarında, İsveç Kralı Gustav Vaasa’nın oğlu Jean, Finlandiya Dük’ü ilan edilerek Turku şehrine yerleşti. Jean’ın karısı, Polonya Kralı Sigsmonde I. in kızıdır. 1 562 tarihinde, evlendikXII !eri zaman, Polonya Prensesi’nin, bütün cihazını beraberinde getirdiği ve bu pek değerli eşya arasında, Türk ipeklileri’nin ve Halılarının da bulunduğu hala söylenir. Finlandiya Dük’ü Jean, sonraları, kardeşi Norveç Kralı ile harbetmiş ve onu mağlup ederek, İsveç’e Kral olmuştur. Bu sıralarda, Finlandiya’da bir İsveçli Umumi Vali bulunmaktadır. 1 7. nci yüzyılın sonlarında, kuzeyde çıkan harplerde, Fin Halkı büyük zarar görmüş, nüfusunun hemen yansını Veba silip süpürmüştür. 18. inci yüzyıl, Fin Halkının, Milli bir şuurla gelişmeye başladığı devrin ortamıdır. Bu çağda, İsveç Krallığının başı, Çarlık Rusyası ile derttedir. Kral Charles XII. — Demirbaş Karl – Avrupa’da İsveç hakimiyetini devam ettirmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu ile 30. yılık Barış Anlaşması yapan – ı 700 – Rus Çarı Büyük Petro, yönünü İsveç’e çevirmiştir. Danimarka, Lehistan ve Rusya, birlikte anlaşarak, İsveç’e saldırdılar; zaferi İsveç kazandı. Osmanlı İmparatorluğu, Lehistan hududunda yeni komşu olduğu İsveç ile, bu sıralarda, dostluk kurmuştur. Çorlulu Ali Paşa Sadarette iken, ilk temas, Bender Muhafızı Yusuf Paşa yoluyla yapılmış ve elçi gönderilmiş ve kabul edilmiştir. – 1 707 – Osmanlılardan yardım görebileceğini, bazı siyasi ilişkilerle de uman Charles XII. Poltava’da Rus. larla tutuştuğu bir savaşta yenildi. – 1 709 – Charles XII. bu tarihde, yaralı olarak Osmanlı İmparatorluğuna, Özi Kalesi’nde sığındı; oradan XIII Bender Kalesi’ne nakledilerek, Osmanlıların misafiri kabul edildi. Rus Çarı Petro, Kralın teslimini, ısrarla, Os· manlılardan istedi; bu istek, kabul edilmedi. Kral Charles’in ısrarı üzerine ise, Rusya ile harbe girildi. – 1711 Prut Muharebesi – Charles XII. 1 500 maiyyeti ile – 15 i subay – beş yıl üç ay, Türkiye’de kalmıştır; 1 714 de memleketine gönderildi. Giderken kendisine Osmanlı İmparatoru Ahmet III.

tarafından 10.000 altun yolluk ve bir donanmış at ve 25 eğersiz at hediye edildi. Poltava yenilgesinden sonra İsveç Krallığı, Finlandiya topraklarından bir kısmını Ruslara bırakmıştır. Petersburg şehri bu tarihlerde, bu bölgede inşa edildi. 1809 da, Rus çarı Alexadre İsveç’e saldırdı; İsveç’in yenilmesi üzerine Finlandiya, tamamen Rusyaya terk olundu. 18 inci yüzyılda başlayan Fin Kalkınması 19 uncu yüzyılın başlarında, Rus Harpleri sebebiyle, gelişme imkanları bulamadı; Rus işgalinde ve Bil· yük bir Dükalık’dır. Rus Çarı aynı zamanda, Finlandiya Büyük Dükası’dır; başkent Turku’d:an Helsinki’ye nakledilmiştir. Başta subayları olmak üzere, Finliler uzun zaman Ruslara karşı koymuşlardır. Sınırları içinde huzursuzluğun devamından kocunan ve diğer Devletlerle harpde bulunan – Osmanlılar – Çarlık, Finlandiya’nın İsveç’e olan yakınlığım da nazara alarak, bu memleketin bağımsız bir şekilde idaresini öngörmüştür.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir