Anthony Storr – Cinsel Sapmalar

Bu kitap, sık rastlanan kin.ıi cinsel sapmaların açıklamalarını yapma ve bunların olağan davranış biçimleriyle olan ilişkilerini araştırma denemesidir. Cinsel itkinin her birimizi yöneten, özyapımızı derinden etkileyen insansal yapımızın en temel ve ayrılmaz parçası olmasına karşın, içinde yaşadığımız Batı toplumunda bile cinsellik konusunda nesnel çalışmalar yeni yeni başlamaktadır. Kişinin cinsel içgüdülerle uyumlu ol­ __ sun olmasın, davranış biçimi, başta öteki insanlarla ilişki kurabilme becerisi ve özgüveni olmak üzere, özyapısını birçok yönden etkiler. Bundan dolayı da, cinsel doğamız konusunda, genel olarak dönüklük ya da sapma diye adlandırılan davranış biçimleri de içinde olmak üzere, her yönden bilgi sahibi olmamız çok önemlidir. Yukarıda söylediklerimiz tartışma konusu olabilir; çünkü birçok kimse cinsel yaşamını, yaşamının öteki yönlerinden özenle ayırmakta ve cinselliği var oluşunun önemsiz bir bölümü gibi görmektedir. Bu, özellikle farkında olmak istemedikleri birtakım cinsel güçlükleri olan 9 ve cinsel yaşamlarının gizli kalması gerektiğine inanan kimseler için geçerlidir. Birçok kimse, yaşamının cinsel yönünü, başkalarının giremeyeceği bir mahzene gizlercesine saklamaktan, bu konuları tartışmamaktan bir tür tad bile alıp, rahatlık duyar. Ama bu kimseler, çevrelerine duyarlıksız, donuk bir kişilik sunarlar böylece; çünkü cinsellik öylesine önemli, öylesine yaygın ve kişiliğin her yönüyle öylesine bağlantılıdır ki, en yüzeysel ilişkileri, bile gözden uzak tutmaksızın cinselliği kişiliğin bütününden ayırmak olanağı yoktur. Zaman zaman başka insan-. !arla konuşur, bilgi alışverişinde bulunur, kimi iş ilişkilerine gireriz. Böyle durumlarda cinsellik, pek az bir önem taşır. Ama, insanlarla doğrudan toplumsal ve kişisel ilişkiye girdiğimizde, hem kendi cinselliğimiz hem de başkalarının cinselliği, büyük bir önem kazanır; çünkü başkalarıyla yüzeysel olarak kurduğumuz olağan ilişkilerin türü, daha yakın ilişkiler kurmak için sahip olduğumuz yetimiz tarafından belirlenir; ve ülküsel nitelikteki cinsel yakınlık, olasılıkla en derin ve en içten yaşayabileceğimiz’ deneyimdir. Aslında bu gerçeği anlatırken ku1landığımız sözcükler, kişiler arasındaki ilişkilerde fiziksel olan yönün akılsal olan yönden ayrılmadığını gör�ermektedir. Bu nedenle de, bir kimseyle ilişki kurmaz mıyız; bir kimseye uzak ya da yakın olmaz mıyız; bir k:”‘.


11.seye ısınmaz ya da ondan soğumaz mıyız; bir kimsenin ilgisi ya da söylediği bir söz bize dokunmaz mı? Ruhumuz bedenimizden ayrılmaz, ayrılamaz. Böylece de, kendi bedenimize ve başkalarının bedenlerine karşı olan davranış biçimimiz, el sıkışmaktan daha yakın ilişki kurmadığımız insanlara karşı bile, duygularımızın bütünü içinde önemli bir yer kaplar. Bundan dolayı da, kendi cinselliklerinden rahatsız olan insanlar, başkalarıyla ilişki kurmaktan kaçınır, herkesten uzak dururlar; çünkü, cinsel benliklerinin kendilerini dışavumıasına izin veremezler; böylece de hem fiziksel hem de ruhsal açıdan yakın ilişki kurma fırsatlarını de10 ğerlendiremezler. Öte yandan, cinsel mutluluğu bulmuş kişiler, genellikle cinsel ilişkilere girmekten korkmazlar; böylece de bu kimseler, toplumsal ilişkilerinde de kendilerini daha az sınırlar, deneyimlerini başkalarıyla daha çok paylaşırlar. Cinsellik, insan yaşamının en önemli yanlarından biridir; davranış biçimlerinde ve toplumsal yaşamda bilimsel düşünceyi temel alan Batı toplumlarının, bu önemin farkına uzun zaman önce varması ve bu konuda keşfettiklerini sistemli bir biçimde yasalar halinde saptaması gerekirdi. Oysa, erkek ve kadının cinsel davranışlarının nesnel biçimde araştırılması için bilimsel çalışmaların önünde önyargıların oluşturduğu engeller, ancak çok yakın zamanlarda kmlabilmiştir. Cinsel davranışlarımızın nasıl olması gerektiğini söylemeye hazır “yetkili”lerin eksikliği hiç duyulmamış olmasına karşın, cinselliğin gerçekten ne olduğu konusundaki bilgiler hiçbir zaman yeterli olmamıştır. Kinsey ve arkadaşları, bu konuda bilgisizlikten kurtulmamıza büyük katkıda bulunmuşlardır. Cinsellik konusunda yazan hiç kimse, onların katkılarını yadsıyamaz. Bununla birlikte, cinsellik konusunda yanlış ve eksik bildiğimiz birçok şey vardır. Bu, özellikle cinsel sapmalar konusunda böyledir. Sapma terimi, sapmanın ortaya çıktığı normal bir standardı da gerekli kılar. Ama bu konuda hiçbir mutlak standart yoktur; çünkü, _l]ormal _diye ni�e�enen cinsellik anlayışı, BeiK5fr ülkeden ülkeye, çağdan_ çağa değişikli��riL_ zamcı.nda ve yerde kabul edilebilir nitelikte olan bir cinsel uygulama, birbaşka yer ve zamanda tiksindirici olarak görülebilir.

Hatta aynı kültür çevresinde yaşayan iki ayrı kişi bile, cinsel gereksemelerinin gücü ile yetişme biçimlerindeki farklı yönlerin birbirini etkileyerek oluşturdukları kişilikleri dolayısiyla, farklı cinsel davranış standartları geliştirebilirler. Herhangi bir ülke ya da yörede lanetlenmemiş veya tüm ülke ya da yörelerde kabul görmüş bir cinsel uygulamanın bulunamayacağını kesin11 likle ileri sürebiliriz._ Q}”!!�_ğin ail�Jsi-�i��Li!iş_�_ih.�!”-�.t� . -�J_11a.§ı )1 fü�y:u_Q ailel�ıi119e_ u_ygulanı yordu … ve bu uygulamanın kuralları da belirlenmişti; buna karşılık daha alt konumdaki ölümlüler arasında pek yeğlenir bir uygulama değildi. Aile içi zinanın esaslarının neler olduğu da değişkenlik göstermiştir; bazı kültürlerde yeğenler arası evlilik yasaklanmıştır. ABD’nin kimi eyaletlerinde ağızsal cinsel ilişki “doğaya karşı işlenen suç” olarak yorumlanmakta ve yasal cezayı gerektirmektedir; oysa bu tür ilişki, pek çok yerde, cinsel ilişkinin bir türü olarak görülmektedir. Birçok dinde, evli çiftlerin cinsel ilişkilerinde her türlü uygulama onaylanırken, ağızsal cinsel ilişki lanetlenmiştir. İngiltere’de yakın zamanlara değin masturbasyonun doğal bir cinsel edim olmadığına ve birçok akıl hastalıklarının nedeni olduğuna inanılıyordu; günümüzde bile, birçok yetişkin insan masturbasyon yaptığı için pişmanlıklar içinde kıvranmaktadır; oysa masturbasyon öylesine yaygın bir uygulamadır ki, erkeklerin yüzde 93’ünün, kadınların yüzde 62’sinin mastürbasyon yaptığı saptanmıştır. Cinsel eşin canını yakmaktan ve onun tarafından canının yakılmasından cinsel zevk duymak anlamına gelen sado-mazoşizm, genellikle bir tür dönüklük olarak kabul edilen bir cinsel sapmadır. İçeriklerinde cinsel çeşninin de bulunduğu kitapların ve filmlerin de popülerleştirmesiyle sado-mazoşistik fanteziler, oldukça yaygınlaşmıştır. Öyle ki, bu fantezilerin kendi cinsel düşlemlerinde de yer aldığını itiraf etmekten korkan, bunlardan iğrenen pek çok kimse vardır. · Neyin cinsel sapma, neyin normal davranış biçimi olduğuna kesinlikle karar verebilmek olanaksız olduğundan, cinsel sapmalar konusunda kitap yazmanın, aslında olanaksızı gerçekleştirmeye çalışmak olduğunu söylememiz gerekir.

Bununla birlikte, bu kitabın okurları, kendi toplumumuzda neyin cinsel anormallik olduğunun geniş bir özet halinde incelenmiş olduğunu göreceklerdir. Örneğin hepimiz, yetişkin bir erkeğin, cinsel bakımdan bir 12 çocuğa yönelmesinin anormal bir eğilim olduğunu kabul ederiz. Dahası, bu yargıyı, o adamın kendisi de paylaşır. Yine, cinsel doyuma ulaşmak için cinsel organlarını başkalarına gösteren kimsenin davranışının da anormal olduğu konusunda düşün birliği içindeyizdir. Ama, eşcinselliğin bir sapma olup olmadığı konusunda düşün ayrılıkları vardır; çünkü, kimileri eşcinselliği son derece olağan bir eğilim olarak görürken, kimileri bu eğilimi şiddetle lanetlemektedir. Cinsel davranışlar konusunda normal olanın ne olduğunu açıklamak tek bir toplum söz konusu olduğunda bile, olanaksız olduğu halde, bu değerlendirmeyi karşılaştırma yaparak olanaklı kılacak başka standartlar da bulunmaktadır. Bu standartlardan biri, heı:nen her psikodinamik ekol çerçevesinde yapılmış araştırma ve incelemelerde yer alanı, duygusal olgunluk kavramıdır. Bu, hiçbir insanın ulaşamayacağı, bu nedenle de gerçekleşmeyen ülküsel bir kavramdır. Ancak, bu kavramın önemi konusunda da, araştırmacılar arasında bir düşün birliği yoktur. Hem insanın cinsel davranışlarında hem başka davranışlarında, duygusal olgunluğun bir standart ölçü olarak alınamayacağını bütün yazarlar söylemektedir. Cinsellik açısından olgunluk, karşı cinsle hem bedensel hem de duygusal bakımdan sağlıklı ilişki kurabilmek diye tanımlanabilir. Bu açıdan cinsel ilişki, aşkın dışavurumunun tek biçimi değilse bile, en önemli biçimlerinden biridir. Duygusal gelişmeleri gecikmiş olan kimseler, bu standarttan sapmalar gösteren, olgunluğa erişmemiş kişilerdir. Bu sapmalar, türlü biçimlerde görülür. Kimi sapmalarda, cinsel eş olarak aynı cinsten bir kimse, ya da bir çocuk aranır.

Bir başkasında, cinsel eş karşı cinsten olmasına karşın, cinsel ilişkiden kaçınılır, cinsel ilişki eyleminin yerine başka eylemler konur. Bir başka sapmada, doğrudan doğruya bir cinsel eş yoktur; cinsel doyum insandan çok, kimi nesnelerle ya da başkalarının cinsel ilişkilerinin seyredilmesiyle sağlanır. Cinsel ilişkinin yerini 13 alan bu sapmalar, kitabın son bölümlerinde anlatılacaktır. Ergin bir insanın cinsel doyumu en zevkli biçimde sağlayabileceği ilişki biçiminin, karşı cinsle girilen cinsel ilişki olduğu, genellikle kabul edilmektedir. Günümüzde yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu da bu tür ilişkiyi sürdürmektedir. Bu ilişkide karşıcinsel (heterosexual) ilişkinin tek amaç olduğu, normal yetişkinlerin cinsel ilişki için başka cinsel uygulamalara hiçbir zaman yönelmedikleri ya da cinsel ilişkinin başında fetişist ya da sadomaşohist uygulamaları denemedikleri anlamına gelmez. Bu tür uygulamalar, normal insanlar arasında da çok yaygındır. -�_epiııE�_JSi���-��-��r_!!ir}_Q_s_a12p��-!ohumlarını taşımaktayız. Ancak gerçekten sapma içindeki insan, bu _w i2_��1 ınıreii:ilii!< .h�Jifl iTrmiştiı:· e-kii ŞLCins1e olan cinsel ilişkilerinde hiçbir zaman başarılı değildir. Ortalam-ib1iTnsaiiin-cinseT yaşamında1kincil ve asıl iliş-­ kiye yardımcı niteliğinde olan şu ya da bu eğilim, sapma durumundaki bir insan için doyuma ulaşmada temel ya da tek uygulama olabilir. Karşı cinsle ilişki kurma olanağı olduğu halde onun yerine başka bir uygulamayı koymak, -� cinsej_§E:P_f!la __ d�<!iğ!!E}� . ��vranış _bıçinill.ll� temeryonen·:· midir. ��- Ruhçözümü konusunda yazan çeşitli bilim adamları, cinsel olgunlukla duygusal olgunluğun eş değerde görülmesinin doğru olmadığını söylemişlerdir.

Örneğin, birçok eşcinselin, sağlam kişilikli, dengeli, cinsel zevkleri dışında herkesçe olgun insanlar olarak görüldüğünü belirtmek gerekir; karşıcinsel ilişkiyi temel olarak sürdüren kimi insanlatın yanı sıra, yuva çağındaki çocukluk davranışlarından hfila kurtulamamış yetişkin insanların da varolduğu bir gerçektir. Bununla birlikte, cinsel davranışlar açısından, karşı cinsel ilişkinin eşcinsel ilişkiden daha olgun davranış niteliği taşıdığını da belirtmek gerekir; ancak, duygusal olgunlukla cinsel olgunluk arasında tam bir bağlantı bulunmamasına karşın, yetişkin ve olgun bir insan yalnızca karşı cinsel bir kişi değildir; aynı zamanda 14 onun cinsel davranış tarzı, öteki davranış tarzlarıyla birlikte yapılanır ve bu nedenle ne kendisince ne de başkalarınca kişiliğinin bütününden ayn olarak düşünülebilir. Kişiliği bir bütün olarak tartışmaya başladığımızda, birdenbire kişiler arası ilişkileri tartıştığımızı fark ederiz. Çünkü hiç kimsenin, başkalarıyla ilişkiler kunnadan var olabileceği söylenemez. Kişinin kendisini açıklayabilmesi için, başkalarıyla ilişkifenrnn-farklnda–oirnası-ve bÜ ilişkiıerraçıklayabifmesi-gerekir;-füZ,- -B �Y��iıfÇhi”‘ ya da zayı(ı-yı–ya da-k<)iti-;tizun-bo fo ya da kısa boylu derken, onu zorunlu olarak başka bir kimseyle karşılaştırıp bu yargıya vamıışızdır. Bu karşılaştırdığımız kişi, düşlemlerimizde var olan, ülküsel bir imge olsa bile … Cinselliği ve cinsel sapmaları tartışırken, bu nedenle, kişiler arasında var olan birçok türdeki ilişkiyi tartışmak zorundayız. Çünkü, kimi cinsel etkinlikleri kişi tek başına gerçekleştinnesine karşın, bu etkinlik sırasında, genellikle başka bir kişiyi ya da onun yerine koyduğu bir şeyi düşlemler (hayal eder); ya da, etkinliğin odağı kendisi ise, o zaman kendisini çeşitli rollerde ve kimliklerde düşünür. Tek başına gerçekleştirilen cinsel etkinlik, yalnızca tek başına olduğu için, tam bir doyum sağlamaktan (tatmin edici olmaktan) uzaktır. Cinsel ilişkinin, kişiler arası ilişkide, tek, belki de en temel ve en önemli biçimi, “alış veriş”e kadınla erkeğin eşit oranda katıldığı; aşkın gösterilmesi ve kabul edilmesini sağlayan tek kanalın cinsel organlar olduğu ilişkidir. Sonuçta, en doyurucu ve sayısız kez yinelenebilir olan bir ilişkidir bu. En zevk verici yazın ve müzik yapıtları bile, bu denli sürekli ve bu denli yinelenebilir değildir. Ama bu duyguları yücelten deneyim, yalnızca, cinsel ilişki sırasında kadın ve erkeğin hiçbir sakınganlık göstenneksizin, kişiliklerini gizlemeksizin, çocukça bağımlılıklardan ve korkulardan sıyrılmış olarak bir araya gelmeleri halinde yaşanabilir. Bu çok özel ilişki sırasında, hepimiz savunnıasızızdır 15 ve hepimiz gerçek kimliğimizi dışa vururuz. Çocukluğunda geliştirdiği kişiliğinden ve kimliğinden kurtulamar:ıış kimselerin cinsel davranışlarında, kaçınılmaz olarak bu kimlikleri de kendisini gösterir; genellikle c_insel sapma, başka bir kimseyle kurulan ilişkide ya da ilişki kurarak yetişkin kimselere özgü davranış özgürlüğünü kazanma girişiminde, ısrarla çocuksu davranışlarda bulunmak olarak düşünülebilir. Başkalarıyla olan ilişkilerdeki duraksamalar ve kaygıların kaynağında, çocuklukta edinilmiş yaşantıların izleri bulunduğu söylenebilir; �uğun, yaşamının ilk yıllarında ana-babasıyla kurduğu duygusal bağlantının yetişkinlikte · es ıTiıe:Şf�c)k�/jf!��TI_ct1r:-Bu bagiantı, esas olarak sevgi y_�k(lJ)ul üz�rine kurulmuşsa, çocuk, iliş�ileri11d(:-�i�.

s�l_ olgunluğu hiçbir zorlukla karşılaşmadan kazanır; ancak, -·şu y·a da bu nectenie ana-b<lbasl taratYiictantam-‘Olarak sevilmediği ve kabul edilmediğini duyumsamışsa, büyüdükten sonra, karşı cinsten bir kimseyle, bizim mutlu aşk ilişkisinin başat niteliği olarak düşündüğümüz “tam ve özgür bir yakmlaşma”yı gerçekleştirme olanağını bulamaz ya da bu yakınlaşmayı pek çok güçlükleri göğüsleyerek kurabilir. Cinsel sapmayı tartışırken, bu ülküsel yakınlığı kurmayı başaramamış ya da bu konuda umduğunu bulamamış kişiler arasındaki yakınlaşma biçimlerini irdelememiz gerekir. Çünkü sapma içindeki cinsel davranış, çeşitli nedenlerden dolayı karşı cinsle eşit nitelikte bir ilişki kuramamış ve bu nedenle aşk “alış veriş”inde tümüyle doyurucu bir yolda ilerleyememiş kimselerin davranışıdır. Kamuoyunun gözünde, cinsel sapma ile suça yönelme arasında yakın ilişki vardır. Kimi gazeteler ayrıntılı cinsel saldırı haberlerine, okurları böyle olaylan, hele işin içinde şiddet de varsa okumaktan erotik bir zevk aldıkları için, çok fazla yer ayırmaktadırlar. Bundan dolayı da cinsel sapmanların (sexual deviants), sapık zevklerini doyurmak için sokakta kurban arayan şiddet düşkünü suçlular 16 oldukları izlenimini yaratmaktadırlar. Bunda gerçek payı da yok değildir; ama, birçok cinsel sapman, norınal insanlardan daha az saldırgan, daha az şiddet yanlısıdır; bunların büyük bir çoğunluğu polis kayıtlarına geçecek denli şiddete dayalı cinsel saldırı suçu işlememişlerdir. Saldırıda bulunmuş olan bu tür kimselerin çoğu da, bir tehdit oluştunnaktan çok gürültü patırtı yaratan tiplerdir. Bunlar genellikle gülünç ve önemsiz olaylardır. Kamuoyunun sandığının tersine, önemsiz bir cinsel suç işleyen bir kimsenin daha ciddi bir eyleme yönelme niyeti bulunmaz. Sürekli kendisini teşhir eden bir teşhircinin, çoğunlukla bu davranış biçimini değiştirip kadınlara tecavüze kalkışması beklenmez. Üstelik bu tür suçlardan mahkum olmuş insanların yüzde 80’inden çoğu daha önce herhangi bir suçtan hüküm giymiş değildir; daha önce hüküm giymiş olanların suçlan ise cinsel nitelikli değildir. Bir yazarın dediği gibi: “İddia ederim ki ırza tecavüzün asıl müjdecisi … eşcinsellik, teşhircilik ya da öteki cinsel suç tiplerinden çok, hırsızlıktır.” Ve rakamlar, yazarın savını doğrulamaktadır. Bir başka deyişle saldın ya da öldürü (cinayet) suçu, ister cinsel nedenle isterse yalnızca şiddet ya da para yüzünden işlenmiş olsun, aslında ilkel itkilerin denetlenememesinden kaynaklanmaktadır.

Sürekli cinsel saldırı suçu işleyenler de vardır, ama bunlar, bu tür suçlardan mahkum olanların yalnızca yüzde 3’ünü oluştunnaktadır. Cinsel saldırıların çoğunda zor kullanılmamıştır. İncelenen 1994 cinsel saldırı olayında, saldırılan kimselerin yüzde 91 ‘inde fiziksel saldırının söz konusu olmadığı görülmüştür. Bizim toplumuzda sayılan çok olmakla birlikte cinsel sapma içinde olanların kesin sayısını kestirmek olanaksızdır. Çünkü, cinsel sapma içinde olan pek çok kimse, ne bir cinsel suç olayına karışmakta ne de sağaltım (tedavi) için başvunnaktadır. Cinsel sapmaya yol açan dürtülerin ya da uygulamaların ne denli yaygın olduğu konusunda esaslı bir araştırma da yapılmış değildir. 17 Cinsel sapmaların anlamı ve kaynağı konusunda çok geniş araştırmalar yapılması gerekmektedir. Birçok sapmanın tohumunun yaşamın ilk yıllarında atıldığı kesindir; _cinsel olgunl_J!ğ_!-!_�_!’:az_aE_ı!__masındaki ��rısızlıQ:ın nedeni, çocukla ana-babası arasındaki ilişkilerin çocuğun büyümesine ı<öŞUt . öfarak-donuşmesiiidekCgliÇfüklerdearan– -mafiCfıf-:-su–konücfa-yapiTab1Tecek-butün.<iÇ!kiamanin bu olduğu söylenemez doğallıkla. Çocuğun ana-babasından bağımsızlaşmasındaki ve kendi başına bir birey olabilmesindeki başarısızlığın kimi nedenleri arasında, genetik etkenler de bulunabilir. Ancak, birçok cinsel sapma türünün anlamının ve niteliğinin yalnızca kalıtımsal etmenlere dayanarak açıklanması olanaksızdır. Kimileri, eşcinselliğin kromozomlardaki bozukluktan doğduğu kanısındadırlar; ama, ipek iç çamaşırından ya da kızıl saçlardan cinsel bir zevk almanın, yaşantı ve deneyimlerden çok, doğuştan getirilen eğilimler olduğunu ileri sürmek oldukça güçtür. Önemli. olan, yargılamaktan çok anlamaya çalışmaktır.

Cinsel sapmalar, bu konuda tutucu olanlara tiksindirici, anlaşılmaz ya da gülünç görünebilir. Onlar, cinsel sapmanların acı çekmelerine karşın bu eğilimlerinde neden böyle ısrarlı olduklarına bir türlü akıl erdiremezler; böyle kabul edilemeyecek ve benimsenemeyecek eğilimlerin bir insan tarafından benimsenebileceğine inanamazlar. Halbuki, bu konuyu anlamaya çalışan insanların gözünde cinsel sapma, gülünç ya da lanetlenecek bir olgu olmaktan çoı< anlaşılması gereken bir acıma konusudur ve bu . insanlar, hem kendi içlerindeki yüzyüze gelmek istemedikleri birşeye anlayışlarını kapadıkları gibi, kendilerini kuşku içinde bırakan cinsel sapma olgusuna da küçümseyici bir tavırla sırtlarını dönerler. Daha önce de belirttiğimiz gibi, hiç birimiz tam ve eksiksiz bir duygusal bütünlüğe sahip olamayız; cinsel sapmalar, minik ölçeklerde de olsa herkesin içinde vardır. Bütün insan davranışları gibi cinsel sapmalar da, son 18 derece karmaşıktır. Bütün cinsel sapmaların olgunlaşmamış çocuksu! davranışlar olduğu bir gerçektir; ama, olgunlaşmaya çalışan bu gelişmemiş yakınlaşma biçimlerini araştırıp incelemek olanaklıdır ve dahası, bize en garip ve akıl almaz gibi gelen sapmaların bile, bu sapmaları ödünleyen olumlu özü içerdiği de bir gerçektir. Bu konudaki betimlemeler ve açıklamaların, kesinlemeler biçiminde olmaktan çok, birer deneme biçiminde olması gerekir. Konumuz açısından eksiksiz bir ruh hastalıkları bilimine, henüz yeterli biçimde gelişme sağlanamadığı için, sahip değiliz. Ama bilgimiz sınırlı da olsa hlç olmamasından iyidir; çünkü, yetersiz bilgide hlç değilse tartışılması gereken kimi konular var demektir ve karşıtlıkların olmadığı yerde, ilerleme de olmaz. Bana göre ��nsel saR_�-��!1 çocuklukta duyulan cinsel kökenli _!_uçluluk ve a_ş_qğ!!_ıL duygusu’nun süreklilik kazanmasından doğmaktadır; bu —iiedenie cte, biiiiaan-sonraki ıı<.rıJOTüm�-bu I<oıiüfara ayrılmıştır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir