Arthur C. Clarke – Geleceğin Çehresi

Geleceği önceden haber vermek mümkün değildir ve bu yoldaki bütün iddialar, aradan birkaç yıl geçince, gülünç hale gelir. Bu kitabın amacı, çok daha gerçekçi ve aynı zamanda, çok daha iddialıdır. O, geleceği tasvir etmek değil, olabilir geleceklerin sınırlarını belirtmek iddiasındadır. Önümüzdeki zamanları bit· çeşit keşfedilmemiş ülke sayarsanız, maksadım gözünüzün önünde canlanacaktır: Bu ülkenin sınırlarını çizmek ve genişliği hakkında bir fikir edinmek. Biz ülkenin içine girinceye kadar. onun ayrıntılı çoğrafyası bilinemeyecektir. Birkaç nokta dışında geleceğin yalın bir görünüşü ile yelindim. Geleceğin yalnız teknolojisini ele aldım, kaynaklarını bundan alacak olan toplumunu değil. Bu sınırlanış, göründüğü kadar dar değildir. Çünkü bilim, geleceğe bugünden daha ·çok hakim olacaktır. Üstelik, ancak bu alanda bir öngörü gerçekten mümkündür. Bilimsel �extrapolation»u (1) genel kanunlar yönettiği halde, ekonomik ve politik sistemler için durum böyle değildir. Kaldı ki, ekonomik ve politik oluşların gelecekte şimdi olduğu kadar önem taşımayacaklarını sanıyorum (ve umuyorum). Bu konular üzerinde yaptığımız tartışmaların çoğu, bir gün, ortaçağın en ince zck.ftlanmı bütün güçlerini harcatmış olan din tartışmaları kadar bayağı ve manasız görünecektir.


Jules Verne’den Wells’e bir k§hinler kuşağı Şüphesiz, şimdiye kadar birçok yazarlar gclcccğin teknoloji harikalarını tasvir etmeyi denemişlerdir. Bunların içinde büyük başarı gösterenler de olmuştur. Julcs Vcrnc bu başarılı yazarların kli\sik ömc- ( ı > •Exır.ıpolaıiım• ka\•ı·amını ıam olar.ık anlatacak bir Türkçe kelime. ma· ale:ıtma anlamına gelir. Burada daha gcnişlclil rniş hir anlamda kullanılmıştır. (Çevirenin Notu\ GELECEGİN ÇEHRESİ ğidir. Öyle görünüyor ki, tek kalacak bir örnek. Çünkü o, kendi cinsinde eşsiz olan bir çağda doğmuş ve bu çağın bütün imkı’ın· larındim faydalanmıştır. Hayatı (1828 – 1905), uygulamalı bilimlerin büyük ilerleyişi ile aynı zamana raslar ve aşağı yukarı ilk lokomotifi ilk uçaktan ayıran süre içinde geçmiştir. Bir tek adam, öngörülerinin genişliği ve doğruluğu bakımından Jules Verne’i gc1,·rniştir: Amerikalı yazar ve mucit Hugo Gernsback (1). Anlatım gücü büyük Fransızla boy ölçüşmekten uzak ve bu yüzden ürıii onunki kadar yayılmamış olmakla beraber, Gernsback’ın yayınladığı dergilerle yaptığı dolaylı etki Jules Veme’den az olmamıştır. Öyle görünüyor ki, bilimciler (hepsi değil tabii), pek zavallı kıihinlerdir. Doğrusu bu, şaşılacak bir şeydir.

Çünkü iyi bir bilim ndamına lftzım olan niteliklerin başında hayal gücü gelir. Gerçekten, çok defa seçkin astronom ve fizikçilerin ancak şu veya bu tasarının mümkün olduğunu alenen açıklayarak kendilerini deli yf’rine koydurdukları olmuştur. Önümüzdeki iki bölümde bunlardan birkaç örnek vereceğiz. Büyük mesele, öyle anlaşılıyor ki sağlam bir bilimsel bilgi -veya hiç değilse bilim anlayışı- ile çok esnek bir hayal gücünün aynı kişide bir arada bulunmasıdır. Verne ile Wells, her istedikleri zaman bu ikisini yan yana getirebiliyorlardı. Wells, (kendisi ç<ijtu zaman aksini iddia etmesine rağmen), Jules Verne’den farklı olarak aynı zamanda büyük bir edebiyat sanatçısı idi ve karşısına çıkan basit gerçekleri, işine gelmediği zaman, bir kenara itmesini biliyordu. Verne ile Wells’in ünlü adlarını andıktan �onHayal-bilime ra, şunu açıkça söylemek isterim ki, geleceğin övgü {1) imkiinlarım tartışmak konusunda ancak hayal-bilim yazar ve okurları gerçekten yetkili olabilirler. Bu edebiyat türünü -birkaç yıl öncesine kadar olduğu gibi- bilgisiz, ya da açıkça kötü niyetli eleştirmecilere karşı savunmaya artık lüzum kalmamıştır. Fakat biz burada hayal-bilimin edebi niteliklerini inceleyecek değiliz. Biz onun sadece teknik yönü ile ilgileneceğiz (3). Son otuz yıl içinde on binlerce ki- (‘) Hugo Gcrnsback (d. 1884), radyo ve 1elevi1.yon konusunda. sonradan hepsi gerçekleşen tahminlerde bulunmuş ve ilk defa olarak radann prensibini ortaya atmıştır. Transisıorun keşfinden beş yıl önce de •ÜÇ elektrotlu lamba•yı ıarif etmiştir.

(Ç.N.) (‘) •Science-fiction• deyimine en uygun karşılığın bu olduğunu sanıyorum Türkçede •uydurma• kelimesinde ofiction.ıa bulunmayan pejoratif bir anlam vardır. Zaten Websıer, fiction kelimesine The creatiorı of iıır”giHatioıı karşı!ı�ıru veriyor. (Ç.N.) (‘) Amerika’da Massachusetıs ıcknikler ensıilüsünde ve Rusya’da Moskuva üniversitesinde endüstriye uygulamalı ha�al-bilim dersleri verilmektedir. GİRİŞ tap, geleceğin hayale sığabilen (ve çok defa sığmayan) imkfınla· rını işlemiştir. Olması mümkün olan her şey, şurada burada, ki· taplarda, dergilerde ele alınmıştır. Önümüzdeki on yıldan öteye uzanan gelecek hakkında bir görüş sahibi olmak isteyen bir kimse için, hayal-bilim yayınlarını eleştirici (sıfa! önemlidir) bir gözle okumak vazgeçilmez bir öğrenim yoludur. Geleceğin gerçekleri, geçmişin fantastik hayallerine alışıklık kazanmamış olanlarca ab initio tasavvur edilemez. Bu lüzum, özellikle, hayal-bilimi arada bir açıkı,:a alay konu· .�u yapan ikinci sınıf bilimdlcrin hoşuna gitmeyebilir. (Şimdiye kadar gerçek bir değeri oları hiç bir bilim adamının böyle bir şey yaptığını görmedim.

l-lilyal-bilim eserleri yazan birçok gerçek bilim adamı da tanıyorum.) Gerçekte, eğer bir kimse geleceği gerçekçi bir tutumla göz önüne almaya yeter bir hayal gücüne sahip ise, bu edebiyat türü onu mutlaka kendine çekecektir. Hayal-bilim okurlarının yüzde birinden fazlasının inanılır kfthinler olacağını iddia etmiyorum, ama inanılır kfthinlerin yüzde yüzü ya hayal-bilim okunı, ya da yaz<ırı olacakL:ırdır. Bu işteki ycıkim ölçüsünde, bilinen bir olayı konuşturmak· tan memnunum: Bütün uzay uçuşu propagandacıları gibi ben de, hız imkı’ınlarını fazla, fakat maliyetleri eksik hesap etmiş olmama rağmen, bu yanlışlıktan dolayı hiç de mahcup değilim. Eğer biz 1 930’1arda uzay araçlarını geliştirmek için milyarlarca dolar harcamak gerekeceğini bilmiş olsaydık, cesaretimizi hepten kaybederdik. O zamanlar kimse bu işin bu kadar muazzam masrafları gerektireceğini tahmin etmiyordu. Uzay araştırmalarının bu kadar hızla gelişeceği de aynı şekilde inanılmaz görünecekti. Hermann Oberth’in devrimci kilabı Die Rakete zu den Planetenraıımeıı, 1924 yılında Nature dergisinde eleştirildiği zaman, bu dergi büyük bir güvenle şöyle yazmıştı: «Bu eşsiz başarılar çağında Oberth’inki gibi bir tasarının insan ırkı sönmeden önce gerçekleşmiş olamayacağını söylemek tehlikesi göze alınamaz.» Bu tasarı gerçekleşmesine gerçekleşmiş· tir pekfılil, hem de değil insan. ırkının, profesör Obcrth’in dahi ölümünden önce! Nature dergisindeki yazıdan daha iyi bir misal verebilirim: 1947 yılında yazdığım Prelude of Space adlı ilk romanıma arada bir göz attıkça, Ay’a doğnı ilk füzenin 1959 yılında atılacağını tahmin ederek doğru nişan aldığımı görmek benim için zevkli bir şey oluyor. Fakat insan uydular için 1970’i, Ay’a inmek için ise 1978’i not etmişim. O zamanlar birçok kimseye çılgınca bir iyimserlik gibi görünen bu tahminler, bugün sadece benim do- GELECEGİN ÇEHRESİ ğuştan tutucu olduğumu gösteriyor. Tutuculuğumun dalw iyi hiı delili, 1945 yılında telekomünikasyon uydusu için ihtirn beratı ;ıl maya ıeşehhib etmemiş olmamdır (16. Bölüme bkz. ).

Buııuıı lııı şekilde gelişeceğini tahmin edememiştim; fakat hiç olm<ız-�a il!. <kıll’nıc modellerinin ben elli yaşıma girmezden önce ortnya (1 k:ırılm:;ığını tahayyül etmek ç.ıbasını göstermiştim. Ne olurs;ı olsun, bu kitap zaman ölı.;iilni «Ülabilir»in ni değil, varılan son neticeleri inccleıııd; sınırları üzerinde tedir. Gelişmenin bugün v<ırdığı nokı:ı.l;ı bir kknik hamlenin, yapıkıbilccek İSl’, ı�·· kcek beş yüzyıl içinde baş<ırrl<ıınayacağını tahayyül etmek ıııliııı ki.in dcğildiı·. Fakı:ıt bizim iıı…:clemclerimiz bakımından, söylcıliı;i mİ7. şeylerin önümüzdeki orı yıl, ya da on bin yıl içinde geı·(ı·� lcşmcsinin önemi yoktur. Beni ilgilendiren onların ııe zammı ,/,· ğil. nasıl gerçeklcşeceklcridir. Bu sebepten dolayıdır ki, bu kitapta ileri sürülen bir çok dii şünccler çelişik görünecektir. Mesela gerçekten mükemmel bir lı:ı berleşme sistemi, ulaştırma araçlarını ortadan kaldıracaktır. F<ı kat bunun aksi de yanlış değildir: Ulaşım, anında yapılabilir lı;ı le gelirse, haberleşmeye kimsenin ihtiyacı kalmayacaktır.

Dem�·ı. ki, gelecek, olağ<ınüstü ve rakip imkfinlar arasında bir seçme yap mak zorunda olacaktır. Bunull\için ben bu imkii.nlıınn her birini, ötekiler yokmuş gibi inceledim. Yine bunun içindir ki, bazı bölümler iyimser, bazıları ise kii ıümser bir hava içinde bitmektedir. Gelecek konusunda sınırsız bir iyimserlik ve kötümserlik görüş açısına bağlıdır ve ikisi d�· haklt olabilir. Son bölümde bunları uzlaştırmaya çalıştım. Birisi demişti ki: «Yaşama sanatı sınırları aşarak biraz öteye giderken nerde durmak gerektiğini bilmekten ibarettir.» Benim de, 14 w 15 inci bölümlerde gerçeklerden ziyade bilimsel hayaller niteliğinde olan görüşleri ele alarak yapmak istediğim bu olmuştur. Bazı kimseler, görünmezlik veya dördüncü boyul gibi konularla ciddi ciddi uğraşmayı vakit kaybetme sayabilirler. Fakat bu iş bizim konumuzun gelişmesi bakımından tamamiylc yerindedir. Nelerin yapılamayacağını bulmak, nelerin yapılabileceğini ort;ı�·;ı koymak kadar önemlidir ve hazan çok daha eğlencelidir. Bu girişi yazarken, yirmi birinci yüzyıl üzerine yazılmış olduk· ça gerçekçi bir Rus kitabı lmkkındaki bir eleştirme yazısına güz gezdirdim. Bunu yazan st’çkin İngiliz bilgini, kitabı son deren· ;ıkla yakın n• y<ıwrın tahminlerini lamamiylc inı:ındırıcı bulmaktadır. Benim kitabım hakkında şöyle küçültücü bir hüküm verile- GİRİŞ meyeceğini ümit ederim.

Eğer bu kit<ibı baştan aşağı akla yakın ve benim ekstrapolasyonlanmın hepsini inandırıcı bulurlarsa, uzak bir geleceği dikkatle gözden geçirmekten ibaret olan mak· sı:ıdıma crişcmemişim demektir. Çünkü gelecekle ilgili olarak kesinlikle ve tam bir emniyetle söyleyebileceğimiz tek şey, bu geleceğin muhakkak fantastik olacağından ibarettir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir