Asik Pasa – Garip Name

XIV. yüzyılda Osmanlı Devletinin kuruluş devrinde yazılmış olan Garib-nâme, hiç şüphesiz Türk edebiyatının önde gelen, değerli ve temel eserlerinden biridir. Böyle olmasına rağmen, eserin bugüne kadar, derli toplu şekilde ilmî bir neşri ortaya konamamıştır. Yapılan çalışmalar ise dağınık ve bölük pörçüktür. Bunda eserin hacimli olmasının yanında, çeşitli zamanlarda bazı çalışmaların yapıldığının veya yapılmakta olduğunun bilim çevrelerinde söylenti şeklinde yayılması da rol oynamıştır. Oysa Garib-nâme gibi eşsiz bir eserin neşredilip edebiyat ve kültür dünyamıza kazandırılması başta gelen bir vazife olmalı idi. Zira bu büyük eser: 1. Anadolu Türkçesinde yazılmış Türk edebiyatının XIV. yüzyıldaki en büyük mesnevîsi oluşu, 2. Telif olup tercümeye yer vermemesi, 3. Türk hayat ve yaşayışını en iyi şekilde yansıtması, 4. Türk kültürünü büyük ölçüde kendinde toplaması, 5. Genel anlamda devrinin sosyal yönünü vermesi ve hedefler göstermesi, 6. Tertibi ve konuları işleme açısından bir benzerinin bulunmaması, 7. Ele alınan konuları çok açık ve sade bir şekilde anlatması, 8.


Anadolu’da gelişecek olan Türk edebiyatı alanında ilk yazılan edebî eserlerden olması ve bu yönü ile edebiyatımızın şekillenmesinde temel eserlerden birini teşkil etmesi, 9. On dördüncü yüzyıldan beri, her zaman için, Türkçenin önde gelen bir dil hazinesi olması ve şairinin dil şuuruna sahip bulunması, 10. Nasihat edebiyatımız içinde yer alması, gibi yönlerden değerini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir eserdir. Ayrıca Garib-nâme Âşık Paşa’nın ömrünün sonuna geldiği, bütün tecrübe ve bilgilerini tanzim ederek yerleştirdiği bir eser olarak insanlığı aydınlatması bakımından da önemlidir. Âşık Paşa ömründe gördüğü öğreticilik vazifesini, hayattan el çekerken eseri vasıtasıyla devam ettirmiştir. Garib-nâme’ nin eğitici ve öğretici bir niteliğe sahip olması, eserin telif edildiği devirden başlayarak yüzyıllar içinde zamanımıza kadar istinsah edilmesine yol açmıştır. Biz bu eseri Türk milletine ve ilim âlemine kazandırmayı gaye edindik. Önce eserin Süleymaniye Kütüphanesi Lâleli 1752 numarada kayıtlı, iki ciltten oluşan en güzel nüshasını ele alıp yeni harflere ve günümüz Türkçesine çevirmeye karar verdik. Fakat başta Kayseri Raşit Efendi Kütüphanesi’nde bulunan bir nüshanın fotokopisinin elimizde olması, birkaç nüshadan da olsa bizi, karşılaştırmalı metin neşrine yöneltti. Hâl böyle olunca vaktiyle rahmetli hocam Prof. Dr. Sadettin Buluç’un üzerinde çalıştığı en güvenli nüshalardan olan Almanya Tübinger nüshasının fotoğraflarını Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nden temin yoluna gittik. Ayrıca eserin en eski nüshalarından olduğu söylenen Konya Koyunoğlu Müzesi’ndeki nüshayı da elde ettik. Böylece nüsha sayısı dörde çıktı ve biz çalışmamızı bunlar üzerinden gerçekleştirdik. Nüshalar bulundukları yerlere göre; Süleymaniye Lâleli L, Almanya, Tübinger Depot der Staatsbibliothek (Nr.

1684) A, Konya Koyunoğlu (Nr.13634) K, Kayseri Raşid Efendi (Nr. 9344) ise R harfleri ile gösterildi.Eserin bütününü ilgilendiren beyit numaraları nüshaları temsil eden harflerin sırasında, genellikle beş atlamalı olarak yazıldı. 6 Elinizdeki eser birden ortaya çıkmış değildir. Garib-nâme üzerinde ilk defa doktora yapmamı teklif eden merhum hocam Prof. Dr. Mehmet Kaplan olmuştu. O vakitten beri geçen 28 yıl zarfında zaman zaman esere döndüm. Hatta Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki hocalığım sırasında Garib-nâme’ nin ilk dört bâbı üzerinde Yüksek Lisans tezi yaptırdım. Bundan sonraki çalışmaları öğrencilerimizin daha da ileri götürmesi temennisi ile Erzurum’dan ayrıldım. Fakat bütün çalışmalar bıraktığımız gibi kaldı. Bu arada yine Çukurova ve İnönü üniversitelerinde, eserin metin olarak tamamını vermeyen doktora çalışmalarının yapıldığını öğrendim. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde vazife aldıktan sonra Garib-nâme’nin neşri zaman zaman dile getirildi. Rahmetli hocam Prof.

Dr. Mehmet Akalın, bir konuşmamızda eseri yayımlayacaklarını söyleyince, yine bir kenara çekilerek neşrini bekledim. Fakat o da çalışmalarını bir sona ulaştıramadan, bu dünyaya veda etti. Gel zaman git zaman Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı’nda yapılan toplantılarda eserin garip durumu ve neşrinin nasıl yapılabileceği dile getirildi. Kırşehir’in vatansever, Türk kültürüne gönül vermiş evlâtları bu zor işi bize teklif edince, eski ümitlerim yeşerdi ve çalışmaya başladım. Böylece yalnız benim değil, artık aramızda bulunmayan hocalarım Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan, Prof. Dr. Sadettin Buluç, Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş ve Prof.

Dr. Mehmet Akalın olmak üzere, hayatta bulunanlar da dahil, değerli meslektaşlarımızın ve Âşık Paşa dostlarının dilekleri gerçekleşmiş oldu. Bu saadeti okuyucularımızla birlikte paylaşırken ahirete intikal eden hocalarımı da rahmetle yâd ederim. Garib-nâme hacimli bir eserdir. Bunun için manevî destek yanında büyük maddî desteği de gerektirir. İşin manevî yönünü Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı’nın önde gelen mensupları Galip Demir, Prof. Dr. İlhan Kılıçözlü, Prof. Dr. İlhan Şahin, Prof. Dr. Hüs-nü Özek, Nevşehir Eski Milletvekillerinden Kırşehirli Ramazan Demirsoy, Yard. Doç. Dr. Erol Ülgen ve Dr.

Ali Mazak ile diğer gönül ehli arkadaşlar yüklendi. Maddî tarafını ise, filmlerinden fotokopi ve baskı işlemlerine kadar ne gerekiyorsa, Prof. Dr. İlhan Kılıçözlü ile eşi Dr. Meral Kılıçözlü üzerine aldılar. Böylece el ele, gönül gönüle vermenin sonunda Garibnâme’ nin birinci cildi meydana geldi ve bu hazzı hep birlikte tatmış olduk. Kendilerinden büyük yakınlık, maddî ve manevî destek gördüğüm bu dostlarıma ve eserin temininde bize her türlü imkânı bahş eden Süleymaniye Kütüphanesi’nin değerli müdürü Dr. Nevzat Kaya Bey’e tekrar tekrar teşekkür ederim. Ayrıca Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ndeki nüshanın temininde yardımlarını gördüğüm Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya’ya, görüş ve fikirlerinden istifade ettiğim Prof. Dr. Necat Birinci’ye, eserin yazımında kendi hazırladığı yazı tiplerini lütfeden aziz dost Halil Açıkgöz’e, Arapça ibareleri kontrol eden Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda birlikte çalıştığımız değerli meslektaşlarım Doç. Dr. Yekta Saraç ile Doç.

Dr. Azmi Bilgin’e; Farsça ile ilgili kısımların hallinde yardımlarını esirgemeyen Fakültemiz Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden gayretli ve değerli dost Yard. Doç. Dr. Mustafa Çiçekler’e teşekkür ederim. Yine eserin fotokopilerinin alınmasında işlerimizi takip eden, metni baştan sona kadar okuyarak tashih işlerinde yardımcı olan Anabilim Dalımız Araştırma Görevlisi, doktora öğrencim Cemal Aksu’ya; eserin nüshalarıyla ilgili bilgi ve dokümanları bize ulaştıran doktora öğrencim Ayşe Gürol ile değerli arkadaşım Osman Esin’e ve Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Orhan Yavuz’a teşekkürü bir borç bilirim. Kültürde devamlılık esastır. Garib-nâme’ deki hayat, Anadolu’da bizim kısmen yaşadığımız, bizden önceki neslin ise aynen, bizden sonraki kuşakların da az çok yaşayacağı 7 ve yaşatacağı bir hayattır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 76. yılının idraki içinde, 670 sene öncesini günümüze getirirken, bu değerli eseri Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yıl dönümünde, o günleri yaşayan Âşık Paşa’nın arzusuna uygun olarak, büyük Türk milletine armağan ediyoruz.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir