Aytunc Altindal – Bilinmeyen Hitler

Adolf Hitler, istatistiklere göre İsa Mesih’ten sonra hakkında en çok yayın yapılmış kişidir. Hitler’le ilgili elli binden fazla yayın vardır. Bu durumda “Yeni” ve “Bilinmeyen” ne kalmıştır diye sorulabilir? Oysa bu yayınlarla ilgili karşılaştırmalı bir döküm yapıldığında daha pek çok “Yeni” ve “Bilinmeyen” olayın, tarihin sis perdesinin ardında gün ışığına çıkartılmayı beklediği anlaşılır. Bunun nedeni, birçok belgenin uzun yıllar kamuoyundan gizlenmiş olmasıdır. Bu belgelerden çoğu özellikle 1991’den sonra açıklanmaya başlandı ve tarihçiler yıllardır kesin “Doğru” kabul ettikleri birçok bujinin ve yorumun artık geçersiz olduğu kanısına vardılar. Örneğin, önde gelen Naziler’den Adolf Eichmann, 1947-1951 yılları arasında Amerikan gizli servislerinin bilgisi dahilinde ABD’de yaşamış ve 1958’de Arjantin’e kaçırılmıştı. 1947’de Macar hükümeti, ABD’ye başvurarak Eichmann’ın bu ülkede olduğunu ve iadesini istemişti. Amerikalı yetkililer Macar hükümetine yanıt bile vermemişler ve Eichmann’ın kaçırılmasına göz yummuşlardı. 1961 yılına kadar Eichmann’ın ölü olduğu sanılmıştı ama o başka bir kimlikle Arjantin’de yaşamıştı. Eichmann, daha sonra İsrail gizli servisleri tarafınix X Bilinmeyen Hitler dan yakalandı ve idam edildi. Amerikalıların Eichmann dosyasını gizledikleri ancak 2000 yılında açıklandı. Bu kitapta anlatılan nedir? Öncelikle şunu vurgulayayım: Bu kitapta bazı “Yeni” belgeler, bulgular ve bilgiler var. Fakat bu kitap “Yeni” bir Nazizm Tarihi değil. Kitapta Hitler’in 1933’e, yani iktidara getirildiği yıla kadar olan hayatından kesitler var. Ağırlıklı olarak da Hitler’in “Ailesi” ve bu ailenin geçmişi var.


Hitler nasıl bir ailenin çocuğuydu? Bu soru araştırıldı ve ortaya kelimenin tam anlamıyla “Garip” bir aile yapısı çıktı. Kitabın bu ilk bölümünde o denli karışık olaylar var ki, okur bu ilk otuz sayfada pes etmezse kitabın sonunu rahatlıkla getirebilir kanısındayım. ikinci olarak kitapta Hitler’i siyaset sahnesine çıkartan gizli bir “Okült Örgütü” anlatılıyor. Okültizm (Gizli İlimler) Nazilerin iktidara gelmesinde çok önemli bir rol oynamıştı fakat yakın zamana kadar Nazizm’in bu yönü tarihçiler tarafından ya hiç bilinmemiş ya da görmezden gelinmişti. Bu bölümde Hitler’in, Almanya’nın ve Dünya’nın başına “Gökten” zembille inmediği belgeleriyle açıklanıyor. Nazi dönemine tanıklık etmiş bir Alman tarihçisinin sözleriyle belirtirsek “Hitler Bir İş Kazası Değildi!” Üçüncüsü, bu gizli Okült örgütünü kuran, yöneten ve Hitler’e iktidar “Yolunu Açan” (VVegbereiter) bir kişinin hiç değinilmemiş, hep gizli tutulmuş bazı yönleri ilk kez bu kitapta belgeleriyle dünya kamuoyuna açıklanmaktadır. Bu belge ve bilgileri, Amerikalı, İsrailli, Alman vd. ülkelerin araştırmacılarından önce Türkiyeli okurlar öğrenecekler. Bu bana ayrı bir mutluluk veriyor. Sözünü ettiğim bu gizli Okült örgütünün adı Thule Gesellschaft’tır ve onun kurucusu da tarihçilerin “Esrarengiz Baron” diye tanımladıkları Baron Rudolf von Sebottendorff’tur. Bu kişi gerçekten de çok esrarengiz bir adamdı. Kitabı okuyunca hak vereceksiniz. Hitler’in gerisinde, perde arkasından onu yönlendiren Thule adlı gizli bir örgütün bulunduğuna dikkati ilk çeken akademisyen Dr. Reginald Phelps olmuştur. Phelps, 1963’te “Journal of Modern History” dergisinde Thule’yi ve Sebottendorff’u anlatan uzun bir inceleme yayınlamıştı.

Bir yıl sonra Alman tarihçi Dietrich Bronder Aytmç Altınıkl de bu konuyu inceleyen bir kitap yayınladı. Bronder, çalışmasında Thule’nin çok tehlikeli fakat tarihçilerin dikkatinden kaçmış gizli bir Okült merkezi olduğunu anlattı. Bu örgütün kurucusu Baron Kudolf von Sebottendorff’u ise eşi bulunmaz bir “Konspiratör” olarak tanımladı. Öyleyse nasıl olmuştu da bu tehlikeli ve esrarengiz kişi bunca yıl tarihçilerin dikkatinden kaçmayı başarmıştı? Bunun yanıtı, söz konusu kişinin yaşamıyla ilgili bazı önemli bilgilerin bir ülkenin “Derin Devlef’inin arşivlerinde özenle gizlenmiş olmasıydı. Bu ülke de Türkiye’ydi! Bronder’in kitabından sonra aynı konuyu işleyen başka kitaplar da yayınlandı. Bu kitaplardan beşi Amerikalı, dördü de Avrupalı tarihçiler tarafından kaleme alınmıştı. 1989’dan sonra özellikle Avrupalı ciddi televizyon kanalları Nazizm ve Okült bağlantısını işleyen diziler ve belgeseller hazırladılar. Örneğin, Avusturya Devlet Televizyonu tarafından hazırlanan dizide Thule oldukça ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştı. Daha sonra Kanadalı ve Amerikalı özel belgesel yapımcıları da bu konuyu işleyen diziler hazırladılar. Gördükleri büyük ilgi üzerine haftalık video kasetleri ve dergiler çıkarmaya başladılar. Günümüzde Internet’te Thule ve Sebottendorff’la ilgili müthiş bir “Komplo Teorileri”(!) yayınlama yarışı sürüyor. Sebottendorff, gerçekten de bir “Konspiratör” ve “Okült Ustası” mıydı? Bu sorunun yanıtı evettir. Sebottendorff ve Thule olmasaydı, ne NSDAP (Nazi Partisi) ne Hitler, ne Holokost, ne de milyonlarca ölü olurdu. Sebottendorff ve Thule, Adolf Hitler’i arkasından iterek tarih sahnesine çıkartan göze görünmeyen güçlerdi. Öyle ki, Hitler’i işbaşına getiren kadrodaki ilk on kişinin tamamı bu gizli örgütün üyeleriydiler.

Bunların arasında Dietrich Eckart’ı, Alfred Rosenberg’i, Rudolf Hess’i, İçişleri Bakanı VVilhelm Frick’i ve Hitler’in avukatı Hans Frank’ı (Polonya Kasabı) saymak yeterli olur sanırım. Alman akademisyen Klaus Kreiser’in yazdığına göre, Sebottendorff, Hitler’in hem yol göstericisi hem de rakibi olmuştu. Başka bir Alman tarihçiye, George L. Mosse’ye göre de Thule Örgütü DAP’ı (Alman İşçi Partisi) kurarak Nazilere iktidar yolunu açmıştı. Bu parti kısa bir süre sonra Hitler’i Genel Başkanlığa getirdi ve adını NSDAP (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) olarak değiştirdi. xii Bilinmeyen Hitler Thule’nin 1200 kadar aristokrat ve zengin üyesi bu partiyi perde arkasından destekledi ve bu üyeler Adolf Hitler’i iktidara taşımadan önce Thule’nin “Dünya Görüşü”ne uygun olarak eğittiler. “Bilinmeyen Hitler”de tarihin en şaşırtıcı liderlerinden biri olan Adolf Hitler’in alışılmadık bir portresini okuyacaksınız. Ailesiyle ve yetiştiği ortamla ilgili dünyada az bilinen, Türkiye’de ise bilindiğini sanmadığım bazı ‘Garip’ özelliklerini bulacaksınız. Daha önemlisi çeşitli sahte kimliklerin ardına saklanarak kendisini Tarih’ten ve akademisyenlerden on yıllarca gizlemeyi başarmış bir “Casus”un yaşamını ve Türkiye’deki faaliyetlerini öğreneceksiniz. Bu kişi Hitler’in “Yol Göstericisi” ve “Rakibi” olan Baron Rudolf von Sebottendorff tur. • Baron Rudolf von Sebottendorff, Türk vatandaşıydı! Sebottendorff la ilgili bazı resmi belgeler işte ilk kez bu kitapta dünya kamuoyuna açıklandı. » » » » » “Bilinmeyen Hitler” alışılmadık bir kitaptır. Kendi alanında bir “ilk”tir. Adolf Hitler’e ve Nazizm’e yerleşik bakış açısında bir değişiklik yapıp yapamayacağını ileride göreceğiz. Bu kitabı niçin yazdım? Bu kitapta yer alan olaylardan bir bölümü 1992-1994 yılları arasında “Milliyet, Cumhuriyet” ve “Sabah” gazetelerinde dizi yazılar olarak yayınlandı.

Bu dizilerin yayınlanmasından sonra, başta Yahudi Cemaati olmak üzere yurtiçinden ve dışından belirli kişiler benimle temas kurdular. Bunların arasından bana özel bilgileri vermek nezaketini gösterenler de çıktı, bu konuyu yazmamamı isteyenler de oldu. Destekleyenlere de, engellemeye kalkışanlara da teşekkür ediyorum. Yurdunu seven bir yazar olarak görevim bu kitabı yazmaktı; gerisi beni ilgilendirmiyor. Kitapta “Kültürel Karamsarlık” diye tanımlanan bir çıkış noktası var. Adolf Hitler, Almanya’da “Kültürel Karamsarlığın” egemen olduğu bir dönemin ve ortamın ürünüdür. Adolf Hitler’in günümüzde etkisini hâlâ sürdürüyor olması onun “Esrarengiz” karizmasından değil, benzer bir “Kültürel Karamsarlık” ortamının Aylııııç Altındal xiii lürgit olmasındandır. Yeni Hitlerier istemiyorsak, önce onları yeı İftirenleri ve bazı yeraltı “Okült” örgütlerinin toplumlara aşılamaya çalıştıkları “Kültürel Karamsarlık” ortamlarını ve araçlarını iyi •naliz etmeliyiz diyorum. “Bilinmeyen Hitler”i İngilizce yazdım. Dokuz yıllık bir araştırmanın sonucudur. Türkiye’deki dostlarım, kitabın önce Türkiye’de yayınlanmasını istediler. Bu nedenle kitabı Türkçe’ye çevirdim. Bu kitaba emeği geçen pek çok insan var. Başta araştırmalarıma yardımcı olan çeşitli ülkelerdeki dostlarımı anmak istiyorum. New York’ta, Berlin’de, Mexico City’de, Kahire’de, Bern’de, Londra’da, Malta’da ve Paris’te bana yardımcı olan dostlarıma çok teşekkür ediyorum.

II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da görev yapmış ve Nazizm konusunda uzman bir yazar olan Bnıce Lee kitabın metnini okudu ve bana yol gösterdi, kendisine teşekkür ediyorum. Zarela Martinez, Meksika’da ve New York’ta bana çok yardımcı oldu, onun adını da özel olarak anmak istiyorum. Yeşim Berkün, kitabın İngilizce bilgisayar yazılımını yaptı. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bu uzun ve gerçekten de zahmetli araştırmayı tamamlamaya beni teşvik eden dostlarıma, değerli kültür adamı Yener Yılmaz’ın şahsında çok teşekkür ediyorum. Cengiz Artam’ın ise özel bir yeri var: Biliyorum, bu kitabın gerçekleşmesini en fazla isteyenlerden biri de oydu. Onların ve diğer dostlarımın gayret verici destekleri olmasaydı bu kitabı tamamlayamazdım. Aynı şekilde bazı önemli kaynaklardan yararlanmamı sağlayan değerli bakan ve milletvekillerimize ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin değerli personeline çok teşekkür ederim. Bana gösterdikleri anlayışı her zaman takdirle anacağım. Her kitap yazan için bir heyecan ve esin kaynağıdır. Bana esin kaynağı oldukları için Zeyno’ya, Emine’ye ve Ahmet Mustafa’ya “İyi ki varsınız” diyorum. Günseli Tarhan’ın ise bu kitabın yazılmasına kendine özgü “Realizm” anlayışıyla somut bir katkısı oldu. Ona da “Uyarılan” için çok teşekkür ediyorum. Aytunç Altındal İspilandit / 11 Ağustos 2000 DOKUZUNCU BASKı IÇIN AÇıKLAMALAR “Bilinmeyen Hitler”in dokuzuncu baskısı için bir önsöz yazmam istendi.

Kitabın bu denli yaygın okunacağını düşünmemiş tim. On sekiz ayda dokuz baskı yapmasına doğrusu hem şaşırdım hem sevindim. “Bilinmeyen Hitler” okunması güç, hatta “Okültizm” (Gizli İlimler) ile ilgili akademik içeriği nedeniyle de alışılmadık tarzda zor bir kitaptı. Nasıl olduysa oldu, bilmiyorum, okurlar ilgi gösterdiler ve kitap bir süre için yayınevlerinin çok önemsedikleri ‘En Çok Satanlar’ listesinde yerini aldı… Kitabın yayınlandığı Ekim 2000’den bugüne değin (Nisan 2002) geçen dönemde kitapla ilgili bazı gelişmeler oldu, bunları aktarmak istiyorum. Sayın Yılmaz Karakoyunlu, Sabah gazetesinde yazdığı bir yazıda (Kasım 2000) kitabın indeksinin olmayışını eleştirdi. Haklıydı. Ancak kitapta yaklaşık 480 kişinin adı geçiyor. Bunlara karışmış oldukları olayları da eklerseniz 700 girişlik bir indeks hazırlamak gerekiyordu ki bu da teknik olanaklar açısından ne yazık ki yapılamamıştı. Bu konuda okurlardan özür dilemekten başka yapabileceğim bir şey yok. “Bilinmeyen Hitler” ile ilgili ilginç bir yorum bir İsviçre gazetesinde yer aldı. HitlerTe ilgili Türkçe basılmış bir kitap hakkında XV xvi Bilinmeyen Hitler yabancı dilde bir yorum ilk kez yapılıyordu. İsviçre’nin haftalık Yahudi dergisi JVV’de araştırmacı Vivian Berg imzasıyla yayınlanan yazıda (Aralık 2000) kitapta yer alan iddiaların ve belgelerin çok dikkat çekici olduğu uzun uzadıya anlatılmıştı. “Bilinmeyen Hitler”in yayınlandığı Ekim 2000’den sonra Hitler’in anavatanı Avusturya’da “Hitler ve Okültizm” bağlantısını inceleyen iki akademik eser yayınlandı. Bunlardan biri Eduard Gugenberger’in Hitlers Visionaire/Die Okkulten VVegbereiter des Dritten Reichs (3. Reich’ın Okültist Öncüleri/Yol Göstericileri) idi.

Kitap Viyana’da Mayıs 2001’de Ueberreatur Yayınevi’nce çıkarıldı. Bu kitapta Bilinmeyen Hitler’de yer almayan bir iddia vardı. Yazara göre Baron Rudolf von Sebottendorff’un casus olarak kullandığı kod adı ‘Hahavvahi’ ve/veya ‘Hakawaki’ idi (s. 91). Ben araştırmalarım sırasında böyle bir kod adına rastlamamıştım. Türkiye’deki Alman Gizli İstihbarat örgütlerinden hangisi Baron’u bu adla tanıyormuş ben bulamadım. Olsa olsa bir ‘Takma Ad/Lakap’ olabilir bu. Aynı kitabın 88. sayfasında ise Baron Sebottendorff’un iki yıl süreyle Türkiye’de Meksika Devleti’nin Fahri Konsolosluğunu yaptığı belirtiliyor – ki bu bilgi yanlıştır. Bilinmeyen Hitler’in Ekler bölümünde yer alan ve bana Meksika Dışişleri Başkanlığı tarafından verilmiş olan resmi yazıda bu Fahri Konsolosluk görevinin Gugenberger’in iddia ettiği gibi iki yıl değil sadece birkaç ay sürdüğü açıkça gösterilmiştir. Ayrıntıları kitapta bulabilirsiniz. Yine Avusturya’da yayınlanmış olan ikinci kitap ise daha önce eksiklerle çıkmış olan bir kitabın gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskısıydı. Bu da VVilfried Daim’in Der Mann der Hitler Ideen gab/Jorg Lanz von Liebenfels’dır (Hitler’in Fikirlerini Aldığı Adam/JLL). Kitap Kasım 2001’de VMA Verlag tarafından yayınlandı. Bu kitapta JLL’nin yazı yazmasının ve konferans vermesinin 1938’de Hitler tarafından yasaklandığı belirtiliyor.

Doğrudur, Hitler Okült âleminde ünlenmiş kişilerden, bu meyanda JLL’den de birçok fikir çalmıştı. Hitler iktidara gelince kendi karanlık geçmişiyle ilgili bilgilere sahip olan herkesi öldürtmüştü. Kendisinden ‘Plagiarism’ yaptığı JLL’i ise sadece susturmuş. JLL şanslıymış doğrusu! Aytunç Altmdni xvii Bu kitaptaki yeni ve şaşırtıcı bilgi ise şudur: Yazarın belirttiğine göre Hitler’in kendisinden en çok esinlendiği(l) LiebenfelsTe tanışmak isteyen bir genç lider-adayı daha olmuş. Bu da, Avrupa’daki Bolşeviklerin başı V. İ. Lenin’miş! Daim’in yazdığına göre Lenin, JLL’in ve diğer Okültistlerin kitaplarını okumuş ve o yıllarda ‘Teozoologie’ diye bir Okült dalıyla adını ünlendirmiş olan jLl ile tanışmak istemiş. Lenin’in Ezoterik ve Okültik ilimlere ilgi duymuş bir lider olduğunu daha önceden biliyordum ve bunu 1979’da bir kitabımda yazmıştım (Haşhaş ve Emperyalizm). Ancak Lenin’i Hitler’in gözde yazarı Liebenfels ile tanıştıran kişinin kimliği beni şaşırttı. Yazara göre bu kişi ünlü Helena Petrovvna Blavatsky imiş! Buna inanmak biraz zor geldi ve garipsedim. 1831 doğumlu Blavvatska (Rusçası böyle) 1891’de ABD’de öldüğüne göre Lenin ile JLL’i ne zaman nerede tanıştırmış olabilir pek ihtimal veremedim. Yazar da tanışmanın yerini ve tarihini vermemiş…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir