Carlos Fuentes – Yanık Sular

Köpeklerin kendisini izlediğini söylediğinde kimse inanmadı ona, bütün gün tek başına konuşan yaşlı kaçık, deli kan, kötü karabasanlar görmüş olmalı, hele kızına yaptıklarını anımsıyorsa, hem de nasıl berbat geceler geçiriyordur kimbilir. Üstelik, yaşlıların beyinleri kurur, boş bir kafatası içinde bilya gibi şangırdayan buruşuk bir cevize dönüşür. Ama Dona Manuelita’nın sayısız erdemleri var, yalnızca kendi çiçek saksılarını değil, ikinci kattaki. bütün komşularınkini de sulaması bir yana, her sabah san elleriyle tuttuğu yeşil benzin bidonuyla demir trabzanlara asılı sardunya tenekelerini suladığı, akşamlan kanaryaların rahat rahat uyuyabilmeleri için kafeslerinin üzerin.e kılıf geçirdiği görülür . Ötekiler abartıyorlar, Dona Manuelita dünyanın en sakin insanı değil mi? Neden kötü şeyler söylüyorlar onun hakkında? Yaşlı ve yalnız, yaptıkları sıradan şeyler, üzerinde durulmayacak kadar önemsiz. Sabahları çiçek saksıları, akşamları kuş kafesleri. Saat dokuza doğru Merced çarşısına alışverişe gider, dönerken Zocalo’da durur, duacığını etmek için katedrale gider. Sonra evine dönüp yemeğini hazırlar. Kızarmış fasulya, ısıtılmış tortilla’lar,1 domates, nane, soğan, ince ince kıyılmış biber: Bayan Manuelita’nın mutfağından çıkan kokular bütün eski kırmızı kömür sobalarından dumanla birlikte çıkan kokulara. benzer. Öğle yemeğini tek başına yedikten sonra bir an d�rup kara ızgarayı seyreder, · sonra dinlenmeye· gider; dinlenmesi gereklidir. Dinlenmeyi hak etti,. ı.


Tortilla: Omlet. CÇJ 9 <!erler. Çok uzun yıllar, ömür boyu, zengin evlerinde hizmetçilik etti, dedikleri gibi. Öğle uykusundan sonra, ·akşamüzeri, yine çıkar dışarıya, sırtı kambur, bayat tortillalarla dolu bir sepetle; köpekler işte o zaman izlemeye başlarlar onu. Çok doğal bir şey. Onlara tortillalar atar, köpekler bilir buılu, bu yüzden ardınca koşarlar. Kendine bir piliç almayı becerirse, kemiklerini saklar, Modena sokağında ardısıra gelen köpeklere atar sonra. Kasap böyle bir şey yapmaması gerektiğini söylüyor, piliç kemikleri köpeklere iyi gelmezmiş, sivri parçalara ayrılan kemikler barsakları delebilirmiş. Kötü ruhlu insanlar Dona Manuelita’nın iyi biri olmadığının kanıtı olduğunu söylüyorlar kasabın sözlerinin, köpekleri kendisine çekmesinin tek amacı onları öldürmekmiş. Akşamın yedisine doğru eve döner, yağmur mev­ .siminde ıslanmış olarak, kuru mevsimde ayakkabıları tozdan bozarmış. Herkes onu bu görüntüsüyle anımsıyor, ekimden nisana kadar kalın bir toz katmanıyla kaplı, mayıstan eylüle kadar bir tavuk gibi ıslanmış, şalı başına yapışmış, burnunun ucundan sarkan, gözlerinin ve yanaklarının kırışıklarında, çenesinin beyaz tüyleri arasında yitmiş yağmur damlaları. Gezintilerinde giydiği siyah bluzu, eteklikleri ve siyah çorapları geceleri kurutur. Giysilerini geceleyin kurutan tek yaratık odur. Deli olduğunu siz de görüyorsunuz, geceleyin· yağmur yağabilir, peki neye yarar yaptığı iş? Geceleyin güneş yoktur. Geceleyin hırsızlar vardır.

Ne önemi var. Islak partallarını binanın avlusunda dört bir yana gerilmiş ortak çamaşır iplerine asar. Çiy kurutur onları, diye mırıldanır çenesi düşükler, Dona Manuelita’nın yerine. Çünkü, aslına bakarsanız, konuştuğunu hiç kimse duymamıştır yaşlı kadının. Kimse uyuduğunu görmemiştir. Varsayımlar bunlar. Dona Manuelita’nın giysileri daha kimse kalkmadan avludan kaybolur. Şimdiye 10 kadar kimse görmedi onu çamaşırhanede, öteki kadınların yanında leğene eğilmiş çamaşır sabunlayıp yıkarken, . gevezelik ederken. – Sanki herkesin unuttuğu yalnız bir kraliçe, diyordu Nino Luisito, on\ı görmesi, ona tek sözcük bile söylemesi yasaklanmadan önce. – O taş merdivenleri çıkarken, anne, onu görünce, bu evin bir zamanlar bir saray olduğunu, uzun yıllar çok zengin, çok güçlü soyluların oturmuş olduğunu düşünüyorum. – Onu bir dalı� görmeyeceksin. Kızının başına gelenleri anımsa. Hele, özellikle sen. – Ama kızını bilmiyorum ben.

– Kızının yerine mi geçmek istiyorsun? Bir bu / eksikti, büyücü karı. – Beni gezmeye bir o götürüyor. Herkesin o kadar çok işi var ki. – Kızkardeşin büyüdü artık. Gezmeye o götürür seni. Küçük Luisito tekerlekli sandalyesini kızkardeşi Rosa Maria’ya ittiriyor, canının istediği yere sürdürüyordu. Kaplamaları para büyüklüğünde iri başlı çivilerle çakılmış geniş halleriyle, dövme demir balkonuyla, içinde Meryem Ana heykelleri bulunan duvar gözleriyle, yeşil saçtan sU olUklarıyla Genel Valilik döneminden kalma, taş ve tezonttan yapılmış eski sarayları görmek istediği zaman Tacuba sokağı yönüne. Jesus Carranza sokağının bodur ve bakımsız evlerinden yana dönerse, Dona Manuelita’yı düşünüyor demekti, gerçekten de yaşlı kadının odasına, mutfağına girebilen ve bunları anlatabilecek tek insan oydu. Ama ilginç olan şu ld, anlatılacak hiçbir şey yoktu. Odanın bakır çubUklara tutturulmuş tül perdeler asılı kapı pencerelerinin Cmutfağınki ağaçtandı) gerisinde anımsanacak bir şey yoktu. Bir yatak, hepsi o kadar. Herkes odasını takvimler, dua masaları, resimler, gazete kesikleri, çiçekler, futbol takımı flamaları, bo11 ğa güreşi afişleri, kağıttan yapılmış ulusal bayraklar. Feria’da,ı Guadalupe bazilikasında çekilmiş fotoğraflarla süsler. ·Manuelita’nın evinde hayır, bunların hiçbiri yoktu. Mutfağında, toprak tavaları, kömür çuvalı, günlük yiyecekleri ve odasında bir yatak.

Hepsi bu kadar. – Sen gittin oraya. Neyi var, ne gizliyor? – Hiçbir şey. – Ne yapıyor? – Hiçbir şey. Yaptığı her şeyi dışarda yapıyor. Herkes görebilir, çiçek saksıları, alışveriş, köpekler, kanaryalar. Peki, mademki ondan bu kadar kuşkulanıyorsunuz, sardunyalarınızla, kuşlarınızla ilgilenmesine niçin izin veriyorsunuz? Çiçeklerinizin, küçük kuşçuklannızın ölmesinden korkmuyor musunuz? Nasıl da. ağır ve yorucudur Rosa Maria ile yaptığı gezintiler, akıl almaz bir şey, on üç yaŞında Rosa Maria, Dona Manuelita’dan daha güçsüz, tekerlekli sandalyeyi kaldırıma çıkarmak için her sokak başında birinden yardım istemek zorunda kalıyor. Yaşlı kadın tek başına beceriyordu bunu. Yaşlı kadınla Tacuba, Donceles, Gonzalez Obregon sokakları ya da Santo Domingo alanının oralara gezmeye giden, çocuk Luisito’ydu, kenti sömürge zamanındaki durumuyla hayal eden Luisito’ydu, Aztek başkentinin kalıntıları üzerinde bir satranç tahtasına uygun olarak tasarlanan İspanyol kentinin nasıl kurulduğunu yaşlı kadına anlatan gene çocuk Luisito’ydu. Gerçek bir kurban gibi okula gönderilişini çocuk anlatıyordu Dona Manuelita’ya, acımasız şakalar, sakat, topal, gülüşmeler arasında devrilen tekerlekli sandalye, iğrenç koşuşmalar; kendisi yerde yatıyor, kaldırsınlar diye öğretmenleri bekliyor. Bu yüzden okula göndermemelerini, evde kalmak istediğini . söylemişti onlara, çocuklar acımasızdı hiç kuşkusuz, boş laf değildi söyleı. Feria: Fuar. (Ç.

) 12 dikleri, deneyimi vardı, rahat bıraksınlar onu, evde kalıp kitap okusun, annesi Dona:. Lourdes’le kızkardeşi Rosa Maria’nın dışında herkes çalışmaya gidiyordu, bıraksınlar onu tek başına okusun, öğreneceğini tek başına öğrensin, Allahaşkına. Okul ona bacağını . geri vermeyecekti, evde tek başına daha çok şey öğreneceğine yemin etmişti, gerçekten, kendisine kitap almak için para toplasınlar, daha sonra ·bir meslek okuluna gidecekti, söz, ama o zaman yetişkin insanlar arasında olacaktı, onlarla konuşabilir, biraz şefkat isteyebilirdi. Çocuklar acıma nedir bilmiyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir