Cem Eroğul – İnsanın Var Olma Biçimi Olarak Birey

Giriş: Sorun Nedir? 1945’te, II. Dünya Savaşı biter bitmez, insan bilimlerinin genel durumunu saptamaya yönelik bir dizi makaleye yazdığı giriş yazısında, ünlü insanbilimci Ralph Linton şöyle bir gözlemde bulunuyor: Daha düne kadar budunbilimciler, bireyi, salt bir ekin taşıyıcısı, biri ötekinin yerine konabilecek bir dizi özdeş birim olarak görmüşlerdir. Buna benzer bir eğilim, kişilik tinbilimcilerinde de ortaya çıkmıştır. Gerçi onlar birey üzerinde odaklanmışlardır, ancak, doğa bilimlerinin etkisi altında kalarak, bütün bireysel benzerlik ve ayrılıkları fizyolojik bir temele oturtmuşlardır. 2 Kısacası, Linton’a göre, bireyin ne budunbilimciler, ne de kişilik tinbilimcileri için bir özgünlüğü yoktu: Birinciler için ekin birimi, ikinciler için ise dirimbilimsel bir birimdi. İşte bu gözlemden yola çıkarak, başta Linton olmak üzere, birtakım insanbilimciler, her ekinin nasıl bir özgül bireysel özyapı kalıbı (“temel kişilik”) oluşturduğunu araştırmaya koyuldular. Bu alanda çığır açıcı araştırmalar yapan Abram Kardiner3 , inceleme konusu olan toplumun söylencelerinden, geleneklerinden, dinsel inanışlarından, yaygın dünya görüşünden ve bunu ortaya koyan davranış kalıplarından yararlanarak, o toplum için işlevsel olan temel kişilik yapısını belirlemeye çalıştı. Daha önemlisi, bu temel özyapının, dünyaya gelen yeni bireylere aktarılması için ne gibi yöntemlere baş1 Yazıdan önce Sözlük’ün okunmasını rica ederim. Yazının anlaşılabilmesi için bu sözcüklerle daha baştan tanışmak zorunlu. Öz Türkçeciliğimi yadırgayanlar, lütfedip “Anayasa ve Tüze Dilinin Türkçeleştirilmesi” ile “Aydınlanmanın Aracı Olarak Öz Türkçe” makalelerime baksınlar. İki makaleye de, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin web sayfasında, “Kişisel Sayfalar”da Cem Eroğul adı tıklanarak erişmek olanaklı. 2 Linton, Ralph (der.), Th e Science of Man in the World Crisis (New York: Columbia University Press, 1945) s: 13. 3 Bkz. aynı derlemedeki “Th e Concept of Basic Personality Structure as an Operational Tool in the Social Sciences” adlı makalesi.


236 Türkiye’de Neoliberalizm vurulduğunu araştırdı. Böylece, emzirme sıklığı ve memeden kesme zamanı, ananın çocukla birlikte olma süresi ve biçimi, dışkılamanın düzence altına alınmasının zamanı ve yolu, babanın tutumu, çocuk eğitiminde yasakçılık ya da serbestlik gibi birçok değişkeni temel özyapının oluşturulmasındaki işlevsellikleri açısından inceledi. Bu yoldan, tinçözümün geliştirdiği birçok kavramı insanbilim alanına taşıma olanağını buldu.4 Daha sonra bu yola girenlerin en ünlülerinden biri Erik Erikson oldu. Erikson, Freud’un kişilik oluşum aşamalarından, özellikle de beş yaşına dek en belirleyici sayılan (ağızsal-“oral”, kıçsal-“anal”, üremsel-“genital”) aşamalardan yola çıkarak, insanın yaşamını belirleyen toplam sekiz uğrağın ne gibi temel davranış biçimlerine, tinsel dönüşümlere ve toplumsal erdemlere denk düştüğünü saptamaya çalıştı.5 Böylece, bu biçimlerin, dönüşümlerin, erdemlerin, her değişik ekinde, hangi somut yetiştirme yöntemleriyle sağlandığının araştırılmasının yolunu açtı. Kendisi de, özellikle Amerikan yerlileri arasında bu yönde araştırmalar yaptı. Toplumsal ile bireysel arasında kurulmaya çalışılan bu köprüler, dirimbilim ile tinbilim arasında da kurulmaya çalışıldı. Tinin yin tarafından belirlendiği görüşü çok eskidir. Kökeni Hipokrates’e uzanan, günümüzde de hâlâ kullanılan dört temel özyapı (neşeli, içine kapanık, asabi, kayıtsız) sınıflaması buna örnektir.6 Tinsel olguların birtakım yinsel kaynak ve sonuçları olduğunu savunanların en ünlüsü, tinçözümün kurucusu olan Freud’dür. Sevgeç dirimsel kaynaklıdır ve davranışlarımızın temel etmeni olan bir boşalma gereksinimi yaratır. Toplumsal koşulların bu bilinçdışı boşalma gereksiniminin önüne koyduğu engeller, hem tinsel, hem de yinsel rahatsızlıklara ve davranış bozukluklarına yol açar.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir