Cemil Filmer – Hatıralar

Yaşlanan her insanın içinde bir hatırat yazma hevesi vardır. Bu bir yerde kendi başından geçen olayların kendisi için çok önemli olması kadar, ömrün son demlerinde gösterilecek bir varlık belirtisidir. -3en, geçip giden şunca yıllık hayatıma dönüp baktığımda «yazmaya değer olan ne var» diye kendi kendime sormuşumdur. Türk sinema dünyasının yaşayan en eski temsilcilerinden biriyim. Belki de tek kaldım. Ömrümün altmış beş yılı sinema ile iç içe geçti. İlk konulu Türk filmini çekenlerden biriyim. Hayatımın sadece sinema ile ilgili yönleri dahi bana bu hatıratın yazılmasını gerekli kılacak zenginlikte göründü. Ayrıca bir asker ailesinin, asker evladı olarak yaşadığım tarihî olaylar vardı. Bunlar da Türk tarihine ışık tutabilirdi, özellikle meşhur Sultanahmet Mitingi’nde Halide Edib Adıvar’ın nutkunu filme çekmiş olmam, tarihle – sinemayı birleştiriyordu. Mustafa Kemal Atatürk ile defalarca görüşmüş olmam, ona özel olarak çektiğim filimleri göstermem hatıratımın tarihi cephesine kıymet kazandırmaktadır. Bunun gibi Enver Pa5 CEMİL FİLMER şa, Sultan Reşad ve daha birçok tarihî şahsiyet ile münasebetlerim olmuştur. Uzun bir ömür sürdüm. Her zaman benimsediğim ilkelere sadık kaldım, düzenli yaşadım, çok çalıştım. Düstur edindiğim prensipler sayesinde çok kötü durumlardan fevkalade başarılara ulaştım.


Hayatımın seyri içinde bu başarıların nelere mal olduğunu hatıratımı okuyanlar göreceklerdir. Buradan da yeni nesillere bir ibret çıkarılabileceğini düşünüyorum. Hatıratımın vücut bulm asında desteğini gördüğüm büyük rejisör, iyi insan Metin Erksan’a ve yazım sırasında bana yardımcı olan hikayeci Mustafa Kutlu’ya teşekkür ederim. Cemil Filmer 6 AİLEM Babanı Sultan Abdülhamid’in Süvari Muhafız Alay Komutanı Ahmet Şükrü Bey’dir. Dedem İstanbul’da Fatih’te en büyük kıraathâne’nia sahibi olan Mehmed Efendi’dir. Dedemi hiç görmedim. Ben doğmadan vefat etmiş kendileri. Fakat babanım annesini gördüm. Kendisi 80 yaşlarında falandı. O yaşlarda dahi çok çalışan, zemin tahtalarım ova ova parlatan, namazında niyazında çok temiz, bir kadındı. Kendisi Fatih’te amcamla beraber otururdu. Bayramdan bayrama ziyaretine giderdik. O zamanların bayram yeri Fatih Camii’nin avlusu idi, bütün çocuklar oraya giderdi, götürülürdü. Amcam Hapı Burhan Efendi Zindankapısı’nda ip, halat satıcısı idi. Ninem amcamla birlikte oturur, biz onu çok seyrek görürdük.

Amcanım KapaJlçarşı’nm Çakmakçılar kapısında bir de dükkanı vardı. İstanbul’un ve belki de Türkiye’nin o yıllarda en meşhur örücüsü idi. Aynı zamanda Beylerbeyinde bir köşkle yalısı da bulunuyordu. Babam amcama nazaran daha modem bir zat olup Şişli tarafında, amcam Burhan Efendi o zamanların muhafazakâr zevatının oturduğu Fatih’te yerleşmişti. Babamın Burhan amcamdan başka bir de kızkardeşi 7 CEMİL FİLMER vardı ki, o da Fatih tarafmda otururdu. Kocasınni Kapalıçarşı’da dükkânı vardı. Babamın on iki çocuğu olmuştur. Beş kez evlenmiştir. Ben en son erkek çocuk olduğum için ailemizin yaşlılarına pek yetişemedim. Annem babamın üçüncü hanımıdır. Ana baba bir üç kardeştik biz. Ağabeyim Ziya Nişantaş’tır. O yıllarda soyadı olmadığı için doğum yeri veya oturulan muhit ile isimlerin bir arada anılması gelenekti. Ziya ağabeyim benden dört yaş büyüktür. Bir de benden iki yaş küçük Şükriye isminde bir kızkardeşim vardır.

Biz yedi göbek İstanbullüyuz. Dedelerim hep İstanbul’­ da bulunmuş ve buradan zorunlu sebepler dışında ayrılmamışlardır. Babam da İstanbul doğumludur. Babam alaydan yetişerek II. Abdülhamid’in Muhafız Alay Komutanlığı’na kadar yükselmiştir. Kendisi uzun boylu, beyaz tenli, gayet yakışıklı idi. Musiki ile ilgisi fazlaydı. Beş yaşlarında falan olmalıydım, hatırlarım, geceleri arkadaşları, subaylar, paşalar gelir Şişli’deki evimizin alt kat salonunda toplanırlar, çalıp söylerler,, eğlenirlerdi. Biz yukardan ortaya çıkmaya çekinerek- onları seyrederdik. Babamın sesi de çok güzelmiş, kendisine rica ederek okumasını sağlamaya çalışırlardı. Besteleri vardı. Beş türlü çalgı çalardı. Babamın şarkılarım bir deftere kaydetmiştim. İleride anlatacağım. Kudüs bombardımanı sırasında düşen.

’bir bomba pek çok şahsî eşyamla birlikte bu defterin de zayi olmasına sebep olmuştur. Üzülerek hatırlıyorum. Annem Fatma Hidayet Hanım İstanbul’un. Şişli semtindendir. Uzun boylu, buğday benizli, güzel bir kadındı. Biz onun terbiyesi altında yetiştik. Çünkü babam 8 halim selim, yumuşak huylu bir adamdı, bize pek karışmazdı. Evin otoritesini nerdeyse annem temsil ediyordu. Kardeşlerim arasındaki münasebetleri, evin nizamını; işleyişini hep ö yürütürdü. Daha sonraki yıllarda, sanırım on yaşlarında fal andım, Kanhca’da oturuyorduk. Rüşdiye’ye devam ediyordum, babam bilemediğim sebeplerden dolayı annemi boşadı. HATIRALAR ŞİŞLİDEKİ EV Ben Şişli’de, şimdiki Şişli Camii’nin karşısına düşen yerde, Hanımeli sokağında, Filizi yeşil boyalı, beş katlı bir konakta doğdum. Sene: 1895. Bu konak büyük bir bahçe, içinde kurulmuştu. Babam burayı arşınım bir kuruştan almış.

Bahçesinde her türlü meyve vardı, çiçeklerle doluydu. Sürü ile kazlar, ördekler, tavuklar) koyunlar vardı. O yıllarda Şişli’de ancak her ikiyüz metrede, belki de daha seyrek evler, konaklar vardı. Giriş katı mermer döşeli idi. Annem anlatır, daha ben doğmadan beş yıl evvel, İstanbul’da büyük bir zelzele olmuş ve annemin anlattığına göre bu mermerler denizin dalgalan gibi kalkıp inmiş. Serin bir taşlıktı burası, yanında selâmlık odası vardı. Babamın misafirleri burada ağırlanır, ekseriya toplanır, içerlerdi. İkinci katta yine büyük bir salon vardı. Üç ve dördüncü katlarda yatak odalan vardı. Beşinci kat ise çatı katı olup, kullanılmış eşyalar dururdu. Bir bölümü de kiler idi. Babam üç ayda bir maaş alır, maaşı alınca da çuvallarla mercimek, şeker, fasuye gibi erzâkı toptan alır, buraya yerleşti9 CEMİL FİLMER lirlerdi. Bir de reçel kavanozlarının sıralandığı rafı hatırlıyorum. Çünkü birine ulaşmaya çalışırken başımdan aşağı devirmiştim. Selamlığın üzerindeki katta büyük bir soba vardı.

Bütün kış onun başmda geçerdi. Kalabalık bir aile’idik. Çocukların pek çoğu mektepte leyli okurlar, tatil zam anlan gelirlerdi. Evde çocuk olarak ben ve kızkardeşim Şükriye bulunur ve kurşun askerlerimizle, oyuncaklarımızla sobanın başında oynardık. Ailenin ekseri fertleri subaydı. Ben de tâ küçük yaşlarımdan itibaren bir asker evladı olarak yetiştim. Oyuncaklanma vanncaya kadar etrafımda teneffüs ettiğim hava askerlikti. Askerlik iliklerime kadar işlemiştir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir