Cogito – Bizans

Bizans sayısı üzerine çalışmaya başladığımız ilk günlerden birinde, birkaç editör birlikte Heybeliada’daki Aya Triada Manastın’na gittik. 9. yüzyılda kurulan manastınn bünyesindeki Ruhban Okulu 1971 ‘de kapatıldığından beri boş olan binada, sınıfiar ve odalar, her an içine yeni öğrenciler gelecekmiş gibi hazır, tertemiz bekliyor. İçeride yaşayan dört rahip, okulun, kütüphanenin, bahçenin ve küçük kilisenin bakımıyla ilgileniyorlar. Heybeliada vapurundan baktığımızda en tepede duran Aya Triada, zaman zaman bizim gibi “ilgililer”, zaman zaman da yurtdışından gelenler tarafından ziyaret ediliyormuş. Bodrum katta, asırlardır oluşan birikimiyle, bugün yüz yirmi binin üzerinde kitabı banndıran bir kütüphanesi var. Yunan ve Latin klasikleri, Bizans ve Roma tarihi, Kilise Mimarisi, Kilise İlahileri, Hukuk, Arkeoloji, Sanat Tarihi gibi konularda, Latince, Yunanca, İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe, İtalyanca ve Arapça kitaplar, bugün küfienmeye yüz tutmuşlar. Aralannda Bizans İmparatoru İsaakios Komnenos’un yaptığı bağışlar da var. Bizi gezdiren rahibin söylediğine göre ara sıra kütüphaneden yararlanmak için birkaç akademisyen geliyormuş Aya Triada ‘ya. Tüm güzelliğine rağmen soğuk ve yalnız bir mekandan söz ediyoruz. Ev sahipleri ise, hala ümitli olmalanna rağmen, biraz şüpheci ve mesafeliler. Tören odasını gezerken, Yunanistan’dan ziyarete gelmiş olan rahip, çat pat İngilizcesiyle, Ruhban Okulu ‘nun son başöğretmeni Maksimos hakkında şöyle dedi: “He was very very sad when the school closed, so sad, he died in a year. ” Bir dergi editörü için böyle bir gezi, okunabilecek herhangi bir makaleden, yapılacak herhangi bir söyleşiden daha etkileyici bir başlangıç.


Çünkü aslında, her ne kadar Bizans’tan bize kalan -ve zaman içinde unutturulmuş- mirası Cogito, sayı: 1 7, 1 999 1 O Serra Ciliv özümsemeye çalışıyorsak da, tarihi ancak ucundan yakalayabileceğimizi hissettiren bir uygarlık Bizans. Aya Triada ise, kütüphanesiyle, küçük kilisesiyle ve boş kalmış odalanyla, Bizans’ta manastır yaşamına ilişkin birçok ipucu veriyor, tarihteki ve insan yaşamındaki sürekliliği reddettiğimizi hatırlatıyor. Kalıntılara büyük ölçüde kayıtsız kalmışız, bu koskoca uygarlıktan kalan metinleri anlama çabalanmız, eski Yunancayı öğrenecek kadar kapsamlı olmamış. Cogito’nun bu sayısında, kayıtsız seyirciler olarak yaşadığımız bu topraklarda bizden öncekileri tanımaya el atmak, uygarlığı bu şekilde anlamaya başlamak oldu derdimiz. Tarihe duyduğumuz ilgi, insana duyduğumuz ilgiden kaynaklanır savıyla. Bu yüzden Bizans özel sayısının en uzun, en detaylı bölümü “Bizans’ta Yaşamak” olarak adlandırdığımız bölüm. Seçkimizi, Bizans insanının sosyal yaşamını, şimdiye kadar tarih kitaplannın ihmal ettiği bir bakış açısıyla anlatan makalelerden yaptık. Tarih yazımında bir yabancılaşma etkisi yapan ”yukandan tarih” hikayelerinden uzak durmaya çalıştık. Bizans’ta yöneticilerden çok yoksullarla, saraylardaki yaşamdan çok manastırlardaki yaşamla, devletin yönetiminden çok Bizans insanının arzuya, aşka ve deliliğe bakışıyla ilgilendik. Gözümüzün önüne getirmeye çalıştığımız Bizans toplumu, Anna Komnena ‘nın ve Yeorgios Francis’in yüzyıllar öncesinden günümüze kalabilmiş tanıklıklanyla ve ele aldığımız konularda özgün Bizans metinleriyle daha da canlandı. Bizans insanının yaşamına eğilmek, tarih çalışmalannda bugünün kavramlarını o güne uygulama çabalarını da sorgulamaya yöneltiyor insanı. Browning’in Bizans toplumunda okuryazarlık konusunda makalesi, Gutenberg öncesi bir toplumu incelerken dikkat edilmesi gereken unsurlan; Bizans entelektüellerinin “vatanı kurtarma” çabalan, günün yükselen değerlerini geçmişleri ve gelecekleriyle ele almamız gerektiğini hatırlatıyor. Aziz Basileios’un Yunan gençlerine pagan edebiyatından nasıl yararlanabilecekleri konusunda söyledikleri ise, bize bu dünya uygarlığının öncesi hakkında olduğu kadar, tüm büyük uygarlıklann birbirlerinden etkilenme süreçleri konusunda da temel bir anlayış sunuyor. Cogito, sayı: 1 7, 1 999 Editörden 11 “Bizans’ta Yaşamak” bölümü Bizans toplumuna yaklaşırken bizim için bir büyüteç görevi gördü. Bir de, “Haritada Bizans’ı Aramak” bölümüyle büyük resmin içindeki Bizans’ı incelemeye aldık. Ostrogorsky’nin “Bizans İmparatoru ve Hiyerarşik Dünya Düzeni” adlı makalesi, imparatorluğun yönetiminin, özellikle de güçlü olduğu dönemlerde yalnızca Bizans tebaasına değil, diğer devletlere de bir axis mundiyi, bir oluş biçimini -gerçekliğin bir üst anlatısını- dayattığını öne sürüyor. Makale, hem imparator(luk) fikrinin sembolik göndermeleri açısından, hem de büyük Bizans tarihçilerinden Ostrogorsky’nin 1 950’lerin sonunda, tarih yazımında ele aldığı yaklaşım açısından ilginç.

Speros Vryonis de Bizans’tan bir dünya uygarlığı olarak söz ediyor, bu kez Bizans’ın Arap ve Slav dünyalanna etkileriyle ve böylece dünya tarihine bırakmış olduklanyla. Tarih dekorunun değişip duran oyunculannı ve aralanndaki dinamikleri görüntülemek için de Halil Berktay’ın açıklama yazılanyla on beş harita seçtik sizin için. Cogito’nun Bizans özel sayısını hazırlarken, devamlı aklımızda tuttuğumuz unsurlardan biri de, “bizim” dediğimiz uygarlıkla, “bizim değil” dediğimiz Bizans uygarlığı arasındaki ilişkiler ve sürekliliklerdi. Kızıl Elma efsanesinin izini sürmek, Ahmed Midhat’ın Bizans’a yaklaşımıyla aslında Türkçülüğü şekillendirdiğini görebilmek, ya da Melek Delilbaşı ‘nın önerdiği gibi Türk tarihini Bizans kaynaklannda aramak, “Neden Bizans?” sorusuna da açıklık getiriyor. 2000 yılına yaklaşırken, Yunanlılann megalo idea’sına karşı bizim -Orta Asya’dan Anadolu ya- saf Türklük iddialanmızın bir kısır döngüden başka bir şey ifade etmediğini kabul etmenin zamanı gelmiştir, diye düşünüyoruz. Bu yüzden de “Bizans: Nasıl Okundu, Neden Okunmadı?” başlı başına bir bölüm oluşturuyor. Doğan Kuban, Aykut Köksal, Ayla ôdekan, Stefanos Yerasimos ve Uğur Tanyeli gibi, Bizans’ı kültürüyle, düşüncesiyle, sanatıyla, mimarisiyle ve en önemlisi bize bıraktıklanyla ciddiye alan insanlar, bir yuvarlak masa toplantısında, Bizans üzerine neden ve nasıl çalışılamadığını tartışıyorlar. Bizi böylesine kısır kılanın Cumhuriyet ideolojisi mi, yoksa 1950’lerden sonra gerçekleşen bir ideoloji kayması mı olduğu tartışmaya açık tabii. Bildiğimiz, bir Osmanlı-Türk kavgası hô.lii entelektüellerimizi meşgul ederken, resmi tarih geleneğimizde sorgulanması gereken onlarca duruş olduğu. Cogito, sayı: 1 7, 1 999 12 Serra Ciliv Ünlü Bizans tarihçilerinden Cyril Mango ile yaptığımız söyleşide Mango ‘nun İstanbul’da geçirdiği ilk gençliğinin, Bizans’a eğilmesinde önemli bir rolü olduğunu öğreniyoruz. İster istemez soruyoruz: Niçin 1999’da Türkiye’de bir Bizans dergisi hazırlamak böylesine zor? Bizans insanına ve uygarlığına duyduğumuz ve duymadığımız ilgi, bizi anlatıyor aslında. Bizans’ın bugüne yansımalanndan söz edebilmek için, Bizans’tan alıntılar yapabilmek, düşüncesinden yararlanabilmek için açılması gereken kapılardan birkaçını aralarken kendimizi de bir kez daha incelemeye almalıyız belki de.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir