Daniel Goleman – Yıkıcı Duygular İle Nasıl Başa Çıkabiliriz

İnsanların çektiği acıların çoğu yıkıcı duygulardan kay-. naklanır, tıpkı nefretin şiddeti körüklemesi veya tutkunun bağımlılığı beslemesi gibi. Duyarlı bir insan olarak en temel sorumluluklarımızdan birisi, kontrolden çıkmış bu cinsten duyguların, insanlara olan maliyetini azaltmaya çalışmaktır. Böylesi bir misyonda, ben Budizmin ve bilimin elele vererek yapabileceği çok şey olduğuna inanıyorum. Budizm ve bilim, yeryüzünde birbirine karşı vaziyet alan pozisyonda değiller; onlar aynı sonuca ulaşmak isterken farklı yaklaşımlar sergileyen iki gelenektir; ikisi de gerçeği arar. Budizm eğitiminde, gerçeği aramak asli amaçtır ve bilim bu araştırmayı kendi tarzıyla yapar. Bilimin hedefleri Budizmden farklılık arz etse bile, her iki türün gerçekliği arayışı, bizlerin bilgi ve dimağını genişletir. Bilim ve Budizm arasındaki diyalog iki yönlüdür. Biz Budistler bilimin buluşlarını, içinde yaşadığımız dünyayı anlamaya çalışmakta kullanabiliriz. Fakat aynı şekilde belki bilim de, bizim Budist görüşlerimizden yararlanabilir. Budizmin bilimsel anlayışa katkıda bulunabileceği pek çok saha vardır; ‘Akıl ve Yaşam’ diyalogları bunlardan bazılarına yoğunlaşmıştır. Örneğin, aklın işleyişi söz konusu olduğu zaman, Budizmin sahip olduğu yüzlerce yıllık geçmişi olan içsel bilim, 9 duygu konularıyla ilgili çalışmalarda, sinirbilimde, bilişsel bilimde uzmanlaşmış araştırmacıların ilgisini çekmekte ve sahip oldukları görüşlere büyük katkılarda bulunmaktadır. Üzerinde tartıştığımız konuların peşini bırakmayan bazı bilim adamları, kendi alanlarında yeni yeni araştırma konularına imza atmaktadırlar. Öte yandan, Budizmin de bilimden öğrenecekleri olduğunu düşünüyoruz. Sık sık tekrarladığım gibi, eğer bilim, Budizm anlayışının sahip olduğu bir görüşün aksini ispat ederse, Budizmin de buna göre değişim göstermesi gerektiğini düşünmekteyiz.


Her zaman için, gerçek olgulara dayanan bir görüşü dikkate almamız gerekmektedir. Eğer yapılan araştırmalar sonucu, mantık ve kanıt bize bir noktayı işaret ediyorsa, o zaman onu kabul etmeliyiz. Yine de, bilimin henüz keşfetmediği bir şeyle, bilim tarafından ‘var olmadığı keşfedilen’ şey arasında kesin bir ayrım yapmak gerekir. Bilimin keşfettiği bir şeyi hepimizin o şekilde kabul etmesi gerekir, fakat bilimin tek başına bulamadığı, keşfedemediği bir şey tamamıyla ayrı bir konudur. Buna bir örnek, bilinçlilik konusudur. Canlı varlıklar, insanlar dahil, bilinçlilik halini yüzyıllardır tecrübe etmelerine rağmen, hala bilinçliliğin tam olarak ne olduğunu bilememekteyiz: yani tüm yapısını ve nasıl işlediğini. Modern toplum hayatında, bilim insanın ve dünya gelişiminin sahip olduğu başlıca güç haline gelmiştir. Bilimsel ve teknolojik keşifler, elde edilen büyük ilerlemenin nedenidir. Bununla birlikte bilim, geçmişte dinin yapabildiğinden daha fazla olarak, bugün kendi sınırları içinde, aynı şekilde her şeyin cevabını verememektedir. lçsel,gelişimden meydana gelen içeriğe aldırmadan, maddi yaşamda elde ettiğimiz ilerleme oranında, etik değerler toplumumuzdan hızla yok olmaya başlayacaktır. Sonrasında, hepimiz uzun dönemde insanların kalbinde adaletin ve dürüstlüğün kalmadığı, zayıf olanın ilk olarak kırılacağı bir mutsuzluk içine süreklenmiş olacağız. Böylesi bir adaletsizliğin meydana getirdiği küskünlük, herkesin üstünde ters etki yapacaktır. ‘-· Bilimin sürekli gelişen etkileri, din ve ruhsallık konuları, bize kendi insanlığımızı hatırlatan yönleri yaşamlarımızda 10 çok daha önemli bir role soyunmaktadırlar. Yapmamız gereken, içsel gelişimimizden kaynaklanan bir sorumluluk duygusuyla, bilimsel ve materyalist gelişimi bir dengeye oturtmaktır. İşte bu yüzden, bilim ve din arasında meydana gelen bu diyaloğun önemli olduğuna, bu görüşmelerden kaynaklanan gelişmelerin insanlığa çok büyük faydası olacağına inanıyorum.

Söz konusu olan insanlık problemi, bizim de kendimize konu olarak seçtiğimiz yıkıcı duygular olunca, Budizmin bilime anlatacağı pek çok şey vardır. Budist eğitiminin temel amacı, yıkıcı duyguların gücünü yaşamlarımızdan azaltmaktır. Bu amacı akılda tutarak, Budizm, pek çok çeşitte ve tarzda teorik içgörü ve pratik yöntemler yelpazesi sunmaktadır. Bu metotlardan herhangi bir tanesinin faydası bilimsel testlerle kanıtlandığı takdirde, bunun herkes tarafından uygulanması amacıyla metodlar ve çareler aramak için gerekli nedenler vardır demektir, Budizmin kendisiyle ister ilgilensinler, ister ilgilenmesinler. Bu türden bilimsel bir değerlendirme bizim gerçekleştirdiğimiz diyaloğun bir sonucudur. Bu kitapta anlatılan ‘Akıl ve Yaşam’ üzerine tartışmaların, Budizmle bilim arasında gerçekleşen bir zihinler toplantısından çok daha öteye gittiğini söylemekten gurur duyuyorum. Bilim adamları adımlar atarak, belki de yıkıcı duygularıyla başa çıkmaya çalışan pek çok kişinin faydalanacağı, değişik Budist metodlarını teste \iibi tutma adına araştırma programlarına başladılar. Ben bu kitabı okuyan herkesi, keşiflerini yaptığımız yıkıcı duyguların sebeplerini ve çarelerini bizlerle paylaşmaya ve hepimiz için hayati önemi olan problemler üzerine düşünmeye davet ediyorum. Umarım bilim ve Budizm arasındaki bu girişimi, en az benim kadar heyecan verici bulursunuz.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir