Danielle Steel – Melek

Los Angeles’m banliyösü olan San Dimas’da sıcak haziran güneşi tüm ışıltısıyla hissediliyordu. Los Angeles’la Hollywood’un görkemi buradan pek hissedilmezdi. Kent öylesine uzakta kalmıştı ki, sanki böylesi bir yer hiç var olmamış gibiydi. Burada yaşayan çocuklar sıcak bir yaz gününde sıradan çocuklar gibi yaşamlannı sürdürürlerdi. Okulların kapanmasına az bir zaman kalmıştı ve birkaç gün sonra da mezuniyet balosu vardı. Diploma töreninde veda konuşmasını yapacak olan son sınıf öğrencisi Johnny Peterson son dört yıldır hem atletizm, hem de futbol takımlarının yıldızıydı. Dört yıldan beri de Becky Adams’la çıkıyordu. Şimdi ikisi de okulun basamaklannda yan yana durmuş, arkadaşlarıyla konuşuyorlardı. Delikanlı uzun ve zayıf bedenini genç kızın bedenine hafifçe yaslamıştı. Zaman zaman bakışlan karşılaşıyordu. Yaşıtları gibi onlann da kendi aralannda paylaştıkları bazı sırlar vardı. Birbirlerine âşıktılar ve uzunca bir flört döneminin Danielle Steel ardından son bir yıldan beri de cinsel ilişkiye girmişlerdi. Evlenmeye ilişkin herhangi bir plan yapmamalarına karşın liseli âşıkların genelde yaptığı gibi onlar da bir gün evleneceklerini düşünüyorlardı. Johnny üniversiteye başlamadan önce, temmuzda on sekiz yaşına basacaktı. Becky ise mayıs ayında on sekizine basmıştı.


Delikanlının koyu kahverengi saçları yaz güneşinin altında ba-kırımsı bir renk almış, kahverengi gözlerini daha belirgin kılmıştı. Uzun boylu, geniş omuzlu ve atletik bir yapıya sahipti. Gülümsedi-ğinde bembeyazdişleri ortaya çıkardı. Herkesin gıpta ettiği biriydi. Öğrenciler onun gibi olmaya can atıyorlardı ama bunu ancak birkaçı başarabiliyordu. Dış görünüşünün ötesinde de harika bir insandı. Okulda her zaman başarılı bir öğrenci olmuştu, birçok arkadaşı vardı; spor yapmadığı zamanlar ve hafta sonlan iki işte birden çalışıyordu. Anne babası varlıklı kişiler değildi. Kazançlan üç çocuklarının temel gereksinimlerine ancak yetiyordu. Ne var ki, yine de ayakta durabiliyorlardı. Johnny profesyonel bir futbolcu olmak istiyordu. Kuşkusuz bu isteğini de yerine getirebilirdi, ama o devlet üniversitelerinden birinden burs kazanarak ileride babasına işinde yardım etmek için muhasebe okumaya karar vermişti. Babasının küçük bir muhasebecilik şirketi vardı ve işini severek yürüttüğü söylenemezdi. Ancak. Johnny’nin buna aldırdığı yoktu.

O matematiği her zaman çok sevmişti. Aynca bilgisayar konusundaki yeteneğinin de babasına çok yardımı olacağını biliyordu. Hemşire olan an-nesiyse küçük kardeşlerine bakmak için yıllar önce işini bırakmıştı. Özellikle de son beş yıldır zamanının çoğunu çocuklarına ayırmıştı. On dört yaşına yeni basmış olan kız kardeşi Charlotte sonbahar Melek da liseye başlayacaktı. Dokuz yaşındaki erkek kardeşi Bobby ise oldukça farklı bir çocuktu. Becky ‘nin ailesiyse daha farklıydı. İki erkek ve iki kız kardeşi vardı. İki yıl önce babalarını yitirmişlerdi. O günden beri de yaşamları bir daha eskisi gibi olmamıştı. İnşaat işçisi olan babası bir iş kazasında ölmüştü. Babalarının ölümüyle birlikte yoğun maddi sıkıntılar başlamıştı. Becky okuldan sonra iki ayrı işte çalışmaya başlamıştı. Kendisinin ve en büyük erkek kardeşinin kazanacağı her kuruşa gereksinimleri vardı. Ne yazık ki, burs başvurusu geri çevrilmişti.

Liseden sonra, yarım gün çalıştığı eczanede tam gün çalışarak bir sonraki yıl burs almaya çalışacaktı. Aslında bunları dert ettiği de yoktu. Johnny gibi çalışkan bir öğrenci olmadığından okumaya bir yıl ara vermek ona ilaç gibi gelmişti. Çalışmayı seviyordu, kardeşlerini seviyordu ve annesine elinden geldiğince yardım etmekten hoşnuttu. Babasının sigortasından ellerine çok az para geçmişti ve yaşamları eski yıllara oranla daha da zorlaşmıştı. Johnny yaşamının en güzel ve tatlı yanıydı. vardı. Ne yazık ki, burs başvurusu geri çevrilmişti. Liseden sonra, yarım gün çalıştığı eczanede tam gün çalışarak bir sonraki yıl burs almaya çalışacaktı. Aslında bunları dert ettiği de yoktu. Johnny gibi çalışkan bir öğrenci olmadığından okumaya bir yıl ara vermek ona ilaç gibi gelmişti. Çalışmayı seviyordu, kardeşlerini seviyordu ve annesine elinden geldiğince yardım etmekten hoşnuttu. Babasının sigortasından ellerine çok az para geçmişti ve yaşamları eski yıllara oranla daha da zorlaşmıştı. Johnny yaşamının en güzel ve tatlı yanıydı. Sevgilisinin üniversiteye gitmesine zaman zaman üzülüyor ve onun başka kızlarla tanışma olasılığından ürküyordu ama yüreğinin derinliklerinden Johnny’nin kendisini çok sevdiğini de biliyordu.

Sınıf arkadaşlan ikisinin harika bir çift oluşturduğunu söylüyorlardı. Her zaman birlikteydiler, gülüyor, sohbet ediyor, şakalaşıyorlardı ve her zaman mutluydular. Hiç kavga etmiyorlardı. Sevgili olma-lannın yanı sıra birbirlerinin de en iyi arkadaşıydılar. Ve bu yüzden Danielle Steel de Becky’nin çok daha fazla arkadaşı olması gerekirken arkadaşlarının sayısı oldukça azdı. Sürekli birlikteydiler. Derse birlikte gidiyorlar, spor çalışmalarından, ev ödevlerinden ve işlerinden fırsat buldukça hemen hemen her akşam görüşüyorlardı. Son derece çalışkan ve dürüst kişiler olduklanndan aileleri sık sık görüşmelerine karşı çıkmaktan vazgeçmişti artık. Birbirlerinden hemen hemen hiç ayrılmıyorlardı. Bir grup son sınıf öğrencisi kendi aralarında konuşurlarken konu sonunda yine mezuniyete ve mezuniyet balosuna gelmişti. Bu konuda kimseye bir şey söylememişlerdi ama Becky’nin baloda giyeceği elbisenin parasını Johnny vermişti. Johnny olmasa baloya asla gidemeyecekti. Başını hafifçe kaldırıp delikanlıya gülümseyerek baktı. Bu gülümsemede dört yılın yoğun sevgisi, güveni, paylaştıkları sırlar vardı ve sevgilisine bakarken gözleri pırıl pırıl parlıyordu. “Bana izin verin çocuklar.

İşe gitmeliyim,” dedi Johnny arkadaşlarına gülümseyerek. Yakınlardaki bir kereste şirketinin muhasebe işlerine bakıyordu. Çok çalışmanın karşılığını da alıyordu. Becky de yakında tam gün çalışacağı eczanede bir yıldan beri yanm gün çalışıyordu. Okulun yakınındaki kafedeki garsonluk işini yeni bırakmıştı. Tek bir yerde çalışmak çok daha kolay olacaktı. Eskisi gibi yorulmayacaktı. Johnny hafta sonlan babasının işinde, diğer günler de spor antrenmanlanndan sonra kereste şirketinde, çalışıyordu. Yaz boyunca tam gün çalışacak ve böylece üniversite için gerekli olan parayı biriktirebilecekti. “Hadi gidelim, Becky,” diyerek genç kızın koluna girip onu iki gün sonraki baloda ne giyeceklerini tartışan kızlann yanından uzaklaştırdı. Bu balo birçoğu için düşlerle dolu bir dönemin sonu anlamına geliyordu. Bu Becky ve Johnny Melek için de geçerliydi. Ama onlann diğerleri gibi sevgililerini yitirme kaygısıyla korkusu olmadığından onlar gibi stres ve panik içerisinde değillerdi. İlişkilerinin sağlam temellere dayanması her ikisinin de özgüvenini arttırmış ve duygusal destek sağlamıştı. Bu yüzden de lise onlara hiç de zor gelmemişti.

Becky sonunda arkadaşlannın yanından uzaklaşarak uzun san saçlarını savurarak Johnny’nin arabasına doğru gitti. Çantalannı taşıyan Johnny onlan arabanın arka koltuğuna atarak saatine baktı. “Çocuklan alalım mı?” Bunu hemen hemen her gün yapmaya çalışıyordu. Johnny insanlara yardım etmekten hoşlanan ender kişilerden biriydi. “Vaktin var mı?” diye sordu Becky. Birbirlerine karşı evliy-mişler gibi davranıyorlardı ve yüreklerinin derinliklerinde de bir gün evleneceklerini biliyorlardı. Bu da konuşulmayan diğer sırlardan biriydi. Birbirlerine çok yakındılar, neredeyse birlikte büyümüş sayılırlardı ve bazen sözcüklere gerek duymadıklarını hissediyorlardı. “Vaktin var mı?” diye sordu Becky. Birbirlerine karşı evliy-mişler gibi davranıyorlardı ve yüreklerinin derinliklerinde de bir gün evleneceklerini biliyorlardı. Bu da konuşulmayan diğer sırlardan biriydi. Birbirlerine çok yakındılar, neredeyse birlikte büyümüş sayılırlardı ve bazen sözcüklere gerek duymadıklarını hissediyorlardı. Becky’nin kardeşlerinin gittiği okul dört blok ötedeydi. Johnny’yle birlikte okulun önüne geldiklerinde kardeşleri okul bah 11 Danielle Steel çesinde oynuyorlardı. Becky kardeşlerine el salladı.

Dört kardeş koşarak onlara doğru gitti. Becky onların arabaya binmesi için ön koltuğu hafifçe öne doğru alırken çocuklar itişe kakışa arabaya bindiler. “Selam, Johnny,” dedi iki oğlan aynı anda. En büyükleri olan on iki yaşındaki Peter da kendilerini gelip aldığı için Johnny’e teşekkür etti. Çok tatlı çocuklardı. Mark on bir, Rachel on ve Sandi yedi yaşındaydı. Evlerinde her zaman neşe dolu bir hava eserdi, babaları öleli iki yıl olmasına karşın onu hâlâ çok özlüyorlardı. Babalarının ölümünden beri anneleri onlann bakımıyla yakından ilgilenmiş ve fazlasıyla çalışmak zorunda kalmıştı. Mike’in ölümünden bu yana on yaş yaşlanmış gibiydi. Arkadaşları artık biraz dışan çıkmasını, yeni insanlarla tanışmasının zamanının geldiğini söylediklerinde, bu sözlere sanki karşısındakiler çıldırmış gibi bakarak buna vaktinin olmadığını söylerdi. Gerçekte Becky, annesinin duygularının bundan çok daha farklı olduğunu biliyordu. Annesi babasından başka kimseyi asla sevmemişti ve başka bir adamla flört etme düşüncesine bile dayanamıyordu. Onlann aşkı da okul yıllarına dayanıyordu. Johnny, Becky ve çocukları eve bıraktı. Becky arabadan inmeden önce uzanıp Johnny’yi öptü, o da el salladı.

Johnny gaza basıp uzaklaşırken Becky de kardeşlerini eve soktu. İşe gitmeden önce onlann yemeğini verdi. Annesinin iki saat sonra işten döneceğini biliyordu. Bir güzellik okulu işletiyordu. Çok güzel bir kadındı, yaşam kendisine bu denli acımasız davranmasaydı güzelliği hâlâ sürüyor olacaktı. Kırk yaşında beş çocukla dul kalacağı doğrusu hiç aklına gelmezdi. 12 Melek Johnny dört saat sonra yorgun ama mutlu bir şekilde yine Becky’lerin evinin önüne gelmişti. Mutfak masasında oturup sandviç yedi, genç kızın annesiyle biraz sohbet edip çocuklarla oynadıktan sonra dokuz buçukta evine döndü. Johnny’nin günleri uzun ve daima doluydu. “Liseyi bitirdiğinize inanamıyorum. Sanki daha geçen yıl bahçede kovalamaca oynuyordunuz,” dedi Pam Adams şaşkınlıkla başını iki yana sallayarak. Bir yandan da gülümsüyordu. Johnny yavaşça yerinden doğruldu. Liseye yeni başladığında basketbol da oynamıştı ve oldukça başanlıydı ama bir süre sonra futbolla atletizm zamanının büyük bir bölümünü almaya başlamıştı. Pam, sevgi ve şev-kat dolu bir ifadeyle Johnny’e baktı.

Harika bir insandı. Becky’yle onun bir gün evlenmelerini ve Johnny’nin kocasından çok daha uzun bir yaşam sürdürmesini diledi içinden. Mike’la birlikte geçirdikleri yıllar o denli güzel ve mutluluk doluydu ki, yaşadıklannın bir anından bile pişman değildi. Ama onun artık yanında olmamasına çok üzülüyordu. “Balo için Becky’e aldığın elbise için teşekkür ederim,” dedi yumuşak bir ifadeyle. Bunu ikisinin dışında yalnızca o biliyordu. Johnny annesine ve babasına bile söylememişti. futbolla atletizm zamanının büyük bir bölümünü almaya başlamıştı. Pam, sevgi ve şev-kat dolu bir ifadeyle Johnny’e baktı. Harika bir insandı. Becky’yle onun bir gün evlenmelerini ve Johnny’nin kocasından çok daha uzun bir yaşam sürdürmesini diledi içinden. Mike’la birlikte geçirdikleri yıllar o denli güzel ve mutluluk doluydu ki, yaşadıklannın bir anından bile pişman değildi. Ama onun artık yanında olmamasına çok üzülüyordu. “Balo için Becky’e aldığın elbise için teşekkür ederim,” dedi yumuşak bir ifadeyle. Bunu ikisinin dışında yalnızca o biliyordu.

Johnny annesine ve babasına bile söylememişti. “Umarım öyle olur. Becky’nin babasıyla ben mezuniyet balosunda nişanlanmıştık,” dedi Pam özlem dolu bir sesle. Sesinde en ufak bir ima yoktu. Zaten onlann da bir gün evlenecekleri açıkça ortadaydı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir