Daniil Kharms – Ufak Tefek Olaylar

Ne gözleri ne de kulakları olan kızıl saçlı bir adam vardı. Ne de hiç saçı olduğundan ona kuramsal olarak kızıl saçlı adam deniyordu. Konuşamıyordu, ağzı yoktu çünkü. Burnu da yoktu. Kolları ya da bacakları bile yoktu. Midesi yoktu, sırƨ yoktu, omurgası yoktu, iç organları falan da yoktu. Hiçbir şeyi yoktu! Bu yüzden kimin hakkında konuştuğumuzu bile bilmiyoruz. En iyisi onun hakkında daha fazla konuşmamak. (1937) Olaylar Bir gün Orlov kendisini bezelye lapasıyla ƨka basa doldurdu ve öldü. Bunu fark eden Kirilov da öldü. Spiridonov Allah’ın işi bu ya durup dururken öldü. Spiridonov’un karısı büfenin üstünden düşüp öldü. Spiridonov’un çocukları havuzda boğuldu. Spiridonov’un büyükannesi kafayı çekip yollara düştü. Mihailoviç saçlarını taramayı bırakınca uyuza yakalandı.


Kruglov elinde kamçı tutan bir kadın resmi çizince kafayı yedi. Perekrestov’a tel ile dört yüz ruble gönderdiler; öyle bir havalara girdi ki yaka paça işten aƴlar. Hepsi de iyi insanlar ama yere sağlam basmasını hiç bilmiyorlar. (1933) Çivi Gibi Yere Çakılan Kadın Acayip meraklı bir yaşlı kadın pencereden aşağı düştü, çivi gibi yere çakılıp parçalara ayrıldı. Başka bir yaşlı kadın pencereden sarkıp ilkinin kalınƨlarına bakmaya başladı, ama o da, acayip meraklı olduğundan, çivi gibi yere çakılıp parçalara ayrıldı. Daha sonra bir başka yaşlı kadın pencereden yere çakıldı, sonra bir başkası, derken bir başkası. Arƨk alƨncı yaşlı kadın pencereden yere çivi gibi çakılırken onları seyretmekten bana gına gelince, kör bir adama örme şal verildiği söylenen Maltsevski’nin dükkânında aldım soluğu. Bir Sone Hiç beklenmedik bir şey geldi başıma: Birdenbire hangisinin, 7’nin mi 8’in mi daha önce geldiğini unuƩum. Komşulara gidip bu konu hakkında ne düşündüklerini sordum. Onların da nasıl sayacaklarını haƨrlayamadıklarını fark eƫklerinde hem onların hem de benim nasıl hayrete düştüğümüzü bir hayal edin: 1,2, 3,4, 5 ve 6’yı haƨrlıyorlardı ama daha sonra neyin geldiğini unutmuşlardı. Hep birlikte mallarına fahiş fiyat koyan dükkâna, Znamenskaya caddesi ile Basseynaya caddesinin köşesindeki Gastronom’a giƫk. Kasiyer hüzünlü hüzünlü gülümsedi, ağzından ufak bir tokmak çıkardı, burnunu hafifçe çekerek dedi ki: Sanırım her ne zaman yediden sonra sekiz gelirse sekizden sonra yedi gelir. Kasiyere teşekkür edip neşe içinde dükkândan çıkƨk. Ama sonra, kasiyerin söylediklerini düşündükçe, moralimiz yine bozuldu, çünkü sözlerinin hiçbir anlamı yokmuş gibi geliyordu bize. Şimdi ne yapacakƨk? Yazlık bahçeye gidip oradaki ağaçları saymaya başladık.

Ama 6’ya varır varmaz yeniden tartışmaya başladık: kimilerine göre önce 8 geliyordu, kimilerine göre de 7. Yıllarca tarƨşabilirdik, ama şansa bakın ki banktan bir çocuk yere düşüp çene kemiklerini kırdı. Bu bizim dikkatimizi dağıttı. Sonra da evlere dağıldık. (1935) Petrov ile Kamarov Petrov: Hey, Kamarov, eski dostum! Hadi şu tatarcıklardan birkaçım yakalayalım! Kamarov: Hayır, şimdi buna hazır değilim; En iyisi birkaç kedi yakalayalım! Optik Yanılsama Semyon Semyonoviç gözlüğünü takınca çam ağacına bakıyor ve çam ağacında oturan bir köylünün ona yumruğunu salladığını görüyor. Semyon Semyonoviç gözlüğünü çıkarınca çam ağacına bakıyor ve çam ağacında hiç kimsenin oturmadığını görüyor. Semyon Semyonoviç gözlüğünü takınca çam ağacına bakıyor ve yine çam ağacında oturan bir köylünün ona yumruğunu salladığını görüyor. Semyon Semyonoviç gözlüğünü çıkarınca yine çam ağacında hiç kimsenin oturmadığını görüyor. Semyon Semyonoviç bir kez daha gözlüğünü takınca çam ağacına bakıyor ve bir kez daha çam ağacında oturan bir köylünün ona yumruğunu salladığını görüyor. Bu olaya inanmak istemeyen Semyon Semyonoviç bunun opƟk bir yanılsama olduğunu düşünüyor. (1934) Puşkin ile Gogol GOGOL sahnenin kenarından yere düşüp sessizce uzanır. Sahnede beliren PUŞKİN, GOGOL’e takılıp yere düşer. PUŞKİN: Hay kör şeytan! Anlaşılan Gogol’e takıldım! GOGOL (Doğrularak): Ne iğrenç bir nefret bu! İnsan bir dakika bile dinlenemiyor. (Adım atar, ayağı PUŞKÎN’e takılır ve düşer) Anlaşılan Puşkin’e takıldım! PUŞKİN (Doğrularak): Bir dakika bile rahat yüzü yok! (Adım atar, ayağı GOGOL’e takılır ve düşer) Anlaşılan gene Gogole takıldım! GOGOL (Doğrularak): Her şeyde bir engel çıkıyor! (Adım atar, ayağı PUŞKİN’e takılır ve düşer) Ne iğrenç bir nefret bu! Gene Puşkine takıldım! PUŞKİN (Doğrularak): Holiganizm! Tam anlamıyla holiganizm bu! (Adım atar, ayağı GOGOUe takılır ve düşer) Hay kör şeytan! Gene Gogole takıldım! GOGOL (Doğrularak): Alay mı geçiyorlar benle! (Adım atar, ayağı PUŞKİN’e takılır ve düşer) Gene Puşkine takıldım! PUŞKİN (Doğrularak): Hay kör şeytan! Hay kör şeytan! (Adım atar, ayağı GOGOUe takılır ve düşer) Gene Gogol! GOGOL (Doğrularak): Ne iğrenç bir şey! (Adım atar, ayağı PUŞKÎNe takılır ve düşer) Gene Puşkin! PUŞKİN (Doğrularak): Hay kör şeytan (Adım atar, ayağı GOGOLe takılır ve düşer) Gene Gogol! GOGOL (Doğrularak) Ne iğrenç bir şey! (Adım atar, ayağı PUŞKÎN’e takılır ve düşer) Gene Puşkin! (Perde) (1934) Marangoz Kuşakov Bir zamanlar bir marangoz vardı. İsmi Kuşakov’du.

Bir gün evinden çıkıp tutkal almak için dükkâna gitti. Buzlar yeni çözüldüğü için yerler kaygandı. Birkaç adım atan marangoz kaydı, yere düşüp alnını yardı. Ah! dedi marangoz, ayağa kalkıp eczacıya gitti, bir yara bandı alıp alnına yapıştırdı. Ama sokağa çıkƨğında yeniden ayağı kaydı, yere düşüp burnunu kırdı. Ah! dedi marangoz, ayağa kalkıp eczacıya gitti, bir yara bandı alıp burnuna yapıştırdı. Sonra yeniden sokağa çıkƨ, yeniden ayağı kaydı, yere düşüp yanağını yardı. Bir kez daha eczacıya gitti ve yanağına bir yara bandı yapıştırdı. Bak ne diyeceğim, dedi eczacı marangoza, anlaşılan sık sık yere düşüp bir yerini yaralıyorsun, almışken birkaç yara bandı birden al. Hayır, dedi marangoz, bir daha düşmeyeceğim! Ama sokağa çıkƨğında yeniden ayağı kaydı, yere düşüp çenesini yardı. Kahretsin bu buzları! diye haykırdı marangoz ve yeniden eczacıya koşturdu. İşte yine geldin, gördün mü? dedi eczacı. Bir kez daha düştün. Hiç de! diye bağırdı marangoz. Bir kelime daha dinleyemem! Bana bir yara bandı ver, hadi acele et! Eczacı yara bandını uzattı; marangoz bandı çenesine yapıştırıp eve seğirtti.

Ama kapıda onu tanıyamadılar ve eve almadılar. Ben marangoz Kuşakov’um! diye bağırdı marangoz. Çek arabanı! dedikten sonra hem kilitleyip hem de sıkı sıkı zincirlediler kapıyı. Marangoz Kuşakov bir an merdivenlerde durup yere tükürdükten sonra yürüyüp gitti.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir