Didem Tanridagli – Kara Film (Film Noir)

Bogart’ın Malta Şahini’ndeki duruşuyla, Hitchcok’un haksız yere suçlanıp kanundan kaçan kahramanlarını ya da Lynch’in her biri birbirinden eciş bücüş karakterlerini karşılaştırmaya çalıştığınızda, çok da ortak nokta bulamayabilirsiniz. Kara filmin özü, yüzeyde görünenden çok, izledikçe duyularınızı saran o film noir bulutundadır aslında. Yoksa yalnızca imgelere bakıp gereğinden az filmi kara film dosyasının içine tıkabileceğiniz gibi; sırf sinemakolik yanınız film noir kokusu aldı diye de gereğinden fazlasını aynı dosyaya sığdırmaya çalışabilirsiniz. Günümüzde, her türlü çöp (trash) ürünü kara film diye sunanlar olsa da; doğru olan kara filmin (varsa) sınırlarını çizebilmek, bu sınırlar dahilinde sinematografik anlamda türü incelemek, sınıflandırmak ve nihayetinde kaliteli ve ucuz örnekleri arasındaki farkı belirginleştirmektir. Nedir şu kara film ya da “ben neden her Lynch filmine boş bakmak zorundayım” diyenleri de, türü tanıyıp olaya geçmişe dönük bir bakış açısı getirmek isteyenleri de fazlasıyla memnun edeceğine inandığımız özel film noir dosyamızla karşınızdayız. Oldukça kapsamlı olan dosyamıza başlamadan önce, film noir ve David Lynch üzerine çalışmalarını bizimle ve dolayısıyla sizlerle paylaşan misafir yazarımız Sn. Didem Tanrıdağlı’ya teşekkür ederiz. Kendisi Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nü bitirmiş, sinema ile ilgili çalışmalarına devam edebilmek için yurt dışına yerleşmiştir. Kara Film Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır? Sokak lambalarının loş ışıklarıyla ürkütücü bir karanlığa bürünmüş, ucunda yarı yıkık, eski bir köprü ve iki yanında da taşları kalkık kaldırımları ile kuytu bir sokak ve yolun tam ortasından yürüyen orta boylu, paspal görünümlü, siyah pardösülü bir adam… Saçları dökülmüş ama arkadan yaşı farkedilemiyor; ellerinden usulca süzülen kan, ayın sisli aydınlığı altında parlıyor. İnce ve ürkütücü sesiyle bir adam, şarkısıyla hayatın karmaşasını sokuyor kasılmış bedenlerimizin içine. Derken bir patlama sesiyle sıçrıyoruz rahat, mavi koltuklarımızdan. Aslında telaşlanmaya gerek yok. Muhtemelen, karakterlerinin gözleri gibi dumanla örtülmüş sokakları; karanlık iç ve dış mekanları; esrarengiz kadınları; suratları asık, çaresizlik içinde kıvranan, fazla yakışıklı olmayan ve kaybetmeye alışmış erkekleri; bol silah, patlama, para ve kanla bezenmiş sahneleriyle bir ‘FILM NOIR’ ya da Türkçe’siyle ‘KARA FİLM’ izliyorsunuz. Film Noir, Fransız film eleştirmenleri tarafından ortaya çıkartılmış bir kavramdır.


Amerikan suç ve dedektif filmleri Fransa’da savaş sonrası gösterime girmiş ve böylece Fransız eleştirmenler bu filmlerin bakış açılarının ve temalarının ne kadar karanlık olduğunu keşfetmişlerdir. Film Noir bir tür değildir. Bir mod, stil ya da filmdeki tondur. Fransa’da ortaya çıkan ‘ Film Noir’ kavramının Türkçe karşılığı ‘Kara Film’dir. Kara Film’in temaları göçmen film yapımcıları tarafından Avrupa’daki kaynağından çıkarılarak Hollywood’a ithal edilmiştir. Kara Film’in kökleri 1920-1930’lar Alman Dışavurumcu Sineması’nın örneklerinden olan Doktor Calligari’nin Muayenehanesi ve Fritz Lang’in Metropolis’i ile 1930’lar Fransız sesli filmleridir. (1) Kara Film’lerdeki suç, şiddet ya da aç gözlülük öğeleri toplumdaki kötülüğün gizli çatışma eğilimiyle birlikte sinemaya metaforik bir yansımasıdır. Göçmen sinemacıların beraberlerinde taşıdıkları dışavurumcu ışıklar, gölgeler, film teknikleri, kamera hareketleri, açılar ve karanlık konular, sesin gelişiyle büyüyerek stüdyo sistemine geçmiş olan Amerikan Sineması’nda tutunacağı bir ortam bulmuştu. 1930’larda ekonomik buhranı derinden yaşayan, refahın yerine kaygıları, sıkıntıları ve sefaleti koymak zorunda kalan Amerika, suçlular, çeteler ve gangsterlerle dolu gündeliğe alışmak zorunda kalmıştı. Ayrıca Amerika aynı yıllarda Alman sinemacılar gibi İtalya’daki faşizmden kaçan mafya üyelerini göçmen olarak kabul etmiş ve bu göçmen mahalleleri kumar, fuhuş, uyuşturucu alanlarında çalışan suç örgütleri için en verimli zemini oluşturmuştur. (2) Ve Film Noir, Amerika’nın yeni konuklarının kendilerine taşıdığı tekniğin, modern kentlerde yaşayan organize suç gerçekliğiyle birleştiği bir aynaya dönüştü. Bu aynadan ölüm, suç ve toplumsal kaos beyaz perdeye yansırken, siyah-beyaz paletlerden yansıyan ışık ise kahramanların karanlık yanlarını perdede aydınlatıyordu. Ve Film Noir, nihilistik {1} söylemi, nörotik {2} , şiddet yanlısı kahramanları, melek yüzlü şeytan kadın imgeleri ile her daim Amerikan filmlerine damgasını vurmayı başardı. (3) Kara Filmin Özellikleri Kara Film, 1940 ve 1960 arası klasik stildedir. 1930’ların destanlarının değişik türlerine benzerlik gösterir, fakat tonu ve karakterleri farklıdır. Klasik Film Noir’in ruh hali; melankoli, yabancılaşma, kasvet, düşüş, kötümserlik, belirsizlik, ahlaki çöküş, kötülük, suçluluk ve paranoyadır.

Kahramanlar ya da antikahramanlar, çökmüş karakterler veya hainler, serseriler, duygusuz dedektifler; polisler, gangsterler, hükumet çalışanları, ruh hastaları, savaş gazileri, önemsiz suçlular ve katillerden oluşur. Bu kahramanlar çöküşün ve şiddet içeren suçların kasvetli dünyasından gelen, çoğu zaman ahlaki ikileme düşmüş insanlardır. Diğerlerinden farklı olarak obsesif {3} , hüsnü kuruntulu, tehditkar, şeytani, korkmuş ve korkularından dolayı yalnız kalan, hayatta kalmak için uğraşan ve eninde sonunda kaybedenlerdir. Klasik Film Noir, II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında gelişir. Savaş sonrası korku, kötümserlik ve şüpheciliğin sinemaya yansıması Film Noir’in gelişiminde büyük bir etkiye sahiptir. Dashiell Hammet, Raymond Chandler, James Cain gibi işi suç üzerine fanteziler kurmak olan ‘roman noir’ yazarlarının kalemlerinden dökülen soğukkanlı cinayetler ve James Cagney, George Raft, Humphrey Bogard’ın canlandırdığı gibi sigarası dudağından düşmeyen, trenç kotlu, fötr şapkalı, alaycı, keskin bakışlı, soğukkanlı dedektifler, halkın Kara Film denilen bu türü sevmesine yardımcı olmuştur. Bu filmler, her zaman içinde bir cesedin, bir femme fatale’in {4} , bir azılı suçlunun, bir dedektifin, bir serserinin var olduğu; genellikle cinayet mahallinde sahte parmak izlerinin, sigara izmaritlerinin, sahte kanıtların, şifreli notların, yanlış yöne sevk eden izlerin bulunduğu ve cinayet, suç, para, ceza gibi tematik klişeleri içeriyorlardı. Kanun adamlarının iç dünyası da en az suçlularınki kadar kirliydi, tehditkardı. Film Noir, toplumun içindeki sancılar bitmedikçe, kent yaşamındaki kötü oyunlar var oldukça sürecekti. Çünkü insanoğlunun dramı, yalnızlığı, sahtekarlığı bitmiyor ve gittikçe açığa çıkıyordu. Ve de II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan toplumsal, ekonomik, siyasal, teknolojik ve kültürel değişiklikler, kendine özgü dokusu ve iç dinamiği olan bir toplum yapısının doğmasına neden olmuştu. Bu toplum, postmodern toplumdur. Postmodern toplumda, cinsellik ve şiddet açık bir biçimde yaşanmaktadır ve sinema salonlarımıza yansımaktadır.

(4) Denzin NK. kitabında postmodern bireyin sinemayla ilişkisini şöyle tanımlar: “Buralarda, sinemaların içinde güvenlikteyiz. Bizler korunmuş röntgencileriz. Postmodern toplumda doğal yerimiz karanlıkta, bir elimizde patlamış mısır, diğer elimiz sevgilimizin elinde, kimse bizimle alay etmeyecek, bize meydan okumayacak ya da yorumlarımızı tartışmayacak. Burada kalbimizin, arzularımızın peşinden koşabiliriz. Bu arzularımızın dış gerçeklik ya da dış dünyayla uyumlu olması önemli değildir. Aslında bu arzuların gerçekleşmeyeceklerini de biliriz. Çünkü gerçek insanlar hiçbir zaman için mükemmel değillerdir. Bunu bildiğimizden, o an için sinemanın bize sunduğu düşüncülere sığınırız. Böyle bir dünya da tıpkı düş gibidir. Aslında bu, olması gerekendir. Gerçek yaşam, kaldırabilmek için çok ağır, belki de çok uzundur.” (5) Kara Filmler’in özellikleri de postmodern toplumla paralel bir boyutta gelişme göstermiş ve her dönemine damgasını bırakacak eserler çıkarmıştır.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir